Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2021/12600 E. 2022/2095 K. 09.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/12600
KARAR NO : 2022/2095
KARAR TARİHİ : 09.03.2022

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Cinsel taciz
HÜKÜM : Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet

İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Sanığın işlediği kabul edilen eylemin suç tarihi itibari ile lehe sayılıp 6352 sayılı Kanun değişikliğinden önceki 5237 sayılı TCK’nın 134/2. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturup öngörülen cezanın üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi ve 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemeden sonra 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa 7188 sayılı Kanunun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin, aynı bentte yer alan “basit yargılama usulü” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, esası incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.03.2022 tarihinde üye …’ün karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı, CMK 231 maddesi uyarınca Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verildiği hallerde, sanığın denetim süresi içinde işlediği iddia olunan ve kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyet hükmü nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceği hususundadır.

CMK’nun 231/11 maddesinde; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkemenin hükmünü açıklayacağı” nın hüküm altına alınmış ise de; maddede vurgulanan “kasten yeni bir suç işleme” ibaresinin “denetim süresi içinde işlenen ve kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyetleri” kapsayıp kapsamadığı üzerinde öncelikle durulması gerekir.
Denetim süresi içinde işlendiği iddia olunan ve kesin hükümle sonuca bağlanan mahkumiyetlerin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen önceki karara ilişkin olarak hükmün açıklanmasını gerektirip gerektirmeyeceği sorununa ilişkin olarak CMK 231/11 maddesinin, Anayasanın 36, 90/5 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı”nı düzenleyen 6. maddesi, 1412 Sayılı CMUK’nun 305 maddesi ve CMK’nın 272. maddesi ile birlikte yorumlanması gerekecektir.
Anayasanın 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Ek ibare: 4709 – 3.10.2001 / m.14) “ile adil yargılanma” hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiş,
Anayasa’nın 90/5 maddesinde “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 – 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilerek usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara normlar hiyerarşisinde kanunun üstünde bir statü tanınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinde ise; herkesin bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde savunma yapma hakkına sahip olduğu vurgulanmış ve bu hakkın neleri kapsadığı açıkça gösterilmiştir.
1412 sayılı CMUK’nun halen yürürlükte bulunan 305. maddesinde ise “Kesin hükümlerin tekerrüre esas alınamayacağı” hüküm altına alınmıştır. 5271 sayılı CMK’nın 272/son maddesinde de aynı hüküm korunmuştur.
Nitekim Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 27.06.2012 tarih ve 2011/12939 E., 2012/22253 K. Sayılı ilamında da “Sanığın sabıkasında kayıtlı kesin adli para cezasından ibaret ilamların CMK 231 maddesinin uygulanmasına engel oluşturmayacağı” karar altına alınmıştır.
Yasaların üst norm niteliğinde bulunan Anayasa ve Uluslararası anlaşmaların ruhuna uygun olarak yorumlanması gerekecektir. Somut olayda ;”Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkemenin hükmünü açıklayacağı” na dair 5271 sayılı CMK’nun 231/11 maddesinin de bu doğrultuda anlamlandırılması zorunludur.
5271 sayılı CMK’nun 231/11 maddesinde; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenme” ibaresinden, denetim süresi içinde temyiz yasa yolu açık olan mahkumiyetlerin anlaşılması gerektiği, aksinin kabulü halinde ise; hakkında daha önceden CMK 231 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen bir kişinin, denetim süresi içinde işlediği iddia olunan ve suç teşkil etmediği açık bir eylemden dolayı hakkında KESİN nitelikteki bir karar ile mahkumiyet kararı verilmesi halinde; hakkındaki hükmün açıklanması ile karşı karşıya kalacağı, her ne kadar mahkemece hükmün açıklanması halinde açıklanan bu hüküm -koşullarının varlığı halinde- temyiz denetimine açık ise de, o dosya üzerinden yapılan temyiz denetimi sırasında -denetim süresi içinde işlendiği iddia olunan ve kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyet kararının esas denetiminin yapılmasının olanaklı olmadığı, bu sonucun yasa koyucunun amacı olarak kabul edilemeyeceği gibi, yukarıda vurgulanan Anayasanın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil Yargılanma Hakkı”nın ihlali niteliğinde sonuçlar doğmasına neden olacaktır.
Bu nedenle somut olayda her ne kadar sanık hakkında CMK 231 maddesi uyarınca belirlenen denetim süresi içinde kesin hükümle sonuçlanan mahkumiyete konu suçu işlediği gerekçesi ile ilk derece mahkemesince hüküm açıklanmış ise de; kesin hükümlerin HAGB’nin açıklanmasına gerekçe oluşturmayacağı, bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile sayın çoğunluğun değişik gerekçeyle bozma hususundaki görüşüne iştirak etmiyorum.