Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2021/4022 E. 2023/4537 K. 22.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/4022
KARAR NO : 2023/4537
KARAR TARİHİ : 22.06.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2013/125 E., 2014/230 K.
SUÇLAR : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı
SUÇ TARİHLERİ : 13.08.2012, 14.08.2012
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Suça sürüklenen çocuklar hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.11.2014 tarihli ve 2013/125 Esas, 2014/230 Karar sayılı kararı ile;
a) Suça sürüklenen çocuk … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 103 üncü maddesinin dördüncü fıkrası, 103 üncü maddesinin altıncı fıkrası, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 8 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası hapis cezası ile cezalandırılmasına,

b) Suça sürüklenen çocuklar …ve … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrası, 103 üncü maddesinin dördüncü fıkrası, 103 üncü maddesinin altıncı fıkrası, 43 üncü maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 9 yıl 7 ay gün hapis cezası hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

2. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 11.01.2018 tarihli ve 14-2015/47430 sayılı onama görüşlü Tebligname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan Mağdure Vekilinin Temyiz İsteği
Suça sürüklenen çocukların üst hadden cezalandırılmaları ve haklarında takdiri indirim uygulanmaksızın hükümler kurulması gerektiğine ilişkindir.

B. Suça Sürüklenen Çocuk … Müdafiinin Temyiz İsteği
Katılan mağdurenin aşamalardaki beyanlarının çelişkili olduğuna, mağdurenin ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin raporun eksik inceleme ile verildiğine, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu işlediğine dair somut delil bulunmadığına ilişkindir.

C. Suça Sürüklenen Çocuk … Müdafiinin Temyiz İsteği
Katılan mağdure beyanlarının adli muayene raporları ile uyumlu olmadığına, mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu gerekçesiyle artırım uygulanmasının hatalı olduğuna, suça sürüklenen çocuk hakkında sosyal inceleme raporu alınmadığına ve mahkumiyet kararının kanuna ve hukuka aykırı olduğuna ilişkindir.

D. Suça Sürüklenen Çocuk … Müdafiinin Temyiz İsteği
Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu işlediğine dair delil bulunmadığına, hakkında 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile altıncı maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığına ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemece ”Mağdure …’un 2012 yılı Haziran-Temmuz aylarında sahte isim kullanarak facebook hesabı açtığı ve tanık …’ı arkadaş olarak ekleyip yazışmaya ve konuşmaya başladığı, SSÇ … ile tanık …’ın birlikte oldukları bir gün …’ın cep telefonundan mağdure … ile konuştuğu, daha sonra telefonu …’ın alıp mağdure ile konuşmaya devam ettiği, mağdurenin de … zannı ile … ile konuştuğu, daha sonra 2012 yılı Temmuz ayı sonuna doğru SSÇ …’ın mağdurenin cep telefonuna “ne yapıyorsun” şeklinde mesaj gönderdiği ve bu şekilde mağdure ile …’ın konuşmaya başladıkları, daha sonra birkaç kez buluşup gezdikleri, bu buluşmalarda SSÇ…’ın da yanlarında olduğu, 11/08/2012 günü saat 22.00 sıralarında mağdurenin telefonuna “…” şeklinde bir mesaj geldiği, mağdurenin mesaj gönderen numarayı tanımaması nedeniyle kim olduğunu öğrenmek için aradığı ve şahsın SSÇ … olup cep telefonunda mağdureye numarasını SSÇ…’tan aldığını söylediği, SSÇ …’ın aynı gece devam eden telefon görüşmelerinde mağdureyi üçgen park isimli yere buluşmak için çağırdığı, mağdurenin gelemeyeceğini, en fazla cama çıkabileceğini belirttiği, cama çıktığında … ve…’ı gördüğü, bu sırada saatin 00.30-01.00 arası olduğu ve birbirlerine cinsel içerikli mesajlar çektikleri, bir gün sonra …’ın mağdureden yine dışarıya çıkmasını istediği, mağdurenin çıkamayacağını söylemesi üzerine SSÇ …’ın mağdureye “cinsel mesajlarını CD’ye kayıt ettim, dışarıya çıkmadığın takdirde CD’yi kapının önüne bırakacağım, annenle konuşacağım” şeklinde ona sözler söylediği ve devamında bu içerikte mesajlar gönderdiği, annesinin mesajları öğrenmesinden korkan mağdurenin … ile buluşmayı kabul ettiği ve … ilköğretim okulunun üst tarafında bulunan dağlık bir yerde buluştukları, …’ın mağdureden soyunmasını istediği, bunu kabul etmeyen mağdurenin alt ve üst tarafında bulunan kıyafetlerini cebir kullanarak çıkardığı, mağdureyi yere yatırarak anal yoldan cinsel ilişkiye girmeye çalıştığı, ancak organ sokma eylemini başaramadığı, bir süre sonra cinsel organını mağdurun vajinasına dokundurduğu, ancak sokma eylemini gerçekleştirmediği, mağdurenin beyanı ile de sabit olduğu üzere vajinal bölgeden sokmak için zorlamadığı, ancak SSÇ …’ın cinsel organını mağdurenin ağzına sokmak suretiyle ona karşı organ sokma eylemini gerçekleştirdiği, ayrıca zorla duvara yaslayarak eliyle vücudunun değişik yerlerini elleyip öptüğü ve bu sırada adli emanette kayıtlı bir adet mağdurenin giydiği bordo renkli eşofman altı üzerine boşaldığı, İstanbul ATK Biyoloji İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 25/02/2013 tarihli rapora göre, bu eşofman altı üzerindeki lekelerden elde edilen ve birden fazla şahsa ait olabilecek DNA profillerinin SSÇ …’ın DNA profilini içerdiğinin tespit edildiği, her ne kadar SSÇ … duruşmadaki savunmasında mağdure ile buluştuğunu ve mağdurenin kendisini demirlere yaslandığı sırada ayağa kalkıp tuttuğunu, dudaklarına yapıştığını, elini kaprisinin içine sokup cinsel organını tuttuğunu, böylece otuz saniye kadar kaldığını, elini çıkarıp kendi üstüne sürdüğünü, DNA örneğinin böyle çıktığını savunmuş ise de, savcılıktaki savunmasında hiçbir şekilde buluşmadıklarını, mağdurenin kendisine bu şekilde eylemleri yapmadığını, kendisinin de mağdureye birşey yapmadığını, olay yerinde mağdure ile buluşmadığını söylediği, savcılık ifadesi sırasında henüz DNA raporunun bulunmaması nedeniyle SSÇ’nin tamamen inkar yoluna başvurduğu, DNA raporu çıktıktan sonra DNA örneğinin mağdurenin eşofmanında çıkması nedeniyle bu defa savunmasını DNA örneğini kendince izah edebilecek şekilde değiştirdiği, bu anlamda savunmalarına itibar etmenin mümkün olmadığı, suçluluk psikolojisi ile suç ve cezadan kurtulma amacıyla çeşitli yol ve yöntemlere başvurduğunun anlaşıldığı, duruşma sırasında bile ifadeler arasında çelişkiler bulunduğu, her sorulan soruda ve yakalanan çelişkide söylediği yalanı, yalanla uyumlu olabilme adına ifadeleriyle uyarlamaya çalıştığı ve yeni çelişkilere yol açtığı, bu anlamda SSÇ …’ın ifadesine itibar etmenin mümkün görülmediği, mağdurenin 14,5 yaşında, SSÇ …’ın mağdureden 1,5 yaş büyük ve erkek olduğu düşünüldüğünde mağdurenin kendisini duvara dayalı halde SSÇ’nin iradesi dışında elini caprisinin içine sokup cinsel organını tutmasının ve SSÇ’nin buna karşı çıkmayıp tepki göstermemesi, mağdureyi itip olay yerinden gitmemesinin de mantıksız olduğu, kendisinden 1,5 yaş küçük bir kızın SSÇ’nin iradesi dışında ona duruşmada anlattığı şekilde eylemleri gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Şu halde; mağdurenin aşamalardaki özü itibariyle tutarlı anlatımları, DNA raporu, SSÇ’nin olay yerine mağdure ile birlikte gittiğini duruşmada kabul etmesi ve orada bir kısım cinsel içerikli eylemlerin kendi iradesi dışında gerçekleştiğini söyleyerek tevilli de olsa en azından “buluşma ve cinsel eylemler” noktasında mağdurenin beyanlarını doğrulaması birlikte değerlendirildiğinde, SSÇ …’ın anal yoldan mağdureye organ sokmaya çalışması, ancak sokamaması, vajinal yoldan cinsel organını sürtmesi ve vücudunun değişik yerlerini öpmesi eylemlerinin TCK 103/1-a anlamında cinsel istismarı oluşturduğu, ancak oral yoldan mağdureye cinsel organını sokması eyleminin “TCK 103/2 anlamında organ sokma” niteliğinde olduğu, aynı anda ve peşpeşe bir bütünlük içinde gerçekleşen eylemlerin tek bir suç olarak kabul edileceği, teselsülün uygulama alanının bulunmadığı, SSÇ’nin bu eylemlerini mağdureye karşı elbiselerini zorla çıkarmak, tutup yere yatırmak, cinsel organını zorla ağzına sokmak, başını tutup çekmek şeklinde cebirle gerçekleştirdiği, ayrıca CD’deki görüşmeleri evinin kapısına bırakma ve bu görüşmeleri annesine anlatmakla onu tehdit ettiği, her ne kadar bundan dolayı şantaj suçundan dava açılmış ise de, bir bütün halinde bu eylemlerin mağdureye cinsel istismarda bulunma amacına yönelik olarak kullanıldığı, mağdurenin vücuduna ve cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırıda bulunacağından söz ederek yada en kötü ihtimalle sair bir kötülük edeceğinden bahisle mağdureyi tehdit ettiği, şantaj olarak iddianamede nitelendirilen eylemin “sair bir kötülükte bulunmak” suretiyle basit tehdit suçunun kapsamında kaldığı ve bunun da TCK 103/4 anlamında cinsel istismar suçunun nitelikli halini oluşturduğu anlaşıldığından TCK 103/4 gereği cezada artırıma gidilmiş ve fakat şantaj suçundan açılan davada bu nedenle hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
…’ın eyleminden bir gün sonra … ile mağdurenin cep telefonundan mesajlaşmaya başladıkları, …’ın mağdureye …’ın kendisine herşeyi anlattığını, cinsel içerikli mesajları ve konuşmaları bir CD’ye kayıt ettiklerini, kendisiyle birlikte olmazsa CD’yi eve bırakıp annesiyle konuşacağını söyleyerek mağdureye sair bir kötülükte bulunacağı tehdidinde bulunduğu, bu şekildeki mesajlarına sabaha kadar devam ettiği, korkan mağdurenin bir gün sonra SSÇ … ile buluştuğu, …’ın yanında …’ın da olduğu, yine … İlköğretim okulunun üstündeki dağlık alana gittikleri, …’ın yukarıda belirtilen şekilde sair kötülükte bulunacağına dair tehditlerini sürdürdüğü, yanında …olduğu halde mağdureyi yere yatırarak onunla anal ve vajinal yoldan ilişkiye girmeye çalıştığı, ancak eylemlerinin temas/sürtünme aşamasında kaldığı, organ sokma boyutuna ulaştığının sabit olmadığı, bu sırada …’ın …’ın eylemini videoya çektiği ve mağdureye benimle birlikte olmazsan bu videoyu internete koyarım şeklinde sair bir kötülükte bulunacağından bahisle onu tehdit ettiği, mağdurenin de korkarak …ile ilişkiyi kabul ettiği, anal ve vajinal yoldan…’ın da ilişkiye girmeyi denediği, mağdurenin vücudunun değişik yerlerine cinsel temaslarda bulunduğu, hem …’ın hem…’ın eylemlerini mağdurenin zorla kıyafetlerini çıkarma, yere yatırma şeklinde cebir ve yukarıda belirtildiği şekilde CD’yi evlerine gönderme, annesine olanları anlatma, … ile mağdurenin eylemlerini anlatma, …’ın mağdureye gerçekleştirdiği eylemi kameraya çeken (dosyada herhangi bir kamera görüntüsü bulunmamaktadır, fakat mağdurenin bu görüntüyü…’ın çektiğine dair beyanı ve inancı ve…’ın bu görüntüyü internete koyma tehdidinin mağdure üzerinde bir korku ve endişe meydana getirdiğinin kabulü gerekmektedir)…’ın bunu internete koymakla mağdureyi tehdit ederek cebir ve tehdit altında eylemlerini gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.
Her ne kadar mağdure …ve …’ın hem anal hem de vajinal yoldan kendisine organ sokma eyleminde bulunduğunu ve olay anında yanlarında olmayan diğer SSÇ …, …ve …’ın … ile anal yoldan ilişkiye girdiklerini kendisine söylediklerini beyan ettiği görülmüş ise de; olaydan üç gün sonra 17/08/2012 tarihinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi ATK Anabilim Dalında mağdurenin yapılan muayenesi sonucunda darp cebine izine rastlanmadığı, anatomik olarak bakire olduğu, anal muayenede harici bir patoloji saptanmadığı, rektum mukozasının ve sfinkter tonusunun normal tespit edildiği, vajinal ve anal bölge ve sürüntü örneklerinde sperm hücresine rastlanmadığının bildirildiği, anatomik bakireliklerde cinsel ilişkiye girilmesi halinde bile bekaretin bozulmadığının daha sonra mahkememizce sorulması üzerine müzekkere yanıtı niteliğinde bildirildiği ve emsal dosyalardan da mahkememizce bilindiği, bu rapor da nazara alındığında organ sokma şeklindeki mağdure anlatımının kesin olarak doğrulanmadığı, mağdurenin olayın korkusu, heyecanı, sıkıntısı, fiziki ve ruhi acısı içinde sürtünme şeklindeki eylemleri sokma olarak algılamış olmasının mümkün olduğu, yani “organ sokma” iddiasının şüpheli hale geldiği, ayrıca mağdurenin …’ın eşofmanına boşaldığını,…’ın ise eline boşaldığını, eşofmanına gelip gelmediğini hatırlamadığını söylediği, bu anlamda SSÇlerin mağdurenin anlatımında olduğu şekilde sokma eylemini gerçekleştirmedikleri yada gerçekleştiremediklerinin de kabulünün şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği zorunlu hale geldiği, mağdurenin olayları önce tanık …, sonra da …’ya anlatarak onların mağdurenin annesine anlatmasıyla olayın ortaya çıktığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar sanıklar … ve …iddiaları kabul etmemiş iseler de, SSÇ …’ın mağdure ile telefonda konuştuğu ve mesajlaştığı, olay yeri olan … ilköğretim okulunun önünde buluştukları, kanal boyunda …ile oturduğu bir günde kızın yanlarına geldiğini; SSÇ …ise kızı …’ın yanında gördüğünü, …’ın kıza tokat attığını, kızdan kurtulmak için telefonunu …’a vererek kızı ona musallat etmeyi düşündüğünü, kendisinin ve …’ın anal yoldan ilişkiye girdiğini …’a söylemediğini, olay yeri olarak söz edilen yerde kız ile buluşmadığını savunmuş ise de; mağdurenin aşamalardaki özü itibariyle tutarlı anlatımları, SSÇ …’nın aşamalardaki savunmalarında …ve …’ın … ile anal yoldan ilişkiye girdiklerini ve bunu söyleyip telefon numarasını verdikleri şeklindeki beyanları, SSÇ …’ın DNA profilinin mağdurenin eşofman altı üzerindeki lekelerde ortaya çıkmasının mağdurenin …’ın eşofmanına boşaldığına dair beyanı ile uyumlu oluşu, SSÇ…’ın ise eşofmanına boşaldığına dair mağdurenin bir beyanının bulunmaması, SSÇ …’ın DNA raporu sorulduğunda inkara yönelik olarak hayatın olağan akışına tamamen aykırı ve gayrimantıki bir biçimde, “rüzgarın etkisiyle saç kılının yada yediği tırnakların mağdurenin üzeirne gelebileceği” şeklinde savunmada bulunması, …ile …’ın iyi arkadaş olup birlikte gezip takıldıklarını kendilerinin de beyan etmesi, şeklindeki deliller karşısında SSÇ’lerin inkar yönlü savunmalarına itibar edilmemiş ve birden fazla kişi birlikte her biri diğerinin eylemine TCK 37/1 anlamında müşterek fail olarak katılmış olmak suretiyle ve ruh sağlığını bozacak ve cebir ve tehditle nitelikli cinsel istismar suçunu işledikleri anlaşılmıştır.” şeklindeki gerekçeyle hükümler kurulmuştur.

IV. GEREKÇE
A. Suça Sürüklenen Çocuk … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiye hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Mahkemece 5237 sayılı Kanun’un Cezanın belirlenmesi başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kriterler ile aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen cezada orantılılık ilkesi göz önünde bulundurulmak suretiyle suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde; eylemin gerçekleştirme sürecinde yaptığı davranışlar, suçun işleniş biçimi, kastının yoğunluğu dikkate alınarak alınarak temel cezanın teşdiden 9 yıl hapis cezası şeklinde belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

3. Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında takdiri indirim nedeni uygulanmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirildiği ve “suça sürüklenen çocuğun sabıkasız kişiliği ve yargılama sürecindeki davranışları lehine takdiri indirim nedeni sayılarak…” şeklindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeye istinaden suça sürüklenen çocuk hakkında takdiri indirim nedeni uygulanmasına karar verildiği anlaşılmakla, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B. Suça Sürüklenen Çocuk … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Suça sürüklenen çocuğun, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden temin olunan güncel nüfus kayıt örneğine göre hüküm tarihinden sonra 24.03.2020 tarihinde vefat ettiğinin anlaşılması karşısında, bu durumun Mahkemece araştırılarak 5237 sayılı Kanun’un 64 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca suça sürüklenen hakkında açılan kamu davasının düşürülüp düşürülmeyeceğinin karar yerinde değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmıştır.

C. Suça Sürüklenen Çocuk … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
1. Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde, katılan mağdurenin aşamalardaki beyanları, Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesinin 31.12.2012 tarih 2012/106514-3366 sayılı raporu, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk … ile …’ın olay günü cebir ve tehditle direncini kırarak üzerinde hakimiyet kurdukları mağdureye sırasıyla cinsel istismarda bulunmaları şeklinde gerçekleşen eylemde, suça sürüklenen çocukların 5237 sayılı Kanun’un 37 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında müşterek fail sıfatıyla hareket ettikleri gözetilerek 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları gereğince cezalandırılmaları gerekirken ayrıca birbirlerinin fillerine iştirak ettikleri gerekçesiyle zincirleme suça ilişkin aynı Kanun’un 43 üncü maddesinin birinci fıkrası ile cezaların artırılması, hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasıfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yukarıda açılanan bozma nedeni dışında suça sürüklenen çocuk müdafii ile katılan mağdure vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.

3. Bozma nedenine göre Tebliğnamede onama isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
V. KARAR
A. Suça Sürüklenen Çocuk … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçenin (A) bölümünde açıklanan nedenlerle, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.11.2014 tarihli ve 2013/125 Esas, 2014/230 Karar sayılı kararında katılan mağdure vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan mağdure vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

B. Suça Sürüklenen Çocuklar … ile …Hakkında Kurulan Hükümler Yönünden
Gerekçenin (B) ve (C) bölümlerinde açıklanan nedenlerle, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.11.2014 tarihli ve 2013/125 Esas, 2014/230 Karar sayılı kararına yönelik suça sürüklenen çocuk müdafileri ile katılan mağdure vekilinin temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

22.06.2023 tarihinde karar verildi.