Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2023/502 E. 2023/4425 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/502
KARAR NO : 2023/4425
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/1250 E., 2022/1536 K.
SUÇLAR : Nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
KARAR : Direnme
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 28.09.2022 tarihli ve 2022/1250 Esas, 2022/1536 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 30.05.2022 tarihli ve 2021/25752 Esas, 2022/5052 Karar sayılı bozma kararına karşı verilen direnme kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Dairemize gönderildiği belirlenmekle;

Mahkemece verilen direnme kararının; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin direnme kararını temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesinde silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda savunmaya yeterli imkânın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunmayı kullanabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdiren REDDİNE karar verilerek gereği düşünüldü;

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.12.2018 tarihli ve 2018/44 Esas ve 2018/431 Karar sayılı kararı ile sanığın nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ayrı ayrı beraatine karar verilmiştir.

2. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 13.07.2021 tarihli ve 2019/715 Esas, 2021/1161 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik o yer Cumhuriyet savcısı, sanık müdafii, katılan Bakanlık vekili ve katılan vekilinin istinaf başvurularının kabulüyle 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararlarının kaldırılmasına karar verilerek; sanığın nitelikli cinsel saldırı suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun’un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası ve beşinci fıkrası uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 30.05.2022 tarihli ve 2021/25752 Esas, 2022/5052 Karar sayılı bozma kararıyla; ”Olayın intikal şekli, katılanın aşamalardaki çelişkili ifadeleri, taraflar arasında dosyaya yansıyan husumet, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın olay günü reşit katılana yönelik eylemlerinin rıza dışı gerçekleştiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi” nedeniyle bozulmasına ve dava dosyasının 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 28.09.2022 tarihli ve 2022/1250 Esas, 2022/1536 Karar sayılı kararına 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca direnilmesi ile nitelikli cinsel saldırı suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun’un 109 uncu maddesinin ikinci ve beşinci fıkraları uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Başsavcılığınca tanzim olunan, 17.01.2023 tarihli ve 9-2022/144623 sayılı bozma görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık Müdafiinin Temyiz İsteği
Sanıkta ya da katılanda cinsel saldırıya ilişkin herhangi bir iz ya da emareye rastlanmadığı, darp ve cebir izinin de bulunmadığı, katılanın anlatımına göre sanığın tek eliyle kolunu büküp diğer eliyle atılı eylemleri gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı, mağdurenin ”direndim” ifadesini kullandığı ancak nasıl direndiğini belirtmediği, katılanın tutanaklara göre ağlamasının cinsel saldırıya uğradığını tek başına göstermeyeceği, katılanın anlatımları ile darp raporu arasında illiyet bağı bulunmadığı, darp raporundaki ekimoz renkleri incelendiğinde katılanın ne zaman darp edildiğinin tespit edilebileceği, olay tarihinden yaklaşık on gün sonra darp raporu alındığı, katılanın aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunduğu, sanığın her aşamada istikrarlı bir şekilde rızaya dayalı birliktelikleri olduğunu dile getirdiği, katılanın olayın akabinde genital muayene istememesinin de bunun delili olduğu, taraflar arasında geçmişe dayanan gönül ve cinsel birlikteliğin bulunduğu, ayrıca dosyaya yansıyan husumetlerinin de bulunduğu, sanığın boşanmadığı ve katılanla evlenmediği için iftiraya uğradığı, katılanın sanıktan hamile kaldığı ve olaydan iki ay önce operasyonla bebeği aldırdığı, buna ilişkin kayıtların hastanede bulunduğu, intikal aşamasında cinsel saldırıya yönelik bir ihbar bulunmadığı, katılanın ilk aşamada kolluk kuvvetlerine şikâyet hususunu dile getirmediği, adli muayene raporunda olayın Egekentte gerçekleştiği iddia edilmişse de olayın geçtiği iddia edilen yerin Çiçekliköy olduğu, cinsel muayene raporunda yaralanmanın olduğu yerlerin de rızaen cinsel ilişkiye delil niteliği taşıdığı, ihbarcının katılanın bir yakını olabileceği, bu sebeple kimliğinin tespit edilmesi gerektiği, tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiği ve toplanılması istenen delillerin bölge adliye mahkemesince dikkate alınmadığı, sanığın üzerine atılı suçları işlemediği, katılanın çelişkili ve soyut beyanları dışında dosyada delil bulunmadığı, şüpheden sanık yararlanır ilkesi çerçevesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkindir.

B. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İsteği
Doktor raporu incelendiğinde katılanın darp edildiği ve rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğinin anlaşıldığı, katılanın aşamalarda istikrarlı ve samimi anlatımlarda bulunduğu, atılı suçlara ilişkin temel cezaların üst hadden uygulanması ve kurum lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğine ilişkindir.

C. Katılan Vekilinin Temyiz İsteği
Atılı suçlara ilişkin temel cezaların üst hadden uygulanması ve sanık hakkında tutuklama tedbirine hükmedilmesi gerektiğine ilişkindir.

D. Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının Temyiz İsteği
Olayın intikal şekli, katılanın aşamalardaki çelişkili ifadeleri, taraflar arasında dosyaya yansıyan husumet, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın olay günü reşit katılana yönelik eylemlerinin rıza dışı gerçekleştiği hususunda her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında verilen hükümlerin kaldırılarak sanığın nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ayrı ayrı beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
Bölge Adliye Mahkemesi, ”Olayın intikal şeklinin sanığın lehine değil bilakis sanığın aleyhine değerlendirilmesi gerektiği zira sanığın katılan mağduru aracı ile ormanlık alana götürüp burada rızası dışında organ sokmak suretiyle cinsel saldırı eylemini gerçekleştirirken katılan mağdurun bağırıp çevreden yardım istemesi nedeniyle, katılan mağdurun bu seslerini duyan kimliği belirsiz kişi veya kişilerin durumu kolluğa bildirmesi üzerine, sanık ve katılanın bulunduğu aracın olayın akabinde önünün kesilerek durdurulduğu ve katılanın jandarmaya şifai ilk ifadesinde sanığın kendisine yönelik zorla cinsel saldırıda bulunduğunu beyan ettiği, katılan mağdurun sanıktan o an için kurtulmak amacıyla jandarmaya verdiği resmi ilk ifadesinde sanıktan şikayetçi olmamasının eylemin gerçekleşmediği şeklinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, hal ve şartlara göre katılan mağdurun yaklaşık on gün sonra şikayetçi olmaya karar vermesinin benzer yargılamalarda sıkça görüldüğü üzere, mağdurun olay nedeniyle yaşadığı korku ve travma nedeniyle makul ve beklenen bir davranış olduğu, bu hususun sanık lehine değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, yine bozma ilamında katılanın aşamalardaki çelişkili ifadelerinden söz edilmiş ise de, katılanın yukarıda bahsedilen işlenen suçun hemen akabininde ki jandarmaya verdiği resmi ifadesi dışında hiçbir aşamada farklı ve çelişkili beyanda bulunmadığı, tüm aşamalardaki beyanlarının özü itibariyle benzer olup herhangi bir çelişki içermediği, yine taraflar arasında suç tarihine kadar dosyaya yansıyan somut bir husumet bulunmadığı, katılan mağdurun uzunca bir süredir sanıkla yaşadığı gayriresmi ilişkiyi sonlandırmak istediği, sanığın da olay günü katılanı işyerinden alıp yemeğe götürdüğü, akabinde davaya konu suçun işlenmiş olduğu, katılan mağdurun sanığa iftira atmasını ve gerçekleşen olayı farklı şekilde abartarak anlatmasını gerektiren herhangi bir olgu veya olayın dosyaya yansımadığı, yine Yargıtay bozma ilamında tanık anlatımlarının sanık lehine olduğu belirtilmiş ise de, olayın hemen akabindeki jandarma görevlilerinin beyanlarının sanık lehine olmadığı, katılan mağdurun beyanlarını doğrular ve destekler nitelikte olduğu, yine sanık savunmalarının bir çok benzer dosyada görüldüğü üzere suçtan kurtulmaya dönük savunma niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Yine bozma ilamında, sanığın olay günü reşit katılana yönelik eylemlerin rıza dışı gerçekleştiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı belirtilmiş ise de, cinsel suçların yapısı ve özelliği itibariyle en önemli sorunun sübut sorunu olduğu ve özellikle yetişkin mağdurlara yönelik cinsel saldırı suçlarında mağdurun rızasının mevcut olup olmadığının tespitinin karşılaşılan en büyük sorun olduğu, iş bu somut dosyada da, yaklaşık 5-6 yıl kadar evli olan sanık ile gayriresmi bir ilişki yaşayan ve birçok kez rızasıyla cinsel ilişki yaşayan katılan mağdurun bu olayda gerçek dışı beyanda bulunması için herhangi bir somut sebebin bulunmadığı, uzun yıllar sanıkla rızasıyla cinsel ilişki yaşayan katılan mağdurun bu olayda da, rızasının bulunduğunu savunmanın dosya kapsamı ve yukarıda ayrıntılarıyla anlatılan delil durumuna uygun düşmeyeceği, yasal düzenlemeye göre resmi nikahlı eşe karşı da rızası dışında cinsel ilişkinin gayet tabi olarak suç sayıldığı, bu cümleden hareketle iş bu dava dosyasında katılan mağdur çok uzun bir süre sanıkla rızasıyla cinsel ilişki yaşamış ise de, dava konusu olayda rızasıyla cinsel ilişkiye girmemiş, sanığın zorlaması ve cebri ile bir anlamda evine götüreceğini belirtip ormanlık alana aracı sürüp burada araç içerisinde katılan mağdurla rızası dışında cinsel ilişkiye girmiş ve yüklenen nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları maddi ve manevi unsurlarıyla oluşmuş, bu gerekçelerle Yargıtay bozma ilamına dairemizce uyulmamış ve yukarıda ayrıntıları anlatılan sübut gerekçeleriyle yüklenen suçlardan sanığın mahkumiyetine ve önce verilen kararda direnilmesine karar vermek gerekmiş” şeklindeki kabulü ile sanığın nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına karar vermiştir.

IV. GEREKÇE
Mahkemenin direnme kararı; Olayın intikal şekli, katılanın aşamalardaki çelişkili ifadeleri, taraflar arasında dosyaya yansıyan husumet, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında yerinde görülmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince bozma sonrası kurulan hükümlerde yeni gerekçeler gösterilmemesi nedeniyle anılan hükümlerin direnme niteliği taşıması karşısında, direnme kararının incelenmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin, 28.09.2022 tarihli ve 2022/1250 Esas, 2022/1536 Karar sayılı kararı direnme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 30.05.2022 tarihli ve 2021/25752 Esas, 2022/5052 Karar sayılı bozma kararının, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince direnme kararını incelemek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE,20.06.2023 tarihinde karar verildi.