Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2020/6007 E. 2021/678 K. 17.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/6007
KARAR NO : 2021/678
KARAR TARİHİ : 17.02.2021

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Görevi kötüye kullanma, görevi ihmal
Hüküm : Açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması suretiyle mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “18/01/2011” tarihi yerine 2009 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiş, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal Kararının 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak 15/04/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, yasal koşulları oluştuğu halde TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 17/02/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Sanık … hakkında “Görevi ihmal ve Görevi kötüye kullanma” suçlarından açılan kamu davasının yargılaması neticesinde Silifke 3. Asliye Ceza Mahkemesince TCK’nun 257/1, 62/1, 53/1, 53/5 ve 257/2, 62/1, 53/1, 53/5 maddelerinden cezalandırılmasına dair hükümlerin,
Sanık tarafından temyizi üzerine Dairemizce her iki hükmün onanmasına karar verilmiş ise de TCK’nun 257/1 maddesinden kurulan hüküm yönünden çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Şöyle ki;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2018/5-526 E. 2019/639 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, Türk Ceza Kanunu’nun “Görevi kötüye kullanma” başlıklı 257. maddesine göre ;
“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğü’ne göre ihmal; “Yapmama, savsama” anlamına gelmekte, gecikme ise; “Bir işin yapılması gereken zaman geçtikten sonra yerine getirilmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Maddenin, ikinci fıkrasında, kamu görevlisinin yapmakla görevli olduğu işi yapmaması veya kanuna göre yapılması gereken şekilde yerine getirmemesi veya vaktinde yapmayıp geciktirmesi suç sayılmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenen suçlardan olup, bu suçtan söz edilebilmesi için; “Kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi” gerekmektedir.
Suç tarihinde Narlıkuyu Belediye başkanı olan sanığın “Mahkemece verilen yıkım kararlarının infazı için Silifke Kaymakamlığınca Narlıkuyu Belediyesine yazı gönderilmesine rağmen.. söz konusu mahalle iş makinesi göndermediği ve güvenlik önlemleri için zabıta görevlendirmediği, söz konusu hazine arazisi içine kurulan ruhsatsız kaçak yapıların yıkılması için girişimde bulunması görevi varken işgalcilerini korumak için bilerek görevini yerine getirmediği” iddia ve kabul edilen olayda sanığın eyleminin ihmali bir davranıştan ibaret olup icrai bir eylemi bulunmadığı açıktır. Buna göre sanığın eylemi TCK’nun 257/2 maddesinde düzenlenen ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve bu madde hükmüne göre cezalandırılması gerektiği halde aynı kanunun 257/1 maddesi uygulanarak sanığa fazla ceza tayininin kanuna aykırı olması nedeniyle hükmün (A) bendi yönünden bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun her iki hükmün onanmasına ilişkin görüşüne katılmıyorum.