YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/12482
KARAR NO : 2022/6030
KARAR TARİHİ : 14.06.2022
Sanık … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve suça sürüklenen çocuk … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından bozma üzerine yapılan yargılama sonunda; sanık … ile suça sürüklenen çocuk …’in atılı suçlardan mahkûmiyetlerine dair İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 03.12.2015 gün ve 2015/154 Esas, 2015/325 Karar sayılı hükümlerin sanık ile suça sürüklenen çocuk müdafileri tarafından temyizi üzerine, Yargıtay kapatılan 14. Ceza Dairesinin 20.12.2016 gün ve 2016/7450 Esas, 2016/8623 sayılı bozma yönündeki kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.02.2017 günlü, 14-2016/174711 sayılı itiraznamesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları gereğince itiraz etmesi üzerine kapatılan 14. Ceza Dairesinin 25.04.2017 gün ve 2017/1379 Esas, 2017/2229 sayılı Kararıyla itirazın reddiyle, bu hususta karar verilmek üzere dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.04.2019 gün ve 2017/14-743 Esas, 2019/327 Karar sayılı ilamıyla “…20.03.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 2. maddesindeki tanımlar bölümünde yer alan Bakanlığın, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olduğu, şiddet kavramının ise kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri içerdiği belirtildikten sonra aynı Kanunun 20/2. maddesinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabileceği kabul edilmiştir. Katılma hakkının şikayet hakkını da içerdiği, 5271 sayılı CMK’nın 233, 234, 260. maddeleri de gözetildiğinde, Bakanlığın kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik şiddet veya şiddet tehlikesi içerikli eylemlere ilişkin soruşturmalara ve görülmekte olan yahut sonuçlanmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olan davalara katılma hakkının bulunması nedeniyle 20/2. maddesi uyarınca bu husustaki takdir hakkının kullanılabilmesi için yokluğunda verilen mahkeme kararlarının Bakanlığa tebliğinin zorunlu olması karşısında, itiraz konusu dosyadan haberi olmadığı anlaşılan Bakanlığa ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararı tebliğ edilip, temyiz ettiği takdirde bu hususta gözetilip Dairesince yeniden değerlendirme yapılarak karar verilmesi için itirazın değişik gerekçeyle kabulü ile hükümlerin kaldırılmasına..” dair verilen kararla birlikte dosyanın gönderildiği 14. Ceza Dairesinin 26.11.2019 gün ve 2019/6409 Esas, 2019/12738 sayılı tevdi kararına istinaden mahkemece yapılan gerekçeli karar tebliği üzerine Bakanlık vekili tarafından sunulan 10.01.2020 tarihli temyiz dilekçesine yönelik hazırlanan 28.02.2020 günlü ek tebliğnameyle birlikte Dairemize gönderilen dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde; Bakanlık vekilinin mahkemece yokluğunda verilip, 02.01.2020 günü tebliğ edilen hükmü 1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddesinde düzenlenip tebliğden işlemeye başlayan bir haftalık kanuni süresinden sonra sunduğu 10.01.2020 havale tarihli dilekçeyle temyiz ettiği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanık ile suça sürüklenen çocuk müdafilerinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak ;
İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 28.08.2015 tarihli raporunda, mağdurede hafif-orta derecede zeka geriliği saptanıp, kendisinde mevcut bu durumun hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceği ancak yakın çevresinde yaşayanlar ile kendisini tanıyanlarca ve tekrarlayan görüşmelerle anlaşılabileceğinin belirtilmesi ve dosya kapsamına göre sanık ile suça sürüklenen çocuğun, olay tarihinde on beş yaşını tamamlamakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan mağduredeki zeka geriliğini bildiklerine dair dosyaya yansıyan her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, mevcut haliyle sanığın sübuta eren eylemlerinin TCK’nın 104/1, 234/3. maddelerinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması, suça sürüklenen çocuğun eyleminin ise aynı Kanunun 104/1. maddesinde yer alan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kanuna aykırı, sanık ile suça sürüklenen çocuk müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.06.2022 tarihinde üye … muhalefeti ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 28.08.2015 tarihli raporunda, mağdurede hafif-orta derecede zeka geriliği saptandığı, kendisinde mevcut olan zeka geriliğinin hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceğinin ancak yakın çevresinde yaşayanlarca, kendisini tanıyanlarca ve tekrarlayan görüşmelerle anlaşılabileceği belirtilmesi, mağdure ile sanık …’in olaydan önce …’in beyanına göre 1 yıldan fazla süredir görüşüp, birçok kez buluştukları ve mesajlaştıklarını ifade etmesi karşısında sanık …’in mağdurede bulunan zeka geriliğini bilmesi gerektiğinden, sayın çoğunluğun …’in de mağduredeki zeka geriliğine dair görüşüne katılmadığımdan …’e verilen nitelikli cinsel istismar cezasının onanması gerektiği kanaatindeyim.