Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/38027 E. 2014/28083 K. 25.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/38027
KARAR NO : 2014/28083
KARAR TARİHİ : 25.09.2014

MAHKEMESİ : ANKARA 14. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2010/1211-2012/1429

DAVA :Davacı, kıdem zammı, ücret farkı alacağı, ilave tediye alacağı, vardiya zammı alacağı, yemek yardımı, giyim yardımı, sosyal yardım ile şeker ikramiyesi alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, Şeker İş Sendikası nın şeker sanayinde çalışmakta olan işçilerin üye oldukları T..-İ..e bağlı bir işçi sendikası olup davalı Türkiye Şeker fabrikaları AŞ işyerlerinde 2009-2011 döneminde geçerli Türkiye Şeker Sanayi İşverenleri Sendikası ile imzalanan 23. dönem TİS in tarafı olduğunu, söz konusu sendikaya üyeliğinin 19.10.2010 tarihinde kabul edildiğini, 02.11.2010 tarihinde de davalı işverene bildirimde bulunduğunu, işverenin hizmet alımı yapılan firmada çalışanlara ait sendika üyelik formlarının fabrika ile bir ilgisi olmadığı gerekçesiyle üyelik formlarını iade ettiğini, davacının üyeliğini sendikaya bildirdiği tarihten itibaren TİS’den yararlanma hakkının bulunduğunu, davacının yaptığı işin şeker üretim sürecinde asıl iş niteliğinde olduğu ve 4857 SK 2/6,7 md leri uyarınca alt işverene gördürülmesi mümkün olmayan bir iş olduğundan muvazanın söz konusu olduğunu, davalının işçi teminine yönelik muvazaya dayalı işlem tesis etmiş olduğundan alt işverenlik ilişkisinin geçersiz ve davacının baştan itibaren asıl işveren olan Türkiye Şeker Fabrikalarının işçisi olduğunu iddia ederek TİS hükümleri doğrultusunda bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının Türkşeker’den ihale ile iş alan müteahhit firma işçisi olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını,davacının müteahhit firma çalışanı olması nedeniyle Türkşeker işçilerine uygulanan TİS’den yararlanmasının mümkün bulunmadığını,davacının hizmet alınan şirket işçisi olduğunu, sendika ile aralarında imzalanan 23. Dönem TİS’nin 5. maddesinde kimlerin TİS’den yararlanacağının açıkça yazıldığını, aynı maddenin 5. bendinde “ihaleli işlerde çalışan işçilerle ilgili hususlarda 4857 sayılı yasa hükümleri uygulanır” hükmü olduğunu, buna göre müvekkili şirketin 23. dönem TİS’den dolayı değil, eğer varsa alt işverenin taraf olduğu TİS’den doğan yükümlülüklerden müteahhit firma ile sorumlu olacağını, davacının şirkete bağlı Ankara Makine Fabrikasında inşaat, sıhhi tesisat, boya işçiliği ve kumlama tezgahında çalıştırılması işlerini ihale ile alan şirketin işçisi olduğunu, yapılan işlerin yardımcı işlerden olduğunu, ihale konusu işlerde muvazaanın söz konusu olmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ile dava dışı firma. arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğu, davacının TİS hükümlerinden yararlandırılması gerektiği, bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun işçilik haklarına etkileri noktasında toplanmaktadır.
Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren – alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Yasanın 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11 inci maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
5538 sayılı Yasa ile İş Kanununun 2 nci maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olan ortaklıklara dair ayrık durumlar düzenlenmiştir. Ancak, maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Yasal olarak verilmesi mümkün olmayan bir işin alt işverene bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde, işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında açık biçimde ifade edilmiştir. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunamaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, İş Kanununun 5 inci maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur.
Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur. Dairemizin kararları da bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2008/ 33977 E, 2008/ 28424 K.).
İş Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 15.5.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5763 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle değiştirilmiş ve alt işverenin işyerini bildirim yükümü getirilmiştir. Alt işveren bu bildirimi asıl işverenle aralarında düzenlenmiş olan yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte yapmak durumundadır. Alt işverenlik sözleşmesi ilgili bölge müdürlüğü ile gerektiğinde iş müfettişleri tarafından incelenecek ve kurumca re’sen muvazaa araştırması yapılabilecektir.
Muvazaanın tespiti halinde bu yönde hazırlanan müfettiş raporu ilgililere bildirilir ve ilgililer altı iş günü içinde yetkili iş mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. İş Müfettişliği tarafından hazırlanan muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin tespit edildiği rapora ilgililerin süresi içinde itiraz etmemesi ya da mahkemece muvazaalı işlemin varlığına dair hüküm kurulması halinde, alt işverenliğe dair tescil işlemi iptal edilir. Bu halde alt işveren işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.
Asıl işveren alt işveren ilişkisi ve muvazaa konuları, 5763 sayılı Yasayla iş kanununda yapılan değişiklikler ve buna bağlı olarak çıkarılan Alt İşveren Yönetmeliğinin ardından farklı bir anlam kazanmıştır. Yönetmelikte “yazılı alt işverenlik sözleşmesi”nden söz edilmiş ve çeşitli tanımlara yer verilmiştir.
Alt İşveren Yönetmeliğinde;
1) İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesini,
2) Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisini,
3) Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesini,
4) Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri, ihtiva eden sözleşmeler muvazaalı olarak açıklanmıştır.
Somut olayda davalı işveren Ankara Makine Fabrikasında inşaat, sıhhi tesisat, boya işçiliği ve kumlama tezgahlarının çalıştırılması işlerini ihale ile Sadık S.. B.. ( Z.. )adlı firmaya vermiştir. Davacı da bu firmanın işçisi olarak Ankara Makine Fabrikasında çalışmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ihale ile verilen işin davalı anonim şirketin asıl işi mahiyetinde olup olmadığı noktasındadır.
Dosyamızda uyuşmazlığın çözümü ve yapılan işin asıl iş mi yardımcı işmi olup olmadığının tespitine yönelik olarak alınan bilirkişi raporu mahallinde keşif yapılmadan davacının yaptığı iş mahallinde tespit edilmeden düzenlenmiştir..Ve yine dosya içeriğinde davalı işveren hakkında aynı yönde bir çok işçinin dava açtığı, farklı mahkemelerde açılan davalarda farklı bilirkişi raporları ile değişik gerekçelerle davaların kabulüne veya reddine karar verildiği görülmektedir.
Bu sebeple alınan bilirkişi raporu uyuşmazlığın çözümüne elverişli, denetime açık olmadığı gibi sunulan bazı emsal kararlarla da çeliştiğinden çelişkinin de giderilmesi açısından; mahkemece yapılacak iş konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti oluşturulup, mahallinde keşif yapılarak , davacının çalıştığı bölümler ve makineler tek tek gezilmeli, yaptığı iş tam olarak saptanmalı, tanık dinlenmeli, çalışma şartlarını belirleyen ve işyeri çalışma düzenini oluşturan tüm işyeri kayıt ve belgeleri, hizmet alım sözleşmesi ile idari ve teknik şartnameler incelenerek asıl-alt işveren ilişkisinin yasal koşulları araştırılmalı, davacının asıl işte mi yardımcı işte mi çalıştırıldığı, asıl iş ise uzmanlık ve teknolojik nedenler olup olmadığı, yardımcı iş ise hizmet alınan alt işverenin hukuki ve ekonomik bağımsızlığa sahip olup olmadığı, genel muvazaa kriterlerine göre muvazaa bulunup bulunmadığının yukarda belirtilen yasa ve yönetmelik hükümleri kapsamında incelenmesi ve anılan kural ve ilkeleri karşılayacak bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekir.Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.