Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2013/5509 E. 2014/37615 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5509
KARAR NO : 2014/37615
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2012
NUMARASI : 2011/277-2012/517

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatil ücreti, bayram çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işverence fesih edildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili, bayram genel tatil ücreti, alacakları istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı tebligatların usulsüz olduğunu iddia ederek temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dilekçesinin davalıya usule uygun tebliğ edilip edilmediği noktasın da toplanmaktadır.
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.inci maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden söz edilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Tebligat Kanununun 12. inci ve 13. üncü maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (Dairemizin 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran on sekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21.inci maddesi uyarınca yapılmalıdır.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yattırılmamış ise, dava hakkında 1086 sayılı Yasanın 409. uncu maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Dava konusu olayda tebliğ yapılacak kişinin tüzel kişiliği bulunan bir limited şirket olması sebebiyle tebligatın Tebligat Kanunu 12 ve 13. madde hükümleri gözetilmek suretiyle yapılması gerekir. Başka bir ifadeyle tüzel kişilere yapılacak tebligat 12. madde gereğince yetkili temsilci veya temsilcilere, tüzel kişi adına tebliğ yapılacak kimseler mutat iş saatlerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda oldukları takdirde 13. madde uyarınca hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddesiyle Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tüzel kişiye yapılacak tebligat bakımından birinci sırada; tüzel kişinin yetkili temsilcisi, ikinci sırada görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş kimse bu da yoksa üçüncü sırada tüzel kişinin o yerdeki başka bir memur veya müstahdemine tebligat yapılır.
Tebligatın tüzel kişinin temsilcisinden başkasına yapılabilmesi için tebligatın neden tüzel kişinin temsilcisine yapılamadığı ve ayrıca tebligatı alan kimsenin şirketteki görevi de belirtilir. Aksi halde, tebligat usulsüz olur.
Somut olayda, şirkete ait tebligat “daimi İşçi” olduğu belirtilen Tamer Bayramoğlu’na yapılmış olup, yetkili temsilcisine yapılmadığından yapılmama gerekçesi de gösterilmediğinden usulüne uygun değildir. Tüzel kişiye tapılan tebligatta, tebliğ yapılan kişinin görevi, temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişi olup olmadığı, tüzel kişinin yetkili temsilcisinin bulunmadığı veya evrakı tebliğ alacak durumda olmadığı da tebligat mazbatasına yazılmalıdır. Bu durumda dava dilekçesinin tebliği Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü hükümlerine aykırı olup geçersizdir. Tebligat yapılan şahsın davalı şirketi temsile yetkili kişi olup olmadığı Ticaret sicili kayıtlarına göre belirlemelidir. Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan, davalı davadan haberdar edilmeden, savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesi isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.