Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/31909 E. 2014/29749 K. 15.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/31909
KARAR NO : 2014/29749
KARAR TARİHİ : 15.10.2014

MAHKEMESİ : KIRIKHAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ)
TARİHİ : 15/03/2012
NUMARASI : 2010/397-2012/301
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, resmi tatil ve bayram tatili çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı avukatı, iş akdinin işveren tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiği iddiasıyla kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık ücretli izin alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı avukatı duruşmalara katılmasına rağmen herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, kesin süreye rağmen davacı tarafın delillerini bildirmediği ve masraflarını yatırmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı avukatı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK’nun 159 (HMK) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak
istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Mahkemece tarafın yatırması gereken giderler kalem kalem tebligat ücreti, tanık masrafı olarak hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Mahkemece, kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafın delillerini bildirmediği ve masraflarını yatırmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacıya delillerini bildirmek ve masraflarını yatırmak üzere verilen sürelerde süreye uymamanın sonuçları açıkça anlatılmadığından kesin sürenin varlığından söz edilemez. Ayrıca, davanın açıldığı tarih itibarıyla İş Mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmakta olup, taraflar yargılama bitinceye kadar delilleri bildirebilirler. Usulde öngörülen kesin sürenin verilmediği anlaşılmakla, yukarıda belirtildiği şekilde usuli işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.