Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/36590 E. 2012/40342 K. 03.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/36590
KARAR NO : 2012/40342
KARAR TARİHİ : 03.12.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı vekili, davacı işçinin Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret ve ikramiye alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 19.06.2012 gün ve 2012/15671 Esas, 2012/23727 Karar sayılı kararı ile “İşyerinde toplu iş sözleşmesi düzeninin olduğu, Toplu iş sözleşmesinin tarafları, değişen ekonomik koşullara göre yürürlük süresi içinde ve ileriye dönük olmak kaydıyla toplu iş sözleşmesinde değişiklik yapabilecekleri, ancak davalı işverenin bu yolu işletmeyerek, toplu iş sözleşmesi uygulamaları çerçevesinde verilen ücret artışları sonucu oluşan parasal yükümlülükleri azaltmak için işçiler üzerindeki ekonomik ve sosyal üstünlüğünü kullanmayı tercih ettiği, işe ihtiyacı olan işçinin, diğer taraftan kıdem tazminatının bölünerek ödenmiş olmasına rağmen bir miktar toplu ödeme alabilmek için işverence tip olarak hazırlanan dilekçeleri imzalayarak sözleşmesinin sonlandırılmasını talep ettiği ve sonrasında daha düşük ücreti kabul ederek çalışmasını sürdürdüğü, toplu iş sözleşmesi ile sağlanan hakların bu şekilde tek taraflı olarak istikrarlı bir uygulama şeklinde işveren yararına azaltılmasının, korunmaması gerektiği, davacı işçi için çıktı işleminin ardından kıdem tazminatı ödenmesi ve ibraname alınmasına rağmen aynı dönem için yıllık izin kullandığına dair işverence bir belge düzenlendiği, feshin ardından ara verildiği ileri sürülen dönemde işçinin yıllık izinde gösterilmesinin, gerçek bir fesih olmadığını ortaya koyduğu, yıllık izin süresi içinde veya izin bitiminden kısa bir süre sonra işçiden alınan işe müracaatlar üzerine işe başlatılmasının yeni bir iş ilişkisi niteliğinde olmadığı, bu itibarla toplu iş sözleşmesi ile sağlanan işçi ücretlerinden indirime gidilmesinin ve işlemin sürekli biçimde değişik işçiler üzerinde uygulanmasının, üstelik ara verme döneminde işçiler yıllık izinde gösterilerek kullandırılmayan yıllık izinlerin de bu yolla bertaraf edilmesinin iyiniyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, davaya konu ücret ve ikramiye farkı istekleri yönünden dosya içindeki bilirkişi raporunun bir değerlendirmeye tabi tutularak fark isteklerin kabulü gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, önceki gerekçeler olan “iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği ve geçmiş döneme ait kıdem tazminatının davacıya eksiksiz ödendiği, ihbar önelinin kullandırıldığı, işçinin iradesinin fesada uğratıldığının kanıtlanamadığı, irade fesadı konusunda Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, belli bir süre geçtikten sonra işe alındığı, işsizlik maaşı alanlar olduğu, bir kısım işçilerin işe iade davası açtıkları, kağıt üzerinde girdi ve çıktı bulunmadığı, önceki dönem çalışmaların tasfiye edildiği, bu nedenle davacının ancak sonraki dönemle ilgili varsa uygulanmamış toplu iş sözleşmesi zamlarını talep edebileceği” gerekçesi ile bozmaya karşı direnilmiştir.
Direnme kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, Dairemizin 6352 sayılı kanunun 40. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dairemizin “İşyerinde toplu iş sözleşmesi düzeninin olduğu, Toplu iş sözleşmesinin tarafları, değişen ekonomik koşullara göre yürürlük süresi içinde ve ileriye dönük olmak kaydıyla toplu iş sözleşmesinde değişiklik yapabilecekleri, ancak davalı işverenin bu yolu işletmeyerek, toplu iş sözleşmesi uygulamaları çerçevesinde verilen ücret artışları sonucu oluşan parasal yükümlülükleri azaltmak için işçiler üzerindeki ekonomik ve sosyal üstünlüğünü kullanmayı tercih ettiği, işe ihtiyacı olan işçinin, diğer taraftan kıdem tazminatının bölünerek ödenmiş olmasına rağmen bir miktar toplu ödeme alabilmek için işverence tip olarak hazırlanan dilekçeleri imzalayarak sözleşmesinin sonlandırılmasını talep ettiği ve sonrasında daha düşük ücreti kabul ederek çalışmasını sürdürdüğü, toplu iş sözleşmesi ile sağlanan hakların bu şekilde tek taraflı olarak istikrarlı bir uygulama şeklinde işveren yararına azaltılmasının, korunmaması gerektiği, davacı işçi için çıkış işleminin ardından kıdem tazminatı ödenmesi ve ibraname alınmasına rağmen aynı dönem için yıllık izin kullandığına dair işverence bir belge düzenlendiği, feshin ardından ara verildiği ileri sürülen dönemde işçinin yıllık izinde gösterilmesinin, gerçek bir fesih olmadığını ortaya koyduğu, yıllık izin süresi içinde veya izin bitiminden kısa bir süre sonra işçiden alınan işe müracaatlar üzerine işe başlatılmasının yeni bir iş ilişkisi niteliğinde olmadığı, bu itibarla toplu iş sözleşmesi ile sağlanan işçi ücretlerinden indirime gidilmesinin ve işlemin sürekli biçimde değişik işçiler üzerinde uygulanmasının, üstelik ara verme döneminde işçiler yıllık izinde gösterilerek kullandırılmayan yıllık izinlerin de bu yolla bertaraf edilmesinin iyiniyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, davaya konu ücret ve ikramiye farkı istekleri yönünden dosya içindeki bilirkişi raporunun bir değerlendirmeye tabi tutularak fark isteklerin kabulü gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu” gerekçesi ile verdiği bozma kararı usul ve yasaya uygun olup direnme yerinde görülmediğinden, temyiz incelemesinin ve gereğinin yapılmak üzere dosyanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ek ikinci maddesi uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 03.12.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.