Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2015/15988 E. 2015/6208 K. 17.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/15988
KARAR NO : 2015/6208
KARAR TARİHİ : 17.09.2015

İtiraz Edilen Mahkeme Kararı :Ağır Ceza Mahkemesi’nin
İtirazla İlgili Hüküm : 1- Sanık … hakkında: TCK’nın 188/3, 43, 62, 52, 53, 54, 58, 63. maddeleri uyarınca mahkûmiyet ve müsadere
2- Sanık … hakkında: TCK’nın 188/3, 43, 62, 52, 53, 54, 63. maddeleri uyarınca mahkûmiyet ve müsadere
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan davanın yargılaması sonunda… 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.10.2014 tarih 2014/350-2014/327 sayılı mahkûmiyet kararının sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 19.03.2015 tarih ve 2015/472-4204 sayılı kararı ile “ONANMASINA” oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.05.2015 tarihli itiraz dilekçesinde;
“Gizli soruşturmacının sanıklardan uyuşturucu madde satın almasından sonra tekrar uyuşturucu madde alması suç oluşturmayacağından, zincirleme suç hükümleri uygulanarak sanıklara fazla ceza verilmesi yerinde olmadığından, yerel mahkeme kararının bozulması” düşüncesiyle Dairemiz kararına karşı itirazda bulunmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 28.04.2015 tarih, 2014/462 esas ve 2015/135 sayılı kararında da belirtildiği üzere, CMK’nın 139. maddesinin 4 ve 5. fıkralarındaki açık hükümler karşısında; gizli soruşturmacının ancak suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan suç) ve suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için görevlendirilebileceği, olayımızda ise sanıkların eylemlerinin örgüt faaliyeti kapsamında olmayıp bireysel olarak uyuşturucu madde ticareti yapma niteliğinde olduğu, ancak kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmek amacıyla kimliklerini gizleyerek alıcı rolüne girip sanıktan uyuşturucu madde almalarının mümkün olduğu, bu şekilde faaliyette bulunan kolluk görevlilerini kimliğini gizleyen alıcı görevli olarak kabul etmek gerektiği ve elde edilen delillerin hukuka uygun bulunduğu kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince; asıl amaçları uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak olmayıp suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olan kolluk görevlilerin sanıklardan ilk defa uyuşturucu madde almaları üzerine esasen tek bir alım olayı ile “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun ve faillerinin belirlendiği, delillerinin elde edildiği, ancak böyle bir durumda kolluk görevlilerinin aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından gerçek anlamda bir alım-satım ilişkisinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk alımdan sonra kolluk görevlilerinin sanıklardan yeniden uyuşturucu madde almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin delil elde etme faaliyeti kapsamında olduğu, sanıkların sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığından satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın temadi ettiği ve sonraki alımların TCK’nın 43. maddesi anlamında ayrı bir suç oluşturmayacağı anlaşılmakla, itiraz yerinde görülerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:
1-Dairemizin itiraz edilen “onama ” kararının kaldırılmasına,
2-Sanıklar hakkında kurulan hükümlere ilişkin temyizin incelenmesinde:

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde aşağıdaki husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Asıl amaçları uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak olmayıp suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olan kolluk görevlilerinin sanıklardan ilk defa uyuşturucu madde almaları üzerine esasen tek bir alım olayı ile “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun ve faillerinin belirlendiği, delillerinin elde edildiği, ancak böyle bir durumda kolluk görevlilerinin aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından gerçek anlamda bir alım-satım ilişkisinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk alımdan sonra kolluk görevlilerinin sanıklardan yeniden uyuşturucu madde almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin delil elde etme faaliyeti kapsamında olduğu, sanıkların sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığından satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın temadi ettiği ve sonraki alımların TCK’nın 43. maddesi anlamında ayrı bir suç oluşturmayacağı gözetilmeden sanıklar hakkında yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenle BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin hükümlerden çıkartılarak, sanık … hakkındaki sonuç cezanın “4 yıl 2 ay hapis ve 80 TL adli para cezasına”; sanık … hakkındaki sonuç cezanın ise “5 yıl hapis ve 2.000 TL adli para cezasına” indirilmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.