YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5429
KARAR NO : 2014/10389
KARAR TARİHİ : 27.03.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/11/2011
NUMARASI : 2010/226-2011/690
DAVA :Davacı, fazla çalışma ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı işyerinde fazla çalışma yaptığı halde zamlı ücretinin ödenmediğini ileri sürerek, fazla çalışma ücreti alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının çalışma saatlerini kendisinin düzenlediğini, bu nedenle davacının işyerinde fazla çalışmasının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, “ bilirkişi raporunda hesaplanan fazla mesai alacak miktarının bir kısmı ıslah tarihine göre 5 yıllık süre dışında kaldığı görülmekte ise de, dava dilekçesindeki ilk talep nazara alındığında bilirkişi raporunda hesaplanan mesai alacağından zaman aşımına uğrayan kısım bulunmadığı görülmekle, davalı vekilinin zaman aşımı definin reddine, dosya içinde mevcut bulunan 5.7.2011 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplama miktarı esas alınarak” davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının fazla çalışma ücreti alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda, davalının ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmasından sonra mahkemece zamanaşımına uğrayan kısım bulunmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Ancak davalının itirazı sonrası alacağın zamanaşımına uğrayan kısmının bulunup bulunmadığı somut bir şekilde hesaplanmalıdır. Bu nedenle denetime elverişli olmayan afaki hesaplamalara dayalı hüküm kurulması isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.