Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2022/5358 E. 2022/6905 K. 13.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5358
KARAR NO : 2022/6905
KARAR TARİHİ : 13.09.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mükerrer Kadastro

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı S.S. … Konut Yapı Kooperatifi Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı Sınırlı Sorumlu … Konut Yapı Kooperatifi, Burdur ili Merkez … Köyü 5596 parsel sayılı taşınmazın kendi adına kayıtlı olup, parselasyon sonucunda 127 ada 1, 2, 11 ve 12 parsellerin oluştuğunu, bu taşınmazların kooperatif üyelerine dağıtıldığını ve bu yerlere ev, havuz vs. yapı yapıldığını, henüz altyapı çalışmaları bitirilemediğinden tapu kaydının kooperatif uhdesinde bulunduğunu, sözü edilen taşınmazda başkaca kimsenin zilyetliğinin ya da tasarrufunun bulunmadığını, buna karşın uygulama kadastrosu sırasında taşınmazların Askeriye Köyü eski 4978 (yeni 146 ada 1) parsel sayılı taşınmaza dahil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiyle Kadastro Mahkemesinde dava açmıştır.
Kadastro Mahkemence verilen, davanın reddine ilişkin önceki hükmün, davada kadastro mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesiyle bozulması üzerine, dava dosyası görevsizlik kararı verilerek Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı S.S. … Konut Yapi Kooperatifi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanun’un 22/1. maddesi kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davacıya ait parsel ile davalıya ait parsel arasında mükerrerlik durumunun söz konusu olduğu, ancak davacı taraf ait parselin kadastro tespitinin davalı tarafa ait parselin kadastro tespitinden sonra yapılıp kesinleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermek için yeterli değildir.
Şöyle ki; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı ve süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, tapu sicil müdürlüğünce re’sen iptal edileceği belirtilmiştir. Yine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1026. maddesinde de, bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz malikinin terkini isteyebileceği, tapu memurunun bu istemi yerine getirmesi halinde her ilgilinin, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabileceği hususu düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde ise “kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı” düzenlenmiştir.
Şu halde, kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de, mükerrerlik arzeden taşınmazlarda, ilk kadastro tespiti yapılan taşınmazın tespitinin kesinleşmesinden sonra ikinci kadastro çalışmasının 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı durumlarda, ikinci kadastro çalışması ile malik olan kişilerden hak düşürücü süre içerisinde dava açması beklenemez. Zira, bu kadastro çalışması ile hak sahibi olan kişi ya da kişilerin, aleni olan tapu siciline güvenmeleri doğal olup, sicile göre kayıt maliki olduklarına, bir başka deyişle zaten kadastro ile haklarına kavuşmuş durumda bulunduklarına göre, bu tür durumlarda belirtilen hukuki sebeple açılacak davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı olacağından, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilebilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi halde, yani her halde kadastrosu daha sonra yapılan bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1026/2. maddesinde tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, bu duruma has olmak üzere, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olaya gelince; Mahkemece, davacı Sınırlı Sorumlu … Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı bulunan … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmaz ile davalı … adına kayıtlı bulunan Askeriye Köyü 146 ada 1 parsel sayılı taşınmazın mükerrerlik arzettiği doğru olarak belirlenmiş olmakla birlikte, davacı Sınırlı Sorumlu … Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı bulunan … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın hangi kadastral parsel ya da parsellerden geldikleri kesin olarak belirlenmemiş; bu kapsamda, 10.07.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda bu taşınmazların … Köyü 1962 ila 2011 parsel sayılı taşınmazların tevhidi ve bu yolla oluşan 5596 parsel sayılı taşınmazın ifrazı (parselizasyonu) sonucu oluştuğu belirtildiği halde bu husus üzerinde durulmamış; sözü edilen taşınmazların hangi kadastral parselden tevhid ve ifrazen oluştuğu belirlenip, bu kadastral parsellerin tutanakları getirtildikten sonra tespit ve kesinleşme tarihleri tespit edilerek bir karar verilmesi gerektiği hususu gözardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece, öncelikle davacı tarafa ait … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın hangi kadastral parsellerden geldiği ilgili yerlerden sorularak belirlenmeli, bu hususta gerektiğinde teknik bilirkişilerden rapor alınmalı, bu yolla belirlenecek kök parsel ya da parsellerin kadastro tespit tutanakları ile tedavüllü tapu kayıtları celbedilmeli, bundan sonra az yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak, Askeriye köyünde kadastro tespitinin önce yapıldığının anlaşılması halinde, Askeriye Köyü 146 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşme tarihi ile … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kök taşınmaz ya da taşınmazlarının tespit tarihi arasında hak düşürücü süre olan 10 yıldan fazla süre bulunduğunun anlaşılması durumunda … Köyünde yapılan kadastro çalışması ikinci kadastro durumunda olacağından bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı; … Köyünde kadastro tespitinin önce yapıldığının anlaşılması halinde, … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kök taşınmaz ya da taşınmazlarının kadastro tespitinin kesinleşme tarihi ile Askeriye Köyü 146 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tespit tarihi arasında hak düşürücü süre olan 10 yıldan fazla süre bulunduğunun anlaşılması durumunda Askeriye Köyünde yapılan kadastro çalışması ikinci kadastro durumunda olacağından bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı; Askeriye Köyü 146 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşme tarihi ile … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kök taşınmaz ya da taşınmazlarının tespit tarihi arasında 10 yıl ya da daha az süre bulunması halinde ( ya da … Köyü 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kök taşınmaz ya da taşınmazlarının kadastro tespitinin kesinleşme tarihi ile Askeriye Köyü 146 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tespit tarihi arasında 10 yıl ya da daha az süre bulunması lalinde ) ise, yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun) ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerektiği gözetilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, eldeki davanın uygulama kadastrosunun askı ilan süresi içerisinde açılmasını müteakip, Burdur Kadastro Mahkemesi’nin 2019/3 Esas, 2019/20 Karar sayılı kararıyla, ihtilafın mükerrer kadastrodan kaynaklandığı belirtilerek görevsizlik kararı verildiğine ve artık elde uygulama kadastrosuna yönelik bir dava bulunmadığına göre, iş bu karar ile olağan usullere göre kesinleştirme işlemleri yapılmak üzere uygulama kadastro tutanaklarının asıllarının Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırıldığı anlaşıldığı halde, eldeki dosyada ara karar ile ya da hükümle tutanak asıllarının Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verilmemiş olması da isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı S.S. … Konut Yapı Kooperatifi Başkanlığı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.