Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2013/1903 E. 2014/35147 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1903
KARAR NO : 2014/35147
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : BURSA 3. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2012
NUMARASI : 2012/202-2012/731

DAVA :Davacı, takip konusu alacağın %40’ından az olmamak üzere kötüniyet tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, ancak davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, taraflar arasında ticari bir ilişki de bulunmadığını, malen kaydı içeren takibe konu bonolara karşılık olarak müvekkiline mal teslimi de yapılmadığını iddia ederek yapılan takibin iptali ile davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, ayrıca % 40 oranında icra inkâr tazminatının da davalıdan tahsilin talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, müvekkil şirketin aldığı her çek ve bonoyu sözleşmeyle ilişkilendirmek zorunda olduğunu, davacının söz konusu bordroları ödediğini ve icralık duruma düştüğünü, dava konusu senedin mal karşılığı alındığını, bunun aksinin ispatının yazılı delille yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dava kısmen kabul edilerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının kötüniyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Eldeki dava, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan takibe karşı menfi tespit istemine ilişkin olmakla, menfi tespit davaları ve kötüniyet tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan takibe itiraz edebilir. İtiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir.
Diğer halde borçlu, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması halinde, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.(İİK, m. 72/2)
Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. (İİK, m. 72/3)Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamayacaktır. Zira borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (H. P. , O. A., M. S. Ö., M. Ö., İcra ve İflas Hukuku, s.156-164)
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK.)’nun 72 maddesi uyarınca yukarıda açıklanan şekilde menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. ( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 334,335)
Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5’nci maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı(borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.
Nitekim aynı ilkeler, H.G.K.’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 7.12.2011 sayılı ve 2011/13-576 E. 2011/747 K ve 20.03.2013 gün ve E:2012/19-778, K: 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince, menfi tespit davasını açan davacının davalı yanında bir süre çalıştığı ve tanık beyanları ile davacının işe girerken işverenin takibe konu bonoyu bedelsiz aldığı anlaşılmıştır. Bedelsiz olan bonoyu takibe koymakla davalı işverenin kötüniyetli olduğu da sabittir. Mahkemece davacının kötüniyet tazminatı isteminin yukarıda açıklanan yasa ve ilkeler doğrultusunda kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.