YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5829
KARAR NO : 2014/35060
KARAR TARİHİ : 24.11.2014
MAHKEMESİ : ANKARA 14. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2011
NUMARASI : 2010/247-2011/356
DAVA :Davacı vekili, davalıya ait işyerinde kapsamdışı personel olarak çalışan ve başka kamu kurumuna nakledilen davacının Bakanlar Kurulu kararı gereği ek ödemenin yansıtılmaması nedeni ile nakil maaş ilmühaberinin hatalı düzenlendiğini belirterek, ek ödemeler içeren nakil ilmühaberinin yeniden tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette iş mevzuatına tabi kapsam dışı personel statüsünde olarak çalışmakta iken tarihinde gerçekleşen hisse devri ile davalı şirketin özelleştirildiğini, özelleştirmeden sonra çalışan davacının 4046 sayılı kanun hükümlerine göre başka bir kuruma nakledildiğini, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 22. Maddesinde özelleştirilen kurum personelinin nakil için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarih itibariyle almakta oldukları ücret v.s. Haklar toplamının nakledildikleri kurumda ödenen ücret v.s. haklar toplamından fazla olması halinde aradaki farkın fark kapanıncaya kadar tazminat olarak ödenmesinin benimsendiğini, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun Ek 29.maddesinin 1. Fıkrası ile 3. Fıkrasında personelin ücret v.s. haklarının nakledileceği ve bu artış oran ve miktarların Devlet Personel Başkanlığına bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış oran veya miktarları uygulanmak suretiyle tesbit edileceğinin hükme bağlandığını, belirtilen mevzuat hükümleri karşısında 01/01/2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ek ödemenin davacının nakle esas ücreti kapsamında yer olması gerekirken maaş nakil ilmuhaberinde bu ödemeye yer verilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek; söz konusu maaş nakil ilmühaberinde gerekli düzeltmenin yapılmasına, ek ödemelerin ilmuhabere yansıtılmasına, ilmuhaberin düzeltilmiş yeni şekliyle tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava konusu talebin 657 sayılı kanun ve 399 sayılı KHK hükümlerine tabi çalışanların aylıklarına devletçe yapılan artış oranlarına ilişkin olduğunu, davacının nakledildiği kamu kurumunda özlük hakları bakımından 657 sayılı kanun hükümlerine tabi olarak çalıştığını, müvekkili şirketin kamu çalışanı olan davacının maaşının tespitinde ve artış oranlarının belirlenmesinde yetkisinin bulunmadığını, davacının iş sözleşmesi ile müvekkili şirketti çalıştığı sürede 406 sayılı yasanın Ek.29. Maddeleri uyarınca kamu görevinden aylıksız izinli sayıldığını, davacıya yapılan esaslara göre ücretlerinin ödendiğini, davacının iş sözleşmesinden doğan hiç bir alacağının kalmadığını, alacağı ilişkin talepler bakımından husumetin Maliye Hazinesine yöneltilmesi gerektiğini, 399 sayılı KHK’ye tabi sözleşmeli statüde çalışan personele ikramiye, ilave tediye ödemesi yapılmaması nedeniyle kamu kurum-kuruluşlarına nakledilen personelin nakil ücretlerinin ikramiye, ilave tediye eklenerek tesbit edilmesinin mümkün bulunmadığını, ek ödemenin Maliye Bakanlığının 08/05/2006 tarih ve 8021 sayılı yazısına istinaden, geçiş maaşına ilavesinin mümkün bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, imzalanan TİP 2. İş Sözleşmesinin 7. Maddesinde zaten “Ücretlerdeki değişiklikler çalışanın statüsü ile ilgili Kanun, Yönetmelik ve ilgili düzenlemelerdeki Esas ve Usullerde öngörüldüğü şekilde uygulanır.” Ve “ücretlerde yapılacak artış oranı, kamudaki memur maaş artış oranında olacaktır” hükümlerine yer verilmesi nedeniyle, davacının ücret tespiti ve artışları kamudaki memur maaş artış miktar ve oranında olması, davacının imzaladığı TİP 2 iş sözleşmesinin ücretli ilgili 7/2 maddesinde nakil hakkını saklı tutan çalışanın ikramiye, yardım vs. gibi mali ve özlük hakları için iş mevzuatına tabi Kapsam Dışı Personel esaslarında yer alan hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş olup, davalı Kurumca çıkarılan KAPSAM DIŞI PERSONEL ESASLARININ 85. maddesinde, yılda 52 günlük ücret tutarında ilave tediye ve 60 günlük ücret tutarında ikramiye verilmesi öngörüldüğünden, davacının yararlandığı ilave tediye ve ikramiyelerinin de ücreti ile birlikte Devlet Personel Başkanlığına bildirilmesi gerektiği, gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek II. cetvelinde yer alan ve özelleştirme sonucu hissesi devredilen davalı kurumda nakle tabi olarak çalışan davacının davalının özelleştirmeden önce tabi olduğu ve özelleştirme ile bazı hükümleri değişen 406 sayılı Kanunun Ek. 29. Maddesi kapsamındaki düzenleme ve sözleşmedeki hüküm nedeni ile 375 sayılı KHK.’un Ek 3 maddesi ve 399 sayılı KHK.’un Ek II. cetvelinde yer alan kurumlarda çalışan sözleşmeli personele yapılan artışlardan yararlanıp yararlanmayacağı, eksik ödenen ücrete bağlı hakların tespiti ile bu alacağa hak kazanıp kazanmaması noktasında toplanmaktadır. Davacının bu artışlardan yararlanması demek aynı zamanda nakledilirken bu artış ve eksik ödemelerin yer aldığı ücreti gösteren nakil maaş ilmühaberinin buna göre düzenlenmesini de içerecektir. Dolayısı ile ek ödemelerden yararlanması nakledildiği ve kamu statüsünde çalıştığı yerde aldığı ücretini de etkileyecektir.
Somut uyuşmazlıkta normatif dayanaklar 406 sayılı Kanunun Ek. 29. maddesi, 375 sayılı KHK.’un Ek 3. maddesi, 399 sayılı KHK.’un Ek. II cetveli ve bu kanun hükmünde kararnamelere dayanılarak çıkarılan 2006/1, sayılı tebliğ yanında taraflar arasındaki sözleşme hükümleridir.
406 sayılı Kanunun 29. Maddesinin 3. Fıkrasının birinci cümlesine göre “399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak sözleşmeli personel ve kapsam dışı personel statüsünde çalışanlar hakkında, 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasında, Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki unvanları esas alınarak Yönetim Kurulunca 15.04.2004 tarihi itibarıyla bu unvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer malî haklarına bu tarihten Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış oran ve/veya miktarları uygulanmak suretiyle bulunacak tutar dikkate alınır. Kapsam dışı personelden Devlet Personel Başkanlığına
Bildirilenlerin 15.04.2004 tarihi itibarıyla unvanlarına göre ücretinin belirlenmemiş olması durumunda, benzer görevlerde bulunanlar dikkate alınarak bu tarih için ücret ve diğer malî hakları tespit etmeye Yönetim Kurulu yetkilidir”.
Özelleştirme uygulamaları nedeni ile nakilleri düzenleyen 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 22/5 maddesinde özelleştirme nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli ve iş kanunlarına tabi personelin Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına göre almakta oldukları ücret yanında, bildirim tarihi itibarı ile almakta oldukları ikramiye, ek ödeme gibi vs ek ödemelerin de sabit bir değer olarak bildirileceği hükmünü içermektedir.
Gerek yasal düzenleme ve gerekse sözleşmedeki hükümler dikkate alındığında, davalı kurumda özelleştirme öncesi kapsam dışı olarak çalışan ve 399 sayılı KHK hükümlerine tabi olarak ücreti belirlenen davacının özelleştirme sonrası çalıştıktan sonra nakledildiği tarihe kadar kamuda aynı statüde çalışanlar için getirilen özlük haklarından yararlandırılarak, nakil edildiklerinde haklarının korunması amaçlanmıştır. Kısaca davacı kapsamdışı olarak kamuda çalışmış gibi sayılmaktadır.
Dairemizce yukarda belirtilen kapsamda bulunan nakle tabi işçilerle davalı T.. A.. arasındaki uyuşmazlıklarda daha önce önceki esasa yönelik kararlar vermiştir. Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri’nin 07.04.2011 gün ve 2011/55-205 sayılı kararından sonra uyuşmazlığın adli yargı yerinde görüleceği konusunda yeniden değerlendirme yapılması gerekmiştir. Anılan karara göre “yasal düzenleme ile Türk Telekom A.Ş.’nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına olanak sağlandığı, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği, İmtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Yasa hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklendiği, 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunduğu, bu işlemlerin idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları, davalı şirketin, Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi” ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu, belirtilen statüsü ve özel yasa hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması nedeniyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu, bu durumda, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetinin yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan, 406 sayılı Yasa hükümleri ile, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu” kabul edilmiştir. Aksi yönde Uyuşmazlık Mahkemesi’nin uyuşmazlıklarda adli yargı yerinin görevli olduğuna dair kararlar var ise de ilke kararı olmadığından, Dairemizce Danıştay İdari dava Dairelerinin gerekçeleri Dairemizce benimsenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 26.12.2012 gün ve 2012/9-1528 Esas, 2012/1398 Karar sayılı kararı ile uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğunu kabul etmiştir.
Görev kamu düzenindendir ve yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınmalıdır. Gerçekten özelleştirmeden önce statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğindeki personel, özelleştirme sonrası belirli bir süreliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girmektedir. Davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda “artış oranının, kamudaki memur maaş artış oranında” olacağı yönünde yükümlülük getirildiği gibi 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirkete, hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yaptırıldığı görülmektedir. Bu işlemler idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır. İdari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.
Mahkemece davanın HMK.nun 114/1-b maddesi uyarınca “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle aynı yasanın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.