YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9056
KARAR NO : 2022/9912
KARAR TARİHİ : 07.12.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı … İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece verilen önceki karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; “dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun anlaşıldığı açıklanarak, usulüne uygun şekilde yalnızca zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından yargılama giderlerine, davalı Hazine vekili ve davalı … Yönetimi vekili tarafından ise esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medenî Kanunu’nun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, bozmaya uyulmakla tarafların leh ve aleyhine usuli kazanılmış hak doğar. Ayrıca, mahkemece bozma kapsamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurma yükümlülüğü ortaya çıkar. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki; bozma kararına uyulduğuna göre, bozma ilamında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, mahkemece, en eski tarihli, 1970 ve 1980’li yıllar ile tesbit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları getirtildikten sonra, önceki raporlara göre dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığından, yalnızca zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi amacıyla yeniden yapılacak keşifte, taşınmazın imar-ihya edilip edilmediğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun, davacı yararına zilyetlikle kazanım koşullarının oluşup oluşmadığının, zilyetliğin ne zaman başladığı ve nasıl sürdürüldüğünün, kimden kime kaldığının yerel bilirkişi ve tarafların göstereceği tanıklardan sorularak, yerel bilirkişi ve tanıkların sözlerinin, yukarıda belirtilen ve gerçeğin bir yansıması olan resmî belgeler ile denetlenmesi, dava konusu taşınmazın kullanımına ilişkin olarak 2000 ilâ 2009 yılları arasındaki uydu görüntülerinin de incelenmesi ve taşınmazın uydu görüntüleri üzerinde gösterilmesi, toprak yapısının tesbiti açısından taşınmazın değişik yerlerinden (en az 3 tarafından) toprak numunesi alınarak analize dayalı olarak bilimsel yönden tarım arazi özelliğinde bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve toplanan deliller sonucunda oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma ilamına göre gerekli araştırmalar yapılmadan, hava fotoğrafları ve memleket haritaları incelenmeden, bozma öncesi bilirkişi raporlarında taşınmazın A ve B harfleri ile gösterilen iki kısma ayrılarak A harfi ile gösterilen kısmın sürülü tarım arazisi olup eğiminin %20, B harfi ile gösterilen kısmın ise eğiminin %30 olup fiilen kullanılmadığı, ardıç ağaçları ile kaplı olduğu belirtilmesine rağmen bozma sonrası düzenlenen heyet raporunda önceki raporun aksine ayrım yapılmaksızın taşınmazda buğday, arpa münavebesi uygulandığını, eğiminin %5-6 olup, uzun süre önce taşlardan temizlenerek tarım arazisi haline getirildiğini, kenarlarında ve yer yer içinde kendiliğinden çıkan ahlat ağaçları ile ardıç ağaçları olduğunu bildirir bilirkişi raporu hükme esas alınmak sureti ile bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
O halde, Mahkemece, yöreye ait en eski tarihli ve 1970 ve 1980’li yıllar ile tesbit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait ait memleket haritaları ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişisi, üç ziraat mühendisi bilirkişisi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz bölümleriyle birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmaz bölümlerinin öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği kesin olarak belirlenmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmaz bölümlerinin dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz bölümleri, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazların gerçek eğimleri, klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmaz bölümlerinin niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği tespit edilmeli; taşınmaz bölümleri üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten, önceki bilirkişi raporlarından ayrılma nedenlerini açıklayan, müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalı; ayrıca dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmak suretiyle, dava konusu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı ve bu yolla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli; yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanları arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraat bilirkişilerinden, taşınmazların evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki düzenlemesi istenilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli; 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği ilgili tapu müdürlüğü ve kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanun’un 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanun’un getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca; dava, Türk Medenî Kanun’un 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, aynı Kanun’un 713/3. maddesinde tescil davasının, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiş olmasına karşın, mahkemece çekişmeli taşınmazın sınırları içinde bulunduğu büyükşehir belediye başkanlığı dahil edilmeden ve kanunun aradığı şartlara ilişkin araştırma yapılmadan davaya devamla hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
6100 sayılı HMK’nin 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir. 4721 sayılı TMK’nin 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince;
1) Aydın, …, …, Hatay, …, …, Kahramanmaraş, …, …, …, Tekirdağ, Trabzon, … ve Van İllerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2) Adana, …, …, Bursa, Diyarbakır, …, Erzurum, …, …, …, Konya, …, Sakarya ve Samsun Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanun’un geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Mahkemece; 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, dava konusu taşınmazın sınırları içinde bulunduğu … Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımı sağlanarak taraf teşkili oluşturulmalı, delilleri toplanmalı, ondan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazın, 1968 yılında yapılan arazi kadastro çalışmaları esnasında 394 parsel numarası ile davacı ve babası adına paylı olarak tespit edildiği, 1971 tarihinde Orman İdaresinin komisyona yaptığı itirazın kabul edilerek tespitin iptaline ve taşınmazın tespit harici bırakılmasına karar verildiği, komisyon kararına karşı davacı tarafça orman yönetimi aleyhine aleyhine açılan davada, Tavas Tapulama Mahkemesinin 15.12.1971 tarihli ve 1971/217 Esas, 1971/266 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 22.04.1972 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, eldeki dava tarihi itibarı ile taşınmazın tapusuz olduğu nazara alınmaksızın “davanın kabulüne, … İli Tavas İlçesi Tekke Mahallesi İğdeli Mevkii 394 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetinin davacı adına tesciline” karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin ve davalı … İdaresi vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 07.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.