YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7542
KARAR NO : 2022/2373
KARAR TARİHİ : 15.03.2022
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davacıların davasının reddine karar verilmiş olup, hükmün Yargıtayca duruşma yapılması suretiyle incelenmesi davacılar vekili, davacı … mirasçısı ve davacı … vekili tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi ise davacı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili, davalı Hazine vekili, davalı … İdaresi vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.02.2019 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden davacılar N. … mirasçıları … ve arkadaşları vekili Av…., davacılar … ve …, davacı … vasisi … vekili Av. … ve davalı Hazine vekili Av. … ile davalı … İdaresi vekili Av. … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosyanın incelenmesi sonucu görülen eksikliklerin ikmali için dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini takiben eksiklik tamamlanmış olmakla; dosya yeniden incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, … ilçesi … Köyü çalışma alanında bulunan Değirmenyanı mevkii 331 ada 1 parsel sayılı 674,58 m² yüzölçümündeki taşınmaz ile 331 ada 4 parsel sayılı 356,29 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle …’nın zilyetliği altında bulunduğu, ancak dava konusu oldukları belirtilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmişlerdir.
Davacı … 06.12.1982 tarihli dilekçesiyle, … köyü Değirmen yanı mevkiinde bulunan sınırlarını bildirdiği 4 dekar yüzölçümündeki taşınmazın 50 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla kendisinin zilyetliğinde olduğunu, yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, adına tescili istemiyle dava açmış ve davacı …’nın 29.11.1985 tarihli dilekçesiyle, tescil davasına konu yerin … tarafından 17.02.1984 tarihinde kendisine satıldığını, zilyetlikle edinme koşullarının kendi yararına oluştuğunu ileri sürerek, davalılar … Köyü Tüzel Kişiliği, Hazine, Orman İdaresi, … ve … aleyhine açtığı dava, bu dava ile birleştirilmiştir. Davacı … … terekesi mümessili … … Ünlü ise, 19.08.1983 tarihinde, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/230 Esasında kayıtlı davaya konu taşınmazın Temmuz 1967 tarihli 63 ve 64, Şubat 1962 tarihli 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığını ve kendilerine ait olduğunu iddia ederek, davanın reddi ile davacıların taşınmaza el atmalarının önlenmesi istemiyle dava açmış ve yine davacı …, davacılar … ve arkadaşlarının tutunduğu tapudan pay aldığını ileri sürerek, payının adına tescili istemiyle dava açmış ve bu davalar aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davacı Ayten Ayfer …’nin davasının açılmamış sayılmasına, davacılar Necip … ve arkadaşlarının davasının H. Y. U. Y. sının 409. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına, davaya konu taşınmazla ilgili tesbit tutanağı düzenlendiği anlaşılmakla mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve bu kararın, temyiz yoluna başvurulmadan 08.04.2010 tarihinde kesinleştiği karar üzerine yazılmıştır.
Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde, keşif giderlerinin ödenmesi için taraflara kesin süre verildiği, tarafların bu kesin önele uymadıkları gerekçesiyle verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ilk karar, davacı … ve arkadaşları vekili Av. Esin Yamaç, … ve arkadaşları vekili Avukat … ve Selçuk Uğur … ile … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 2012/5112 Esas, 2012/7755 Karar sayılı ilamıyla; “Davanın asliye hukuk mahkemesinde tescil davası olarak açıldığı, çekişmeli yer için kadastro tesbit tutanağı düzenlendiği gerekçesine dayalı, asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleştiği, çekişmeli yer için hangi parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği saptanmadan, dava dosyasının Kadastro Yasası’nın 5, 10 ve 27. maddeleri gereğince kadastro mahkemesine aktarıldığı, bu durumda Kadastro Yasası’nın 30/2. maddesi gereğince mahkemece re’sen yapılacak araştırma ile taşınmazın niteliği, kime ait olduğu ve kimin adına tescil edileceği belirlenerek karar verilmesi gerekirken, taraflara tebliğ edilen kesin önele uyulmadığından söz edilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı, Kanun ve yerleşmiş Yargıtay uygulamasına aykırı olarak kurulan ara kararları sonucu verilen önel ve kesin önele dayanılarak, keşif giderlerinin yasal sürede yatırılmadığından söz edilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasının bozma nedeni olduğu, ayrıca davacılardan Necip …’nin öldüğü, adı geçenin tüm mirasçılarının dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip edebilmelerine olanak tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, bu hususa riayet edilmediği,” hususlarına değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda verilen, davacı ve müdahil davacıların fen ve harita bilirkişi raporuna ekli krokide (A1) ve (A2) ile gösterilen bölümlere yönelik davalarının tutanak düzenlenmemesi nedeniyle görev yönünden reddine, davacı ve müdahil davacıların 331 ada 1 ve 4 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddi ile 331 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile Hazine adına tespit ve tapuya tesciline, 331 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile haritasında yol olarak gösterilmesine ilişkin hüküm, temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 28/02/2017 tarihli ve 2016/9281 Esas, 2017/1618 Karar sayılı ilamıyla; “davacılardan …’nun … Sulh Hukuk Mahkemesinin 04/05/2015 gün ve 2014/594-390 Esas, Karar kararıyla kısıtlandığı ve kendisine vasi olarak oğlu …’nun atandığı, ancak vasiye eldeki davayı takip için husumet izni verildiğine dair bir kararın bulunmadığı açıklanarak, davanın, davacılardan Füruzan Topaloğlu’na vasi atanan …’na ihbar edilerek husumet izni alması suretiyle davaya katılımının sağlanması ve bundan sonra işin esasının incelenmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı ve müdahil davacıların fen bilirkişi raporuna ekli krokode (A1) ve (A2) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik davalarının görev nedeniyle reddine, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, davacı ve müdahil davacıların davaya konu 331 ada 1 ve 4 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddi ile … ili … ilçesi … Köyü Değirmenyanı mevkiinde bulunan 331 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tespit ve tapuya tesciline; … ili … ilçesi … Köyü Değirmenyanı mevkiinde bulunan 331 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespitin iptali ile taşınmazın haritasında yol olarak gösterilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili Av…. ve davacı … mirasçıları, davacı … mirasçıları … ve arkadaşları, davacı … vekili ile davalı Hazine ve Orman İdaresi tarafından temyiz edilmiştir.
1. Davalı Hazine ve davacı … vasisi … vekillerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde; davacı … ve taşınmazı ondan satın aldığı iddiasıyla davacı … tarafından açılan tescil davalarında, taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle davanın Kadastro Mahkemesine aktarılmasından sonra Mahkemece verilen, dava konusu taşınmazlardan 331 ada 1 parselin Hazine adına tesciline, 331 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile haritasında yol olarak gösterilmesine, A1 – A2 harfli kısımlar için tutanak düzenlenmemiş olması nedeni ile bu kısımlar yönünden mahkemenin görevsizliğine ilişkin önceki günlü kararların, davalı Hazine ve davacı … tarafından temyiz edilmediği ve böylelikle önceki günlü hükmün davalı Hazine ve davacı … yönüyle kesinleştiği, bozma sonrasında verilen temyize konu hükümle de işin esası yönünden aleyhlerine yeni bir hukuki durum yaratılmadığı anlaşıldığından, davalı Hazine ve davacı …’nın işin esası hakkındaki temyiz inceleme istemlerinin reddine karar verilmiştir.
2. Davalı … İdaresi, davacılar … ve arkadaşları ile … ve davacı … mirasçılarının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacılar … ve …’nın, dava dilekçelerinde sınırlarını bildirdikleri taşınmazların adlarına tescili istemi ile açtıkları davalar ile, davacılar … ve arkadaşlarınca, … mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “…”, “… Beli” ve “… Çiftliği” olan, … … Söğüt Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “… Dağı ve … Dağı”, ”…”, “…”, “Gökbel”, “…”, “Mezar Gediği” ve “… Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayanılarak açılan tescile itiraz ve el atmanın önlenmesi davası ve davacılar Gülayşe Şimşek ve arkadaşları’nın miras hakkına dayanarak taşınmazların adlarına tescili istemiyle açtıkları dava birleştirilmiş ve dava konusu taşınmazlar hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle dava, Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
Yukarıda belirtilen tapu kayıtlarına dayalı olarak … ve arkadaşlarının, …, …, … Köylerinde yapılan kadastro tespitlerine itiraz ederek çok sayıda dava açtıkları, uzun yıllardır yargılamalarının sürdüğü, … Köyü kadastro çalışma alanında kalan taşınmazlar hakkında Mahkemece davalılar / zilyetler lehine Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddelerinin lehlerine gerçekleştiği gerekçesiyle davaların reddine dair verilen kararların büyük çoğunluğunun Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, bir kısım davaların da (eldeki davada da olduğu üzere) Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddelerinin zilyetleri lehine gerçekleşmediği anlaşılan taşınmazlar hakkında davacıların dayandıkları çiftlik tapularının uygulanması yönüyle araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulduğu, bu kararların temyiz incelemesi için Dairemizde bulunduğu ve başta mahkemenin kılavuz dosya olarak kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dosya olmak üzere diğer dosyaların temyiz incelemesi sonucunda Dairemizin 2021/11106, 5537, 5538, 5540 ve diğer esas sayılı ilamlarında özetle; “3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtayın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı (kapatılan) 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamasının da bu yönde olduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları … ve … (…/…/…) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de; davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergi kayıtlarının zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılından kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanun’un 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen kesinleşen bir taşınmazın mevcut olmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayinin mümkün bulunmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı … ve arkadaşlarının tutundukları … ve … (…/…/…) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı açıklandıktan sonra, Mahkemece, … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davacı … ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek, mahkeme kararlarının bozulduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki dosya kapsamına gelince; davacı …vereselerinin dayandıkları miktarıyla geçerli bulunan çiftlik tapu kayıtlarının … Köyünde bulunan taşınmazlar yönüyle kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı Dairemizin 2021 esasına kayıtlı dosyalarda yapılan temyiz incelemesiyle belirlenmiş bir gerçek olup, dava konusu … Köyü 331 ada 1 ve 4 parsel sayılı taşınmazların … Köyünde bulunduğu, davacıların dayandıkları … ve … (…/…/…) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazların da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı anlaşılmakta ise de, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, sabit bir sınırının bulunmadığından tapu kayıtlarına miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı, bu haliyle … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli çiftlik tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritası ile eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada, çekişmeli taşınmazın orman tahdidi dışında kalan ve orman sayılmayan yerlerden olduğu ancak tescil davasının açıldığı tarih itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 14 ve 17. maddesinde belirtildiği şekilde davacılar lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından, temyiz edenlerin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince davada, ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti verilmesi gerekirken, davalılar Hazine, Orman İdaresi, … ve … vekilleri lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Hazine ve davacı … vekillerinin temyiz istemlerinin reddine; (2) nolu bentte açıklanan sair temyiz itirazlarının reddine, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 6, 7, 8 ve 9. bentlerinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine “davalılar Hazine, Orman İdaresi, … ve … kendilerine vekille temsil ettirdiklerinden, Kadastro Kanunu’nun 31/3 maddesine göre davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek ve mesaisi dikkate alınarak takdir edilen 3.000,00 TL vekâlet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine,” cümlesinin yazılmasına, diğer hüküm fıkralarının buna göre teselsül ettirilmesine, 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 7139 sayılı Kanun’un 33. maddesi uyarınca Orman İdaresi’nden harç alınmasına yer olmadığına, harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 35.90 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 44.80 TL harcın davacı …’dan alınmasına, peşin harcın istek halinde davacılar … ve müşterekleri ile davacı … mirasçılarına ve davacı … mirasçıları … ve müştereklerine ayrı ayrı iadesine, 15.03.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kadastro tespitine itiraz davasıdır.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı ve müdahil davacıların fen bilirkişi raporuna ekli krokode (A1) ve (A2) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik davalarının görev nedeniyle reddine, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, davacı ve müdahil davacıların davaya konu 331 ada 1 ve 4 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddi ile … ili … ilçesi … Köyü Değirmenyanı mevkiinde bulunan 331 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tespit ve tapuya tesciline; … ili … ilçesi … Köyü Değirmenyanı mevkiinde bulunan 331 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespitin iptali ile taşınmazın haritasında yol olarak gösterilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili Av…. ve davacı … mirasçıları, davacı … mirasçıları … ve arkadaşları, davacı … vekili ile davalı Hazine ve Orman İdaresi tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin sayın çoğunluğu ile sair hususlardaki onama gerekçeleri konusunda aynı düşünce içindeyiz, ancak aşağıda yazılı bulunan tapu kayıtları ile ilgili uygulama konusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.
Dairenin sayın çoğunluğunun; “3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtayın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamasının da bu yönde olduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları … ve … mevkiili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayrisabit hudutlu olup, bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nükta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de, davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergikayıtlarının zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılında kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanunun 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen kesinleşen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayininin mümkün bulunmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı … ve arkadaşlarının tutundukları … ve … mevkiili tapu kayıtlarının kapsam tayini hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece, … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davacı … ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi gerekçesiyle hükmün bozulmasına” karar verilmesi hususundaki sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz. Şöyle ki:
Davacılar … ve arkadaşları tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde, … mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “…”, “… Beli” ve “… Çiftliği” olan, … … Söğüt Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “… Dağı ve … Dağı”, ”…”, “…”, “Gökbel”, “…”, “Mezar Gediği” ve “… Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayanılarak açılan tescile itiraz ve el atmanın önlenmesi davaları ile ayrı ayrı açılan tescil davaları, dava konusu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
Dairemizde incelenmekte olan bu dosya ile birlikte aynı mahiyette 60 adet dava dosyası ile Mahkemece direnme sonrasında incelenmek üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilen toplam 31 adet dava dosyası halen derdest bulunmakta olup, bu dosyalardaki deliller hep birlikte değerlendirildiğinde;
A) … Köyünden … … … ve 79 arkadaşı tarafından tapu malikleri … ve arkadaşları (… ailesi) aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde 03.10.1988 tarihinde, murislerinden kalıp yıllardır zilyetliklerinde bulunan taşınmazların, … ailesi tarafından, nokta sınırlı Mart 1290 tarih 18 nolu tapudan, yasal olmayan tedavüllerle yeni sınırlar ilave edildiği, yasal kıymeti bulunmayan bu tapu kayıtlarına dayanılarak kendilerinden beş yıllık ecrimisil istedikleri, bu nedenlerle davalıların, … Çiftliğine ait tapunun Ağustos 1326 tarihinden beri devam eden tedavül ve ifrazları ile birlikte Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapu kayıtlarının iptali istemiyle açtıkları tapu iptali davasının, “Tapunun intikalleri ile ifraz ve sınır değişikliği işlemlerinin yapıldığı tarihlerdeki yasal prosedürlere uygun olduğu ve tapu kayıtlarının hukukî değerini koruduğu” gerekçesiyle reddine ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.1994 gün ve 1988/333 E. 51 K. sayılı kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.02.1995 gün ve 1994/7430 E. 1073 K. sayılı kararı ile temyiz itirazları süre yönünden reddedilerek 12.09.1995 tarihinde kesinleşmiştir.
B) … Köyünden … … ve dört arkadaşının, 10.02.1989 tarihli dilekçeleriyle tapu malikleri aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tapu iptali davası, mahkemenin 31.03.1994 gün ve 1989/103 E. 125 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
C) … (…) Köyünden … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … … ve 55 arkadaşı tarafından, yine tapu malikleri … ailesi aleyhine 07.05.1952 tarihli dava dilekçesi ile 1952/42 sayılı dosyada Çiftliğe ait Eylül 1340 tarih 5 (gittisi Ocak 1962 tarih 1) nolu tapu kaydının iptali için açılan tapu iptali davası, Yargıtay bozma kararından sonra 1960/104 sayısını almış, davanın feragat ve sulh nedeniyle reddine ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.1961 gün ve 1960/104 E. 25 K. sayılı kararı 11.06.1961 tarihinde kesinleşmiştir. Bu dosyada zilyet iddiası olan davacıların avukatları …’a toplu olarak verdikleri düzenleme şeklinde vekaletname metninde tasarruf ettikleri arazilerin … Valide Sultan Vakfına ait olduğunu ve kendi adlarına tapu tescilini talep ettiklerini Noter huzurunda beyan ettikleri görülmüştür. Dava dosyasında mahkemece keşif yapıldığı ve zabıtların birlik dosyasında da mevcut olduğu görülmüştür.
D) Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 25 K. sayılı kararının kesinleşmesinden sonra, tapu malikleri … ailesinin 18.12.1962 tarihli dava dilekçesiyle, sözü edilen o davanın davacısı olan … … aleyhine “Sözlü kira akdinin feshi ile gayrimenkullerin tahliyesine ve beş yıllık yüzde yirmibeş hasılat kirasının tahsili” istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/165 sayısında açtıkları dava sonunda, mahkemece davanın kabulüne ve sözlü kira akdinin feshi ile davalının gayrimenkullerden tahliyesine ve ecrimisil alınmasına karar verilmiş, hüküm 28.12.1973 tarihinde kesinleşmiştir.
E) Tapu sahipleri tarafından davalı Salih … aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/153 E. 1966/131 K. sayılı dosyasında … Yeri mevkiinde 15.306 m2, Kesikli mevkiinde 8 dönüm, Ev Önü mevkiinde 6500 m2, Mezarlık Yanı mevkiinde 4500 m2 tarlaya ilişkin olarak, akdin feshine ve gayrimenkullerden davalının tahliyesi, hesaplanan ecrimisil bedelinin tahsiline ilişkin karar verilmiş bu kararın kesinleştiği görülmüştür. Yargılama sırasında tapu maliklerinin kahyası Bekir Eren, … … ve sonra vazifelendirilen … … olduğu, davalı Salih …’nın Mahkeme esnasında ev önü ve mezarlık yanında icar verdiğini diğerlerinden vermediğini ikrar ve kabul ettiği, dava şahitlerinin şahadetine itiraz etmediği, bir kısım dava konusu yerlerin ormandan açıldığını iddia ettiğini ancak Tarım Bakanlığından Mahkemeye verilen 30.12.1964 tarihli yazıda bu gayrimenkullerin orman olmadığı bildirildiği, yine davalının bu arazileri davacılar satar ise alacağını beyan ettiğine karar metninde yer verildiği görülmüştür.
F) … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/154 E. 1966/132 K. sayılı dosyasında davacı tapu malikleri tereke mümessili tarafından … … aleyhine, Karahüseyin mevkiinde doğusu Azmak, batısı Cebel, kuzeyi deniz, güneyi Azmak ile çevrili tahminen 9 dönüm, Köklü Tarla mevkiinde doğusu Salih … süremeği, batısı …, kuzeyi Karaağaçlı tarla, güneyi … … süremeği ile çevrili 13 dönüm, Yanık Tarla mevkiinde doğusu … … süremeği, batısı cebel, güneyi Murat … süremeği, kuzeyi … Kocaefe süremeği ile çevrili 8 dönüm, … mevkiinde doğusu … … süremeği, batısı … süremeği, kuzeyi … … süremeği, güneyi dere ile çevrili 33 dönüm taşınmazlar hakkında açtığı “Sözlü kira akdinin feshi ve bu yerlerden davalıların tahliyesi ile %25 hasılat kirasının tahsili” davalarının kabulüne, kira akdinin feshine, davalıların bu yerlerden tahliyesine, beş yıllık %25 hasılat icarı tutarının davalılardan tahsiline karar verildiği görülmüştür. Bu kararların Tapu Müdürlüğünden getirtilen Birlik dosyalarında olduğu da görülmüştür.
Karar metninde davacıların … Noterliğinden davalıya ihtarname gönderdiği, davalının yargılama sırasında yerlerin babasından kaldığını, kendisinin tapusunun bulunmadığını, arazinin kendisine ait olduğunu sonradan yerin davacılara ait olduğunu, davacıların yeri satmak istedikleri takdirde kendisinin alabileceğini Mahkeme huzurunda bildirdiği ve Mahkemece davalının savunmalarının gayrivarit bulunması itibarıyla reddine ve davacıların davasının kabulüne karar verildiği görülmüştür.
G) … Tapulama Mahkemesinin 1974/5 E. 1975/49 K. sayılı kararında … Köyü 468 ve 469 parsellerde davalı … Köyü Muhtarlığı gösterilerek tespite itiraz edildiği, dava konusu taşınmazların köy muhtarınca 10000 m2 olarak istimlak edildiği, bilahare 488 m2 nin yola kalb edildiği halde 468 ve 469 parsellerin 10950 m2 olarak tesbit edildiği davalı köy muhtarlığı adına fazla yapılan 1438 m2 nin davacılar adına tescil ve tespitine karar verildiği görülmüştür.
H) … Kadastro Mahkemesinin 22.03.2001 gün ve 1977/61 E. 9 K. sayılı kararında tapu maliki davacılar tarafından … Valiliğine karşı 410-411-412-413-414 parsellerin 36760 m2 olarak davalı idare tarafından istimlak edildiğini, tapulama tespiti sırasında ise 40730 m2 olarak tespitin yapıldığı ve itirazların tapulama komisyonunca reddedildiğinden bahisle davalı idare adına fazla olarak istimlak edilen 3970 m2 adlarına tespit ve tescili istenmiş, mahkemece kayıtlar celb edilmiş ve davalı taşınmazların kadastro öncesi 36760 m2 olarak istimlak edildiği anlaşılarak davanın kabulü ile fazla olarak tespit edilen bölümün orman dışı kısmının davacılar adına tespit ve tesciline karar verildiği Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20.09.2002 tarihli ve 2002/1795 E. 4523 K. sayılı kararı ile onanıp kesinleştiği görülmüştür.
I) Asliye Hukuk Mahkemesinin bu kararı kesin hüküm kabul edilerek, … (…) Köyü 543-591 sayılı parsellerin Kadastro Mahkemesinin 28.09.2000 gün 1971/23-33 sayılı, … Köyü 502-503 sayılı parsellerin Kadastro Mahkemesinin 15.12.2000 gün ve 1971/22-50 sayılı, … Köyü 596 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 18.03.2000 gün ve 1971/15-29 sayılı, … Köyü 767 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 04.08.2000 gün ve 1973/76-26 sayılı, … Köyü 817 sayılı parselin Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.03.1996 gün ve 1979/175-90 sayılı, … Köyü 805 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 28.05.1999 gün ve 1999/3-18 sayılı, … Köyü 766 sayılı parselin Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.04.2000 gün ve 1998/135 E. 306 K. ve yine 07.03.1996 gün ve 1979/175 E. 90 K. sayılı kararları gibi bir çok dosyada tapu malikleri adına tesciline karar verilmiş olduğu ve kararların kesinleşmiş olduğu görülmüştür. Tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen oluşan tapu malikleri adına tescil edilen kadastro parselleri Mahkemenin 2017/3 Esas sayılı dosyasından yapılan bilirkişi incelemesi sonucu belirlendiği de görülmüştür.
İ) Mahkemenin 2014/26 E. sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile kadastroda tapu malikleri adına tespit görüp itirazsız veya komisyon kararları ile kesinleşerek tapudan revizyon gören parsellerin tespit edilmiş olduğu görülmüştür.
K) Çiftlik tapu sahipleri (… Ailesi) ile Karacaköy Söğüt Mahallesinden Salih … arasında … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/153 E. 1966/131 K. sayılı dosyasında tahliye kararı ve ecrimisil ödenmesine karar verildiği bu davada davalının 1952-1953 yılına kadar davalının icar verdiğini ikrar ve kabul ettiği, hatta taşınmazları … Ailesinin satması halinde satın almak için talip olduğu beyanının karar metninde mevcut olduğu görülmüştür.
L) Mahkemenin 1963/154 E. 1966/132 K. sayılı dosyasında Çiftlik sahipleri tarafından davalı … … aleyhine açılan tahliye ve ecrimisil davasında dinlenilen tanıkların, 1952-1953 yıllarına kadar hasılat icarının Çiftlik sahiplerine ödenmediğini, davalı … …’nın tapusunun olmadığını, yerin davacı Çiftlik sahibi aileye ait olduğunu beyan ettikleri, ayrıca davalının da yerin … Ailesi tarafından satılması halinde satın almak için talip olduğu karar metninde görülmüştür.
M) Çiftliğe ait Eylül 1340 tarih ve 5 (gittisi Ocak 1962 tarih 1) nolu tapu kaydının iptali için … (…) Köyünden … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … … ve 55 arkadaşı tarafından, yine tapu malikleri … Ailesi aleyhine 07.05.1952 tarihli dava dilekçesi ile 1952/42 E. sayılı dosyada açtıkları tapu iptali davasının, Yargıtay bozma kararından sonra 1960/104 E. 25 K. sayısını aldığı ve bu dosyada davacıların vekil olarak yetkilendirdiği Avukatların düzenleme şeklindeki vekaletname metinlerinde … Valide Sultan Vakfına ait olduğunu beyan ederek çiftlik arazilerinin tapularının iptali ile kendi adlarına tapu tescili konusunda dava açmak için vekillerine özel yetki verdikleri görülmüştür.
N) Yine … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 25 K. sayılı dava dosyasında, … Ailesi aleyhine dava açan davacı 55 kişinin davasından feragat ettiği, Mahkeme hükmünün kesinleştiği ve Mahkemenin dosyalarında kadastro tespitine itiraz eden bu kişiler hakkında kesin hüküm nedeniyle itirazları reddedilerek, parsellerin Çiftlik tapu sahipleri adına kayıt ve tescil edildiği görülmüştür.
O) Tapu malikleri tarafından dosyalara delil klasörleri ile sunulmuş olan … Noterliğinde 1943 yılının çeşitli tarihlerde düzenlenmiş, Çiftlik tapu malikleri tarafından verilmiş vekaletnameler ve köylüler ile yapılmış kira sözleşmelerinin Noter arşivinden çıkartılarak 01.06.2006 tarih 6374-6379-6371-6422-6384-6380-6419 vd. yevmiyesi ile onanmış örnekleri incelenmiş, bu belgelerde tapu malikleri, tapu kayıtları belirtilen çiftlik arazilerinin idaresi konusunda vekil tayin ettikleri, bir kısım kira sözleşmesi ve taahhütname aldıkları bu sözleşmelerin 1943 yıllarında yapıldığı (6423 yevmiyeli işlemde “… mevkiinde bulunan garben … Salih süremeği, 20 dönüm tarlanın … köyünden … oğlu … …” hasılatın ½ si verilmek üzere kiralandığı bu sözleşmenin Noter huzurunda 19.03.1943 yılında yapıldığı) görülmüştür.
Ö) Tapu malikleri tarafından ibraz edilen deliller arasında yer alan ve Köy Muhtarı … … ve azaları tarafından İçişleri Bakanlığına 14.09.1948 tarihli dilekçe metninde; “… köyü hususi ormanları içindeki tarlalara dedemiz zamanından beri kiracı sıfatı ile oturuyorduk Ormanın kamulaştırılmış olmasından sonra arazilerin verese ile ilgisi kalmamış denilerek veresenin satışına engel olunması ve kendilerine tapu verilmesini istediklerini, arazinin köy halkına tevziini talep ettikleri..” görülmüştür.
P) 08.03.2000 tarihli raporda imzası bulunan Prof.Dr…. Hatemi’nin 30.09.2004 tarihli raporunda, tapu sahiplerinin (… Ailesinin) 1926 yılına kadar mutasarrıf, bu tarihten taviz bedelinin ödendiği, 1961 yılına kadar da arazi üzerinde mülkiyet hakkı olduklarını gösteren bir “Karine” oluştuğundan, zilyetlik iddiasına ve zilyetliğe değer verilemeyeceği ve bu taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağını bildirdiği görülmüştür.
R) Tapu malikleri tarafından dosyaya sunulan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/165 E. 1972/150 K. sayılı kararında tapu kayıtları içinde yer alan 3 adet taşınmazın 1952 yılında açılan tapu iptal davası sonrası kira bedellerinin ödenmediği iddiası ile açılmış olan tahliye ve hasılat kirası tutarının tahsili istemli davada; davalının bu yerleri ormandan açtığını beyan ettiği Tarım Bakanlığının bu yerlerin orman olmadığını bildirdiği, 1960/104 E. sayılı dosyada konu edilen yerlerden olduğu gerekçede belirtilerek tahliye ve 5 yıllık %25 hasılat kirasının ödenmesine karar verildiği görülmüş ve bu kararın … İcra Müdürlüğünün 1982/2247 sayılı dosyasında işleme konularak … İcra Müdürlüğünce Tahliye ve Teslim Tutanağı düzenlendiği, işlem sırasında konu arazilerin davalı dışında 3. kişilerce kullanıldığının tespit edildiği ve tutanakta bu kişilerin davalıdan satın aldıklarını beyan ettikleri görülmüştür.
S) Tapu malikleri tarafından dosyaya sunulan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/137 (Devletleştirilen Orman alanlarının tezyidi bedel davası dosyası) sayılı dosyasına davalı … İdaresi vekilleri tarafından 28.03.1974 tarihli dilekçelerde mahalli bilirkişilere itiraz edildiği dilekçede bu kişilerin … Köyünden … …’ın davacıların kahyası olduğu ve mahallindeki tarlalarına ve diğer işlerine baktığı, yine … Köyünden … …’in davacıların kahyası olduğu belirtildiği görülmüştür. Deliller arasında yer alan Kadastro Mahkemesinin 1991/298 E. sayılı dosyasındaki keşif tutanaklarında mahallinde tanıklık yapan 1324 doğumlu (… oğlu) … …, 1327 doğumlu (… oğlu) … …, 1330 doğumlu (… oğlu) … … beyanlarında “Çiftliklerin özellikle 1943,1947,1951 ve 1952 yılları öncesi ve sonrasında … Ailesi tarafından icara verildiği, önceki kahyanın Halil olduğu sonrasında Salih olduğu, daha sonra Demirci lakaplı …’in kahya olduğu ve sonrasında … …’ın kahya olduğu, …’dan sonra … …’ın kahya olduğu, taşınmazların Muğlalı … … varislerine ait olduğu ve bu yerlerin mülk sahipleri tarafından icara verildiğini beyan ettikleri ve bu anlatımların Orman İdaresi vekilinin dilekçesindeki hususlar ile örtüştüğü görülmüştür.
Ş) Çiftlik tapu sahiplerinin … Köyünde, … (…) Köyünde, … Köyünde tarla cinsli 2901 sayılı Yasa gereğince oluşturulmuş tahrir-vergi kayıtlarının bulunduğu ve bu arazilerin vergilerini 1969 yılına kadar ödediklerinin dosya içindeki makbuz örneklerinden anlaşıldığı,
T) Dosyada tapu maliklerince sunulan deliller arasında Ziraat Vekaletinin 07.01.1957 tarihli ve 18 sayılı Orman Bölge Şefliğine yazdığı resmi yazısında “… … Söğüt, … ve … çiftlikleri dahilinde mezru arazilerin köylülerce icar suretiyle ziraat edildiği yönündeki tespit ve kayıtların mevcut olduğu görülmüştür.
U) Orman Tahdit Tutanaklarının İncelenmesi:
… ilçesi … serisi Ormanı sınırlandırma tutanakları ve Orman tahdit haritaları Mahkeme dosyasına celbedilmiş olup, tutanaklarda yapılan incelemede 19.07.1966 tarihli 1 nolu tutanakta … … varislerine ait tapu kayıtlı gayrimenkuller hakkında tereke mümessili Ayhan … tarafından verilen çiftlik hudutlarını ihata eden kroki nazara alınarak 6831 sayılı Kanun’un 10. maddesi ahkamının yerine getirilmesi istendiği 14.07.1966 tarihli dilekçe ve buna bağlı vesikaların … Orman İşletme Müdürlüğünün 18.07.1966 günlü yazısı ile 23 nolu Orman Tahdit Komisyonuna tevdii edildiği ayrıca Devletleşen Ormanlara ait dosya ve 15.08.1963 tarihli (Orman Bilirkişileri tarafından verilen ek rapor ekinde yer alan) raporun tetkik edildiği, davacı … ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının Komisyona ibraz edildiği ve tescil tarihindeki mevzuata göre muteber kayıtlar olduğu, Orman Bölge Şefliğince de bu kayıtların kabul edildiği, 4785 sayılı Kanun’la Devletleştirilen ve 5658 sayılı Kanun’la iadeye tabii olmayan alanlar için sahipleri tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı, tapu hudutlarını gösterir krokide rapordakinden daha geniş bir alanın kendilerine ait olduğu iddia edildiği, krokide gösterilen saha içindeki orman sınırı bitişiğindeki ziraat arazilerinin sahiplerinin tespiti mümkün görülemediğinden başka şahıslar tarafından muteber bir vesika ibraz edilemediği taktirde halen İŞGAL edenlerin isimlerinin gösterilmesi ile yetinilerek tahdite devam edileceğinin karara bağlandığı görülmüştür.
… ilçesi … serisi Ormanı sınırlandırma tutanaklarında da, 13.06.1966 tarihli dilekçe ile tapu maliklerinden … … oğlu …’ın dilekçe ile talepte bulunduğu, vakıf senedi, tapu sicil memurluğunun Hakimlikçe tasdikli tapu kayıt suretleri, … Özel İdare Memurluğunun 1963 tarihli vergi kayıtları, 07.06.1966 tarihli çiftliklere ait kroki ve Orman sahası hakkında tanzim olunan 15.08.1963 tarihli rapor ile bir kısım evrakın dilekçe ekinde Komisyona ibraz edildiği, Komisyon tarafından tapuların, muteber tapular olduğu, tapuların dönümüne itibar edilmesi gerektiği belirtilerek tapu sahiplerinin Mahkemece verilecek kararlara göre hakları baki kalmak üzere zilliyetleri isimlerinin kaydı ile yetinileceğine karar verildiği görülmüştür.
V) … … Söğüt Çiftlik tapusunun 1937 yılına kadar … adıyla köy idari hududunun bu tarihten sonra … ve Söğüt olarak iki köye ayrıldığı, tapuların geldi tarihlerinden sonra köylerin ayrılmış olduğu görülmüştür.
Y) Kadastro Birlik Dosyalarının İncelenmesi:
a) Kadastro Birlik dosyasında … 1960/104 E. 25 K. sayılı kararının mevcut olduğu, yine bu dosya davacıları olan … (…) Köyünden kişilerin 46 parça hak iddia ettikleri gayrimenkullere ilişkin dava dilekçesi ekinde vermiş oldukları dilekçelerinin Mahkemece tasdikli suretlerinin mevcut olduğu, yine bu dava dosyalarında davacılar tarafından Noter huzurunda düzenlenmiş vekaletnamelerde hak iddiasında bulundukları ve dosya davacılarının maliki bulunduğu tapuların iptalini istedikleri taşınmazların … Valide Sultan Vakfına ait olduğunu beyan ederek Av.Hakkı …’ı vekil tayin ettikleri görülmüştür.
b) Kadastro Birlik dosyasında Mahkeme yazı işleri müdürlüğünce tasdik edilmiş 07-08-09-11.03.1959 tarihlerinde Mahkemece yapılan keşfe ilişkin keşif zabıt varakaları incelenmiş keşfe katılan … … …, … …, … … tarafından tapu hudutlarının Mahkeme heyetine gösterildiği, yine her üç … davacı köylülerin tapu maliklerine 1952 yılına kadar kiracı ve ortakçı olarak toprakları işlemiş olduklarını beyan ettikleri görülmüştür.
c) Kadastro Birlik teknisyenlerince … (…) Muhtarı … …, Bilirkişiler … …, … …, … …, Veli …, … … ve … … katılımı ile 15.05.1969 tarihli Tapu Tatbikat Tutanağının düzenlenmiş olduğu, muhtar ve azalar tarafından Birlik teknisyenliğine … Gediği ve Taşbükü hudut hatlarının çok eski senelerde kazılan çukurlarla tespit edilmiş olduğuna ve bu noktalardan dışarı çıkmamak üzere hudutlarının tespit edilmesinin istendiğine ilişkin 07.07.1969 tarihli dilekçe verildiği görülmüştür.
ç) Kadastro Birlik dosyasında, davacı tapu maliklerine ait tahrir kayıtlarının İl Özel İdare Müdürlüğünden alınarak Birlik defterlerine kayıt edildiği görülmüştür.
d) … Kadastro Birlik dosyasında yine tapu maliklerince sunulan dilekçe ve eklerinde, tapu kayıtları, mahkeme kararları, Orman Bölge Müdürlüğü kayıt ve yazışmalarının, … Sulh Ceza Mahkemesinin 1962/191 E. 1964/6 K. sayılı (Orman Kanunu’na muhalefet suçlaması ile yargılanan … oğlu … … hakkında verilen karar olduğu sanığın arazinin … Efendiler tarafından icara verildiğini beyan ettiği görülmüştür.)
e) Kadastro Birlik dosyasında; Birlik teknisyeni … … tarafından 16.07.1970 tarihli Müdüriyet Makamına … başlıklı yazıda muhtar ve üç bilirkişinin tespite ilişkin beyan verdikleri ancak kendilerince kayıt ve vesikaların mütalaa edilip tespitin kayıt malikleri adına yapıldığı, bu tespite bilirkişi ve muhtarlar tarafından itiraz edildiği ve imzadan imtina edildiği, bu konuda Müdürlükten gelecek emre göre hareket edileceğini bildiren yazı, 23.12.1970 tarihli … Bölge Tapu Müdürlüğü tarafından … Köyü Muhtarlığı ve Bilirkişilerine hitaben yazılmış olan yazıda 169 adet parselin senetsizden yapılan tespitinin Tapulama Kanunu’nun 32. maddesine aykırı olduğu kanaatine varan Birlik teknisyeni ve yardımcısı tarafından 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesine dayanarak zilyetten tespit yapılan eski maliklerin iptal edildiğine, yeni maliklerin tapu kayıtlarına ve şahit beyanlarına istinaden tespitlerinin yapıldığını, ilan cetvellerinde bir yanlışlık olmadığını, ilanların yapılmasının uygun görüldüğünü, ilanlar yapıldıktan sonra itirazlar konusunda yasal haklarının belirtilmiş olduğuna dair yazılar görülmüştür.
f) Kadastro Birlik teknisyenlerince 25.06.1970 tarihinde tutulan tutanak ile tapu kayıtlarının mahallinde tatbik edilmek üzere araziye çıkıldığı, muhtar ve bilirkişiler tarafından bu sınırların bilinmediğinin beyan edildiği, 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesi gereğince tapu sahiplerine sınırları göstermek üzere şahit dinletme imkanı tanındığı, … Köyünden … …, Beldibi Köyünden … …, … Köyünden … … ve … Köyünden … …’ın şahitliği ile tapu kaydının uygulandığı ve köyün tamamını kapsadığı şahitlerin beyanı ile kayıt altına alınarak tutanak tanzim edildiği görülmüştür.
g) Yine Bölge Tapu Müdürlüğünün … Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne 169 adet parselle ve natamam şekilde ikmal olunabilen kısmi tapulamanın köylünün şiddetli direniş gösterip, askı ilanının yerel koşullar yönünden askıya alınamadığı, ilanın yapılmasını engellemek için köy ihtiyar kurulunun istifa ettirilmiş olduğu, güvenlik kuvvetlerinin desteği altında köye ilanların askıya gidildiğinde her defasında köy halkından bazı kişilerin direnişe geçip karşı çıkması ile fiili saldırıya müsait bir ortamla karşılaşılarak müessif olaylara sebebiyet verilmemesi için ilanların askısından vazgeçildiği, söz konusu ilanların yapılabilmesi için, köyde yer tefrikinin bildirilmesi hususunda … Valisi imzalı yazışmalar yapılan evrakların delil klasöründe olduğu görülmüştür.
h) … Bölge Tapulama Müdürü … … tarafından 09.10.1973 tarihinde … Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne gönderilmiş olan yazıda, 169 adet parselin önce süremekçi ve zilyetlik durumuna göre zilyetleri adına bilahare ibraz olunan tapu kaydına istinaden tapu kayıt malikleri adına yapılan tespitlerin Köy Muhtarı ve Tapulama Bilirkişilerinin karşı çıkarak engellemeleri üzerine 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesi uyarınca tespit yapılabildiği 26. maddesine göre 30 günlük askı ilanının o kadar uğraş ve çabalara rağmen günümüze kadar yapılamamış olduğu belirtilerek, köy muhtarlığının şarta muallak dilekçeleri ile Toprak ve Tarım Reformundan söz ederek mevzubahis tapu kaydını tanımak istemedikleri, köyde yapılacak tapulama işlemlerinin sıhhat ve selameti bir tarafa ortada can ve mal emniyetinden de endişe duyulduğu bu konuda Genel Müdürlükten görüş istendiği yolundaki evraklar görülmüştür.
j) … İl Jandarma Komutanlığı tarafından 06.07.1977 tarihinde … Tapulama Müdürlüğüne müracaat edilerek 200 haneli köyün geçmiş yıllardaki gibi direnişe geçeceği bu konuda bazı bilgilere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin yazışmalar yapıldığı görülmüştür.
k) Dosyada davacı tapu malikleri tarafından ibraz edilmiş 2901 sayılı Yasa kapsamında oluşturulmuş tahrir kayıtlarının Kadastro Birlik dosyalarında Birlik Teknisyenlerince Birlik defterlerine kaydedilmiş olduğu, tapu maliklerince deliller arasında dosyaya ibraz edilen tapu malikleri lehlerine kesinleşmiş yargı kararlarının mevcut olduğu görülmüştür.
Yukarıda yazılı delil ve belgeler dava dosyalarındaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkemece yukarıda yazılı bozma ilamına uyulmuş ise de bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki:
1-Sayın çoğunluk görüşünde de açıkça belirtildiği üzere;
“Keşif sonrası dosyaya sunulan 5 kişilik fen bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar nedeniyle bilirkişi heyetinden, özellikle çiftlik tapu kayıtlarının devletleşen orman alanlarından çıkarıldıktan sonra varsa yerleşim ve ziraat etmeye müsait alanların kapsamının belirlenmesi, memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine çevrilerek komşu parselleri içine alacak şekilde aplike işleminin yapılması, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumu çevre taşınmazlarla ele alınarak, tapu kayıtlarının yüzölçümü ile kapsadığı alanları varsa devletleştirilen orman alanlarının harita üzerinde ayrı renklerde işaretlenmesi, çiftlik tapu maliklerinin dayandığı 1936 tahrir nolu bir kısım vergi kayıtlarının kapsadığı alanların harita üzerinde gösterilmesi istenilmiş ve asıl raporu hazırlayan 5 kişilik fen bilirkişisi heyetinin hazırlanacak ek raporun içeriği hususunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmeleri nedeniyle; fen bilirkişileri … …, …,… tarafından ayrı bir ek rapor, fen bilirkişileri Raşit … ve … … (kendisi keşfe katılmamış, keşif heyetinde tek harita mühendisi olarak … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edilmiş olup asıl raporda imzası bulunmamaktadır.) farklı bir ek rapor düzenlemiş, fen bilirkişisi … tarafından ise ayrı bir ek rapor düzenlenmiştir.
Eldeki davada yapılan keşifte, çiftlik tapu maliklerinin dayandıkları tahrir vergi kayıtlarının sınırları zeminde tek tek gösterilip kapsadığı alanlar belirlenmemiş, ancak mahkemece ara karar ile vergi kayıtlarının mevkilerinin haritalar üzerinde gösterilmek suretiyle fen bilirkişilerinden bu yönde ek rapor hazırlanması istenilmiş ve bu nedenle ek raporlar ile; 1936 tarihli vergi kayıtlarından, mevkileri memleket haritaları üzerinde gösterilen mevkilerle uyumlu bulunanlar memleket haritası üzerinde gösterilmeye çalışılmış ise de, eldeki dosyanın konusu olan taşınmazlar ile Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların konusunu oluşturan taşınmazlar üzerinde çiftlik tapu maliklerinin bizzat ya da kira, icar gibi başkaca kişiler vasıtasıyla sürdürülen bir zilyetliklerinin bulunmadığı,” belirtildiği gibi kılavuz dosya kapsamında yukarıda yazılı 3 adet tapu kaydının uygulanması için mahallinde 3 gün keşif yapıldığı bilirkişiler tarafından raporlar ibraz edildiğinde Dairede temyiz incelemesinde bulunan aynı mahiyetteki 60 adet dava dosyasının içine ayrı ayrı konulmak suretiyle keşfin icra edildiği, her dosya için ayrı keşif yapılmadığı, birleştirmenin düşünülmediği, tarafların keşfe katılımının tam olarak sağlanıp sağlanmadığının anlaşılamadığı, dava dosyalarındaki tarafların itirazlarının ise tamamının karşılanamadığı dosya kapsamlarından anlaşılmaktadır.
Çoğunluk görüşünde de yukarıda açıkça belirtildiği gibi bozma konusu kayıtların uygulanması ile ilgili 5 kişilik fen bilirkişi heyetinden uygulamanın ek raporla mahkemeye sunulması istenilmiş ise de bilirkişiler arasında görüş ayrılığı çıkması üzerine çelişki oluşturulacak şekilde 3 adet ayrı rapor tanzim edilerek mahkemeye sunulduğu, keşfe katılmayan bir bilirkişinin de (… …) ek raporda imzasının olduğu keşfe katılan tek Harita Mühendisi … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edildiği ve bu bilirkişinin de asıl raporda imzasının bulunmadığı gibi keşfe katılan … … tarafında da ayrı bir rapor düzenlenerek çelişki oluşturulduğu mevcut çelişkiler ve yetersiz uygulama nedeniyle yukarıda yazılı Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamının usulüne uygun olarak tamamlanarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin uyulan bozma ilamında kılavuz dosya seçilerek keşif yapılması belirtilmediği gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019 tarihinde verildiği 9 adet bozma kararlarında uyuşmazlık konusu tapu kayıtları ile ilgili dava dosyalarının birleştirilmesi hususu benimsenmiş, kılavuz dosya ile keşif yapılması kabul edilmemiştir. Ayrıca; Mahkemece yukarıda yazılı bilirkişi raporlarındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşünülmemiş gerekçede hangi rapora neden üstünlük tanındığı tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık olacak şekilde tartışılıp değerlendirilmemiştir. Hükümden fen bilirkişisi … tarafından hazırlanan tek kişilik rapora itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ya da az yukarıda da açıklandığı gibi hangi rapora neden üstünlük tanındığı gerekçelendirilmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2- Yerel Mahkemece, aynı mahiyette bulunan ve aynı tapu kayıtları ile ilgili direnme kararları verilen 31 adet dava dosyası halen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda inceleme sırasını beklemekte olup Sayın Genel Kurulun bu direnme kararları konusundaki yüksek iradesi ve görüşü beklenmeden çoğunluk görüşünde belirtilen 2 adet tapu kaydının mahalline uymadığı ve davanın ispatlanamadığının kabul edilmesi yerinde olmadığı gibi eldeki dava dosyalarındaki karar tarihlerinden sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/709-710-782-783-784-785-786-787-788 karar sayılı bozma ilamları ile uyuşmazlık konusu tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli tapu kayıtları olup, aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan Yargıtay’dan geçen ve kesinleşen bir çok dava dosyası olduğu belirtilerek bu kayıtların tamamının mahalline doğru şekilde uygulanıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/(B-C) maddesinde öngörülen şekilde tapu kayıtlarının kapsam tayin edilmesi gerektiği belirtilmiş, dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem de ayrıntılı bir şekilde Hukuk Genel Kurulu bozma ilamlarında açıklanmıştır, buna rağmen Hukuk Genel Kurulunun eldeki dava dosyalarından sonraki tarihteki tapu kayıtlarının uygulamasına yönelik bozma kararları halen inceleme sırasını bekleyen 31 adet dava dosyalarının neticelenmeleri beklenmeden, önceki Yargıtay (Kapatılan) 16. ve 20. Hukuk Daireleri ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun direnme sonrası verdiği kararlarına aykırı olacak şekilde davanın ispatlanamadığı kabul edilerek reddine karar verilmesi de yerinde değildir.
3- Uyuşmazlık konusu 3 adet tapu kaydı … ilçesinde denizden kuzeye doğru birbirine komşu olduğu anlaşılan 3 köyde olup 3 adet Çitlik tapu kaydı olduğu, üçünün de Mart 1290 tarihli kök tapu kayıtlarından gelip 9/18, 9/19 ve 9/20 defter varak sayılı tapu kayıtları olduğu her 3 tapu kaydında da birbirleri ile ortak sınırların bulunduğu ve ilk 2 tapu kaydında Mezar Gediği, Dikili taş ve … Çiftliği sınırlarının ortak, bu 2 tapu kaydının komşusu olduğu anlaşılan 9/20 defter varak sayılı oybirliği ile mahalline uyduğu kabul edilen tapu kaydı ile diğer uymadığı kabul edilen tapu kayıtlarının “… ve Mezar Gediği” sınırlarının ortak sınırlar olduğu anlaşıldığı halde bu ortak sınırlar üzerinde de yeteri kadar durulmamış her 3 tapu kaydının da zemine uygulanabileceği göz ardı edilmiştir.
4- Yukarıda yazılı uyuşmazlık konusu 3 adet tapu kaydının hukuken geçerli olduğu, ancak sınırlarının gayri sabit hudutlu olması nedeniyle miktarıyla geçerli olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu 20/C maddesinde yazılı bulunan “Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak, değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.” hükmü uyarınca araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, Yargıtay 16., 20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu bozmalarında açıkça dile getirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 766 sayılı Tapulama Kanunu’ndan ayrı olarak 20/B bendinde tapu malikinin kullanımını aramış, ancak 20/C bendinde gayri sabit hudutlu tapu kayıtlarında tapu malikinin kullanımını aramamıştır. “Bir kimse, taşınmazda eylemli olarak zilyet bulunmasa dahi, o taşınmaz adına tapuda kayıtlı bulunduğu takdirde yine zilyetliği devam eder. Buna kütük zilyetliği denir. (TMK. 992) .” (…, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, 1988 basım, 688. sayfa). Açıklandığı üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 766 sayılı Kanun’dan ayrı olarak gayri sabit hudutlu tapu kayıtlarında kayıt malikinin kullanmasını Kanundan kaynaklanan hak nedeniyle açıkça aramamıştır.
Mahkeme dosyası içinde yer alan ve yukarıda ayrıntıları yazılı olan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.1994 gün ve 1988/333 E. 51 K. sayılı 12.09.1995 tarihinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesi sonrasında kesinleşen dava dosyasında; … Köyünden … … … ve 79 arkadaşı tarafından tapu malikleri aleyhine 3.10.1988 tarihinde açılan davada; uyuşmazlık konusu taşınmazların kendi murislerinden kalıp zilyetliklerinde bulunduğu, … ailesi tarafından, nokta sınırlı Mart 1990 tarih, 18 nolu tapudan, yasala olmayan tedavüllerle yeni sınırlar ilave edildiği, tapu maliklerinin yasal kıymeti bulunmayan bu tapu kayıtlarına dayanılarak kendilerinden 5 yıllık ecrimisil istediklerini, bu nedenlerle davalı tapu maliklerinin, … Çiftliğine ait tapunun Ağustos 1326 tarihinden beri devam eden tedavül ve ifrazları ile birlikte Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapu kayıtlarının iptali istemi ile açtıkları tapu iptali davasının, “Tapunun intikalleri ile ifraz ve sınır değişikliği işlemlerinin yapıldığı tarihlerdeki yasal prosedürlere uygun olduğu ve tapu kayıtlarının hukuki değerini koruduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığına göre … Köyünde tapu maliklerinin hem mülkiyetlerinde hem de, açıklanan dava dosyasında yazılı seksen kişiye ait taşınmazlarda ve diğer yukarıda yazılı dava dosyalarında tapu maliklerinin asli zilyet bulundukları, diğer üçüncü kişilerin ise fer’i zilyet bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine yukarıda açıklandığı üzere her üç köyde tapu malikleri tarafından farklı kişilere uyuşmazlık konusu üç tapu kapsamında kalan taşınmazların içinden farklı taşınmazların noter belgeleriyle ve diğer surette icara verildiği, kiralandığı tapu maliklerinin dava konusu üç adet tapu kaydı ile ilgili 1936-1938 tarihli vergi kayıtları bulunduğu, 1969 yılına kadar vergilerini ödedikleri, yukarıda ayrıntıları yazılı dava dosyaları ve diğer delillerle; her üç köyde ve üç tapu kaydı kapsamında kalan taşınmaz bölümleri ile ilgili çok sayıda kişinin icarcı-kiracı ve fuzuli şagil sıfatında bulunduğunun hükmen kesin surette belirlendiği, haklarında tahliye kararları verildiği ve teslim tutanakları düzenlendiği, üçüncü kişilerin fer’i tapu maliklerinin ise asli zilyet olduklarının hükmen belirlenmiş olduğu anlaşıldığına göre tapu maliklerinin dava ve uyuşmazlık konusu taşınmazlarda asli zilyet bulunduklarının kabulü ile, yapılacak tapu kaydı uygulamasında bu dosya ve benzer dosyalar içindeki krokilerden de yararlanılması, tapu maliklerinin bu dava kapsamlarında asli zilyet bulunduklarının dikkate alınması gerekir.
5-Dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem ise; Yargıtay 16. ve 20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun 2019 tarihli bozma ilamlarında da değinildiği üzere:
Miktarları ile geçerli olan … ve … (…/…/…) mevkiindeki, 4000 ve 3000 dönüm miktarındaki her iki tapunun arazide kısmen çakışmasına göre, … … Söğüt mevkiindeki tapunun kapsamının belirlenmesinde izlenecek yol ve yöntemden farklı olacağı kuşkusuzdur.
4000 dönüm yüzölçüme sahip … mevkiindeki Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı tapu “Mezar Gediği”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırlarına sahip, 3000 dönüm yüzölçüme sahip … (…/…/…) mevkiinde ki Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı tapu ise “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “…”, “… Beli” ve “… Çiftliği” sınırlarına sahiptir. Görüleceği gibi birbirine yakın mevkide bulunan her iki tapunun “Mezar Gediği”, “…” ve “… Çiftliği” sınırları aynıdır. Diğer yandan, her ne kadar belirtilen tapuların sınırları sabit ya da nokta sınır niteliğinde değil ise de arazide mevcut oldukları fen bilirkişileri tarafından düzenlenen gerek asıl gerekse ek rapor eklerindeki güncel ve Osmanlı dönemine ait haritalar üzerinde gösterildiği ve sınırları itibariyle birbirileri ile kısmen çakıştığı görülmektedir. Bundan ayrı; tapu kayıtlarının kain olduğu … ve … (…/…/…/…) mevkileri 1964 tarihli orijinal memleket haritasında basılıdır. Bu saptamalar karşısında bir kez daha yinelemek gerekirse, dayanak çiftlik tapu kayıtları yasaya uygun olarak intikal görmüş ve miktarlarıyla geçerli olmakla birlikte aynı zamanda zemine uygulanabilir ve kapsamı tayin edilebilir nitelikte olduğunun da kabulü gerekir. Harita ve arazide mevcut olup fen bilirkişilerince gösterilen tapu kayıtlarının mevkii ve sınırlarının sabit, nokta veya çizgi halinde olmaması, başka bir anlatımla sınırların araziye yaygın durumda bulunan çiftlik, dağ, bük v.s. şeklinde olup araziye uygulama güçlüğünün bulunması tapuların geçersiz ve uygulanamaz olması sonucunu doğurmaz. Zira, idarece uzun yıllar boyunca sözkonusu çiftlik tapuları esas alınarak devletleştirme yapılıp taşınmaz bedeli maliklerine ödenmiş, kadastro çalışmalarında kısmen revizyon görmüş, elatmanın önlenmesi, kira-icar, tahliye, ecrimisil ve tapu iptali davalarına konu olmuştur. Nitekim aynı bölgeye ilişkin emsal nitelikli dosyaları temyizen inceleyen Yargıtay’ın (kapatılan)16 ve (kapatılan)20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu’da bir çok kararlarında söz konusu çiftlik tapularının geçerli ve uygulanabilir nitelikte olduğu sonucuna varmıştır.
Hal böyle olunca; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda ayrıntıları yazılı bulunan aynı mahiyetteki 9 adet dosya kapsamında verilen 2019 tarihli direnme sonrası bozma ilamlarında da belirtildiği gibi aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak aynı çalışma alanında (veya çiftlik hudutları içerisinde) yer alan taşınmazlarla ilgili dava dosyaları birleştirilmeli, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak tapu malikleri veya onların halefleri adına tescil edilen, bedeli davacıları ödenmek suretiyle kamulaştırılan veya herhangi bir nedenle bu kayıtların kapsamında kaldığı kabul edilip tescil edilen tüm taşınmazların onaylı tutanak suretleri dosya içine konulduktan sonra; Mahkemece, yukarıda yazılı hususlarda yapılacak araştırma ve incelemelerde dikkate alınmak suretiyle rapor veren önceki bilirkişiler dışında seçilecek üç harita mühendisi, bir kadastro teknisyeni ile yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile birlikte yeniden mahallinde keşif icra edilmeli, en eski tarihli ve 1964 tarihli orijinal basılı resmi memleket haritası üzerinde gösterilmiş olan “…” ile “…” mevkileri zeminde bulunup tapu uygulamasına esas alınmalı, her bir tapunun miktarı ile kapsadığı alanın bu mevkilerde belirlenmesinin gerektiği göz ardı edilmemelidir. Bundan ayrı, “…” ve “…” tapularının batı, kuzey ve doğu sınırları olan “…”, “… Çiftliği” ve “Mezargediği” sınırlarının her iki tapunun ortak sınırları olduğu da gözetilerek, bu sınırlara ağırlık verilmek suretiyle ve başlangıç noktası olarak saptanan “…” ve “…” mevkilerinden bu yönlere doğru olmak üzere tapu kayıtlarının miktarları ile kapsamı tayin edilmelidir. Tapu maliklerine ait 1936 ve 1938 tarihli vergi kayıtları da usulüne uygun olarak mahalline uygulanmalı, dayanak tapu kayıt kapsamlarının tayininde de bu vergi kayıtlarından yararlanılmalıdır. Bu yolla her iki kök tapunun miktarı ile kapsadığı alan zeminde belirlenip haritaya işlendikten sonra bu alanda kalan devletleştirilen orman alanları, varsa söz konusu dayanak kök tapu kayıtlar nedeniyle malikleri adına hükmen tescil edilmiş taşınmaz miktarı ve her iki tapu kaydının kapsamının belirlenmesi sırasında kısmen arazide çakışabileceği de gözetilerek “…” ve “…” tapularının zemindeki toplam miktarının belirlenerek kapsamının harita üzerinde gösterilmesi istenmelidir. Bundan sonra dava konusu taşınmazların çiftlik tapularının miktarı kapsamında kalıp kalmadıkları bu yolla belirlenmelidir.
… mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “…”, “… Beli” ve “… Çiftliği” olan, iki adet tapu kaydı ile ilgili yukarıda ayrıntıları yazılı olduğu üzere uyma kararı verilen 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamı tam olarak yerine getirilmediği gibi eksik araştırma ve inceleme yapıldığı gerekçesiyle bozma kararı verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyoruz.