YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9740
KARAR NO : 2022/4974
KARAR TARİHİ : 25.05.2022
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen hükmün birleşen dosyada asli müdahil Orman İdaresi ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece verilen önceki karar Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince bozulmuş olup, bozma ilamında özetle “Mahkemece çekişmeli parsellerin … ve arkadaşlarının tutunduğu çiftlik tapu kayıtları kapsamında kaldığının belirlendiği gerekçe gösterilmiş use de davacı ve katılan şirket ve gerçek kişilerin iddialarının yeterince araştırılmadığı, dayandıkları tapu kayıtlarının yöntemince uygulanmadığı, tapu kaydı uygulaması yönünden Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 gün ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da bu kararın taraf olmayan Hazine yönünden kesin hüküm oluşturmayacağının gözetilmediği, taşınmazların devletleştirilmeye tâbi devlet ormanı olup olmadığının ya da devletleştirilen ormanların içinde yer alan orman içi açıklığı olup olmadığının yöntemince araştırılmadığı, seri bazda yapılan tahditte seri dışında kalan taşınmazlarda orman kadastro komisyonlarınca orman incelemesi yapılmadığından taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığıyla ilgili olarak eski tarihli resmi belge niteliğindeki memleket haritası ve hava fotoğraflarınım incelettirilmediği belirtilerek; Mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek; Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, … … Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği ve sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmesi, dava konusu taşınmazların bulunduğu köye ilişkin en eski tarihli idari sınırlara ait harita ve diğer belgelerin getirtilmesi, … … Vakfiyesine ilişkin temessük kayıtları ile Hisarönü Çiftliği Mart 1290 tarih 18, Ergös (Örköz) Çiftliği Mart 1290 tarih 19 ve … … Söğüt Çiftliği Mart 1290 Tarih 20 sayılı tapu kayıtlarının tüm tedavül kayıtlarının ve revizyon gördüğü kadastro parsellerinin, söz konusu tapu kayıtlarının uygulandığı derdest ve kesinleşmiş dava dosyalarının celp edilmesi, yapılacak keşifte dayanılan tapu kayıtlarının yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanması, uygulama sırasında, tutunulan … … Söğüt Çiftliği, Hisarönü Çiftliği ve Örköz Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş ve Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), Gölenya (İçmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden 3402 sayılı Kanun’un 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, Hisarönü Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, … … Söğüt Çiftliği tapusunun … Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının yöntemince uygulanması; tapu kayıtları sınırında yazılı Langöz’ün tapu tesisinde Langöz Çiftliği olarak gösterilmesi nedeniyle “Langöz”ün nokta halinde mevki ismi olmayıp, Hisarönü, Ergöz ve … Söğüt çiftliklerinin batı sınırını oluşturan geniş bir çiftlik arazisi olabileceği düşünülerek uygulama yapılmalı, bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıkların dinlenmesi, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmesi, revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve Gölenya (İçmeler) Köyleri (ya da Çiftlikleri) ile memleket haritasında Löngöz Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip kayıtlar 3402 sayılı Kanun’un 20 ve 21. maddeleri hükmüne göre sabit sınırla bağlantısı kesilmeksizin, bu sınırlardan başlanarak genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanların tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı … ve arkadaşlarının davasının kabulüne, müdahil Orman İdaresinin davasının reddine, … Köyünde bulunan 816 ve 817 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin kadastro tespitinin iptali ile davacılar … ve arkadaşları adına payları oranında tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, birleşen dosyada asli müdahil olan Orman İdaresi ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığınının kılavuz dosyada yapılan keşif sonucu düzenlenen raporlar ile sabit olduğu, keşif mahallinde dinlenen tanıklar ve mahalli bilirkişi beyanlarınde söz konusu parsellerin ve çevre parsellerinin davacı … Ailesi tarafından icara verildiğinin ifade edildiği, 1950 – 1960’lı yıllara kadar fiilen zilyet oldukları, bu taşınmazların adlarına tespitinin yapılıp tapu kayıtlarının olduğu, dava konusu parsellerin komşu parsellerinin de davacılar … … vereseleri adına tespit ve tescil edildiği ve kadim tarım arazisi olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki; taşınmazların başında yapılan 24.07.2009 tarihli keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler, dava konusu taşınmazlara komşu olan 818 parselin Şereflilere ait olduğunu, İbrahim …’e 10 yıl kadar önce sattıklarını, 821 parselin de Şereflilere ait olduğunu, … ailesinin bu yerleri icara verdiklerini, ama dava konusu 816 – 817 parsellerin icara verilen yerlerden olup olmadığını bilmediklerini, 816 parsel sayılı taşınmazın (kendilerini) bildi bileli … Adalı tarafından kullanıldığını, 817 parseli de önceleri …’in kullandığını, ama o kullanmayı bırakınca … …’in kullandığını beyan etmiş olup, Mahkemece, mahalli bilirkişilerin komşu taşınmazlar hakkında söyledikleri bilgilerin dava konusu taşınmazlar için de söylenmiş gibi değerlendirilerek hüküm kurulması doğru değildir.
… Köyünde 1969 yılında yapılan kadastro çalışmasında, dava konusu 816 ve 817 parsel sayılı taşınmazlar kullanıcılar lehine zilyetlikle kazanma koşulları oluşmadığı açıklanarak Hazine adına tespit edilmiş olup, … Adalı ve … … tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine; … ve arkadaşları tarafından ise, Hisarönü mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih, 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “Kırvasilbeli”, “Dikilitaş” ve “Löngöz Çiftliği” olan, Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “Dikilitaş”, “Gülenya Beli” ve “Löngöz Çiftliği” olan, … … Söğüt Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “Kocaalan Dağı ve Balan Dağı”, ”Taşbük”, “Löngöz”, “Gökbel”, “Karadağ”, “Mezar Gediği” ve “Çilecik Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayanılarak tespite itiraz davaları açılmıştır
Bu iddia ve savunma ile yukarıda özetlenen Yargıtay bozma ilamı içeriği doğrultusunda, yerel mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın, konularına göre ayrı ayrı maddeler halinde değerlendirilmesi uygun olacaktır.
A) Davacılar … ve arkadaşları tarafından aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak bölgedeki diğer taşınmazlar hakkında açılan davalar sonucu verilen kararların temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin istikrar kazanan görüşü ve … Kadastro Mahkemesince yine benzer nitelikteki kararlarında direnilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlar doğrultusunda, dayanılan kök Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 nolu çiftlik tapu kayıtlarının maliki ile davacılar arasında ırsi bağın bulunduğu, davalıların kök tapu malikinin mirasçıları oldukları, tapu kayıtlarının düzenli olarak intikal gördükleri ve hukuken geçerli kayıtlar oldukları anlaşılmıştır.
B) Dosya kapsamına, tapu kayıtlarının cinsine, niteliğine ve bilirkişi raporlarına göre çiftlik tapu kayıtlarının oluşumunda geçen … … Vakfı; bir hanedan vakfı olup, bu gibi vakıflar çerçevesinde yapılan tahsisler, bugünkü anlamı ile mülkiyetin (rakabenin) tahsisi değil, miri arazinin gelirinin tahsisi niteliğindedir. Osmanlı İmparatorluğunda ilke olarak Padişah tarafından, arazinin özel mülkiyete geçirilerek vakıf kurulmasına (sahih vakıf) izin verilmemiş, arazinin gelirinin vakıf amacına tahsis edilmesine izin verilmiştir. Diğer bir anlatımla; çiftlik tapuları kapsamında kalan taşınmazlar miri arazi niteliğindeki arazilerden olup, kurulan vakıf da gayrisahih nitelikli vakıflardandır. Her ne kadar; hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamında vakfın niteliğinin araştırması gereğine değinilmiş ise de bu tarihten sonra Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin tüm kararlarında vakfın gayri sahih vakıf niteliğinde bulunduğu belirtilerek bu konu tartışma dışı bırakılmış, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/1580, 2014/1183, 2017/1625, 3022, 3023, 3024, 3025, vd. Esas sayılı kararlarında da vakfın niteliği tartışılarak gayri sahih vakıf olduğu açıkça vurgulanmış olup Dairemizce de bu yöndeki istikrarlı uygulama değer bulmuş ve … … Vakfının gayrisahih vakıf niteliğinde olduğu ve çiftlik tapuları kapsamında kalan taşınmazların şartların varlığı halinde Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri uyarınca zilyetlikle kazanılabileceği kabul edilmiştir.
C) Türk Kanunu Medenisi’nin 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra Arazi Kanunnamesinin Medeni Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin yürürlükte bulunduğu kabul edilmiş, uygulama istikrarlı olarak bu yönde sürdürülmüştür. Ancak eldeki dosyada zilyetliğe dayalı dava açan … Adalı ve … …’in davaların reddine ilişkin ilk hükümlerin davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtayca davacıların temyiz itirazları reddedilmiş, zilyetlik iddiasında bulunan davacılar yönünden hüküm kesinleşmiş ve davada taraf sıfatları kalmadığından mahkemece bu kişiler davacı olarak gösterilmemiştir. Bu sebeple Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri uyarınca zilyetlikle kazanma koşullarının araştırılmasına somut olay açısından gerek kalmamıştır.
D) Mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra, hem eldeki dosyada hem de aynı mahiyetteki diğer dosyalarda başkaca bir keşif ya da uygulama yapılmaksızın 2014/26 Esas sayılı dava dosyası kılavuz dosya seçilmek suretiyle, davacı … ve arkadaşlarının dayandığı çiftlik tapularının uygulanması için keşif yapıldığı, bilirkişilerce anılan dosya kapsamında verilen asıl ve ek raporlar esas alınmak suretiyle davacıların tapu kayıtlarına dayanarak dava konusu taşınmaza malik ve zilyet oldukları kabul edilerek, taşınmazların çiftlik tapu malikleri adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dayanılan çiftlik tapu kayıtlarındaki hudutların, arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, yörede bulunan mevkii, dağ v.b. yerlerin isimlerini sınır olarak okuması, sınırların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kalan ancak kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması nedeniyle, uygulanabilir olması halinde anılan tapu kayıtlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20-C maddesi gereği sınırları ile değil miktarı ile geçerli olduğu tartışmasız olup, esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.
Öncelikle çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, miktarıyla geçerli olduğu kabul edilen çiftlik tapu kayıtlarının kapsamının nasıl tayin edileceği noktasında toplanmaktadır.
Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların incelenmesinde, Hisarönü Köyünde kısmi kadastronun yapıldığı, 1970 yılında 1 ila 169 parsel numarasıyla tespit tutanaklarının düzenlendiği, bu tutanakların bir kısmının ilk önce edinme sütununa belgesizden zilyetleri adına tespitinin yapıldığı, ancak tespit bilirkişilerinin imzaları alınmaksızın kadastro teknisyenlerince düzenlenen matbu tutanak ile bu tespit maliklerinin adlarının üstü çizilerek taşınmazın çiftlik tapu kayıtları kapsamında kaldıkları belirtilerek tapu malikleri … ve müştereklerinin adlarının yazıldığı, ya da zilyetlerin adı yazılmadan tutulan aynı matbu tutanak ile doğrudan çiftlik tapu malikleri … ve müştereklerinin adlarının malik sütununa yazıldığı, muhtar ve üç tespit bilirkişisinin ise bu son şekliyle tutanakları kabul etmedikleri şerhini koyarak imzaladıkları; bu yönde yapılan tespitlere, taşınmazların zilyetleri olduğunu öne süren kişiler tarafından itiraz edilmesi üzerine 1978 tarihli Komisyon kararıyla, iki kadastro teknisyeninin tespit tutanaklarında malik olarak yazılan zilyetlerin adlarının üstünü çizerek çiftlik tapu maliklerinin adlarını yazmalarının usule uygun olmadığı, parsellerin çiftlik tapu kayıtlarının kapsamında kalmadığı, tapu kayıtlarının kapsamlarının belirlenemediği belirtilerek, yeniden zilyetlerinin adları malik olarak yazılmasına karar verildiği ve bu haliyle askıya çıkarıldığı ve çiftlik tapu malikleri tarafından tespite itiraz davalarının açılması sonucu yargılamaların yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında yapılan son keşif sonucunda alınan 5 kişilik fen bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen asıl raporun 60. sayfasında, Hisarönü Köyünde 1 ila 169 parsellerin tapu kütüklerinin incelendiği, 1, 2, 3, 4, 5, 33, 105, 120, 122, 123, 124 parsellerin kütük sayfasının boş olduğu, diğer parsellerin ise Hisarönü tapusunun revizyonu ile tanzim edilmeyip, zilyetleri adına hükmen tescil edildiği, Hisarönü Köyünde ikinci kısmi kadastronun 2007 yılında yapıldığı ve eldeki davaya konu taşınmazlarında bulunduğu ada/parsel sistemine göre çok sayıda taşınmazın tespit tutanağının düzenlendiği ve yine çiftlik tapu kayıtlarının tespitlerde revizyon görmediği belirtilmektedir. Raporda sözü edilen ve kütük sayfalarının boş olduğu belirtilen 105, 122, 123, 124 parsellerine ait dava dosyaları temyiz incelemesi için Dairemizde bulunduğundan, bu dosyaların incelenmesinde, çiftlik tapu malikleri yönüyle reddine dair verilen önceki tarihli hükümlerin kesinleştiği, aynı taşınmazlar hakkında zilyetliğe, miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak başkaca kişiler tarafından açılan davalar hakkında verilen kararların, eksik incelemeye dayalı olarak bozulması nedeniyle henüz kesinleşmediği görülmüştür. Temyiz incelemesi sırasında, Dairemizde bulunan aynı bölgeye ilişkin diğer dava dosyalarının incelenmesinde de, çiftlik tapu kaydı malikleri adına ikinci kısmi kadastro çalışması sırasında hükmen tescil edilen taşınmazların bulunmadığı saptanmış, yine Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) tapusuna dayalı olarak tapu malikleri adlarına tespit ve tescilin yapılmadığı da anlaşılmıştır.
… Köyünde ise “… … Söğüt Çiftliği” tapusunun 373 ila 633 sayılı parsellere uygulandığı, eldeki dosyada … Köyünde kadastro sonucu oluşan tapu kütükleri üzerinde bilirkişi incelemesinin yaptırıldığı ve düzenlenen rapor içeriğine göre; 758.457,25 m2 tapulama ya da komisyon kararıyla kesinleşen taşınmazlar ile 1.228.606,67 m2 hükmen kesinleşen yerler olmak üzere toplam 1.987.033,92 m2 yüzölçümündeki çok sayıdaki taşınmazın (bilirkişi raporlarında parsel numaraları belirtilmiştir) çiftlik tapu malikleri adına tescil edildiği görülmektedir.
Dairemizde temyiz incelemesi için bulunan Mahkemenin kılavuz dosya kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde, Mahkemece 7-8-9 Kasım 2018 tarihlerinde 3 gün süren keşif yapılmış olup, 5 kişilik fen bilirkişi heyetince düzenlenen 19.03.2019 havale tarihli rapor ve ekinde; memleket haritaları, hava fotoğrafları, kadastro paftaları ile çakıştırılmış olarak çok sayıda harita üzerinde tapu kayıtlarında geçen sınırlar gösterilmiş, memleket haritaları, orman tahdit haritaları, Osmanlıca olarak düzenlenen ve bilirkişi vasıtası ile tercüme ettirilerek dosya kapsamına alınan haritalardan faydalanılmak suretiyle zemindeki yerleri bulunup haritasına işaretlenmiş, ayrıca bu raporda Hisarönü ve Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) tapu kayıtlarının üç hududunun müşterek olması ve kapsadığı alanın kısmen çakışması nedeniyle iki tapunun toplam miktarı (4000+3000= 7000 dönüm) üzerinden ve Hisarönü Köyü 1 ile 169 parseller dikkate alınmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilerek harita üzerinde gösterilmiş, … Köyünde de tapu malikleri adına tespit edilen ya da hükmen kesinleşen taşınmazların dış sınırları belirlenerek kapsam tayin edilmesi halinde bu sahanın yaklaşık 6.454.610 m2 olduğu ve tapunun miktarıyla “7000 dönüm (6.395.240 metrekare)” uyumlu olduğu belirtilmiştir.
Orman bilirkişileri tarafından verilen ek raporda; Orman İdaresi eliyle düzenlettirilen 15.08.1963 tarihli rapora atıf yapılarak “Hisarönü ve Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) tapuları birlikte değerlendirilerek 429 dekar 550 m2, … … Söğüt tapusunda ise 1311 dekar 300 m2 yerin orman sayılan ve devletleştirilen, iadeye tabii olmayan saha olduğu” belirtilmiş, ayrıca çiftlik tapu kayıtlarının sınırları içinde kalan Ergöz serisi orman tahdidi ve … serisi orman tahdidi olarak 1966 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidine göre tahdit kapsamında olan yerlerin devlet ormanı olduğu, tahdit kapsamı dışında kalan yerlerin ise orman sayılmayan yer olduğu ifade edilmiştir.
Çiftlik tapu sahipleri tarafından, devletleştirme ile kendilerine verilen bedelin arttırılması istemiyle açılan dava dosyası, Dairemizce eldeki dosyanın temyiz incelemesi sırasında Mahkemesinden getirtilmiş, dosya içeriğinde de Orman Genel Müdürlüğünün 08.02.1969 tarihli cevabi yazısı ile (orman bilirkişileri tarafından ek raporlarında bildirilen) aynı miktarlarda devletleştirilen orman olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Diğer yandan; 1945 yılında yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasa uyarınca, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanların devletleştirildiği, bu ormanların hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçeceği düzenlenmiş olup, kanun hükmü uyarınca devletleşen ormanlar hakkında bir haritanın eldeki dosya kapsamında bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, fen bilirkişilerinin ek raporlarında, tapu kapsamında 1945 yılında devletleştirilen alanların neresi olduğu hususunda ayrıca bir harita düzenleyemedikleri, bölgede 1967 yılında seri bazda yapılan kesinleşmiş orman sınırları esas alınarak ormanların gösterildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dosyasında, keşif sonrası dosyaya sunulan 5 kişilik fen bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar nedeniyle bilirkişi heyetinden, özellikle çiftlik tapu kayıtlarının devletleşen orman alanlarından çıkarıldıktan sonra varsa yerleşim ve ziraat etmeye müsait alanların kapsamının belirlenmesi, memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine çevrilerek komşu parselleri içine alacak şekilde aplike işleminin yapılması, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumu çevre taşınmazlarla ele alınarak, tapu kayıtlarının yüzölçümü ile kapsadığı alanları varsa devletleştirilen orman alanlarının harita üzerinde ayrı renklerde işaretlenmesi, çiftlik tapu maliklerinin dayandığı 1936 tahrir nolu bir kısım vergi kayıtlarının kapsadığı alanların harita üzerinde gösterilmesi istenilmiş; asıl raporu hazırlayan 5 kişilik fen bilirkişisi heyetinin hazırlanacak ek raporun içeriği hususunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmeleri nedeniyle; fen bilirkişileri … …, …, … tarafından ayrı bir ek rapor, fen bilirkişileri … … ve … … (kendisi keşfe katılmamış, keşif heyetinde tek harita mühendisi olarak … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edilmiş olup asıl raporda imzası bulunmamaktadır) farklı bir ek rapor, fen bilirkişisi … tarafından ise ayrı bir ek rapor düzenlenmiştir.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dosyada yapılan keşifte, çiftlik tapu maliklerinin dayandıkları tahrir vergi kayıtlarının sınırları zeminde tek tek gösterilip kapsadığı alanlar belirlenmemiş, ancak mahkemece ara kararla vergi kayıtlarının mevkilerinin haritalar üzerinde gösterilmek suretiyle fen bilirkişilerinden bu yönde ek rapor hazırlanması istenilmiş ve bu nedenle ek raporlar ile; 1936 tarihli vergi kayıtlarından, mevkileri memleket haritaları üzerinde gösterilen mevkilerle uyumlu bulunanlar, anılan haritalar üzerinde gösterilmeye çalışılmış ise de, eldeki dosyanın konusu olan taşınmazlar ile Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların konusunu oluşturan taşınmazlar üzerinde çiftlik tapu maliklerinin bizzat ya da kira, icar gibi başkaca kişiler vasıtasıyla sürdürülen bir zilyetliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Vergi kayıtlarının ancak zilyetlikle birleşmesi halinde hüküm ifade edeceği, diğer bir anlatımla 1936 yılında taşınmazların vergiye kaydettirilmesinin, tespitin yapıldığı 2007 yılına kadar zilyetlik iradesinin sürdürüldüğü anlamına gelmeyeceği açıktır.
E) Yukarıdaki tüm anlatımlardan sonra, miktarıyla geçerli bulunan çiftlik tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesi hususunun çözümlenmesi gerekmektedir.
Hisarönü ve Erkös (Ergöz/Öküz/Örköz) mevkiindeki tapu kayıtlarının kadastro çalışmalarında revizyon görmemesi, tapu malikleri adına tapu kaydına dayalı olarak hükmen tescil edilmiş taşınmazlar bulunmaması karşısında kapsamının nasıl belirleneceğinin yöntemi ile … … Söğüt mevkili çiftlik tapusunun tespite esas alınması, tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen yine görülen davalar sonucunda hükmen tapu malikleri adına kadastro çalışmaları sonucunda tespit ve tescil edilen taşınmazlar bulunması nedeniyle, miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamlarının belirlenmesinde izlenecek yol ve yöntemin birbirinden farklı olacağı kuşkusuzdur.
I – HİSARÖNÜ VE ERGÖS (ERGÖZ/ÖKÜZ/ÖRKÖZ) MEVKİLİ ÇİFTLİK TAPULARI YÖNÜYLE;
4000 dönüm yüzölçüme sahip Hisarönü mevkiindeki Mart 1290 tarih, 9/18 defter varak sayılı tapu kaydı “Mezar Gediği”, “Kırvasilbeli “, “Dikilitaş” ve “Löngöz Çiftliği”; 3000 dönüm yüzölçüme sahip Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) mevkiindeki Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı tapu kaydı ise “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “Dikilitaş”, “Gülenya Beli” ve “Löngöz Çiftliği” sınırlarına sahiptir. Görüleceği gibi birbirine yakın mevkide bulunan her iki tapu kaydının “Mezar Gediği”, “Dikilitaş” ve “Löngöz Çiftliği” sınırları aynıdır.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dosyada yapılan keşif ve bu keşif sonucunda alınan 5 kişilik fen raporu ile 3 ayrı ek raporun tamamında bilirkişiler, yukarıdaki paragrafta belirtilen sınırların, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dosyasında yapılan keşif ve düzenlenen raporlardan, 1/25.000 ölçekli memleket haritaları ile eski yazı (osmanlıca) olarak (1917 ve 1922 basım tarihli) düzenlenmiş olması nedeniyle tercümesi yapılan Osmanlı Erkanı Harbiye Arşivinden temin edilen haritadan yararlanılmak suretiyle belirlendiğini, raporların içeriğine göre tapu kayıtlarında okunan;
“Mezar Gediği” sınırının, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada gösterilmediğini, 1/25.000 ölçekli haritada ise Mezargediği Mahallesi olarak yer aldığını,
“Dikilitaş” sınırının 1/25.000 lik haritada Dikilitaş T. (Tepesi) olarak yer aldığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “Dikilitaş Burnu” olarak tercüme edilen yer ile arasında 8 km mesafe bulunması nedeniyle haritaların birbiriyle uyumsuz olduğunu,
“Löngöz Çiftliği” sınırının 1/25.000 lik haritada “Löngöz mvk” olarak yazılı bulunduğunu, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada ise gösterilmediğini, (yerel bilirkişilerce bölgede bu isimde bir çiftlik bulunmadığı ifade edilmiştir),
“Kırvasil Beli” sınırının 1/25.000 lik haritada yer almadığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “Kırvasil” olarak tercüme edilen yerin günümüzde “Orhaniye” Köyünün bulunduğu yere isabet ettiğini (yerel bilirkişilerce de Orhaniye Köyünün eski adının Kırvasil olarak bilindiği ifade edilmiştir.),
“Gölanya Yanı” sınırının 1/25.000 lik harita üzerinde bulunmadığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “Gölönye” olarak tercüme edilen yerin günümüzde “İçmeler” Köyünün bulunduğu yere isabet ettiğini (yerel bilirkişilerce de İçmeler Köyünün eski adının Gölenye olarak bilindiği ifade edilmiştir) bildirmişlerdir.
Fen bilirkişi raporlarındaki bu anlatımlar karşısında, Hisarönü ve Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) mevkili çiftlik tapularının sınırlarının mevki, mahalle, köy olarak gösterildiği, bir kısmının eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde dahi gösterilmediği ya da haritalarda gösterilen yerler arasında uyumsuzluk olduğu, diğer bir anlatımla tüm bu sınırların sabit sınır niteliğinde olmadığı gibi nokta sınır niteliğinde dahi bulunmadığı açıktır.
Tapu kayıtlarında mevkii olarak geçen ve bu mevkii ismi ile anılan “Hisarönü” ve “Ergös (Ergöz/Öküz/Örköz)” mevkilerinin de; 1/25.000 lik memleket haritalarında ve eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada yakın mesafelerde ancak farklı yerlerde gösterildiği, 1996 tarihli memleket haritasında “Ergös (Ergöz/Öküz/Örköz)” mevkisinin yazılı olmadığı görülmektedir.
Her ne kadar, 2014/26 Esas sayılı dosyada uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamında; “Löngöz Çiftliği” sınırının mevki sınır olmayıp çiftlik arazisi olabileceğinin (sabit sınır) düşünülmesi ve kapsam tayininde dikkate alınması gereğine değinilmiş ise de, zeminde böyle bir çiftliğin bulunmadığı, mevki ismi olması nedeniyle sabit sınır niteliğinde olmadığı, yine bozma ilamında Hisarönü mevkili çiftlik tapusunun 1 ilâ 169 sayılı parselle revizyon gördüğü kapsam tayini noktasında yine bu taşınmazların dikkate alınması gerektiği belirtilmiş ise de, yukarıdaki paragraflarda açıklandığı üzere, Komisyon kararlarıyla çiftlik tapularının uygulanamadığı belirtilerek zilyetleri adına tespitlerin yapılması karşısında, Hisarönü Mevkili çiftlik tapusunun revizyon görmediği anlaşılmaktadır.
Fen bilirkişisi … … ve arkadaşları tarafından verilen ek raporda; tapu kaydının oluştuğu tarihten bu yana mevcut ve değişmeyen sabit sınır niteliğinde bir hudut ve kapsamının tespit edilemediğinin, sınırların sabit sınır olmayıp geniş bir alanı tarifler mahiyette bulunduğunun, “Löngöz çiftliği” / “Löngöz” sınırının Hisarönü Köyü’nün güney istikametinde 6 km mesafede bulunması nedeniyle sabit sınır alınmak suretiyle uygulama yapılamadığının belirtildiği; fen bilirkişi … … ve … … tarafından hazırlanan ek raporda da benzer hususlara değinildiği; fen bilirkişiler … tarafından hazırlanan ek raporda ise özetle; tahrir kayıtlarında gösterilen mevkiler ve 1970 yılında yapılan kadastroda (kısmi kadastro) 1 ila 169 parsellerde 279 nolu vergi kaydının uygulanması, değirmen, deniz, tahrirlerde okunan mezarlıklar, 15.08.1963 tarihli Orman İdaresi raporu gözetilerek, Hisarönü ve Ergöz mevkili çiftlik tapularına miktarıyla kapsam tayin edildiği ve somut dosyada dava konusu edilen taşınmazların tapu kaydı kapsamında kaldığı yönünde rapor sunulduğu görülmektedir.
Öte yandan; eldeki dosyanın, tapu kaydının kapsamının tayini noktasında araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulmasından sonra, Yerel Mahkemece aynı mahiyette bulunan bir kısım dosyalarda, zilyetleri yönüyle Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddelerinin zilyetleri lehine gerçekleştiği gerekçesiyle verdiği direnme kararları üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/1183, 2017/1625, 3022, 3023, 3024, 3025, vd. Esas sayılı dosyalarında yapılan inceleme neticesinde, 2018 ve 2019 tarihli kararları ile çiftlik tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesi hususunda; “tapu kayıtlarına sabit hudutlardan başlamak üzere miktarı kadar yer ayırırken, davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümleri de dikkate alınarak, dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının kesin olarak saptanmaya çalışılması, çekişmeli taşınmazın, davacıların dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun’un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, aynı Kanun’un 20/B maddesi gereğince niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi, taşınmazın tapu kaydının 3402 sayılı Kanun’un 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek olan kapsamda kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde, davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekline ve süresine göre davalı taraf adına edinme koşulları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiş ve bu görüş istikrarlı biçimde, direnme üzerine verilen bu mahiyetteki bozma kararlarının tamamında yer almıştır.
Davacılar … ve arkadaşları tarafından, çiftlik tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan 1974/9 (bozulmakla 1996/11) Esas sayılı dosyada, eldeki dosyada olduğu gibi üç gün süren keşif yapılarak tapu kayıtlarının kapsamının belirlendiği, keşif sonucunda Yıldız Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi görevinde bulunan profesör ünvanlı jeodezi ve fotogrametri uzmanı olan 3 kişilik fen bilirkişi heyetince tapu kayıtlarının sınırlarının 1/25.000 lik harita üzerinde gösterildiği, raporlarında tapu kayıtlarında yazılı alanlar ile zeminde sınırların düz çizgi çekilmek suretiyle belirlenen alanlar arasında çok büyük farkların bulunmasının nedeninin eski tapu kayıtlarının tesis edildiği zamanda hudutları tanımlamak için maruf (bilinen) isimlerin (mevki vb) alınmasından kaynaklandığı ve bu mahalli isimlerin birer nokta olarak kabulü ile bu noktaların birleştirilerek hudutların uygulanmasına çalışıldığı, eski tapu kayıtlarının arazide uygulanması ve belirtilmesinin başkaca imkanının bulunmadığı belirtilmektedir.
Hisarönü Köyünde ilk kısmi kadastro ile tespitleri yapılan 1 ila 169 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 2. kısmi kadastronun yapıldığı 2007 yılında tespiti yapılan taşınmazların tamamına yakın bir kısmına karşı … ve arkadaşları tarafından, Hisarönü ve Erkös (Ergöz/Öküz/Örköz) mevkili tapu kayıtlarına dayalı olarak dava açıldığı, ancak; Mahkemece bu dava dosyalarında tapu kayıtlarına kapsam tayin edilemediği, yukarıdaki paragrafta bahsedilen Mahkemenin 1996/11 Esas sayılı dosyasında ancak sınırları itibariyle hayali çizgiler birleştirilmek suretiyle tapu kayıtlarının uygulanabildiği; mevcut bu tapu kayıtlarına kapsamında kaldığı gerekçesiyle Mahkemenin kılavuz dosya kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dosyada verilen 11.09.2019 tarihli karar ile, kılavuz dosyaya atıf yapılarak 11.09.2019 tarihinden sonra verilen ve halen Dairemizde temyiz incelemesinde bulunan dosyalar dışında başkaca hiçbir dosyada çiftlik tapu malikleri adına hükmen tescil edilen taşınmaz bulunmadığı, iş bu kılavuz dosyada yapılan keşif ve sonucunda verilen kararlardan daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 2018-2019 tarihli direnme üzerine verilen kararlarda da sabit sınırlardan başlanmak üzere “dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının kesin olarak saptanmaya çalışılması” hususuna açıkça değinildiği, Mahkemece kılavuz olarak kabul edilen eldeki 2014/26 Esas sayılı dosyada 7-8-9 Kasım 2018 tarihinde yapılan keşif ve tamamlanması yaklaşık 1 yıl süren asıl ve ek raporlara göre bu tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayini için gerekli sabit sınırların bulunmadığı bir kez daha anlaşılmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler karşısında; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtayın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamasının da bu yönde olduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları Hisarönü ve Erkös (Ergöz/Öküz/Örköz) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de; davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergi kayıtlarının, zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılından kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanun’un 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu Hisarönü Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen tescil edilen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayinin mümkün olmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı … ve arkadaşlarının tutundukları Hisarönü ve Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece, Hisarönü Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıklarının kabulü gerekir.
II – … … SÖĞÜT MEVKİLİ ÇİFTLİK TAPUSU YÖNÜYLE;
Davacı … ve arkadaşlarının dayandığı Mart 1290 tarih 20 sayılı tapudan gelen Şubat 1962 tarihli 1 sayılı 7000 dönüm yüzölçümlü … … Söğüt mevkili çiftlik tapusunun, … Köyünde yapılan kadastro çalışmasında 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gördüğü, temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemizde bulunan aynı bölgeye ilişkin dava dosyalarından anlaşılmaktadır. Bu dava dosyalarında bulunan bir kısım kadastro tespit tutanaklarının edinme sütununda, tapu kaydının kuzey hududuna denk gelen Çilecik Gediği ve Taşbükü İskelesi hudutlarından çizgi çekilmek suretiyle güneyde kalan bölümlerin tapu kaydı kapsamında kalan yerler olduğu belirtilerek kadastro çalışması sırasında 373 ila 633 parsellere revizyonunun yapıldığı, hattın kuzeyinde kalan taşınmazların ise çiftlik tapusu kapsamı dışında kaldığı kabul edilerek, başkaca nedenlere dayalı olarak (kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ya da başkaca tapu kayıtları) tespitlerin yapıldığı belirtilmektedir.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında, … Köyünün kadastro sonucu oluşan tapu kütükleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre; 758.457,25 m2 tapulama ya da komisyon kararı ile tapu malikleri adına kesinleşen yerler ile 1.228.606,67 m2 hükmen tapu malikleri adına kesinleşen yerler olmak üzere toplam 1.987.033,92 m2 yüzölçümündeki çok sayıda taşınmazın çiftlik tapu malikleri adına tescil edildiği, 5 kişilik fen bilirkişi raporunda da, tapu malikleri adına tespit edilen ve hükmen ya da dava açılmaksızın kesinleşen bu parsellerin dış sınırları esas alınarak ve doğrusal olarak birleştirilmek suretiyle kapsam tayin edilmesi halinde bu sahanın 6.454.610 m2 olduğu, tapu kaydı miktarı olan (7000 dönüm = 6.395.240 m2) ile uyumlu olduğu ve kayıt miktarına göre eksiği bulunmadığı (devletleştirilen orman alanı düşülmeksizin) bildirilmiştir.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dosyanın konusunu her ne kadar Hisarönü Köyünde yapılan kadastro sonucu tespit tutanağı düzenlenmiş taşınmaz oluştursa da, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, 2014/26 Esas sayılı dosyanın kılavuz dosya seçilerek, davacıların dayandıkları üç çiftlik tapusunun da kapsamının belirlenmesi için keşif yapıldığı, “… … Söğüt Çiftlik” tapusunun da keşifte uygulandığı, keşif sonucunda 5 fen bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve ekindeki haritalarda, tapunun sınırlarında okunan; “Kocaalan”, “Belan Dağı”, “Taşbükü”, “Löngöz Çiftliği”, “Çilecik Gediği”, “Günbel (Gökbel)”, “Karadağ”, “Mezargediği” sınırlarının gösterildiği, her bir sınırın kendi içinde geniş alanlar içeren mevkii, dağ isimleri olduğu, bozma ilamında da belirtildiği üzere bu sınırların gayri sabit hudutlu olup, tapu kaydının miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesi gerektiği ve diğer çiftlik tapularında da olduğu üzere bu tapu kaydının da birbiriyle kesişmeyen hudutlarının bulunduğu tartışmasız ise de, bu sınırlar kapsamında kalan … Köyü kadastro çalışma alanında, tapu malikleri adına tespit edilen, dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen taşınmazların bulunduğu dikkate alındığında, tapu kaydının kapsamının da bu taşınmazların oluşturduğu alan olarak değerlendirilmesi gerektiği, 5 kişilik fen bilirkişi heyetince hazırlanan asıl rapor, ya da fen bilirkişilerince ayrı ayrı hazırlanan 3 ayrı ek raporda da bu şekilde kapsam tayin edilmeye çalışıldığı, bu şekilde yapılan kapsam tayini Dairemizce de uygun bulunmakla birlikte, tapu kaydının kapsadığı alanın yüzölçümünün belirlenmesi noktasında fen bilirkişi heyetince hataya düşüldüğü kanaatine varılmıştır.
Şöyle ki; “… … Söğüt Çiftlik” tapusu 7000 dönüm = 6.395.240 m2 yüzölçümünde olup bu tapu kapsamındaki 1311 dekar 300 m2 yerin orman sayılan ve devletleştirilen, iadeye tabi olmayan alan olarak belirlenmiş olması ve okaliptus fidanlığı olarak 1946 yılında 36.760 m2 yüzölçümündeki taşınmazın kamulaştırma işleminin yapılması nedeniyle, bu miktarlarında tapu kaydının yüzölçümünden düşülmesi suretiyle kapsam tayininde esas alınacak miktarının belirlenmesi ve bundan sonra, tapu kaydına, çiftlik tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen (dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen) taşınmazların dış sınırları esas alınmak suretiyle arada bağlantı kesilmeksizin kapsam tayin edilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır.
Bu durum karşısında; harita mühendisleri kurulunca, çiftlik tapusu malikleri adına tescil edilmiş bulunan taşınmazlar en kuzeyden başlanmak suretiyle dıştan çevreleyecek şekilde, yukarıda belirtilen devletleştirilen ve kamulaştırılan alanlarda gözetilmek suretiyle kaydın kapsamının tereddütsüz belirlenmesi gerekir.
Eldeki dosya kapsamına gelince; çekişmeli 816 ve 817 parsel sayılı taşınmazların … Köyünde bulunduğu, davacılar … ve arkadaşlarının dayandıkları “… … Söğüt” mevkili çiftlik tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazın da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsamakta ise de, … Köyü kadastro çalışma alanında, tapu malikleri adına tespit edilen, dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen taşınmazların bulunduğu dikkate alındığında, tapu kaydının kapsamının da bu taşınmazların oluşturduğu alan olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece, fen bilirkişi kurulunun katılımıyla mahallinde keşif yapılarak bilirkişi heyetinden, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları “… … Söğüt” mevkili çiftlik tapusunun miktarından orman olarak devletleştirilen miktar ile okaliptus fidanlığı olarak kamulaştırıldığı anlaşılan miktar düşülmek suretiyle, davacı çiftlik tapu malikleri adına kesinleşen ve en kuzeyde bulunan taşınmazlardan başlanarak bu taşınmazların dış sınırları esas alınmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin etmeleri ve belirlenen bu alanı memleket haritaları ile kadastro paftasını çakıştırarak düzenleyecekleri haritalar üzerinde, çekişmeli taşınmazında bu kapsamda kalıp kalmadığını açık bir şekilde göstermeleri istenilmeli; çekişmeli taşınmazların davacıların dayandığı “… … Söğüt” mevkili çiftlik tapusunun miktarıyla geçerli kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde tapu kaydına değer verilmesi, taşınmazın tapu kayıt kapsamı dışında kaldığının belirlenmesi durumunda ise, taşınmazların kesinleşen orman sınırları dışında, evveliyatı ve eylemli durumu itibari ile de orman olmadığı dosya kapsamı ile sabit olmakla mevcut niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiği gözetilerek bir karar verilmelidir.
Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma gereklerinin tam ve eksiksiz olarak, doğru bir şekilde yerine getirilmemesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asli müdahil Orman İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.