Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2023/811 E. 2023/2121 K. 10.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/811
KARAR NO : 2023/2121
KARAR TARİHİ : 10.04.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Fethiye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.06.2022 tarihli ve 2021/715 Esas, 2022/288 Karar sayılı kararı ile sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (c) bendi ve 43 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 30 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir

2. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 03.10.2022 tarihli ve 2022/1565 Esas, 2022/1544 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafii, o yer Cumhuriyet savcısı, katılan mağdure vekili ile katılan Bakanlık vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi
Sanığın suçu işlediğine dair hiçbir somut delil olmadığına, sadece mağdure beyanına göre ceza verildiğine, alınan raporun suçun işlenmediğinin delili olduğuna ilişkindir.

B. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi
Temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak verilmesi ve Bakanlık lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince “Dosyanın yapılan ayrıntılı incelemesinde; Mağdur … ******’in Fethiye ilçesinde ailesi ile birlikte ikamet ettiği, mağdurun ailesinin çiftçilik işiyle uğraştığı, sanığın mağdurun dayısı olduğu, sanığın babasının vefatından sonra yetişkin olana kadar çocuk yurdunda kaldığı, yetişkin olunca olay tarihinden 3 sene kadar önce mağdurun ailesinin yanında mağdurla aynı evde kalmaya başladığı, bu süre zarfında katılanların sanığın ihtiyaçlarını enişte ve ablası olmaları nedeniyle karşıladıkları, sanığın katılanların evine yerleştiğinde mağdurun ilköğretim 3. veya 4. sınıfa gittiği, mağdurun çoğunlukla okulda zaman geçirdiği, okul çıkışlarında ise mağdurun ailesinin serada olması nedeniyle sanığın evde mağdur ve mağdurun kardeşi ile yalnız kaldığı, mağdur 4. Sınıfta iken ve mağdurun ailesi evde yokken sanığın mağdurun zorla kıyafetlerini çıkarttığı, mağdurun karşı koyması üzerine ona sus be diyerek manevi olarak korkutup zorladığı, kendi kıyafetini de çıkararak cinsel organını mağdura sürttüğü, mağdurun poposundan soktuğu, mağdurun göğüslerine dokunduğu, bu esnada mağdurun kardeşinin oyalanması için televizyon açtığı ve yanlarına gelmemesini söylediği, sanığın mağdura farklı tarihte cinsel organını ağzına sokarak yalattığı, sanığın mağdura yönelik eylemlerinin şikayet tarihine kadar aralıklarla devam ettiği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmuş, her ne kadar sanık savunmasında olayı inkar ederek eniştesinin kendisini evde istemediği için kendisine yeğeni üzerinden iftira attığını, kesinlikle mağdura karşı cinsel bir eylemi olmadığını savunmuş ise de; mağdurun beyanlarına itibar edilebileceğine dair adli raporunun olması, aşamalarda mağdurun istikrarlı şekilde sanığın kendisini anal yoldan istismar ettiğini, cinsel organını poposuna soktuğunu yine farklı tarihlerde ağzına cinsel organını sokarak yalatmaya zorladığını beyan etmesi, mağdur ile sanık arasında iftira atmasını gerektirecek bir husumetin olmaması, mağdurun tanık olarak beyanına başvurulan arkadaşı … ********’ya da benzer şeyleri anlatması ve tanığın bunu doğrulaması, olayın ortaya çıkma şekline bakıldığında da mağdurun doğrudan sanığı adli makamlara şikayet etmemesi olayları arkadaşı …’e anlatması ve başka bir arkadaşının dayısı tarafından tacize uğradığını böyle bir durumda ne yapabileceğini öğretmenine sorması üzerine durumun ortaya çıkması, yine sanığın savunmasında belirttiği eniştesinin kendisini evde istemediği için öz kızını kullanarak iftira atmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı kaldi ki mağdurun babasının olay ortaya çıktıktan sonra olayı öğrendiği anlaşıldığından sanığın soyut, sırf suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemiş, her ne kadar mağdurun cinsel muayene raporunda kızlık zarının sağlam olduğu ve livataya ilişki bulgu tespit edilmemiş ise de, livata bulgularının kısa bir süre sonra iz bırakmaksızın kaybolabileceğinin belirtilmesi ve olayın üzerinden zaman geçmesi nedeniyle mağdurun vücudundaki izlerin kaybolacağı değerlendirilmiştir. Olay tarihinde mağdur 4. Sınıfa devam ettiği ve doğum tarihi itibariyle 12 yaşından küçük olduğu sırada sanığın cinsel duygularını tatmin etmek amacıyla mağdurun zorla kıyafetlerini çıkarması, cinsel organını mağdurun poposuna sokması daha sonraları da sanığın yine cinsel duygularını tatmin etmek amacıyla cinsel organını mağdurun ağzına sokarak yalatmaya zorlaması şeklindeki eylemleri Türk ceza kanununda yer alan çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturduğu anlaşıldığından ve sanığın eylemleri sabit görüldüğünden sanık hakkında mağdur … ******’e karşı üzerine atılı TCK’nın 103/2 maddesinde yer alan “On İki Yaşını Tamamlamamış Mağdurun Vücuduna Organ Sokmak Suretiyle Cinsel İstismar” suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş, sanığın cinsel istismar suçunu öz yeğenine karşı işlediği anlaşılmakla sanık hakkında TCK’nın 103/3-c maddesi gereğince artırıma gidilmiş, sanığın nitelikli cinsel istismar suçunu aynı suç işleme kararı kapsamında aynı mağdura karşı farklı zamanlarda cinsel organını mağdurun poposuna ve ağzına sokmak suretiyle birden fazla kez işlediği anlaşılmakla sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uyarınca artırıma gidilmiş, sonuç olarak sanığa süreli hapis cezası uygulandığından ve süreli hapis cezaları TCK’nın 61/7. maddesi uyarınca 30 yıldan fazla olamayacağından sanığın neticeten 30 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, sanığın eylemini öz yeğenine karşı birden fazla kez ve farklı zamanlarda olay ortaya çıkıncaya kez gerçekleştirmiş olması nedeniyle ortaya çıkan suçlu kişiliği ve sanığa verilecek cezanın caydırıcılığı ve sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri göz önüne alınarak sanık hakkında TCK’nın 62 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş, sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın süresi nedeni ile koşulları oluşmadığından sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi ve 5237 sayılı TCK’nın 50, 51. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına ve sanığın gözaltında veya tutuklulukta geçen süresinin tayin edilen cezasından mahsup edilmesine karar verilmiştir.
Her ne kadar sanık hakkında mağdur … ******’e karşı TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5 maddelerinde yer alan “Cebir, Tehdit veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun kılma” suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; sanığın mağdurla aynı evde bulunduğundan mağduru başka bir yere zorla götürmediğinden, sanığın hürriyeti sınırlama eyleminin cinsel istismar suçuyla sınırlı sürede gerçekleştiğinden, yine Mahkememizce sanığın mağdura yönelik nitelikli cinsel istismar suçu sabit görüldüğünden ve sanığın mağdurun hürriyetini nitelikli cinsel istismar süresince zorunlu olarak yaşadıkları aynı evin içerisinde sınırladığı anlaşıldığından ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2021 tarih 2020/(Kapatılan)14-127 Esas, 2021/485 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi Cinsel istismar suçunda sanığın fiilini icra edebilmesinin zorunlu sonucu olarak mağdurun kısa bir süre özgürlüğünden yoksun kaldığı hâllerde işlenen suç dışında sanığın sorumluluğunu gerektiren ayrı bir fiilin varlığından bahsetmek mümkün olmayacağından sanık hakkında mağdura yönelik Cebir, Tehdit veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun kılma suçundan açılan kamu davasından sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle karar verildiği anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
1. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, İlk Derece Mahkemesinin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdiriyle anılan hükme ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı nazara alındığında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Suç tarihi dönemde on bir yaşından küçük olan mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, sanığın livata yoluyla nitelikli istismarda bulunduğunu iddia etmesine karşılık düzenlenen doktor raporunda anal muayenede fissür (yırtık), ekimoz, hemetom gözlenmediğinin ve anal tonusun doğal bulunduğunun bildirilmesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın mağdureye organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismarda bulunduğu hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp, mevcut haliyle eylemlerinin çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekilin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 03.10.2022 tarihli ve 2022/1565 Esas, 2022/1544 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Fethiye 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

10.04.2023 tarihinde karar verildi.