Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2022/12582 E. 2023/2854 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/12582
KARAR NO : 2023/2854
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/99 E., 2022/159 K.
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 07.09.2017 tarihli ve 2016/244 Esas, 2017/278 Karar sayılı kararı ile sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin ikinci ile dördüncü fıkraları ve 43 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

2. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin, 12.06.2019 tarihli ve 2018/219 Esas, 2019/1296 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

3. Adana Bölge Adliyesi Mahkemesi 8 Ceza Dairesi kararının, sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 10.01.2022 tarihli ve 2021/19888 Esas, 2022/1 Karar sayılı kararı ile cinsel istismar eyleminin tehdit ve şantajla gerçekleştiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından 5237 sayılı Kanun103 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının arttırılması nedeniyle bozulmasına ve dava dosyasının 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.04.2022 tarihli ve 2022/99 Esas, 2022/159 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 43 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi
Mağdure beyanı dışında delil bulunmadığına, fiili livata eyleminin gerçekleştiğine ilişkin somut bir tespit bulunmadığına, mağdurenin başkaları ile de anal yoldan ilişkiye girdiğine, sanığın olay yerinde olmadığına, mağdurenin kemik yaşının tespit edilmeyip yaşının 15 den büyük göründüğüne, bu sebeple 5237 sayılı Kanun’un 30. maddesi gereği hata hükümlerinin uygulanması gerektiğine, somut olayda tehdit bulunmadığına, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin uygulanma hususunun şüphede kaldığına ilişkindir.

B. Katılanlar Vekilinin Temyiz İstemi
Bozma öncesi verilen kararın doğru olduğuna, sanığın tutukluluk kararının kaldırılmasının hakkaniyete aykırı olmasına ilişkindir.

C. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi
Alt sınırdan ceza verilip takdiri indirim uygulanmamasının hatalı olduğuna, Bakanlık lehine vekalet ücretinin verilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemece “Mağdure …****** ile sanık … ******’un sosyal paylaşım sitesi facebook üzerinden tanıştıkları, bir süre facebook üzerinden mesajlaştıkları, birbirlerine cinsel içerikli mesajlar gönderdikleri, sanığın mağdureden çıplak resimlerini göndermesini, aksi halde cinsel içerikli mesajlarını herkese atarak mağdureyi rezil edeceğini söyleyediği, mağdurenin belden aşağısını gösteren cinsel içerikli resimlerini sanığa gönderdiği, bu olaydan 3 hafta sonra sanık ile mağdurenin dışarda buluştukları, sanığın mağdureyi öpmek istediği, ancak mağdurenin izin vermeyerek evine gittiği, bu olaydan sonra 2016 yılı şubat ayı içerisinde sanığın mağdure ile buluşmak istediği, mağdure ile sanık … ******’ın evinde buluştukları, sanık …’nin mağdurenin yanına gelerek mağdure ile birlikte olmak istediğini söylediği, mağdure istemeyince cinsel organını çıkararak mağdurenin ellemesini istediği, mağdurenin göğüslerine dokunduğu, mağdurenin sanığın cinsel organını ellediği ve sanığın boşaldığı, daha sonra sanık …’in mağdurenin yanına gelerek kıyafetlerini çıkardığı, mağdurenin cinsel organını ağzına almasını istediği, mağdurenin aldığı, sonrasında mağdure ile anal yoldan birlikte olup, sanığın boşaldığı ve mağdurenin evine gittiği, 11/04/2016 tarihinde sanık … ile mağdurenin sanık ******’ın evinde buluştukları, anal yoldan cinsel birliktelik yaşadıkları, sanık …’in mağdureden kuzeni olan sanık … ile de birlikte olmasını istediği ancak mağdurenin kabul etmeyerek evden ayrıldığı anlaşılmış, olay bu şekilde kabul edilmiştir.
Yapılan yargılamada, dinlenen sanık üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiş, mahkememiz dosyasında bulunan 23/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda sanığın mağdure ile 11/04/2016 tarihinde yaptığı internet görüşmesinde her yerini tertemiz yap iyice şeklinde mesaj bulunduğu ve bu mesajdan sonra buluştukları, dosyada bulunan adli tıp raporlarında fiili livataya ilişkin emarelerin bulunduğunun tespit edilmiş olması, mağdurenin bütün aşamalarda değişmeyen tutarlı beyanları ve sosyal hizmet uzmanının da mağdurenin beyanlarına itibar edileceğini belirtmiş olması karşısında, sanığın savunmalarına itibar edilmemiş, üzerine atılı nitelikli cinsel istismar suçunu işlediği sonucuna varılmış ve mahkumiyetine, verilen mahkumiyet kararının Yargıtay 9.CD.nin 2021/19888 esas sayılı bozma ilamına göre sanığın üzerine atılı suçu değişik zamanlarda tehdit, cebir veya şantajla işlediğine dair dosyada kesin ve somut bir delil bulunmadığı anlaşılmış olmakla, bozmaya uygun olarak TCK.nın 103/4 maddesi gereğince artırım yapılmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Sanığın eylemini değişik zamanlarda gerçekleştirdiği anlaşıldığından cezasında TCK’nın 43 maddesi gereğince takdiren 1/4 oranında artırım yapılmasına, sanığın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki gözlenen davranışları, sabıkasız oluşu gözönüne alınarak, TCK’nin 62/1. maddesi uyarınca sanığa verilen cezada takdiren 1/6 oranında indirim yapılmasına, sanığa verilen netice cezanın miktarı göz önüne alınarak sanık hakkında CMK’nin 231 maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, TCK’nin 51 maddesinde düzenlenen ertelenme ile TCK’nin 50 maddesinde düzenlenen kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara ilişkin düzenlemelerin sanık lehine uygulanmasına kanunen yer olmadığına karar verilmiştir.
Suç tarihinden sonra 02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı yasanın 13. maddesi ile değişik TCK 103/2. maddesinde çocuğun cinsel istismarı suçunun vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, 16 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektirdiği belirtilmiş olup, mağdurun 12 yaşını tamamlamamış olması h…nde ise hapis cezasının alt sınırının 18 yıldan az olamayacağı düzenlenmiştir. 20/11/2001 doğumlu olan mağdure suç tarihinde 12 yaşını tamamlamış olduğundan gerek suç tarihindeki TCK 103/2. maddesi gerekse 6763 sayılı yasa ile değişik TCK 103/2. maddesi hapis cezasının alt ve üst sınırları açısından aynı olup suçun unsurlarında da bir değişiklik yapılmadığından kanunların lehe aleyhe değerlendirilmesi yapıldığında, sanığın suç tarihinde yürürlükte bulunan 6545 sayılı yasa ile değişik 5237 sayılı TCK’nın TCK 103/2. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41 inci maddesinde ailenin huzur ve refahı ile özellikle anne ve çocukların korunmasına yönelik olarak her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma görevinin Devlete ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Aile ve çocukların korunması hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış bir haktır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un amaç ve temel ilkelerinin belirlenmesine ilişkin birinci maddesinden anlaşılacağı üzere bu kanun Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak çıkarılmış bir kanundur. Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceği belirtilmiştir. Tüm bu kanuni düzenlemeler dikkate alındığında Bakanlığın davaya katılması doğrudan Anayasa ve kanundan kaynaklanan koruma görevine ilişkin olup, Bakanlığa yüklenen bir kamu görevidir. Bu kapsamda değerlendirme yapıldığında 5271 sayılı Kanun’un 237 ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan zarar görme şartı katılan Bakanlık için söz konusu olmadığı ve vekili lehine koşulları sağlanmadığından vekalet ücretine hükmedilmemesi, hukuka aykırı bulunmamıştır.

2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.04.2022 tarihli ve 2022/99 Esas, 2022/159 Karar sayılı kararında sanık müdafii, katılanlar vekili ile katılan Bakanlık vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.05.2023 tarihinde karar verildi.