Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/18162 E. 2015/30972 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18162
KARAR NO : 2015/30972
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 22. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2014
NUMARASI : 2013/1111-2014/14

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, yöneticilerin değişmesi nedeni ile iş akdinin sona erdirildiğini, iş akdi sona erdirilirken kendisine işe iade davası açmaması için kıdem ve ihbar tazminatı ile 9 maaş tutarında bir ödeme daha yapıldığını, 2012 yılı başarı priminin ise ödenmediğini ileri sürerek, ödenmeyen 2012 yılı başarı primi olan 55.000,00 TL’ nin tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, taraflar arasında ikale sözleşmesi yapıldığını ve davacının işvereni ibra ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve ibranameye dayanılarak, davacı tarafından imzalanan 08/03/2013 tarihli ibraname başlıklı gerçekte ise ikale sözleşmesi olan belgenin sekizinci maddesinde “işverenimden herhangi bir hak ve menfaat alacağımın bulunmadığı” ibaresi karşısında davacıya ödenmemiş herhangi bir alacağın bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı, ibranamenin BK. nun 420. maddesine uygun olmadığı ve geçersiz olduğu gerekçesi ile temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 08.03.2013 tarihli ibranamenin geçerli olup olmadığı ve başarı primini kapsayıp kapsamadığı noktalarında toplanmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
Dosya içeriğine göre, davacının iş akdi 08.03.2013 tarihinde sona ermiş olup, aynı gün ibraname düzenlenmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağından anılan ibraname bu hüküm nedeniyle geçersizdir. Sadece ödenen miktarlar bakımından makbuz niteliğindedir.Bu durum karşısında davacının varsa prim alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. Geçersiz ibranameye dayanılarak davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03/11/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.