Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/9024 E. 2022/1114 K. 14.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9024
KARAR NO : 2022/1114
KARAR TARİHİ : 14.02.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi, … Merkez İlçesi … Mahallesi … Mevkiinde bulunan dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği 1.062,66 m2 yüzölçümündeki taşınmazı,… isimli şahıstan 1997 tarihli harici satış senedi ile satın aldığını ve zilyet ettiğini, önceki malikle birlikte taşınmazı 50 yılı aşkın süre kullandığını, yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanun’un 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın kadastro çalışmaları sırasında orman sahası olarak bırakılan yerin devamında kaldığı, kadastro çalışmaları sonuçlarının 19.03.1971 tarihinde kesinleştiği, 16.01.2000 tarihinde kesinleşen orman kadastro çalışmasında dava konusu taşınmazın orman tahdit hattının orman olmayan kısmında bırakıldığı, kadastro çalışmalarında orman sayılarak tescil harici bırakılan yerin orman kadastro çalışmalarının kesinleştiği tarihe kadar orman sayılacağı, dolayısıyla orman kadastro çalışmalarının kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı anlaşılmakla davanın reddine, davalı Hazine vekilinin talebi gözetilerek çekişmeli taşınmazın tarla vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanun’un 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1996 yılında yapımına başlanıp 16.07.1999 tarihinde ilan edilerek 16.01.2000 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu ise 1974 yılında yapılmış ve sonuçlan 24.04.1975 ila 24.06.1975 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dava konusu taşınmaz 1971 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda orman olarak tapulama harici bırakılmış ise de 2000 yılında kesinleşen orman tahdidinde tahdit dışında bırakılmıştır. Mahkemece kadastro çalışmalarında orman sayılarak tescil harici bırakılan yerin orman kadastro çalışmalannın kesinleştiği tarihe kadar orman sayılacağı, dolayısıyla orman kadastro çalışmalarının kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş isede bu karar doğru değildir; şöyle ki, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yer olduğu belirlenmiştir. Bu itibarla, çekişmeli taşınmazın öncesi eski tarihli resmi belgelere göre orman sayılan yerlerden olmadığına göre, dava konusu taşınmazın kadastro harici bırakıldığı tarihten orman tahdidinin kesinleştiği tarihe kadar orman sayılmasına olanak yoktur.
Hal böyle olunca; dosya içerisinde mevcut hava fotoğrafları, yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporları, mahalde dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin beyanları neticesinde dava tarihi olan 28.01.2010 tarihine kadar 20 yılı aşkın süredir dava konusu taşınmazın davacı tarafından ekonomik olarak kullanıldığı belli olduğu halde, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle red kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428 maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin hacın istek halinde temyiz edene iadesine 14.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.