Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/6445 E. 2014/10798 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6445
KARAR NO : 2014/10798
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2011
NUMARASI : 2009/464-2011/508

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret ile fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalıya ait işyerinde 21.10.2007 tarihinden işten haksız olarak çıkarıldığı 13.4.2009 tarihine kadar özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, müvekkilinin aldığı en son brüt ücretin 1.250 TL olduğunu, ayrıca ücrete ilaveten yemek ve yol parası verildiğini, davacının çalıştığı süre boyunca, sabah 07.00-15.00- 15.00-23.00 ve 23.00- 08.00 saatleri arasında vardiya usulü çalışıldığını, ayrıca hafta sonlarını da çalışarak geçirdiğini, ancak haftada bir gün ve çoğunlukla hafta içi bir gün izin kullandırıldığını, ancak bütün resmi ve dini ve milli bayramlarda çalışıldığını ve fazla mesai ücretlerinin Ödenmediğini; ayrıca işten çıkarıldığı 13.4.2009 tarihindeki 13 günlük maaşının ödenmediğini iddia ederek kıdem, ihbar, fazla mesai, genel tatil alacağı ve 13 günlük ücret alacağı ile yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dayalı şirkette 23.10.2007 tarihinde işe başladığını ve son maaşının 755,95 TL olduğunu, ayrıca yıllık izninin 05.11.2008-21.11.2008 tarihleri arasında kullandığını, fazla mesai ve hak ettiği tatil ücretlerini aldığını, davacının görevinin birçok kez ihmal ettiğini, bunun tutulan tutanaklarla da sabit olduğunu, en son 02.04.2009 tarihinde görevini ihmal, kartını evde unutma ve güvenlik zafiyetine sebep olmasından dolayı iş akdine son verildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-1086 Sayılı Kanun döneminde açılan davalar yönünden ödeme definin temyiz incelemesi dâhil karar kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında yapılabileceği hem Dairemiz hem de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik uygulaması olduğundan davalı şirket vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunduğu ödeme kayıtlarının Mahkemece değerlendirilebilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
3- Kabule görede, yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 330, Avukatlık Kanunu’nun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin; haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 326. Maddesi de bu ilkeye dayanmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve 298. maddeleri uyarınca hükmün taraflara yönelik olarak kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki tarafta vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan Avukatlık Ücret Tarifesindeki hükümlere ve oranlara göre belirlenmesi gerekir.
4667 Sayılı Yasa’nın 77. maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 164/son maddesinde dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinde de “Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti …” biçiminde anılan yasa hükme koşut bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dâhil bulunan vekalet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası’ndaki, “vekâlet ücreti avukata aittir” biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır.
Avukatlık (vekâlet) ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 323/I.ğ maddesinde açıkça belirtildiği yargılama giderlerindendir. Vekâlet ücreti de, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesinde, “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Belirlenen bu ücret Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten az olamaz.” hükmü yer almaktadır. Buna göre hükmedilecek vekalet ücreti -dava miktarı itibariyle 1.100 TL’nin aşağısında kalmasına rağmen- anılan madde gereği 1100 TL’den az olamayacaktır. Ancak, 30.06.2011 tarihli YD İtiraz No: 2011/321 numaralı kararı ile konusu para ile değerlendirilen davalarda hükmedilecek nispî avukatlık ücretinin Tarifeye göre belirlenen maktu avukatlık ücretinin altında kalması durumunda, hükmedilecek maktu vekâlet ücretine de asıl alacağı geçmeyeceği yönünde bir sınırlandırma getirilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden, asıl alacak tutarından fazla maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi sonucunu doğuracak şekilde asgari sınır getirilmesine yönelik tarife kuralının tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek nispî avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten (maktu avukatlık ücreti) az olamayacağına ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı, tarifenin 12. Maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmektedir. Mahkemece verilen yürütmeyi durdurma kararına aykırı olarak nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalıdır
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.