Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/20903 E. 2015/34116 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20903
KARAR NO : 2015/34116
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı …. tarafından duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01/12/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan .. adına Avukat .. ve davalı … adına Avukat … ile karşı taraf adına Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı asıl işveren ..’nin su ve kanalizasyon işlerinde kesintisiz ve sürekli olarak, asıl işverenin emir ve direktiflerine göre çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili, fazla çalışma, genel tatil, yıllık izin ve ödenmeyen asgari geçim indirimi alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, .. vekili cevap dilekçesinde; davalı kurum ile davacının işvereni olan şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmadığını, ihale konusu olan işlerin yüklenici firmalar tarafından yapıldığını, davalı kurum tarafından denetlendiğini, bu nedenle davacının taleplerinden davalı kurumun sorumlu olmadığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı .. vekili, davacının müvekkili şirket işyerinde ilk defa 26.04.2007 tarihinde çalışmaya başladığını, istifa ederek işten ayrılmak suretiyle davalı şirketi ibra ettiğini, ayrıca yurtdışında da çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı, ihbar tazminatı verilmesi gerektiğinden, davalılar ise husumet ve kabul edilen alacakların reddi gerektiği, ayrıca davacının istifa ettiği gerekçesi ile temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları, 4857 sayılı Yasaya göre geçerli olup, bu halde kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.
Somut uyuşmazlıkta dosyaya sunulan istifa içerikli ibraname, davacının abisi olan tanığın ve diğer davacı tanığının beyanları ile davalı tanıklarının beyanlarında, davacının yurtdışına gideceği için işyerinden ayrıldığını söylemeleri karşısında, davacının işyerinden haklı bir neden olmadan istifa ederek ayrıldığı açıkça ortadadır.İşverenin kıdem tazminatı ödeyeceğini taahhüt ettiğine dair bir delil de yoktur. Saptanan bu durum karşısında, kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
3-Somut olayda, davacının alacaklarına hükmedilen miktarların net mi, yoksa brüt mü olduğunun kararda gösterilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, davalı … yararına takdir edilen 1.100.00 TL. duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.