Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/39074 E. 2014/33148 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/39074
KARAR NO : 2014/33148
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 14. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2012
NUMARASI : 2009/39-2012/983

DAVA : Davacı, fazla mesai ücreti ile hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkette 1995 senesinde çalışmaya başladığını, 2009 senesi Ekim ayında iş akdinin fesih edildiğini, son görevinin kalite operasyonları müdürü olduğunu, davacının çalışma süresi boyunca fazla çalışmalarının karşılığının 01.01.2005 tarihine kadar ödendiğini, bu tarihte kalite güvence müdür yardımcısı görevine terfi ettiğini, terfiden sonraki dönemlerde ise ödenmemeye” başlandığını, davacının yaklaşık 15 yıllık çalışma süresi boyunca fazla mesai yaptığını, bu mesailerin özellikle son 4 senedir yoğunlaştığını, normal çalışmanın 08.00-18.00 arasında olup 1 saat öğle molasının bulunduğunu, haftada 3-4 gün akşamları saat 21.00/22.00 a kadar çalışma yapıldığını, Cumartesi günleri 08.00-18.00 arasında çalışma yapıldığını, davacının esas olarak D..Holding AŞ personeli olduğunu, maaşının bu şirket tarafından yatırıldığını, herhangi bir hak kaybı yaşanmaması nedeni ile her iki şirketin de belirtildiğini, ücretinin en son aylık 7.070,00TL olduğunu iddia ederek, fazla mesai ve hafta tatili alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalılar Cevabının Özeti:
Davalılar vekili; Davacının 03.04.1995-31.03.2008 tarihleri arasında davalı D.. Holding AŞ de çalıştığını, iş akdinin tüm hakları ödenmek sureti ile sona erdirildiğini, davacının 01.04.2008 tarihi itibari ile davalı D.. İlaç Aktif Maddeleri San. ve Paz. AŞ. (şimdiki unvanı ile D.. İlaç San. ve Tic AŞ.) de çalışmaya başladığını, en son kalite kontrol müdürlüğünde çalışmakta iken iş akdine 23.10.2009 tarihinde son verildiğini, davacının son ücretinin aylık brüt 7.070,00TL olduğunu, işten ayrılırken davacıya kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini, herhangi bir fazla mesai ve hafta tatili alacağının bulunmadığını, D.. Holding AŞ açısından; davacıya 28.03.2008 tarihinde tebliğ edilen fesih ihbarnamesi uyarınca, 31.03.2008 tarihi itibari ile geçerli olmak üzere D..Holding AŞ”ye ait ilaç fabrikasının satılması ve en geç 31.03.2008 tarihinde alıcıya teslimi gerektiğinden ilaç üretim faaliyetine 29.02.2008 tarihi itibari ile son verildiğinden, davacının ve tüm personelin iş
akitlerine yasal hakları ödenmesi sureti ile son verildiğini, davacının 31.03.2008 tarihli kayıtsız şartsız imzalanan ibraname ile yasadan ve yönetmelikten doğan tüm haklarını aldığını kabul ettiğini ve bu sebeple D..Holding ten hiçbir hak ve alacağının kalmadığını sonrasında davacıya D… İlaç Aktif Maddeleri San. ve Paz. AŞ. Şirketinde kalite operasyonları müdürlüğü görevinde çalışmasının teklif edildiğini ve davacının bu teklifi kabul ederek 01.04.2008 tarınınden itibaren işe başlamış olup davacıya ait tekrar işe giriş bildirgesi ile giriş yapıldığlni, davacının iş akdinin fesih edildiği 23.10.2009 tarihine kadar bu birimde müdür olarak görev yaptığını, D.. İlaç San. ve Tic. AŞ açısından ise; D..İlaç Aktif Maddeleri San. ve Paz. AŞ”nin tüm hak ve borçlarının C. E..ilaç San. ve Tic. AŞ”ye devrolduğunu, sonrasında C.. E.. İlaç San. ve Tic. AŞ”nin unvanının D. İlaç San. ve Tic. AŞ olarak değiştirildiğini, bu doğrultuda D.. İlaç Aktif Maddeleri San. ve Paz. AŞ yerine davalı taraf D..İlaç San. ve Tic. AŞ olarak değiştirildiğini, söz konusu değişikliklerin tamamının davacının çalışmakta olduğu dönemde yapıldığını ve davacının tebellüğden imtina ettiği 23.10.2009 tarihli fesih yazısının D.. İlaç San. ve Tic. AŞ tarafından hazırlanmış olduğu halde davanın D.. İlaç Aktif Maddeleri San. ve Paz. AŞ hasım gösterilerek açılmasının anlaşılamadığını, davacının iş akdinin 23.10.2009 tarihinde davalı D.. İlaç San. ve Tic. AŞ tarafından kadro yapısında yapılacak değişiklikler ve davacının kalite kontrol bilgisinin yetersizliği sonuçları değerlendirme üretime yön verme konularında gereken pro aktifliğin gösterilmemesi bu ve benzeri sebeplerle satışların zamanlı bir şekilde yapılamaması aksaklıklar yaşanması sebebi ile tüm hakları ödenmek sureti ile fesih edildiğini, davacının 01.04.2008 tarihinden itibaren davalı D. İlaç San. ve Tic. AŞ de kalite operasyonları müdürü olarak üst düzey yönetici mertebesinde çalıştığını, davacının ilgili birimde çalışanların tek ve en üst amiri olduğunu, mesai saatlerinin düzenlenmesinin tamamen davacının inisiyatifinde bulunduğunu, hangi saatlerde çalışması konusunda başka bir yetkilinin görevlendirilmediğini, davacının 01.04.2008 tarihi itibari ile davalı Deva İlaç San. ve Tic. AŞ de çalışmaya başladığını, iş akdinin fesih edildiği 23.10.2009 tarihine kadar yaptığı fazla mesailerin maaşına tahakkuk ettirilmesi yetkisine sahip olduğu halde ücretlerini hiçbir itirazı kayıt sürmeden aldığını, bu nedenle fazla mesai hakkının bulunmadığını nitekim ücretinin buna göre belirlendiğini, davacı tarafından tebliğ alınarak kabul edilen hem davalı D.. Holding AŞ hem de iştirakleri için geçerli olacağı açıkça bildirilen personel yönetmeliği 43. Maddesinde de belirtildiği üzere, davacının ücretinin içerisinde fazla çalışmalarının da bulunduğunu yani ücrete dahil olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında fazla mesai ücreti konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İşyerinde üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici ya da şirket ortağı bulunması halinde, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden, yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/40862 E, 2009/17766 K).
Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesine göre, günde yedibuçuk saat çalışılması gereken işlerde çalışan işçinin, yedibuçuk saati aşan çalışma süreleri ile yedibuçuk saatten az çalışılması gereken işler bakımından Yönetmeliğin 5 inci maddesinde sözü edilen günlük çalışma sürelerini aşan çalışmalar, doğrudan fazla çalışma niteliğindedir. Sözü edilen çalışmalarda haftalık kırkbeş saat olan yasal sürenin aşılmamış olmasının önemi yoktur.
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.).
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir(Yargıtay 9.HD. 21.03.2012 gün, 2009/48913 E, 2012/9400 K .).
Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda, davacının 31/03/2008 tarihine kadarki çalışma döneminde fazla mesai yaptığı, dosyadaki 31/03/2008 tarihli ibranameden de anlaşılmaktadır. Söz konusu ibranamenin çalışırken alınması nedeniyle davacı açısından herhangi bir geçerliliği ve bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Miktar içermemesi nedeniyle makbuz hükmünde de kabul edilemez. Ancak söz konusu ibraname, davalı işveren açısından bağlayıcı olup savunmasıyla da çelişmektedir. Davalı işveren, bu ibraname içeriğine göre kabul ettiği fazla mesai olgusu nedeniyle, davacı işçiye fazla mesai ücreti ödediğini kanıtlamak durumundadır. Davalı tarafından böyle bir ödeme savunması yapılmadığı gibi, herhangi bir ödeme belgesi de sunulmadığı dikkate alındığında, davacının 31/03/2008 tarihine kadar olan fazla mesai ücretlerinin hüküm altına alınması, sonraki dönem açısından ise üst düzey yönetici kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Davada iki davalı varken, hüküm fıkrasında hangi davalının sorumlu olduğu açıklanmadan “davalıdan” denilerek hüküm kurulması hatalı olup ayrı bir bozma nedenidir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.