Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2022/1585 E. 2022/4730 K. 18.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1585
KARAR NO : 2022/4730
KARAR TARİHİ : 18.05.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Uygulama Kadastrosu

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.11.2020 tarihli ve 2020/3341 Esas, 2020/5283 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi,gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sırasında, Antakya/Merkez … Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davacı … ve davalı … adına kayıtlı bulunan eski 427 parsel sayılı 450,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 1976 ada 3 parsel numarasıyla ve 514,65 metrekare yüzölçümlü olarak; davacı … ve davalı … adına kayıtlı bulunan eski 483 parsel sayılı 150,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, 1976 ada 73 parsel numarasıyla ve 147,82 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilmiştir. Davacı …, uygulama kadastrosu sırasında paydaşı olduğu 1976 ada 3 ve 73 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümünün azaldığını ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacı … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesi’nin 16.11.2020 tarihli ve 2020/3341 Esas, 2020/5283 Karar sayılı ilamıyla özetle; davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosuna karşı, davacının paydaşı olduğu 1976 ada 3 ve 73 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümünün azaldığı iddiası ile açılmış olup, kayıt maliklerinin tamamının hukukunu ilgilendiren nitelikte bir dava olduğu; davacının yüzölçümünde azalma olduğunu iddia ettiği taşınmazların müşterek mülkiyete tabi olduğu, taşınmazlarda davacı … dışında, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen … ve …’ın da paydaş olduğu; bu haliyle dava sonucunda verilecek hükmün tüm paydaşların hukukunu etkileyeceğinden, davaya diğer paydaşların da katılması zorunlu olup, taşınmazların diğer paydaşlarının davalı olarak gösterilmiş olmalarının aktif dava ehliyetinin sağlandığı anlamına gelmeyeceği; aktif dava ehliyetinin mevcudiyetinin dava şartlarından olup, bu koşul yerine getirilmeden davanın esasına girilerek hüküm kurulmasının isabetsiz olduğuna işaret edilerek davacıya kayıt maliki olan diğer paydaşların da yöntemince davaya katılımlarını sağlamak üzere süre ve imkan tanınması, aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesine” değinilerek bozulmuş, bozma ilamına karşı davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Dava, uygulama kadastrosuna itiraza ilişkindir.
1. Davanın niteliğine göre; Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılacak çalışmanın, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi amacına yönelik olduğu, diğer bir anlatımla taşınmazların mülkiyetinin kim ya da kimlere ait olduğu hususunda bir değerlendirme ya da yargılama yapılmadığı, diğer yandan bu tür davalarda istenilen talebin bölünemez nitelikte ve mülkiyetin korunmasına yönelik olduğu, davacının payı oranında işlemin doğruluğunun denetlenmesini istemesinin davanın niteliği gereği mümkün bulunduğu, verilecek kararların da taşınmazın tamamı hakkında olabileceği, bu nedenle TMK’nin 693/3. maddesi uyarınca her bir paydaşın diğer paydaşları temsilen dava açabileceği anlaşılmakta olup Dairenin, davacıya kayıt maliki olan diğer paydaşların da yöntemince davaya katılımlarını sağlamak üzere süre ve imkan tanınması, aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesine” değinen bozma kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 16.11.2020 tarihli ve 2020/3341 Esas, 2020/5283 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Davanın esasının incelenmesine gelince; Mahkemece, uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindeki davaların uygulama kadastrosu yapılıp kadastro müdürlüğünce askı ilanına alınmasını müteakip askı ilan süresi içinde açılması gerektiği; bu süre içinde açılmayan davaların dinlenme olanağı bulunmadığına ilişkin mahkeme kabulünde isabet bulunmamaktadır. Zira; bu nitelikteki davaların açılmasının süreye tabi bulunduğuna ilişkin Kanuni bir düzenleme yasalarımızda bulunmamakta olup; süre sınırlamasına tabi olmaksızın her zaman açılabilecek nitelikleki davalardandır.
Mahkemece, dava konusu taşınmaza ait uygulama kadastro tutanağının onaylı örneği, tesis ve uygulama kadastrosu sırasında düzenlenen ölçü krokileri, hesap ve ölçü cetvelleri, uygulama kadastrosu sırasında düzenlenen ada raporu, taşınmazın temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları getirtilerek dosya arasına alınmamış; mahallinde keşif yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli … fotoğrafları, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir.
Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi teknik bilirkişinin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında dava konusu taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri teknik bilirkişiye işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar teknik bilirkişi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, teknik bilirkişiden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir.
Teknik bilirkişiden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için teknik bilirkişiden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde … fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Teknik bilirkişi haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir.
Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca, Mahkemece öncelikle, belirtilen eksik belgeler ilgili yerlerden getirtilerek dosya ikmal edilmeli, bundan sonra önceki bilirkişi dışında seçilecek harita mühendisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi sıfatına sahip bilirkişilerin de dahil olduğu, üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eliyle yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak denetime elverişli rapor alınmalı, uygulama kadastrosu sırasında bir hata yapılıp yapılmadığı, hata yapılmış ise bu hatanın nereden kaynaklandığı ve doğru sınırın hangi hat esas alınarak belirlenmesi gerektiği, somut olay çerçevesinde önceki tarihli fen bilirkişi raporunda tesis kadastro sınırları ile uygulama kadastro sınırları birbiri ile örtüşmediğine göre bu hususun hangi nedenden ileri geldiği gibi hususlar önemle gözetilmeli, taşınmazdaki eksikliğin komşu taşınmazlardan kaynaklandığının anlaşılması halinde bu taşınmaz maliklerinin de davaya dahil edilmesi gerektiği düşünülmeli, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, yanılgılı nitelendirme ile eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün açıklanan bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekirken yukarıda açıklanan şekilde bozulması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme talebinin, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 442/3. maddesi gereğince kabulüne; Yargıtay (kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.11.2020 tarihli ve 2020/3341 Esas, 2020/5283 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle ve Yerel Mahkeme hükmünün değiştirilen gerekçe ile BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde karar düzeltme talep eden davacıya iadesine 18.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.