Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/11249 E. 2014/28286 K. 25.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11249
KARAR NO : 2014/28286
KARAR TARİHİ : 25.09.2014

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 22. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2014
NUMARASI : 2013/595-2014/26

DAVA :Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının 29.12.2011-11.01.2013 tarihleri arasında 10.000,00 TL brüt ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinde işe giriş tarihinin şirketin Türkiye’de kuruluş tarihi olduğunu, sigorta işlemlerinin gecikmesi sebebiyle bildirimin 06.01.2012 tarihinde yapıldığını, davacının kıdeminin 6 aydan fazla olduğunu, iş sözleşmesinin mail yoluyla işveren tarafından sebep göstermeksizin ve savunması alınmaksızın feshedildiğini, yerine başka birinin istihdam edildiğini, davalı şirkette 30 ve fazla işçi çalıştırdığını, uluslararası şirket olması sebebiyle tüm çalışanların Türkiye’de olmadığını beyanla feshin haksız olması sebebi ile davacının işe iadesine, kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için 4 aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarını, davayı kazanması ve süresinde işverene başvurması halinde işverenin davacıyı işe başlatmaması halinde 4-8 aylık ücreti tutarında tazminat ödenmesine ve faize karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının 29.12.2011-04.01.2013 tarihleri arasına genel müdür olarak işin genelini sevk ve idare eden bir şekilde çalıştığını, personel alımı ve çıkarılması işi ile ortaklar kurulundan bağımsız olarak ilgilendiğini, yabancı ortaklı olan davalı şirketin temsil ve idaresinin davacı tarafından yerine getirildiğin, iş sözleşmesinin 5. maddesinde görevinin şirket müdürü olarak şirket yönetimi ve işin geliştirilmesi şeklinde belirtildiğini, şirket müdürü olarak işvereni temsil ettiğini ve onun adına tüm işlemleri yaptığını, İş Kanununun 18.maddesinin son fıkrasında işveren vekili sıfatına haiz bir kimsenin İş Kanunun 18-19-21-25/son hükümlerinden yararlanamayacağım, davanın 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, iş akdinin 03.01.2013 tarihinde şirket ortağı ve yetkilisi tarafından feshedildiğini, iş akdinin 11.01.2013 tarihinde fesh edileceğinin söylendiğini, dava açma sürenin fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarihte başlayacağını, şirket bünyesinde 21 kişi çalıştığını, davacının iş güvencesinden yararlanabilmesi için 30 işçinin çalışması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının iş sözleşmesinin geçersiz feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.
İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri herşeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.
İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18’nci madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa İş Kanunu’nun 18’nci maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. (26.05.2008 gün ve 2007/35929 Esas, 2008/12484 Karar sayılı ilamımız).
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacının davalı şirketi yöneten genel müdür olarak çalışmasının yanı sıra, davalı şirketi şirket müdürü olarak temsil ve ilzam yetkisine sahip olduğu, buna göre davacının iş güvencesi kapsamı dışında işveren vekili olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozma nedenidir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
F) Sonuç:
HÜKÜM:
Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Davanın REDDİNE,
3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4. Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 386.20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine,
Kesin olarak 25.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.