YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2339
KARAR NO : 2014/37045
KARAR TARİHİ : 04.12.2014
MAHKEMESİ : UZUNKÖPRÜ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ)
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2009/494-2012/578
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; Müvekkilinin davalı işyerinde 30/08/2005 tarihinden davalı tarafından iş akdinin haksız olarak feshedildiği 27/01/2009 tarihine kadar çalıştığını, 2008 yılında aylık net 700,00 TL maaş aldığını, müvekkilinin davalı firmada şoför olarak çalışmakta iken kullandığı kamyonun satıldığını, sonrasında alınan TIR da müvekkilinin çalıştırılmadığını, başka şoför işe alındığını, müvekkilinin davalı firmaya şoför olarak işe alınmasına rağmen kahvehane de çalıştırıldığını, sonrasında ise gece bekçisi olarak çalıştırıldığını, sonrasında 27/01/2009 tarihinde şirket müdürü S.. G.. ve babası olan R… G.. tarafından sinkaflı laflar söylenerek müvekkilinin kovulduğunu, ertesi günü 28/01/2009 tarihli Uzunköprü 2. Noterliğinin 00609 yevmiye no.lu ihtarnamesi müvekkiline yollandığını, bu ihtarnameye cevaben müvekkilinin Uzunköprü 1. Noterliğinin 02/02/2009 tarih ve 0568 yevmiye no.lu ihtarname ile tazminat ve hak edişlerini davalıdan talep ettiğini belirterek, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL ihbar tazminatı, 3.000,00 TL kıdem tazminatı, 500,00 TL izin ücreti alacağı, 200,00 TL maaş ücreti alacağı olmak üzere toplam 4.700,00 TL’nin, kıdem tazminatı açısından iş akdinin feshi tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduatı faizi ile diğer tazminat ve alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davalının aylığı iddia edildiği gibi 700,00 TL olmayıp asgari ücret üzerinden ödendiğini, ayrıca müvekkili tarafından işten kovulmadığını, kendi arzusu ile işe gelmediği için devamsızlık tutanakları tutulduğunu, sigortalı olduğu dönemde bir başka iş yerinde çalıştığı tespit edildiğinden işine son verildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 11.10.2012 tarihli son duruşmada kısa karar,
“1- Davanın ıslah dilekçesi uyarınca KABULÜNE,
2- Sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına,” şeklinde açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
E) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
İçermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olayda, davacının birden fazla talebi olduğu halde hüküm,
“1- Davanın ıslah dilekçesi uyarınca KABULÜNE,
2- Sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına,” denilerek açıklanmıştır.
Bu şekilde kurulan ve açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık ve şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır.
Açıklanan hüküm sonucunda davacının hangi taleplerinin reddedildiği, yargılama giderlerinin (masraf ve vekâlet ücretleri) ne şekilde hüküm altına alındığı, kanun yoluna başvurma süresinin ne kadar olduğu Yasanın emredici hükmüne rağmen açıkça belirtilmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”
Yukarıda belirtildiği üzere duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun da aynı olduğu söylenemez.
Hükmün 6100 sayılı yasanın 297, 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen zorunlu unsurların hiç birisini taşımadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca Anayasanın 141 inci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda mahkemece tarafların iddia ve savunmalarının soyut biçimde yazıldığı, taleplerinin ne olduğunun açıklanmadığı, davacının ve davalının iddia ve savunmalarının değerlendirilmediği, hangi hakkın hangi nedenle kabul edildiği de açıklanmamıştır. Bu nedenlerle Anayasa’nın 141/3. Maddesi ile HMK’nin 297. Maddesinde belirtilen şekilde gerekçe ve unsurlarını taşımayan kararın bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 04.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.