Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2008/23027 E. 2010/8498 K. 29.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/23027
KARAR NO : 2010/8498
KARAR TARİHİ : 29.03.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA :Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti, maaş farkı alacağının
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine
2-İşyeri hekimi olarak çalışan davacı işçi ile işveren arasında, davaya konu işçilik alacaklarına hak kazanma ve hesap noktalarından uyuşmazlık söz konusudur.
Davacı taraf davacının davalı iş yerinde kısmı süreli çalışma esasına dayalı iş yeri hekimi olarak 04.07.2000 tarihinden itibaren hizmet akdine dayanan sözleşme ile çalışırken hiçbir haklı neden olmaksızın sözleşmede öngörülen ihbar öneline uyulmaksızın 27.06.2005 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, sözleşmenin 3.maddesinde “ …taraflarca belirlenecek ücretin hiç bir şekilde Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı olamayacağının” hükme bağlandığını, buna rağmen işverenin ücretlerini eksik ödediğini belirterek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret farkı alacağı isteklerinde bulunmuştur.
Davalı taraf davacı ile müvekkili firma arasında akdedilmen sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle hizmet sözleşmesinin esaslı unsurları olan “ bağımlılık “ ve “zaman” unsurlarını taşımadığı için iş kanunu kapsamında hizmet akdi olmadığını, Davacının sözleşmede belirtilen ücretlerinin ödendiğini, HGK Kararı doğrultusunda TTB tarifesinin bağlayıcı olmadığını, Davacının edimini yerine getirmediğini, çalıştığı süre boyunca müvekkili işyerine sadece 14 gün geldiğini, bunun da kısmi süreli olduğunu, Hizmet akdi belirli süreli olduğundan davacının ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, Davacının tam gün devlet memuru olarak çalıştığı için yıllık izin ücretine de hak kazanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece “davacının davalıya ait iş yerinde kısmi zamanlı sözleşmeyle hizmet akdi ile İş kanunu kapsamında 04.07.2000-27.06.2005 tarihleri arasında iş yeri hekimi olarak çalıştığı ve sözleşmenin iş veren tarafından iş yerinin tatil edildiği gerekçesiyle bildirimsiz olarak feshedildiği ve böylece kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin yerinde olduğu,dosya içeriğine uygun bulunan bilirkişi raporuna göre davacının 6.174,62 YTL kıdem tazminatı, 5.499,60 YTL yıllık izin ücreti alacağı, tabipler birliği ücret Tarifesi ve sözleşmeye göre davacının bakiye 23.664,50 YTL ücret alacağı bulunduğu,ancak davacının hizmet akdi süresince ayni zamanda resmi sağlık kuruluşunda tam gün mesai esasına göre doktorluk yapıp davalı iş yerinin davacıya en az 45 dakika mesafede olup tanık beyanlarına göre davacının ayda 20 gün boyunca öğle arasında davalı iş yerinde çalışmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden bakiye ücret farkı alacağından % 60 oranında indirim yapılmasının TMK, 2. md.ne uygun olacağı,davacının izin süresinde resmi sağlık kuruluşlarında çalıştığından yıllık izin ücreti talebinin İş K. 58. md.ne uygun düşmeyeceği” gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulüne, ücret farkı alacağının kısmen kabulüne ve yıllık izin ücreti alacağının reddine hüküm kurulmuştur.
İşyeri Hekimliği 4857 sayılı İş Kanununun 81. maddesinde düzenlenmiştir. İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun doğması için işyerinde sürekli olarak 50 veya daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşveren çalışan işçi sayısı ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
İşyeri hekimleri, Sosyal Sigortalar Kurumunca üstlenilmiş olan tedavi hizmetleri dışında kalan koruyucu sağlık hizmetleri ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerini yürütürler.
İşyeri hekimleri İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edilirler. Uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ve çalıştırma yoluna gidilmektedir. Çalışma koşullarını ve ücretleri taraflar serbestçe belirleyebilirler, uygulamada Türk Tabipler Birliğinin hazırladığı tip sözleşmelerin yapıldığı görülmektedir. Türk Tabipler Birliğinin işyeri hekimleri ile işveren arasında yapılacak olan iş sözleşmesinde ücreti belirleme yetkileri bulunmamaktadır. Ancak iş sözleşmesinde anılan birliğin periyodik olarak açıkladığı ücretlerin ödeneceği şeklinde açık bir kurala yer verilmesi halinde söz konusu düzenleme taraflar için bağlayıcıdır.
İşyeri hekimlerinin daha çok kısmi süreli iş sözleşmeleri kapsamında çalışması sebebiyle birden fazla işyeri bakımından bu görevin üstlenilmesi olanaklıdır. Ancak, 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 5. maddesinde, haksız rekabetin önüne geçilmesi bakımından ikinci bir işyeri hekimliği görevi, tabip odasının onayına tabi tutulmuştur.
Dairemiz, işyeri hekimliğinin görevlerinin sürekli olması ve işveren yönünden ise, 50 işçi sayısının aşılması durumunda sürekli bir yükümlülüğün bulunması 2007 yılında vermiş olduğu bir kararında kural olarak, işyeri hekimleri ile belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif nedenlerin bulunmadığı sonucuna varmıştır (Yargıtay 9.HD. 13.2.2007 gün 2006/ 32500 E, 2007/ 3291 K.).
4857 sayılı İş Kanununun 5763 sayılı yasayla değişik 81. maddesinin 2. fıkrasında, işverenin işyeri sağlık birimi oluşturmak ve işyeri hekimi çalıştırmakla ilgili yükümlülüğünün hizmet alımı yoluyla da yerine getirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda davacının 04.07.2000 – 27.06.2005 tarihleri arasında çalıştığı ve ücretlerinin bilirkişice tespit edilen miktarda eksik ödendiği sabittir. Davalı iş sözleşmesinin feshini davacının çalışmadığı gerekçesi ile yapmamıştır. Ayrıca davacı tanık beyanına göre
davacı Sağlık Ocağında çalışırken öğle arasında işyerinden gelen işçileri muayene etmektedir çalışılan günlerin ücretinden hakkaniyet adı altında indirim yapılmasının hiçbir yasal dayanağı yoktur. MK 2. maddesi gerekçe yapılarak davacının ücretinden indirim yapılması doğru değildir.
3–Taraflar arasında yapılan sözleşmelerin 6. maddesinde davacıya senelik 30 gün ücretli yıllık izin kullandırılacağı kararlaştırılmıştır. Davalı bu izni kullandırdığını, ya da fesihten sonra ücretini ödediğini ispatlayamamıştır. Yıllık izin ücretini isteğinin de kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29/03/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.