Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2022/14295 E. 2023/3099 K. 15.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/14295
KARAR NO : 2023/3099
KARAR TARİHİ : 15.05.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/427 E., 2022/254 K.
SUÇ : Çocuğun cinsel istismarı
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 25.06.2019 tarihli ve 2019/135 Esas, 2019/244 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin birinci fıkrası ve üçüncü fıkrasının (c) bendi uyarınca 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

2. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin, 21.01.2020 tarihli ve 2019/2904 Esas, 2020/169 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafii, katılan mağdure vekili ile katılan Bakanlık vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

3. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi kararının, sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11.10.2021 tarihli ve 2021/13479 Esas, 2021/8306 Karar sayılı kararı ile eksik araştırma nedeniyle bozulmasına ve dava dosyasının 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.08.2022 tarihli ve 2021/427 Esas, 2022/254 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A.Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi
Mahkeme gerekçesinin doğru olmadığına, mağdurenin beyanlarının doğru olup itibar edilebileceğine, sanığın suçtan kurtulmaya yönelik çelişkili beyanda bulunduğuna, üst hadden cezalandırılıp takdiri indirim uygulanmaması gerektiğine, Bakanlık lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkindir.

B.Katılan Mağdure Vekilinin Temyiz İstemi
Mağdurenin beyanlarında farklılıkların olmayıp istikrarlı beyanda bulunduğuna, mağdurenin beyanlarına itibar edileceğine dair rapor geldiğine, beraat kararının yerinde olmadığına ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemece “Mağdurun üvey babası olan sanığın, 2017 ve 2018 yıllarında mağdurun dudağından öpmek, göğüslerine ve cinsel organına dokunmak suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmıştır.
Sanık aşamalarda alınan savunmasında, üzerine atılı suçlamayı reddetmiş; mağdura yönelik cinsel bir eyleminin olmadığını, mağdura baba şefkatiyle yaklaştığını ifade etmiştir.
Mağdur soruşturma aşamasında; kurumdan izinli olarak anneannesinin yanına gittiği dönemde kız kardeşi ve annesiyle annesinin evine eşya almak üzere gittiklerini, annesi ve kardeşi eşya almak için odaya girdiklerinde kendisinin dışarıda beklediğini, beş dakika sonra sanığın eve gelip kendisini kucağına oturttuğunu, kolundan tutarak kalkmasını engellediğini, dudağından öptüğünü, elbiselerini çıkarmadan cinsel organına ve göğüslerine dokunduğunu ancak cinsel organını kendisininkine sokmaya çalışmadığını, annesi ve kardeşinin odadan çıkması üzerine kendisini bıraktığını, sanığın 2017 yılında da kendisini kucağına oturtarak cinsel organına ve göğüslerine dokunduğunu beyan etmiş iken; kovuşturmada, sanığın vücudunu okşadığını, cinsel organına dokunduğunu ve cinsel organını kendisininkine sokmaya çalıştığını ifade etmiş; yine soruşturma aşamasında birden fazla eylem anlatımında bulunmasına karşılık, kovuşturma aşamasında sanığın eylemlerini bir kez gerçekleştirdiğini beyan etmiştir.
Mağdurenin beyanları doğrultusunda bilgi ve görgüsüne başvurulan annesi … ***, sanığın eşi olduğunu, mağdurenin bahsettiği şekilde bir olaya şahit olmadığını, sanığın çocuklarına yardımcı olmaya çalıştığını ifade etmiştir.
Mağdurenin kardeşi olan ve sanıkla ilgili benzer iddialarda bulunan … ***, olay günü mağdurun olayı kendisine anlatması üzerine evden ayrıldıklarını beyan etmiştir. Yapılan incelemede; … ***’ın mağdur olduğu Mahkememizin 2019/301 E. Sayılı dosyasında, yapılan yargılama neticesinde mağdurun çelişkili beyanları nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verildiği, kararın yasa yolu denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bozma ilamı doğrultusunda dinlenen … ***, izin dönüşü olayı …’dan öğrendiğini, …’nın evde yalnız oldukları sırada üvey babasının dudağından öptüğünü, bacak, kalça ve göğüslerine dokunduğu anlattığını beyan etmiştir.
ATK Bilecik Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 05/02/2019 tarihli raporda mağdurun bakire olduğu ve fiili livataya maruz kalmadığı kanaati oluştuğu mütalaa edilmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda ATK 6. İhtisas Kurulu’ndan, mağdurede herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, varsa bundan dolayı kendisini karşı işlenen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediği, beden veya ruh bakımından kendisini savunabilecek durumda olup olmadığı, durumunun hekim olmayanlar ile çevresinde yaşayanlar veya kendisini tanıyanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği hususlarında rapor aldırılması için gerekli usuli işlemler ikmal edilmiş; ATK İhtisas Dairesince, ilgili olayların başlangıç tarihinde mağdurun 12 yaşını bitirmemiş olduğunun anlaşıldığı, çocukların 12 yaşın bitiminden evvel olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilecek ve olaya ruhsal yönden mukavemet edebilecek psikoseksüel olgunluğa erişmemiş olduğunun klasik tıbbi bilgiden olduğu, dolayısıyla mağdurun olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacağı, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olamayacağı, beyanlarına itibar edilebileceği mütalaa edilmiştir.
Tüm bu deliller ışığında; sanığın gerçekleştirdiği iddia olunan eylemlere ilişkin hukuki durumunun, cinsel istismar suçu açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Cinsel suçların yapısı gereği bu suçlarda ispat hukukuna ilişkin zorluklar yaşandığı, bu zorlukların aşılması amacıyla bir takım kabullerden yola çıkılması söz konusu olmakla birlikte, bahsi geçen kabullerin de somut olay ve olgularla desteklenmesi gerektiği tartışmasızdır. Bu doğrultuda suçun ispatına ilişkin, aşamalarda tutarlılık gösteren ve sanığa iftira atmasını gerektirecek nitelikte aralarında bir husumet bulunmayan mağdur beyanı en önemli delili oluşturmaktadır. Nitekim Yargıtay 14. ve 9. CD’nin yargılamaya konu suçlar açısından vermiş olduğu kararlar incelendiğinde; cinsel saldırı suçlarında mağdure beyanına büyük önem atfedildiği, sanığa iftira etmesi için neden bulunmayan mağdurenin beyanlarını hükme esas kabul ettiği ancak söz konusu kararlarda mağdurenin aşamalarda samimiyetinden şüpheye düşürmeyecek ve bir tutarsızlık içermeyecek beyanda bulunması gerektiğinin ifade edildiği, çelişkili ve durumunu çevresine mazur gösterme düşüncesinden kaynaklanan mağdure beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığının kabul edildiği görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinde; mağdurenin, sanığın 1-2 yıllık zaman dilimi içerisinde kendisine birden fazla kez cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin ilk beyanını kovuşturma aşamasında değiştirdiği, keza eylem içeriğine dair de çelişen beyanlarda bulunduğu görülmüştür. Keza, mağdurenin anlatımları üzerine dinlenen tanıkların görgüye dayalı herhangi bir bilgilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yargıtay CGK’nın 30/06/2009 tarih ve 2009/1-65 E 2009/179 K. sayılı kararında “Ceza yargılamasının evrensel ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahukumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.” şeklinde ifade edildiği üzere; işlenmiş olan bir suçtan sanığın cezai sorumluluğuna gidilebilmesi için suçun kesin olarak sanık tarafından işlendiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Oysa yargılamaya konu olayda, mağdurun aşamalarda çelişki arz eden beyanları dışında, sanığın suçlamayı redde yönelik savunmalarının aksine delil elde edilememiş olması itibariyle sanığın üzerine atılı suçları işleyip işlemediği hususunda kuşku bulunduğu ortadadır.
Bu anlatımlar ışığında; tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın suçlamayı redde yönelik savunmasının aksine üzerine atılı suçlar işlediğine dair, mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin, net ve tam bir vicdani kanaat getirir delil elde edilmediğinden sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan mağdure vekili ile katılan Bakanlık vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.08.2022 tarihli ve 2021/427 Esas, 2022/254 Karar sayılı kararında katılan Bakanlık vekili ile katılan mağdure vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Bilecik Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

15.05.2023 tarihinde karar verildi.