YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2008/9943
KARAR NO : 2010/3871
KARAR TARİHİ : 05.04.2010
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Gerekçeli karar başlığına suçun işlendiği yer ve zaman diliminin yazılmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 232/2-c madddesine muhalefet edilmesi,
2- Sanığın sürücü belgesinin aslı veya onaylı örneği getirtilip suç tarihinde geçerli olup olmadığı araştırılmadan fotokopi belgeye dayalı olarak geri alınmasına karar verilmesi,
3- Güvenlik tedbiri olması nedeniyle kazanılmış hak oluşturmayacağı da nazara alındığında, 5237 sayılı Kanunun 53/6. maddesi ile sanığın sürücü belgesinin 9 ay süreyle geçici olarak geri alınmasına karar verildikten sonra, anılan Kanunun 62. maddesi ile indirim yapılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 3 nolu bozma yönünden oy çokluğu, diğer bozmalar yönünden oybirliği ile 05.04.2010 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
CMUK’nın 326 ıncı maddesinin son fıkrasında düzenlenen ve “lehe temyiz davası üzerine aleyhe bozmama zorunluluğu” veya “kazanılmış hak” olarak adlandırılan kavramlar öğretide şu şekilde değerlendirilip açıklanmıştır. Buna göre, temyiz davası yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı ya da CMUK’nın 291 inci maddesinde belirtilen ilgililer tarafından açıldığında, sonucu ağırlaştırıcı, bir başka anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılmaması ilkesine “aleyhe bozmama zorunluluğu” denilir.
“Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak” ise: sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümde saptanan cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır.
Görüleceği üzere aleyhe bozmama zorunluluğu, temyiz incelemesine başlarken bakış açısını belirleyen bir yargılama yöntemi ilkesidir. Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise, lehe bozmadan sonraki aşamada ceza miktarının sınırını belirleyen bir prensiptir. Bunların ikisi de aynı amaca yönelik, birbirine yakın ve aynı hukuki görüşten kaynaklanan, ancak değişik hukuki yapıları olan ve uygulama aşamaları farklı usul kurallarıdır.
Ceza Genel Kurulumuz da çeşitli kararlarında, lehe temyiz davası üzerine aleyhe düzeltmeme zorunluluğuna açıklık getirmiş ve “CMUK’nın 326/2 maddesindeki ‘hüküm’ sözünü sadece kapsadığı ceza miktarı yönünden değil, ilk hükümdeki uygulamalar düşünülerek geniş anlamak gerekeceğini” (15.03.1971 gün ve 4-84), “ilk hüküm sanık tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olsaydı durum ne olacak idiyse, lehe temyizin bu durumu değiştirmemesi gerektiğini” (19.06.1967 gün ve 114-162, 13.04.1964 gün ve 154-167), “temyiz incelemesinde öncelikle temyizin lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilerek incelemenin buna göre yapılması gerektiğini, sanık lehine tecelli edecek bir hatanın tazammun edeceği hukuki neticelerin aleyhe tevessülatta bulunulmadıkça değiştirilemeyeceğini” (31.01.1949 gün ve 171-35) vurgulamıştır.
Somut olay, öğretideki görüşler ve yargısal kararlardan hareketle değerlendirildiğinde; TCK’nın 53/6 maddesine göre saptanan sürücü belgesinin geri alınması süresinde aynı Yasanın 62 inci maddesi uyarınca takdire dayalı indirim yapılması hatalı ise de, yanılgılı bu uygulamadan sanığın yararlanması ve bu hususun bozma nedeni yapılmaması CMUK’nın 326/son maddesinde düzenlenen müessesenin konuluş amacı ile de uyumlu bulunmaktadır. Bu itibarla, kabule ilişkin (3) nolu bozma nedenine katılmıyorum.