YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5384
KARAR NO : 2014/8731
KARAR TARİHİ : 18.03.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 9. İŞ MAHKEMESİ (KADIKÖY 3.İŞ)
TARİHİ : 29/12/2011
NUMARASI : 2010/342-2011/1151
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ve fazla çalışma yapmasına, hafta tatillerinde ve genel tatillerde çalışmasına karşın haklarının ödenmediğini ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazinatları ile ücret, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili ücretleri ile asgari geçim indirimi ve nema alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili; davacının, zam talebinin uygun görülmemesi üzerine kendisinin işten ayrıldığını, işe dönmesinin istenmesine rağmen geri dönmediğini, iş akdinin bu nedenle feshedildiğini, davacının fazla mesai yapmadığını, hafta ve genel tatil izinlerini kullandığını, herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ç)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
D)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir(Yargıtay 9.HD. 21.03.2012 gün, 2009/48913 E, 2012/9400 K .).
Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı fazla mesai yaptığını ve ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek alacak talebinde bulunmuş; davalı ise davacının fazla mesai yapmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacı tanık beyanları dikkate alınarak davacının fazla mesai yaptığı kabul edilmiş ve fazla çalışma ücretinden % 10 oranında hakkaniyet indirimi yapmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve ilkeler doğrultusunda yapılan bu indirimin az olduğu ortadadır. Bu nedenle, daha makul ve hakkın özünü zedelemeyecek bir indirimin yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
3- Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, 2008 yılına kadar 08.00-18.00 saatleri arasında, 2008 yılından sonra ise 08.30-17.30 saatleri arasında çalıştığını ileri sürerek fazla mesai ücreti talebinde bulunmuştur. Mahkemece, davacı tanıklarının beyanlarından davacının 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü ile hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de, hükme esas bilirkişi raporundaki hesaplama davacının davalı nezdindeki tüm hizmet süresini kapsayacak şekilde yapılmış olup, davacı vekilinin dava dilekçesindeki talebi dikkate alınmamıştır. Fazla mesai ücretinin hesaplanmasında, HUMK 74. (HMK 26) maddesine aykırı bir şekilde talep aşılarak hesaplama yapılan bilirkişi raporuna göre alacağın hüküm altına alınması ayrı bir bozma nedenidir.
SONUÇ:
Açıklanan sebepler ile temyiz edilen kararın BOZULMASINA peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18/03/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.