Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2022/16678 E. 2023/4802 K. 05.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/16678
KARAR NO : 2023/4802
KARAR TARİHİ : 05.09.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/408 E., 2022/545 K.
SUÇLAR : Cinsel taciz, hakaret
HÜKÜM : Direnme
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin, 20.09.2022 tarihli ve 2022/408 Esas, 2022/545 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 12.04.2022 tarihli ve 2021/27867 Esas, 2022/3453 Karar sayılı bozma kararına karşı direnme kararı verildiği anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 6763 sayılı Kanun’un 38 inci maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10 uncu maddesi uyarınca yapılan incelemede;

Mahkemece verilen direnme kararının; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Sakarya (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin, 13.03.2014 tarihli ve 2012/709 Esas, 2014/284 Karar (Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesi, 2012/33 Esas, 2014/367 Karar) sayılı kararı ile sanığın cinsel taciz ve hakaret suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 105 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 6 ay, 125 inci maddesinin ikinci ve birinci fıkraları uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir.

2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin, 24.02.2021 tarihli ve 2016/10687 Esas, 2021/1467 Karar sayılı ilamı ile kararın Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda sanık hakkında basit yargılama usulünün uygulanması yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinden bahisle bozulduğu,
3. Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin, 09.09.2021 tarihli ve 2021/169 Esas, 2021/518 Karar sayılı kararı ile basit yargılama usulünün uygulanmasının yargılamanın başında hakimin takdirine bağlı olması, ceza muhakemesi hukukunda evreden dönülmezlik ilkesinin geçerli olduğu, genel hükümlere göre başlayan bir yargılamada basit yargılama usulüne dönülemeyeceği, duruşmanın yapılmamış sayılamayacağı, duruşma açılarak sanığın savunmasının alındığı ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinde yer alan indirim ve basit yargılama usulü hükümleri uygulanmaksızın sanık hakkında aynı hükümlerin kurulduğu,
4. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 12.04.2022 tarihli ve 2021/27867 Esas, 2022/3453 Karar sayılı ilamı ile bozma ilamına uyan Mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hükümler kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılmasından bahisle kararın bozulduğu,
5. Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin, 20.09.2022 tarihli ve 2022/408 Esas, 2022/545 Karar sayılı ilam ile basit yargılama usulünün uygulanma koşullarının oluşmadığı, bozma kararının usul ve kanuna uygun olmadığından bahisle kararda direnilmesine karar verilerek sanık hakkında aynı hükümlerin kurulduğu,
anlaşılmıştır.

6. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.12.2022 tarihli Tebliğnamesinde sanık hakkındaki hükümlerin “Onanması” yönünde görüş bildirilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın Temyiz İstemi
Suçta kullanılan telefon hattının kendisine ait olduğuna, kesinlikle taciz amaçlı aramadığına, hakaret etmediğine, hükmün kanuna aykırı olduğuna ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemece, sanık savunması, mağdur ve katılan beyanı, tanık anlatımları, Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kayıtları ve tüm dosya kapsamının incelenmesinden anlaşıldığına göre, 18.03.2011 tarihinde bir kez, 22.03.2011 tarihinde üç kez, 23.03.2011 tarihinde bir kez olmak üzere mağdure …’nın kullanmış olduğu telefonun sanık tarafından arandığı, her ne kadar sanık savunmalarında …’nın dayısının oğlu olan ve pazarda birlikte tezgah açtıkları …’ı arayarak rahatsız ettiğini bu nedenle …’ı rahatsız eden numarayı aradığını beyan etmiş ise de mağdurenin suç tarihi itibari ile on dört yaşında olduğu TİB kayıtlarından mağdure tarafından sanığın arandığına dair herhangi bir kayıt bulunmadığının anlaşıldığı, izah edildiği şekilde sanığın ise mağdureyi suç tarihlerinde birden fazla kez aradığının tespit edildiği, tanık beyanlarından da anlaşıldığı şekilde sanığın mağdureye yönelik iddianamede belirtildiği şekilde “Şu an otuzbir çekiyorum gel üstüme otur” diyerek tacizde bulunduğu, bir başka aramasında “Siz lezbiyen misiniz” diyerek hakaret ettiği, 23.03.2011 tarihli saat 22.48’de yapmış olduğu ve 405 … süren aramada kızının elinden telefonu alan katılan …’e karşı da ana avrat sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, sanığın kolluk beyanında da mağdurenin babası kendisine hakaret ettiği için kendisinin de karşılık verdiğini beyan ederek hakaret ettiğini ikrar ettiği, sanığın tekerrüre esas olan kasıtlı suçlardan adli sicil kaydının bulunduğu da göz önüne alınarak sanığın atılı cinsel taciz ve hakaret eylemleri nedeni cezalandırılmasına karar verildiği görülmüş,
Mahkemelerinin (Kapatılan 2. Sulh Ceza Mahkemesi) 13.03.2014 tarih, 2012/709 Esas ve 2014/284 sayılı kararı, Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 24.02.2021 tarih 2016/10687 Esas ve 2021/1467 Karar sayılı kararı ile;.. ”Sanığın işlediği kabul edilen cinsel taciz ve hakaret suçlarının üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezalarını gerektirmesi ve mahkemece mahkumiyet hükümleri kurulmasının ardından 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemeden sonra 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa 7188 sayılı Kanunun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan ‘Kovuşturma evresine geçilmiş’ ibaresinin, aynı bentte yer alan ‘Basit yargılama usulü’ yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesi ile bozularak iade edildiği,
İlk bozma kararına uyulduğu, basit yargılama usulünün, üst sınırı 2 yıla kadar hapis cezasını ve/veya adli para cezasını gerektiren suçlar bakımından, yazılı beyan ve savunma esasına dayanan, genel yargılama usulünün bazı prosedürlerinin yer almadığı, bu çerçevede duruşma açılmaksızın karar verilebilen asliye ceza mahkemelerine emek ve zaman tasarrufu sağlayan alternatif bir yargılama usulü olarak düşünülerek uygulamaya konulduğu, Mahkemece, dosya kapsamı itibarıyla basit yargılama usulü uygulanmak suretiyle yargılama yapılabileceğini düşünüyorsa duruşma yapmaksızın, yazılı savunma, beyan ve belgeleri esas alarak, Cumhuriyet savcısından görüş almaksızın 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinde yer alan herhangi bir karar türüne göre hüküm verebileceği, genel hükümlere göre yargılamaya başlanan bir dosyada “Evreden dönülmezlik ilkesi” gereği basit yargılama usulüne dönülemeyeceği, basit yargılama usulüne göre yapılan yargılama sonunda mahkumiyet halinde, belirlenen sonuç cezadan (1/4) oranında indirim yapılacak, koşulları bulunması halinde 5237 sayılı Kanun’un 50 ve 51 inci maddeleri ile 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin uygulanabileceği, geçici 5 inci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde, “Basit yargılama usulünün uygulanmaya başladığı 01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda bu usulün uygulanmayacağı” nın kabul edilmesi ve bu hükümle, 01.01.2020 tarihinden önceki dosyaların yeniden ele alınmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, açık, net ve yorumlamaya müsait olmayacak şekilde kanuni düzenlemeyle belirlendiği, amacın yargı yükünün hafifletilmesi, usul hükümlerinin tekraren uygulanmasının önüne geçilmesi ve derdest dosyaların zamanaşımına uğrama riskinin engellenmesi olduğu, kanun koyucunun bu yeni düzenlemeyle, yargılamanın taraflarının iradesine bağlı olmayan, isnat edilen suçun kanundaki cezasının üst sınırı gibi nesnel bir ön şartın dışında, tamamen İlk Derece Mahkemesi hakiminin takdirinde olan bir alternatif yargılama usulü oluşturmak istediği, kanunda öngörülen (1/4) oranındaki indirimin ise bu usulün uygulanmasını etkinleştirmek ve teşvik etmek için öngörüldüğü, suçun nitelendirilmesi veya cezanın bireyselleştirilmesiyle ilgili olmadığı, basit yargılama usulü uygulanarak sonuçlandırılan yargılama sonucunda verilen karardan açık memnuniyetsizliği bulunmayan sanıkların, sonucu değiştirmeyecek itirazlarının önüne geçilerek yargı makamlarına önemli, ağır ve karmaşık davalar bakımından zaman ve imkan oluşturmak istediği, Anayasa’nın 141 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ve adil yargılanma hakkının önemli bir bileşeni olan “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması” ilkesi ile alternatif bir yargılama usulü belirlediğinin anlaşıldığı, ayrıca, basit yargılama usulünün uygulanmasının yargılamanın başında İlk Derece Mahkemesi hakiminin takdirinde olduğu, bu takdirin denetime tabi olmadığı, ceza muhakemesinde evreden dönülmezlik ilkesinin geçerli olduğu, genel hükümlere göre başlayan bir yargılamada basit yargılama usulüne dönülemeyeceği ve duruşmanın yapılmamış sayılamayacağı, basit yargılama usulünün uygulanmadığı, duruşma açılarak sanığa savunma hakkının verildiği ve sanığın bu hakkını kullanarak savunma yaptığı bir dosyada 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinde yer alan (1/4) oranında indirimin yapılamayacağı, bu indirimin sanık bakımından kazanılmış bir hak teşkil etmediği, dolayısıyla 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin bu durumda mutlak olarak uygulanmasının söz konusu olmadığı, başka bir ifadeyle lehe kanun uygulamasının basit yargılama usulünün uygulanmadığı/uygulanamadığı dosyalarda söz konusu olamayacağı -Yargıtay 3.Ceza Dairesinin 2020/3359 E.2020/13654 K.sayılı ilamı- kanaatine varılmış ve sanık hakkında basit yargılama usulü uygulanmaksızın karar verildiği,
Mahkemenin 09.09.2021 tarih, 2021/169 Esas ve 2021/518 sayılı kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.04.2022 tarih, 2021/27867 Esas ve 2022/3453 Karar sayılı kararı ile; “Mahkemece bozma öncesi gerçekleştirilen yargılama sonucunda verilen ilk mahkumiyet kararlarının temyiz incelemesinde 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemenin ardından 7188 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Kanununa 7188 sayılı Kanunun 31 inc maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin (d) bendinde yer alan ‘Kovuşturma evresine geçilmiş’ ibaresinin, aynı bentte yer alan ‘Basit yargılama usulü’ yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan bahisle kararların bozulması üzerine söz konusu ilama uyan mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hükümler kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması” gerekçesi ile bozularak Mahkemeye iade edilmişse de; ilk bozma kararının basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesine ilişkin olup, Mahkemece bu bozma kararına uyularak değerlendirme yapıldığı ve uygulanma koşullarının bulunmadığına karar verildiği, dolayısıyla basit yargılama usulünün uygulanmasında zorunluluk bulunmadığı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2021/27867 Esas, 2022/3453 Karar sayılı bozma kararının bu yönüyle usul ve kanuna uygun görülmediğinden uyulmamasına, Mahkemece kararında ısrar edilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Mahkemenin direnme kararı, 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’la yeniden düzenlenen 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemeden sonra 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’a 7188 sayılı Kanun’un 31inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin (d) bendinde yer alan “Kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin, aynı bentte yer alan “Basit yargılama usulü” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın lehine olan basit yargılama usulünün uygulanmasında zorunluluk bulunması nedeniyle yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle direnme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 12.04.2022 tarihli ve 2021/27867 Esas, 2022/3453 Karar sayılı bozma kararının, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince direnme kararını incelemek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE,

05.09.2023 tarihinde karar verildi.