Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/1528 E. 2014/6323 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1528
KARAR NO : 2014/6323
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : ANKARA 18. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/05/2011
NUMARASI : 2009/443-2011/236

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili ücreti, milli bayram alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, holdinge ait çeşitli şirketlerde ve inşaatlarda uzman inşaatçı olarak çalıştığını, kıdem tazminatı ödenmek suretiyle işten çıkartıldığını, aylık net ücretinin 1.240,00TL olduğunu, ancak sigorta kayıtlarında asgari ücret gösterildiğini ve tazminatının da bu miktardan ödendiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatları ile fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının ücretinin bordrolarda gösterildiği kadar olduğunu, kıdem tazminatı ödemesine yönelik ibraname alındığını, davacıya iş bulunarak iş akti feshedildiğinden kıdem tazminatı ödenip ihbar tazminatının ödenmediğini , fazla mesai ücreti ile ilgili bordroların ihtirazi kayıtsız imzalandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalılar L.. ve L.. şirketlerinin tüm, davalı L.. Holding AŞ. ve davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı holdinge husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği ve işçiye ödenen aylık ücretin miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Dosya içinde bulunan hizmet döküm cetvelinden davacının davalılardan L.. İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ ile L.. İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. yanında çalıştığı, davalı L.. Holding AŞ bünyesinde çalışmasının olmadığı anlaşılmaktadır. Anılan iki davalı da davacının çalışmasını kabul etmektedir. Davalıların her ne kadar L.. Grubunu oluşturduğu anlaşılmakta ise de davacının fiilen L.. Holding AŞ de çalışması olmayıp, birlikte istihdamda bulunmadığından davalı Holding hakkında açılan davanın husumetten reddi gerekirken kabulü hatalıdır.
3. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı 1240 TL net ücret aldığını iddia etmiş, davalı ise ücret bordrolarında yazılı 690 TL brüt ücret aldığını savunmuştur. Davacı iddiasını ispatlamak için çalıştığı şantiyede tutulmuş günlük harcamaları gösteren kasa defteri ve “aylık işçilik listesi” adlı ödemelere ait fotokopileri sunmuştur. Kasa defterindeki miktar toplu ödeme listesindeki miktarla aynı olup, tanık ifadeleri de dikkate alındığında davacının ücretinin iddia ettiği kadar olduğunun kabul edilmesi gerekirken yazılı şekilde bordrolara itibar edilerek karar verilmesi isabetsizdir. Ayrıca Ankara 2. İş Mahkemesinin 2009/832 E, 2011/319 K sayılı dosyasında da davalılar L.. İnşaat San Tic AŞ ve L.. İnşaat San Tic AŞ aleyhine kıdem tazminatı talepli açılan davada aynı kasa defteri ve ödeme belgelerine delil olarak dayanılmış, mahkemece anılan belgelere itibar edilerek hüküm kurulmuş ve karar Dairemizin 2012/1547 E, 2014/6316 K sayılı ilamı ile onanmıştır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.