Yargıtay Kararı 9. Ceza Dairesi 2008/12259 E. 2010/3854 K. 05.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2008/12259
KARAR NO : 2010/3854
KARAR TARİHİ : 05.04.2010

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Sanıklar … ve … hakkında taksirle yaralama ve ölüme neden olma suçundan verilen hükümlere yönelik temyiz incelemesinde:
Olay gecesi yapılmakta olan düğün esnasında düğün meydanına onyedi metre uzaklıktaki bir katlı evinin penceresinde bulunan sanık …’nun, eşi olan sanık …’dan, üzerinde taşıdığı parabellum marka yarı otomatik tabancayı istediği, …’nun da eşinin bu isteği üzerine silahını verdiği ve
silah …’nun elinde iken kendi eliyle de silahı tutarak nasıl ateş edeceğini tarif ettiği, daha sonra …’nun elini tam silahtan çektiği esnada …’nun elinde bulunan silahla evinin önündeki düğün kalabalığına doğru ateş ettiği ve her iki sanığın ayrı ayrı “tam kusurlu hareketleri ile” düğün meydanında bulunan bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olduğu olayda, sanıkların eylemlerini bilinçli taksirle gerçekleştirdikleri gözetilmeden, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 455/1. maddesindeki temel para cezasının, aynı Kanunun 19. maddesi gereğince asgari ve azami hadlerinin aynı olduğu ve teşdiden artırılamayacağı gözetilmeden sanıklara fazla adli para cezası tayini,
b) Sanık … hakkında iki ayrı suçtan tayin edilen adli para cezaları ile hürriyeti bağlayıcı cezaların, 765 sayılı TCK’nın 71 ve 72. maddeleri gereğince içtima ettirilmemesi,
c) Suçun işleniş şeklini, sanıkların kişiliklerini, geçmişteki hallerini, suç işleme hususundaki eğilimlerini ve sair hallerini içermeyen, bu itibarla da yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile sanıklar hakkında hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezaların adli para cezasına çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
d) 765 sayılı TCK’nın lehe olduğu kabul edilerek uygulama yapıldığına göre, anılan Kanunun bir bütün halinde uygulanması gerektiği gözetilmeden, 5252 sayılı Kanunun 9. maddesine aykırı olarak suçta kullanılan silahın müsaderesi aşamasında 5237 sayılı TCK hükümlerinin uygulanması suretiyle karma uygulama yapılması, kanuna aykırı;
2- Sanık … hakkında suç delillerini gizleme, sanık … hakkında ise ruhsatsız silah bulundurma suçundan verilen hükümlerin temyizine gelince:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen 11.03.2008 tarih ve 2008/7-14 esas – 2008/50 sayılı kararı ile; 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde değişiklik yapan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin amaç, kapsam
ve gerekçesi de nazara alındığında; hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK’nın 231. maddesindeki “hükmün açıklanmasının geri bırakılması’na ilişkin düzenleme karşısında suçların nitelikleri ve hükmolunan cezaların türü gözetilip dosyada bulunan adli sicil kayıtları da değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafileri ile katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 05.04.2010 gününde sanıkların tam kusurlu oldukları yönünden oy çokluğu ile diğer hususlarda oy birliği ile karar verildi.
KARŞI OY:
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun taksirle insan öldürme suçunu düzenleyen 455. maddesinde; “Tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya meslek ve sanatta acemilik veya nizamat ve evamir ve talimata riayetsizlik ile bir kimsenin ölümüne sebebiyet verenler”in iki yıldan beş yıla kadar hapis ve ikiyüzelli liradan ikibinbeşyüz liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılacakları belirtilmiştir. Ancak; sonradan 501 sayılı Kanun ile maddeye üçüncü fıkra eklenerek, taksirli suçlarda “müterafık kusur” diye isimlendirilen hallerde, kusur derecesine bakılmaksızın aynı cezaları vermek zorunluluğu ortadan kaldırılmış ve cezanın kusurlara göre tayinine olanak sağlanmıştır.
Karşılıklı, birleşik (müterafık) kusur halinde cezanın indirilmesi gerekeceğine dair bu hüküm, kusurun yanlız mağdur ve fail arasında bölüşülmesi ile sınırlı olmayıp, kusurun bizzat failler arasında bölüşülmesi durumunda da uygulanmalıdır.
Temyiz davasına konu olay, her iki sanığın müterafık kusurlarından doğmuş bulunmasına göre, kusur paylaştırılmasını 8/8 oranını aşmayacak şekilde yaparak ceza tayin eden yerel mahkemenin uygulaması isabetli olduğundan, bu yöne ilişen ve her iki sanığın ayrı ayrı tam kusurlu sayılarak cezalandırılması gerektiği yolundaki 1 nolu bozma nedenine katılmıyoruz 05.04.2010