YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12068
KARAR NO : 2014/13652
KARAR TARİHİ : 28.04.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2010
NUMARASI : 2005/1033-2010/123
Davacı vekili, davacının fark kıdem ve ihbar tazminatı ile şua izin ücreti, fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 10.09.2012 gün ve 2010/17767 Esas, 2012/28250 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili gerekçeli kararın tebliğ edilmediğini, kısa karada miktar belirtilmediğini, ancak gerekçeli kararda fazla mesai ücretinin maddi hata sonrası diğer bir dosyanın davacısının belirlenen fazla mesai ücretinin hüküm altına alındığını, bunun maddi hataya dayandığını belirterek, mahkemesinden düzletilmesini talep etmiş, mahkemece yazım hatası olmadığı, kısa kararda miktar belirilmediği, kısa gerekçeli karar çelişkisi bulunmadığı, maddi hatanın düzletilmesi talebine dayalı olarak yeni hüküm oluşturulamayacağı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.
Maddi hatanın düzeltilmesi isteminin reddine dair karar davacı vekili tarafından süresinden temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendiğinde;
Mahkemece verilen ilk kısa kararda zamanaşımı itirazı dikkate alınarak bilirkişi raporunda belirlenen fazla mesai ücret alacağının % 40 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak kabulüne karar verildiği ve miktar belirtilmediği, ancak bilirkişi raporunda zamanaşımı itirazı dikkate alınarak ek dava dahil 11.247,12 TL hesaplanmasına rağmen, gerekçeli kararda bu miktar yerine başka bir dosyanın davacısının hesaplanan fazla mesai alacağı olan 2.435,20 TL miktarın belirtilen şekilde hüküm altına alındığı, kısa karar gerekçeli karar farklı olmasına rağmen, gerekçeli kararın davacı tarafa tebliğ edilmediği, davacı vekilinin davalının temyizi üzerine Dairemizce onama kararı verilmesi üzerine öğrendiği ve karar düzletme talebinde bulunduğu, ancak Dairemizin 07.05.2013 gün ve 2013/ 5867 Esas, 2013/13613 Karar sayılı kararı ile Dairemiz kararlarına karşı karar düzeltme isteminde bulunulamayacağı gerekçesi ile istemin reddedildiği, bu karar üzerine davacı vekilinin yerel mahkemesinden hesap hatasının düzletilmesini istediği ve mahkemece HMK.’un 183. maddesine uygun olarak maddi hata isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar mahkemenin maddi hata nedeni ile kararda fazla mesai alacağının düzletilmesini talebini reddetmesi HMK.’un 183. Maddesine uygun ise de ilk kısa kararın usulüne uygun tefhim edilmediği, usulüne uygun olmayan ve gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ edilmediği, davacının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği, kısa karar gerekçeli karar çelişkisinin açıkça kanuna aykırı olduğu ve kamu düzeninde bulunduğu, bu şekilde verilen kararların usulü kazanılmış hak teşkil etmeyeceği anlaşılmakla maddi hataya dayalı Dairemiz Onama kararı ile daha sonra Dairemizce verilen karar düzletme isteminin reddi ve mahkemenin maddi hata isteminin reddi kararlarının yok hükmünde sayılmasına ve Dairemizin 10.09.2012 gün ve 2010/17767 Esas, 2012/28250 Karar sayılı kararı, Dairemizin 07.05.2013 gün ve 2013/ 5867 Esas, 2013/13613 Karar sayılı kararı ve mahkemenin 06.02.2014 gün ve 2005/1033 Esas, 2008/123 Karar sayılı ek ret kararının ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi. Gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.’un “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar”dan kastedilen HMK.’un 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.’un 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.’un 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.’un 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.’un 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve zorunludur.
HMK.’un 298/2 maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır. Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece 10.03.2010 tarihinde tefhim edilen kısa kararda davanın kısmen kabulüne ve fazla mesai ücret alacağının bilirkişi raporunda belirlenen miktar üzerinden % 40 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak tahsiline karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından zamanaşımı itirazı dahil davacının faza mesai alacağı 11.247,12 TL hesaplanmış, ancak gerekçeli kararda zamanaşımı def’i nazara alınarak 2.435.20 TL üzerinden % 40 oranında takdiri indirim yapılarak l.46l,l2 TL nin tahsiline karar verilmiştir. Bu itibarla fazla mesai ücret alacağının miktarı yönünden kısa karar-gerekçeli karar çelişkili olup HMK.’un 297,298 ve 321. Maddelerine aykırı davranılmıştır. Mahkemenin 10.03.2010 gün ve 2005/1033 Esas, 2008/123 Karar sayılı kararının salt bu nedenle sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı salt sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 28.04.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.