Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2023/3951 E. 2023/4240 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/3951
KARAR NO : 2023/4240
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/2187 E., 2022/2590 K.
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/2187 Esas, 2022/2590 Karar sayılı kararının katılan Bakanlık vekili tarafından vekalet ücretiyle sınırlı olarak temyiz edildiği anlaşılmıştır.

Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, İlk Derece Mahkemesinde silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda savunmaya yeterli imkânın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunmayı kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdiren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.10.2022 tarihli, 2020/258 Esas, 2022/581 Karar sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi, 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi, 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendi, aynı Kanun’un 43 üncü maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 30 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/2187 Esas, 2022/2590 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi
Mağdur …’ın aşamalardaki ifadeleri arasında büyük çelişkilerin bulunduğu, mağdur tarafından iddia olunan olayın mağdurun annesi ve dayısı tarafından intikalden çok önce öğrenilmesine rağmen intikalin derhal gerçekleştirilmediği, tanık sıfatıyla beyanı alınan ve mağdurun olayı ilk anlattığı kişi olduğu iddia edilen mağdurun dayısının beyanlarının tutarsız olduğu ve çelişkiler içerdiği, mağdurun beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği hususunda Adli Tıp tarafından düzenlenen raporda bu durumun adli tahkikatla aydınlatılabileceğinin belirtildiği, bu haliyle raporun sanık hakkında mağdura karşı gerçekleştirdiği iddia olunan fiili livata eylemine delil kabul edilemeyeceği, mağdurun fiili livata raporunun net olmadığı, fiili livatanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda açıklık içermediği, sanık ile mağdurun annesi arasında boşanma ve mal paylaşımından kaynaklı husumetin bulunduğu, Adli Görüşme Odasında beyanı alınan mağdurun beyanı 5271 sayılı Kanun’un 236 ncı maddesindeki kurallara aykırı olarak dinlendiği ve mağdura soru sorma haklarının kısıtlandığı, açıklanan nedenlerle sanık hakkında beraat hükmü kurulması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulmasının hukuka aykırı olduğundan bahisle hükmün bozulması istemine yöneliktir.

B. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi
Bakanlık lehine vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiğine yöneliktir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Mahkemece; “30.06.2009 doğumlu olan mağdurun suç tarihinde on iki yaşından küçük olduğu, suç tarihinde mağdurun annesinin ikinci eşi olan sanıkla birlikte yaşadıkları, mağdur beyanında; üvey babası olan sanığın poposunu ellediğini, elini poposuna sokup çıkartarak bu eylemi beş-altı kez tekrarladığını, evde baş başa kaldıklarında ‘poponda bir şey var onu alacağım’ diyerek kıyafetlerini aşağı indirdiğini, elini poposuna soktuğunu, bunu yaparken poposunda ter gibi bir ıslaklık hissettiğini, en son eylemini Mart 2020 yılında gerçekleştirdiğini, burada da elini dört-beş kez poposuna sokup çıkarttığını ve bunun iki üç dakika sürdüğünü, acı hissettiğini beyan ettiği, sanık savunmasında; suçlamayı kabul etmediğini, kendisine iftira atıldığını beyan ettiği somut olayda, sanığın öz oğlu olan … … …’in 2020/25727 Soruşturma no.lu dosya kapsamında Çocuk İzlem Merkezinde 25.06.2020 tarihli mağdur sıfatıyla alınan beyanında; annesi hayattayken bundan 4 yıl öncesinde babasının pipisiyle oynadığını, arka bölgesine birşeyler soktuğunu, bunları kıyafetlerini sıyırarak tam çıkarmadan yaptığını, annesi öldükten sonra sona erdiğini, neden yaptığını sorduğunda, kendisine ‘bu seni sevme şeklim’ şeklinde cevap verdiğini, bunları unuttuğunu ancak kardeşi …’e kendisine yaptığı eylemlerin aynısını yaptığını öğrendiğini, …’in yalan söylemeyeceğini, tahmininin soktuğu şeyin parmak olabileceğini, kendisine yaptığı eylemlerden dolayı …’den şikayetçi olduğunu ve … annesine teslim edilmek istediğini beyan ettiği, bu aşamadan sonraki süreçte sanığın tutuklandığı ve … …’nın da amcasına teslim edilmekle babasının yakınları olan aile çevresi içerisinde yaşamaya başladığı ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/35799 Soruşturma no.lu dosyasından 28.10.2020 tarihli mağdur sıfatıyla verdiği beyanında; önceki ifadesini yönlendirme ile verdiğini, iradesi dışında yalan söylediğini, baskı sonucu yanlış ifade verdiğini amcasına anlatarak ifade değiştirmek istediğini söylediği, devamında …’e karşı hiç bir olumsuz durum görmediğini ve sanığın kendisine karşı da cinsel eylemi olmadığını beyan etmekle, adı geçen bu soruşturma dosyadan 11.01.2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinin anlaşıldığı, dosya kapsamında sanık savunmasında suçlamayı kabul etmemiş ise de; soruşturma aşamasında alınan savunmasında, “Memleketim olan Erzurum yöresinde çoğunlukla olduğu gibi çocuklarımızı severken vücudunun belli yerlerine bazen de şaka yollu erkek çocuğunun cinsel bölgesine ön tarafına kıyafetlerinin üzerinden dokunduğum olmuştur. Ancak bunu sadece şefkat ve sevme amacıyla yapmışımdır.’ şeklinde beyanda bulunduğu, soruşturma aşamasında alınan 26.06.2020 tarihli Genel Adli Muayene Raporunda; mağdurun anal muayenesinde fiili livata bulgusunun olduğunun belirtildiği, yine Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 08/07/2022 tarihli raporuna göre; mağdurun Mart 2020 ve iki yıl öncesinde mağduru bulunduğu olayda beyanlarına itibar edilmesine engel tıbbi bir neden bulunmadığının belirtildiği, mağdurun samimi ve tutarlı beyanı, doktor raporu, dosya kapsamında mağdur, katılan ve tanık beyanları, ATK raporu birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, sanığın öz oğlu … …’nın da cinsel istismara yönelik ilk beyan ve şikayetlerinin mağdur çocuğun şikayetleri ile örtüştüğü, sonraki aşamada bu beyanından dönmesinin aile etkisi nedeniyle olmasının muhtemel olduğu da dikkate alındığında sanığın üvey oğlu olan mağdura karşı poposuna parmağını sokmak sureti ile nitelikli cinsel istismar suçunu işlediği, eylemini değişik zamanlarda birden fazla işlediğinden hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçe ile hüküm kurulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
T.C. Anayasasının “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41 inci maddesinde ailenin huzur ve refahı ile özellikle anne ve çocukların korunmasına yönelik olarak her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevinin Devlete ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Aile ve çocukların korunması hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış bir haktır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un amaç ve temel ilkelerinin belirlenmesine ilişkin 1 inci maddesinden anlaşılacağı üzere bu kanun anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak çıkarılmış bir kanundur. Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceği belirtilmiştir. Tüm bu kanuni düzenlemeler dikkate alındığında Bakanlığın davaya katılması doğrudan Anayasa ve kanundan kaynaklanan koruma görevine ilişkin olup, Bakanlığa yüklenen bir kamu görevidir. Bu kapsamda değerlendirme yapıldığında 5271 sayılı Kanun’un 237 ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan zarar görme şartı katılan Bakanlık için söz konusu olmadığından Bakanlık vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemleri Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

C. Sair Temyiz İstemleri Yönünden
Mağdur çocuk …’in Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinde Talimatla alınan 15.02.2021 tarihli ilk beyanında, mağdurun annesi … ile birlikte sanık müdafiinin de hazır olarak bulunduğu, sanık müdafiinin gerek mağdurun annesine, gerekse mağdura sorular yönelttiği anlaşıldığından; sanık müdafiilerinin, mağdurun Adli Görüşme Odasında alınan ifadesi sırasında bulunmadıkları ve mağdura soru yöneltemedikleri gerekçesiyle mahkemenin 5271 sayılı Kanun’un 236 ncı maddelerine aykırı davrandığı yönündeki görüşe iştirak edilmemiş, bu konuda hukuka aykırılık görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/2187 Esas, 2022/2590 Karar sayılı kararında katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, üye …’un karşı oyu ve oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

14.06.2023 tarihinde karar verildi.

Hükme iştirak eden üye …’un karar yazımından önce 28.07.2023 tarihinde vefat etmesi nedeniyle imza eksikliğinin giderilemediğine dair 5271 sayılı CMK’nın 232/5. maddesine istinaden düşülen iş bu şerhin altı imzalanmıştır.