YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/11980
KARAR NO : 2023/1532
KARAR TARİHİ : 21.03.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 16.12.2008 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında katılan …’ye karşı hakaret, cinsel taciz ve kişilerin huzur ve sükunu bozma suçundan, katılan …’e karşı hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Eskişehir Kapatılan 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.03.2009 tarihli ve 2008/439 Esas, 2009/126 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında katılan …’e karşı hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin 5 nci maddesi, 6 ncı maddesinin (a) ve (c) bentleri uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına; katılan …’ye karşı cinsel taciz suçundan 5237 sayılı Kanun’un 105 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin 5 nci maddesi, 6 ncı maddesinin (a) ve (c) bentleri uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin 5 nci maddesi, 6 ncı maddesinin (a) ve (c) bentleri uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına; hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin 2 nci fıkrasının delaletiyle aynı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin 5 nci maddesi, 6 ncı maddesinin (a) ve (c) bentleri uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
3. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten suç işlemesi nedeniyle Eskişehir Kapatılan 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.11.2013 tarihli ve 2013/750 Esas, 2013/1569 Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi üzerine mahkemece ihbarda bulunulmuştur.
4. İhbar üzerine Eskişehir Kapatılan 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.02.2014 tarihli ve 2008/439 Esas, 2009/126 Karar sayılı kararı ile hükümlerin açıklanmasına karar verilmiştir.
5. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 18.11.2019 tarihli ve 2016/6155 Esas, 2019/12510 Karar sayılı kararıyla hükümlerin “…Mahkemece kurulan hükümlerin Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilleri ile bunların hukuki nitelendirmelerinin yapılması suretiyle delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği halde bu ilkelere uyulmaksızın yazılı şekilde gerekçesiz hükümler kurulması suretiyle Anayasanın 141 ve 1412 sayılı CMUK’nın 308/7. maddelerine muhalefet edilmesi,…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
6. Bozma üzerine Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.10.2020 tarihli ve 2019/1553 Esas, 2020/687 Karar sayılı kararı ile sanık hakkındaki kamu davalarının 5237 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 67 nci maddesinin 4 üncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin 8 inci fıkrası uyarınca zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı düşürülmesine karar verilmiştir.
7. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2020/11165 Esas, 2021/2339 Karar sayılı kararı ile hükümlerin “…Sanık hakkında cinsel taciz, hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmiş ise de söz konusu suçların 5237 sayılı TCK’nın 105/1, 125/1, 123/1. maddelerinde düzenlenip, aynı Kanunun 66/1-e,67/4.
maddelerinde belirtilen 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımına tabi bulunduğu ve suç tarihleri olan 11-12.08.2008 ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihle denetim süresi içerisinde işlenen ikinci suç tarihi arasında duran süre de nazara alındığında inceleme tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek yargılamaya devamla esasa yönelik hükümler kurulması yerine yazılı şekilde zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle düşme kararları verilmesi,…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
8. Bozma üzerine Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/658 Esas, 2021/1269 Karar sayılı kararı ile basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği belirtilerek sanık hakkında katılan …’e karşı hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi, 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrası ile 53 üncü maddesi uyarınca 1 ay 26 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına; katılan …’ye karşı cinsel taciz suçundan 5237 sayılı Kanun’un 105 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi, 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrası ile 53 üncü maddesi uyarınca 1 ay 26 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına;
kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin 2 nci fıkrasının delaletiyle aynı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi, 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrası ve 53 üncü maddesi uyarınca 1 ay 26 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
9. Verilen karara karşı sanık tarafından itiraz edilmesi üzerine Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2022 tarihli ve 2021/1679 Esas, 2022/521 Karar sayılı kararı ile basit yargılama usulünden vazgeçildiği belirtilerek sanık hakkında katılan …’e karşı hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına; katılan …’ye karşı cinsel taciz suçundan 5237 sayılı Kanun’un 105 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına; hakaret suçundan 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin 2 nci fıkrasının delaletiyle aynı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
10. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 08.09.2022 tarihli ve 9-2022/115579 numaralı, bozma görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan Bakanlık vekilinin Temyiz İstemi
Cezanın alt sınırdan tayin edilmesi, takdiri indirim hükümleri uygulanması, eksik ceza verilmesi, kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve sair sebeplerle kararı temyiz ettiğini belirtmiştir.
B. Sanığın Temyiuz İstemi
Suç kastının olmadığı, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği ve sair sebeplerle kararı temyiz ettiğini belirtmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemenin kabulü;
Sanık hakkında katılan …’ye yönelik cinsel taciz, hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan diğer katılan …’e yönelik de hakaret suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, sanığın savunmasında özetle; suçlamayı kabul etmediğini hakaret etmediğini ancak katılan …’ye mesaj olarak aşkım naber yazdığını katılan …’yi de tanımadığını sesinden bayan olduğunu duyunca bu şekilde mesaj yazmış olduğunu ayrıca tanışmak ve görüşmek istediği şeklinde de çok şekilde mesaj gönderdiğini, katılan …’nin babası katılan …’in kendisini telefonla aradığında da kendisine küfürlü konuşmuş olduğunu beyan ettiği, dosyadaki telefon kayıtlarının incelenmesinde, sanığın kullandığı telefon numarasından katılanın kullandığı telefon numarasına çok sayıda mesaj ve görüşme kaydı içerdiğinin belirtildiği, katılan … duruşmadaki ifadesinde; tanımadığı bir kişiden cep telefonuna çok sayıda mesajlar geldiğini ve bu mesajların içeriğinde taciz sözlerinin olduğunu ayrıca telefonla arayarak da bu şekilde sözler söylendiğini kendisini reddedince de küfür ettiğini daha sonra mesajları babasına gösterdiğini sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği, katılan … duruşmadaki ifadesinde; olay tarihinde kızı katılan …’nin cep telefonuna gelen mesajları kendisine göstermesi üzerine bu mesajları gönderen şahsın rahatsız etmemesi hususunda konuşmak için telefonla aradığında kendisine küfür ettiğini şikayetçi olup cezalandırılmasını istediğini beyan ettiği, sanığın üzerine atılı suçları işlediği açık ve dolaylı ikrarı, katılanların samimi beyanı, dosyada bulunan telefon görüşme ve mesaj kayıt içeren dökümanlar ile tüm dosya kapsamı itibari ile sübuta erdiğinden, atılı suçlardan ayrı ayrı hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilediği ve sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediği anlaşıldığından hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi, 5237 sayılı Kanun’un 50 inci ve 51 inci maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği belirtilmiştir.
IV. GEREKÇE
1. 5271 sayılı Kanun’un 252 nci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki: “Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251 inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim korunur.” şeklindeki kanuni düzenleme nazara alındığında mahkemece basit yargılama usulü uygulanarak verilen karara sanık tarafından itiraz edilmesi nedeniyle duruşma açılarak kurulan yeni hükümlerde aynı Kanun’un 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca sonuç cezadan 1/4 oranında indirim yapılmaması hukuka aykırı bulunmamış ve Tebliğnamede bu hususta bozma isteyen görüşe iştirak olunmamıştır.
2. Tüm dosya kapsamı ve gerekçe içeriğine göre; yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç vasıfları ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, 5271 sayılı Kanun’un 237 ve devamı maddelerindeki katılma hakkına ilişkin suçtan zarar görme şartının katılan Bakanlık için söz konusu olmadığı ve Devletin kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmakla vekalet ücretine hükmedilmemesi de yerinde görülmüş ve katılan Bakanlık vekili ile sanığın temyiz itirazları kabul edilmemeşitr.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2022 tarihli ve 2021/1679 Esas, 2022/521 Karar sayılı kararında sanık ve katılan Bakanlık vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık ve katılan Bakanlık vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükümlerin, Tebliğname’ye aykırı olarak, Üye …’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.03.2023 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı, CMK 231 maddesi uyarınca Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verildiği hallerde, sanığın denetim süresi içinde işlediği iddia olunan ve kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyet hükmü nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceği hususundadır.
Denetim süresi içinde işlendiği iddia olunan ve kesin hükümle sonuca bağlanan mahkumiyetlerin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen önceki karara ilişkin olarak hükmün açıklanmasını gerektirip gerektirmeyeceği sorununa ilişkin olarak CMK 231/11. maddesinin, Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı”nı düzenleyen 6. maddesi, AİHS 7 nolu ek protokolün 2. maddesi, 1412 sayılı CMUK’nun 305. maddesi ve CMK’nın 272. maddesi ile birlikte yorumlanmasının gerekecektir.
Anayasanın 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Ek ibare: 4709 – 3.10.2001 / m.14) “ile adil yargılanma” hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinde ise; herkesin bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde savunma yapma hakkına sahip olduğu vurgulanmış ve bu hakkın neleri kapsadığı açıkça gösterilmiştir.
22.01.1984 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye’nin 14.03.1985 tarihinde imzaladığı 7 nolu protokolün “cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” başlıklı ikinci maddesinde, hakkında mahkûmiyet kararı verilen sanığın üst yargılama makamına müracaat ederek hakkındaki kararı inceletmek (kanun yoluna başvurma) hakkı temel insan haklarından biri olarak kabul edilmekte, bu hakkın nasıl kullanılacağının düzenlenmesi kanunlara bırakılmaktadır. Bu protokol üç halde kanun yoluna gidilemeyeceğini belirtmiştir. 1) Suç çok hafif ise, 2) Sanık olay mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılanıyorsa, 3) Karar, beraat kararının temyiz edilmesi sonucunda verilmiş bir karar ise.
5271 sayılı CMK’nun 272/3. maddesinde doğrudan verilen 3.000 TL ve altındaki adli para cezalarının kesin nitelikte olduğu belirtilmiştir.
1412 sayılı CMUK’nun Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete başlamasından önce verilen hükümler bakımından halen yürürlükte bulunan 305. maddesinde ise “Kesin hükümlerin tekerrüre esas alınamayacağı” hüküm altına alınmıştır.
7242 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 272. maddesinin 3. fıkrasına eklenen cümle de kesin nitelikteki adli para cezalarının tekerrüre esas olamayacağı hükmünü getirmiştir. 7242 sayılı Kanun gerekçesinde “…niteliği itibarıyla hafif olması nedeniyle istinaf kanun yolu kapalı olan mahkumiyet hükümlerinin, tekerrüre esas alınmayacağı düzenlenmektedir.” denilerek kanun yolu denetimine kapalı olan kesin nitelikteki mahkumiyet hükümlerinin tekerrüre esas olmasını önlemek için bu hükmün geterildiği belirtilmiştir. Kanun koyucunun buradaki amacı, kesin nitelikteki adli para cezalarının istinaf kanun yolu denetimine kapalı olmasının cezanın hafifliği sebebi ile yalnızca o hüküm bakımından sonuç doğurmasıdır. Başka bir ifade ile kesin nitelikte adli para cezasının başka bir mahkumiyet hükmü için sonuç doğurması istenmemektedir.
Gerek 1412 sayılı CMUK 305. maddesi, gerekse 5271 sayılı CMK’nun 272/3 son cümlesindeki “kesin nitelikteki adli para cezalarının tekerrüre esas olmayacağı” hükmünün CMK’nun 231/11. maddesi bakımından kıyasen uygulanması mümkündür. Zira kesin nitelikteki adli para cezasının sonradan işlenen suç için tekerrüre esas alınması cezanın infazını ağırlaştıran bir netice meydana getirmekte iken, kesin
adli para cezasının HAGB kararının açıklanmasına dayanak olması durumunda ise hiç infaz edilmeyecek bir hükmün infazına neden olma gibi daha ağır bir sonucu doğurmaktadır. Bu bakımdan hak ve nesafet kuralları gereği tekerrüre esas alınamayan kesin adli para cezasının HAGB kararının açıklanmasına da dayanak olmaması gerekir.
5271 sayılı CMK’nun 231/11 maddesinde; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenme” ibaresinden, denetim süresi içinde temyiz ya da istinaf kanun yolu açık olan mahkumiyetlerin anlaşılması gerektiği, aksinin kabulü halinde ise; hakkında daha önceden CMK 231 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen bir kişinin, denetim süresi içinde işlediği iddia olunan ve suç teşkil etmediği açık bir eylemden dolayı hakkında kamu davası açılması ve hakimin yanılgılı kararı üzerine KESİN nitelikteki bir karar ile mahkumiyetine kararı verilmesi halinde; hakkındaki hükmün açıklanması ile karşı karşıya kalacağı, bu durumun sanık bakmından telafisi imkansız sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Örneğin; 1 yıl 11 ay hapis cezası CMK 231. madde gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ve 5 yıllık denetim süresi içinde aslında suç teşkil etmeyen bir fiil işleyen, ancak hukuki hata (hakim yanılgısı) nedeniyle fiili suç sayılarak kesin nitelikte adli para cezasına mahkum olup bu hükme karşı kanun yoluna başvuramayan sanığın, daha önceki HAGB kararının açıklanması halinde önceki 1 yıl 11 ay hapis cezasının infazı ile karşı karşıya kalacaktır.
Her ne kadar mahkemece hükmün açıklanması halinde açıklanan bu hüküm -koşullarının varlığı halinde- temyiz ya da istinaf denetimine açık ise de, o dosya üzerinden yapılan temyiz denetimi sırasında, denetim süresi içinde işlendiği iddia olunan ve kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyet kararının esas denetiminin yapılmasının olanaklı olmadığı, bu sonucun yasa koyucunun amacı olarak kabul edilemeyeceği gibi, yukarıda vurgulanan Anayasanın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil Yargılanma Hakkı”nın ve 7 nolu porotokolün 2. maddesindeki “cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı”nın ihlali niteliğinde sonuçlar doğmasına neden olacaktır.
Bu nedenle somut olayda her ne kadar sanık hakkında CMK 231. maddesi uyarınca belirlenen denetim süresi içinde kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyete konu suçu işlediği gerekçesi ile ilk derece mahkemesince hüküm açıklanmış ise de; kesin hükümlerin HAGB’nin açıklanmasına gerekçe oluşturmayacağı, bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne iştirak etmiyorum.