Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2012/31200 E. 2014/28342 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/31200
KARAR NO : 2014/28342
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

MAHKEMESİ : BAYRAMİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ)
TARİHİ : 01/03/2012
NUMARASI : 2008/4-2012/35

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Uyuşmazlık fesih tarihinde 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/I.5 maddesi uyarınca yaş hariç emeklilik koşullarını taşıyan davacının, fesih tarihinde bu yönde irade açıklamasında bulunmaksızın devamsızlık yapmasının kıdem tazminatına hak kazanmasına engel olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır. Bir başka anlatımla irade teorisine mi yoksa menfaat teorisine mi üstünlük tanınmalıdır.
Açıklandığı gibi konu teoride tartışmalıdır. İrade teorisine göre hak sahibi sayılan kişi iradesini kullanarak hukuk düzenini harekete geçirme yetki ve olanağına sahiptir. Bu nedenle iradesini açıkça belirtmelidir.
Menfaat teorisine göre ise menfaat ve bu menfaatin biçimsel olarak hukuk düzeni tarafa hukukça korunması unsurlarında oluşan hakkın, irade açıklamasına gerek yoktur ve yasa korumaya almış ise hak sahibi yararlandırılmalıdır.
Bu iki görüş dışında karma teoriyi savunanlar ise hakkın hukukun biçimsel korunmasına bırakılan ve hak sahibinin iradesine bırakılan menfaat olduğunu belirtmektedirler.
İş hukukunun işçiyi koruyan özelliği ön plana çıkarıldığında, işçi açısından menfaat ve karma teorilerin benimsenmesi gerekir. Zira kıdem tazminatı işçinin işyerindeki yıpranmasının, geçmiş hizmetlerinin karşılığıdır ve bir menfaat olduğu da açıktır. Kıdem tazminatının gerçekleşme koşulları ve miktarı doğrudan kanunla belirlenmiştir. Bu menfaat hukuk düzeni tarafından korumaya alınmıştır.
4447 sayılı Yasanın 45 inci maddesi ile 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına (5) numaralı bent eklenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılması imkânı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve pirim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.
Diğer taraftan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/2 maddesi uyarınca, “Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikâyetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir”.
Dosya içeriğine göre davacı işçi, fesih tarihinde yaş hariç diğer emeklilik koşullarını sağlamıştır. Kısaca bu tarih itibari ile kıdem tazminatına hak kazanmıştır. Davacının rapor bitim tarihi 18.05.2007 tarihinden önce 14.05.2007 tarihinde davalı işverene dilekçe ile başvurarak kuruma emeklilik için başvuracağını belirterek, 18.05.2007 tarihi itibari ile ilişiğinin kesilmesini ve haklarının ödenmesini istediği, tazminat ve alacaklarının ödenmemesi üzerine de 25.05.2007 tarihinde Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne şikayette bulunduğu, Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından 12.07.2007 tarih ve 88 sayılı rapor ile davacıya 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/1.5 maddesi uyarınca yaş hariç emekliliğe hak kazanması nedeni ile kıdem tazminatı ile kullanmadığı izinler ve vergi iadesi alacağının ödenmesi gerektiğinin tespit edildiği, bu tespit üzerine davacıya izin ve vergi iadesi alacaklarının ödendiği, kıdem tazminatının ise ödenmediği, davacı hakkında devamsızlık nedeni ile herhangi bir tutanak tutulmadığı, fesih bildiriminde bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Fesih tarihi itibari ile yaş hariç emeklilik koşullarını taşıyan davacı kıdem tazminatına hak kazanmıştır. İrade açıklaması olduğu gibi aksine irade açıklamaması ve kurumdan aldığı belgeyi daha sonra ibraz etmesi hak kazanmayı ortadan kaldırmaz. Bu durum ancak muaccel olma ve temerrüt olgusunu etkiler. Davacının hesaplanan kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde reddi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.