YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/5691
KARAR NO : 2023/5799
KARAR TARİHİ : 02.10.2023
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2012/72 E., 2015/24 K.
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Düzeltilerek onama
Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 08.04.2015 tarihli ve 2012/72 Esas, 2015/24 Karar sayılı kararı ile; suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan lehe olduğu kabul edilen suç tarihinde yürürlükteki haliyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasıyla üçüncü fıkrası, 31 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 26.05.2018 tarihli ve 14-2015/171520 sayılı, düzeltilerek onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Suça Sürüklenen Çocuk Müdafiinin Temyiz İsteği
Suça sürüklenen çocuk hakkında lehe olan hükümlerin tatbik edilmediğine, mağdurenin cinsel ilişkinin rızası ile gerçekleştiğine ve şikâyetçi olmadığına dair beyanı karşısında kurulan mahkûmiyet hükmünün usul ve kanuna aykırı olduğuna, suça sürüklenen çocuğun cezai ehliyetinin tespiti hususunda tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan rapor alınması gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Suça sürüklenen çocuk ile mağdurenin kardeş oldukları, hayvancılık yapmak suretiyle geçimini sağlayan ailenin 2011 yılı Ekim ayı içinde hayvanlarını otlamak için yaylada konakları sırada suça sürüklenen çocuğun çadırda tek başına uyumakta olan mağdurenin yanına giderek kollarından tutarak hareket etmesinine engelledikten sonra cinsel organını mağdurenin vajinasına sokmak suretiyle cinsel ilişkide bulunduğu, anılan tarihten sonra olayı kimseye anlatmayan mağdurenin karın ağrısı şikâyeti ile ailesiyle 08.06.2012 tarihinde başvurduğu sağlık kurumunda otuz üç haftalık gebe olduğunun anlaşılması üzerine durumun kolluk kuvvetlerine intikal olduğunun kabulüne dair mahkeme gerekçesinde mağdurenin doğdurduğu bebek ile suça sürüklenen çocuktan alınan kan örneklerinden elde edilen genotip özelliklerin uyuştuğuna dair uzmanlık raporları, suça sürüklenen çocuğun tevilli ikrar içerikli savunması, adlî raporlar ve tüm dosya kapsamı itibarıyla mağdurenin kovuşturma aşamasında cinsel ilişkinin rızasına dayalı olarak yaşandığını beyan etmesine karşın soruşturma aşamasındaki aksi yöndeki anlatımların zaman ve mekan belirtmek suretiyle ayrıntılı olması karşısında daha sağlıklı ve gerçeğe yakın olduğu ve aradan geçen zaman üzerine kardeşi olan suça sürüklenen çocuğu suçtan kurtarmaya yönelik olduğunun kabulü ile Adlî Tıp Kurumunun raporunda olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği bulunan ve beyanlarına itibar edilebileceği bildirilen mağdurenin soruşturma aşamasındaki anlatımlarına itibar olunduğu, bu surette eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunduğu tespit edilen suça sürüklenen çocuğun mahkûmiyetine dair hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırılarak vicdani kanıya ulaşıldığı, eylemlere uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, buna ilişkin gerekçelerin hukuka uygun olduğu, cezaî ehliyetinin tespiti hususunda alınan raporların içeriği itibarıyla yeterli olduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Suça sürüklenen çocuk hakkında atılı suçtan mahkûmiyet hükmü kurulurken temel cezanın doğrudan 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasıyla belirlenmesi yerine; 103 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezaya hükmedildikten sonra 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasının tatbiki suretiyle kademeli uygulama yapılması sonuç ceza miktarı değişmediğinden bozma nedeni yapılmamış, bu yönden Tebliğname’deki görüşe iştirak edilmemiştir.
3. 5271 sayılı Kanun’un 185 inci maddesi gereğince on sekiz yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuk yönünden duruşmanın kapalı yapılarak hükmün de kapalı duruşmada açıklanması gerekirken yargılamada bir kısım duruşmaların açık gerçekleştirilmesi inceleme tarihi itibarıyla suça sürüklenen çocuğun reşit olmasından dolayı telafisi mümkün olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 08.04.2015 tarihli ve 2012/72 Esas, 2015/24 Karar sayılı kararında herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz isteğinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye kısmen uygun olarak, sayın üye …’un karşı oyu ve oy çokluğuyla ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
02.10.2023 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkumiyet kararında suçun vasfında hataya düşüldüğü gerekçesi ile hükmün bozulması gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Şöyle ki;
Mahkemesince yargılama konusu eylemin rıza hilafına işlendiğinin kabulüne karşın kardeş olan taraflardan mağdurenin intikalin gerçekleştiği ana kadar aile, yakın çevre, arkadaş vb. üçüncü şahıslara olayı bildirilmeyerek gizli tutmaya yönelik çaba sarf etmesi, intikalin de mağdurenin 08.06.2012 tarihinde sağlık kuruluşundaki muayenesinde otuz üç haftalık gebe olduğunun anlaşılması üzerine gerçekleşmesi karşısında mağdurenin etkin bir rolünün bulunmaması, aksine anılan tarih öncesinde karnının belirginleşmesi, adet kesilmesi ve ağrı şikayeti bulunmasına karşın mağdurenin yaşadığı olayı ailesine anlatmayıp kabızlık yaşadığından bahisle intikal sürecinin uzamasına neden olması, suç tarihinde on yedi yaşında bulunan mağdurenin, beyana göre on dört yaşında bulunan suça sürüklenen çocuğun eylemine karşı bağırmayıp direnç gösteremediğine dair kabulünün hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmesi, geç intikal sebebiyle de eylemin rıza dışı işlendiğine delalet teşkil edecek bulguları tespite elverişli beden muayenesinin yapılamaması, intikal üzerine alınan ifadelerde cinsel ilişkinin rızası hilafına işlendiğini iddia eden mağdurenin kovuşturma aşamasındaki ifadesinde önceki ifadesinden dönerek rızası dahilinde cinsel ilişki yaşandığını beyan etmesi, keza öncesinde inkara dayalı savunmada bulunan suça sürüklenen çocuğun da aynı tarihli duruşmada mağdure ile aynı yönde beyanla tevilli ikrar içerikli savunmada bulunması, mağdure ile suça sürüklenen çocuğun içinde bulundukları yaşam koşulları, ailevi, sosyal ve kültürel durumları, kırsal bölgelerde görülen örf ve adet kuralları gereği mağdurenin utanma duygusu ile ilk ifadelerinde rızasının bulunmadığını beyan etmiş olabileceği gözetildiğinde; mağdure ve suça sürüklenen çocuk beyanları, adı geçenlerin yaşları itibariyle suç tarihindeki fiziksel ve bilişsel gelişimleri, olayın intikal ediliş şekli ve süreci ile tüm dosya kapsamı itibariyle suça sürüklenen çocuğun eyleminin rıza hilafına işlediğine dair mağdurenin aşamalarda değişen soyut mahiyetli beyanı dışında başka bir delil bulunmaması karşısında eylemin rıza ile işlendiğinin kabulü ile suçun vasfının reşit olmayanla cinsel ilişki suçu kapsamında kalması sebebiyle hükmün anılan gerekçe ile bozulması kanaatinde olduğumdan, aksi yöndeki görüşle hükmün onanmasına dair çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.