Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2020/3771 E. 2020/674 K. 23.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/3771
KARAR NO : 2020/674
KARAR TARİHİ : 23.06.2020

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik yapmak
Hüküm : Sanık …, … hakkında ayrı ayrı TCK’nın 241/1, 43/1, 62, 52/1-2-4. Madde ve fıkraları gereğince mahkumiyet, sanık … hakkında TCK’nın 241/1, 43/1, 62, 52/1-2-4, 58. madde ve fıkraları gereğince mahkumiyet, sanık … hakkında CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat.

Dosya incelendi;
Katılan vekilinin temyiz isteminin dilekçesinin kapsamına göre, sanıklardan … hakkında verilen beraat hükmüne, sanıklar …, …, … müdafilerin temyiz taleplerinin ise müvekkilleri sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik olduğu nazara alınarak, incelemenin söz konusu temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
I- Sanıklardan … hakkında verilen beraat, … ve … hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıkların işlediği iddia edilen tefecilik suçunun; 5237 sayılı TCK’nın 241/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırına göre aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 12 yıllık ilaveli zamanaşımına tabi olduğu, dava konusu somut olayda son ödünç para verme eyleminin 25/03/2008 yılında meydana geldiği ve belirtilen tarih ile temyiz inceleme günü arasında 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321. maddesi uyarınca ayrı ayrı BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zaman aşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,
II- Sanık … hakkında verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1-Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26.04.2016 tarihli, 2014/118 Esas ve 2016/208 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, keza TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun, kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği nazara alındığında; UYAP sisteminde yapılan sorgulamada, sanık hakkında aynı suçtan Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/287 Esas sırasında kayıtlı kamu davasının açıldığının anlaşılması karşısında, anılan davanın akıbetinin araştırılması, derdest ise birleştirilmesi, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesi sonrasında suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığının, zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının ve mükerrer dava olup olmadığının saptanması, ayrıca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde sanığa TCK’nın 241. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra kesinleşen dava dosyasından verilen cezanın mahsubu ile oluşur ise aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi durumunda ise ayrı ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a)28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi hükmüne aykırı olarak infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine karar verilmesi,
b)Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
c)25.03.2008 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında ”2004-2008” olarak gösterilmesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 23.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.