Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/5741 E. 2021/12538 K. 15.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5741
KARAR NO : 2021/12538
KARAR TARİHİ : 15.12.2021

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi müdahil … vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.12.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden müdahil … vekili Av…. ile karşı taraftan … ve müşterekleri vekilleri Av…, Av…., Av…. ve … vekili Av…. , Gayrimenkul Değerler Tic.A.Ş. vekili Av…. … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Mahkemece verilen önceki karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; “Davacı … ve müştereklerinin … Hanım’ın mirasçısı oldukları, tapu maliki … … ile … …’nin aynı kişi ve … Hanım’ın … (…) …’nin kızı olduğu, dava konusu taşınmazın miri arazi niteliğindeki arazilerden ve kurulan vakfın da gayrisahih nitelikli vakıflardan olup ve olayda 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinin uygulanmasına tapu kayıtlarının oluşum şekli itibariyle bir engel bulunmadığı, Arazi Kanunnamesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığını saptamak amacıyla, davacı tarafın dayanağını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının hukuki değerlerini kaybedip kaybetmedikleri yönünden yapılacak değerlendirmenin her bir taşınmaz bakımında ayrı ayrı yapılmasının zorunlu bulunduğu, … Kadastro Mahkemesi’nin 1996/11 Esas sayılı dosyasında yapılan tapu kaydı kapsamının belirlenmesi işleminin dosyada davacı … ve müşterekleri taraf olsa da, karşı tarafın taraf olmaması ve kapsam belirleme işleminin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B ve C maddesinde yazılı ilkelere uyularak yapılmamış bulunması nedeniyle karşı tarafı bağlamayacağı, davacı … ve müştereklerinin çiftlik tapu kayıtlarına dayandıkları, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiriyle düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması nedeniyle, dayanılan kayıtların hudutlarıyla değil miktarıyla geçerli oldukları, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesinde yazılı “harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tesbit yapılır.” hükmü karşısında; arazinin ve sınırlarının yukarıda belirtilen özelliği nazara alındığında kayıtların sınırlarını sabit kabul edip buna göre hüküm kurmanın mümkün bulunmadığı, davacı … ve müşterekleri, çekişmeli taşınmaz üzerindeki karşı taraf zilyetliğinin kiracılık ilişkisine dayalı olduğunu, malik sıfatıyla kullanmanın söz konusu olmadığını iddia etmiş iseler de bu yönde inandırıcı delil ibraz edemedikleri gibi, karşı tarafın arazi üzerindeki zilyetliklerinin kendilerine teb’an ve kiracılık ilişkisine dayalı olduğunu ispat da edemedikleri, arazi başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve zilyet tanıklarının çekişmeli taşınmazın öncesinin “hali arazi” niteliğindeki yerlerden iken, her aileye bir parça taşınmaz düşecek şekilde olmak üzere köylülerce parsellenerek kullanılmaya başlandığını bildirdikleri, dosyaya sunulan uzman ziraatçı bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın, tarım dışı arazi niteliğindeki yerlerden olduğu, uzman jeolog ve orman bilirkişi raporundaki açıklamaların da bu hususu doğruladığı, şu hale göre; çekişmeli taşınmazın öncesinin hali arazi niteliğindeki yerlerden iken açılarak kullanılmaya başlandığının bildirilmesi karşısında, davalı tarafın zilyetliğinin, davacı … ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri uyarınca hukuki kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunduğunun kanıtlanamadığı, bu durumda; davacı … ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarındaki hudutların arazinin tamamının etrafını çevrelememesi, hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirine düz hatlarla birleştirilmesiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan arazi bölümlerinin bulunması nedeniyle tapu kayıtları gayri sabit hudutlu olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca hudutlarıyla değil miktarıyla geçerli olduğu açıklanarak, doğru ve sağlıklı sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle, aynı çalışma alanında (veya çiftlik hudutları içerisinde) yer alan taşınmazlarla ilgili dava dosyalarının birleştirilmesi, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak tapu malikleri veya onların halefleri adına tescil edilen, bedeli davacılara ödenmek suretiyle kamulaştırılan veya herhangi bir nedenle bu kayıtların kapsamında kaldığı kabul edilip tescil edilen tüm taşınmazların onaylı tutanak suretleri getirtilip dosyaya konulduktan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada menfaati bulunmayan şahıslar arasında seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları ve teknik bilirkişilerin katılımıyla keşif icra edilmesi, keşif sırasında bu tapu kayıtlarının miktarıyla geçerli olduğu ve karşı tarafın yokluğunda 1996/11 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan kapsam tayininin bağlayıcı olmayacağı nazara alınarak, tapu kayıtlarının ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutların mahalli bilirkişilere zeminde tek tek göstertilmesi, bilirkişilerce gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanının sağlanması, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen hudutların teknik bilirkişilere haritasında işaret ettirilmesi, kayıtların hudutlarının taşıdığı özellikler ve intikallerdeki değişiklikler konusunda yerel bilirkişi ve tanıklardan bilgi alınması, dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususlarının sorulup saptanması, tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılması, tapu kayıtlarının miktarlarıyla geçerli olduğu nazara alınarak, teknik bilirkişilere, sabit hudutlardan başlamak üzere her tapu kaydının miktarı kadar araziyi gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, tapu kayıtlarına sabit hudutlardan başlamak üzere miktarları kadar yer ayırırken davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümlerinin dikkate alınması ve özellikle dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu parseli kapsayıp kapsamadığının kesin olarak belirlenmeye çalışılması; aynı şekilde; davalı tarafın dayanağını oluşturan ve tescil ilamıyla oluşmuş tapu kaydı da 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesinde öngörülen usul uyarınca mahalline uygulanarak çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığının yöntemince saptanması, çekişmeli taşınmazı kısmen veya tamamen kapsadığının belirlenmesi halinde tescil ilamının davalı ve Hazine arasında kesin hüküm oluşturacağının gözetilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek; çekişmeli taşınmazın davacı … ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun’un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi; çekişmeli taşınmazın davacı … ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Yasa’nın 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek olan kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde ise, davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi ile tescil ilamıyla oluşmuş tapu kaydının kapsamına göre davalı taraf adına edinme koşulları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi, bu değerlendirme yapılırken, çekişmeli taşınmazın malik hanesinin açık ve davalı olarak tespitinin yapılmış olması nedeniyle, davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2 maddesi uyarınca re’sen araştırma ilkesinin geçerli olacağının gözetilmesi” gereğine değinilmiş ve davacılar vekilinin bozma ilamına karşı karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
Yargılama sırasında Gayrimenkul Değerler Ticaret A.Ş. vekili vasıtasıyla, davacılar … ve müştereklerinin tapudan gelen 2112/3840 paylarını satın aldığını ileri sürerek, adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, çekişmeli 220 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 3840 pay kabul edilerek 2400/3840 payının müdahil Şirket adına, geri kalan payında hisseleri oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, müdahil … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dosyaya davacı tapu malikleri tarafından ibraz edilmiş 2901 sayılı Yasa kapsamında oluşturulan tahrir kayıtlarının Kadastro Birlik dosyalarında birlik defterlerine kaydedilmiş olduğu, tapu maliklerince dosyaya ibraz edilen deliller arasında tapu malikleri lehine kesinleşmiş yargı kararlarının bulunduğu, … … … Çiftliğine ait tapu kaydının … Köyünde yapılan kadastro tespit çalışmaları sırasında tapulama ve komisyon kararları ile 758.427,25 m2 lik alana revizyon gördüğü ve dava açılmaksızın kesinleştiği, tapu malikleri adına hükmen tescil edilen parsellerin toplam yüzölçümünün 1.228.606,67 m2 olduğu, 3402 sayılı Yasa’nın 20/C maddesi uyarınca tapu kayıtlarında belirtilen hudutların değişebilir gayrimuayyen olması nedeniyle miktarına itibar edilerek, 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceğinin de göz önünde bulundurulduğu, … …’ın özel mülkü iken, vakfedilen çiftlik arazileri olduğu ve vakfın sahih vakıf olması sebebiyle zilyetlik yönünden Arazi Nizamnamesinin 20 ve 78. maddelerinin tatbik edilmesine imkan bulunmadığı, 2901 sayılı Yasa uyarınca 1936-1938 yılları arasında oluşturulmuş tahrir kayıtlarının tapu malikleri adına olduğu, bu durumun dahi başlı başına tapu malikleri lehine zilyetliğe karine oluşturduğu, 1966 yılında başlayıp 1967 yılında kesinleşen orman kadastrosu sırasında tapu maliklerince tapu kayıtlarının ve tahrir kayıtlarının ibraz edildiği, bu nedenle tapu maliklerinin taşınmazlar üzerindeki tasarruflarını devam ettirdikleri kanaatine varıldığı, davalı tarafın dayandığı tescil ilamı yoluyla sonradan oluşan mükerrer tapuya değer verilemeyeceği, Yargıtay bozma kararları doğrultusunda davacılara ait tapuların hukuki kıymetini kaybetmediği de gözetilerek, dava konusu taşınmazın Çiftlik Tapu sahipleri ve pay satın alan adına kayıt ve tesciline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; … Köyünde 2007 yılında yapılan kadastro çalışmasında, dava konusu 220 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tarla niteliğiyle ve davalı tarafın dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığı ancak davalı olması nedeniyle malik hanesi açık bırakılarak tespitinin yapıldığı, bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2. maddesi gereğince gerçek malikinin kim olduğunun Mahkemece re’sen araştırılarak belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Davacı … ve arkadaşları tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde, … mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … … … Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “… ve …”, ”…”, “…”, “…”, “Karadağ”, “…” ve “…” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayanılarak açılan el atmanın önlenmesi davası, dava konusu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmış, bilahare müdahil …, satın alma nedeniyle taşınmazın kendisine ait olduğunu ileri sürerek davaya katılmıştır.
Bu iddia ve savunma ile yukarıda özetlenen Yargıtay bozma ilamı içeriği doğrultusunda, yerel mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın, konularına göre ayrı ayrı maddeler halinde değerlendirilmesi uygun olacaktır.
A) Hükmüne uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere, davacılar … ve arkadaşları tarafından aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak bölgedeki diğer taşınmazlar hakkında açılan davalar sonucu verilen kararların temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin istikrar kazanan görüşü ve … Kadastro Mahkemesince yine benzer nitelikteki kararlarında direnilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlar doğrultusunda, davacılar … ve arkadaşlarının dayandıkları kök Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 nolu çiftlik tapu kayıtlarının maliki ile davacılar arasında ırsi bağın bulunduğu, davacıların kök tapu malikinin mirasçıları oldukları, tapu kayıtlarının düzenli olarak intikal gördükleri ve hukuken geçerli kayıtlar oldukları anlaşılmış olup esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.
B) Dosya kapsamına, tapu kayıtlarının cinsine, niteliğine ve bilirkişi raporlarına göre çiftlik tapu kayıtlarının oluşumunda geçen … … Vakfı; bir hanedan vakfı olup, bu gibi vakıflar çerçevesinde yapılan tahsisler, bugünkü anlamı ile mülkiyetin (rakabenin) tahsisi değil, miri arazinin gelirinin tahsisi niteliğindedir. Osmanlı İmparatorluğunda ilke olarak Padişah tarafından, arazinin özel mülkiyete geçirilerek vakıf kurulmasına (sahih vakıf) izin verilmemiş, arazinin gelirinin vakıf amacına tahsis edilmesine izin verilmiştir. Diğer bir anlatımla; çiftlik tapuları kapsamında kalan taşınmazlar miri arazi niteliğindeki arazilerden olup, kurulan vakıf da gayrisahih nitelikli vakıflardandır. Her ne kadar; hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 17.12.2013 tarihli ve 2012/11416 Esas, 2013/4272 Karar sayılı bozma ilamında, vakfın niteliğinin araştırması gereğine değinilmiş ise de, bu tarihten sonra Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin tüm kararlarında vakfın gayri sahih vakıf niteliğinde bulunduğu belirtilerek bu konu tartışma dışı bırakılmış, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/1580, 2014/1183, 2017/1625, 3022, 3023, 3024, 3025, vd. Esas sayılı kararlarında da vakfın niteliği tartışılarak gayri sahih vakıf olduğu açıkça vurgulanmış olup Dairemizce de bu yöndeki istikrarlı uygulama değer bulmuş ve … … Vakfının gayrisahih vakıf niteliğinde olduğu ve çiftlik tapuları kapsamında kalan taşınmazların şartların varlığı halinde Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri uyarınca zilyetlikle kazanılabileceği kabul edilmiştir. Bu itibarla; yerel mahkemenin, vakfın niteliğinin sahih olduğu ve tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılmaya elverişli olmadığı yönündeki kabulünde isabet bulunmamaktadır.
C) Türk Kanunu Medenisi’nin 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra Arazi Kanunnamesinin Medeni Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin yürürlükte bulunduğu kabul edilmiş, uygulama istikrarlı olarak bu yönde sürdürülmüştür. Ancak; bozma öncesi yapılan keşif sonucu düzenlenen zirai bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın sulu tarım arazisi niteliğinde olduğu bildirilmiş ise de, keşifte alınan beyanlardan, taşınmazın bulunduğu bölgenin öncesinde hali arazi niteliğinde iken 1960-1970’li yıllarda köylülerin bir araya gelmesi ile paylaşıldığının ve bundan sonra kullanılmaya başlandığının anlaşılmış olması karşısında, taşınmaz hakkında Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddesine dayalı olarak zilyetlikle kazanma hükümlerinin uygulanmayacağı açıktır.
D) Mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra, hem eldeki dosyada hem de aynı mahiyetteki diğer dosyalarda başkaca bir keşif ya da uygulama yapılmaksızın 2014/26 Esas sayılı dava dosyası kılavuz dosya seçilmek suretiyle davacı … ve arkadaşlarının dayandığı çiftlik tapularının uygulanması için keşif yapıldığı ve bilirkişilerce anılan dosya kapsamında verilen asıl ve ek raporlar esas alınmak suretiyle, …, … ve Karaca Köyleri kadastro çalışma alanlarında bulunan taşınmazların tapu kayıtları kapsamında kaldığı kabul edilerek, taşınmazların çiftlik tapu malikleri ile tapu maliklerinden pay satın alan Gayrimenkul Değerler A.Ş. adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dayanılan çiftlik tapu kayıtlarındaki hudutların, arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, yörede bulunan mevkii, dağ v.b. yerlerin isimlerini sınır olarak okuması, sınırların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kalan ancak kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması nedeniyle, uygulanabilir olması halinde anılan tapu kayıtlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20-C maddesi gereği sınırları ile değil miktarı ile geçerli olduğu tartışmasız olup, esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.
Öncelikle çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, miktarıyla geçerli olduğu kabul edilen çiftlik tapu kayıtlarının kapsamının nasıl tayin edileceği noktasında toplanmaktadır.
Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların incelenmesinde, … Köyünde kısmi kadastronun yapıldığı, 1970 yılında 1 ila 169 parsel numarasıyla tespit tutanaklarının düzenlendiği, bu tutanakların bir kısmının ilk önce edinme sütununa belgesizden zilyetleri adına tespitinin yapıldığı, ancak tespit bilirkişilerinin imzaları alınmaksızın kadastro teknisyenlerince düzenlenen matbu tutanak ile bu tespit maliklerinin adlarının üstü çizilerek taşınmazın çiftlik tapu kayıtları kapsamında kaldıkları belirtilerek tapu malikleri … ve müştereklerinin adlarının yazıldığı, ya da zilyetlerin adı yazılmadan tutulan aynı matbu tutanak ile doğrudan çiftlik tapu malikleri … ve müştereklerinin adlarının malik sütununa yazıldığı, muhtar ve üç tespit bilirkişisinin ise bu son şekliyle tutanakları kabul etmedikleri şerhini koyarak imzaladıkları; bu yönde yapılan tespitlere, taşınmazların zilyetleri olduğunu öne süren kişiler tarafından itiraz edilmesi üzerine 1978 tarihli Komisyon kararıyla, iki kadastro teknisyeninin tespit tutanaklarında malik olarak yazılan zilyetlerin adlarının üstünü çizerek çiftlik tapu maliklerinin adlarını yazmalarının usule uygun olmadığı, parsellerin çiftlik tapu kayıtlarının kapsamında kalmadığı, tapu kayıtlarının kapsamlarının belirlenemediği belirtilerek, yeniden zilyetlerinin adlarının malik olarak yazılmasına karar verildiği ve bu haliyle askıya çıkarıldığı ve çiftlik tapu malikleri tarafından tespite itiraz davalarının açılması sonucu yargılamaların yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında yapılan son keşif sonucunda 5 kişilik fen bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen asıl raporun 60. sayfasında, … Köyünde 1 ila 169 parsellerin tapu kütüklerinin incelendiği, 1, 2, 3, 4, 5, 33, 105, 120, 122, 123, 124 parsellerin kütük sayfasının boş olduğu, diğer parsellerin ise … tapusunun revizyonu ile tanzim edilmeyip, zilyetleri adına hükmen tescil edildiği, … Köyünde ikinci kısmi kadastronun 2007 yılında yapıldığı ve eldeki davaya konu taşınmazlarında bulunduğu ada/parsel sistemine göre çok sayıda taşınmazın tespit tutanağının düzenlendiği ve yine çiftlik tapu kayıtlarının tespitlerde revizyon görmediği belirtilmektedir. Raporda sözü edilen ve kütük sayfalarının boş olduğu belirtilen 105, 122, 123, 124 parsellerine ait dava dosyaları temyiz incelemesi için Dairemizde bulunduğundan, bu dosyaların incelenmesinde, çiftlik tapu malikleri yönüyle reddine dair verilen önceki tarihli hükümlerin kesinleştiği, aynı taşınmazlar hakkında zilyetliğe, miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak başkaca kişiler tarafından açılan davalarda verilen kararların, eksik incelemeye dayalı olarak bozulması nedeniyle henüz kesinleşmediği görülmüştür. Temyiz incelemesi sırasında, Dairemizde bulunan aynı bölgeye ilişkin diğer dava dosyalarının incelenmesinde de, çiftlik tapu kaydı malikleri adına ikinci kısmi kadastro çalışması sırasında hükmen tescil edilen taşınmazların bulunmadığı saptanmış, yine … (…/…/…) tapusuna dayalı olarak tapu malikleri adlarına tespit ve tescilin yapılmadığı da anlaşılmıştır.
… Köyünde ise “… … … Çiftliği” tapusunun 373 ila 633 sayılı parsellere uygulandığı, eldeki dosyada … Köyünde kadastro sonucu oluşan tapu kütükleri üzerinde bilirkişi incelemesinin yaptırıldığı ve düzenlenen rapor içeriğine göre; 758.457,25 m2 tapulama ya da komisyon kararıyla kesinleşen taşınmazlar ile 1.228.606,67 m2 hükmen kesinleşen yerler olmak üzere toplam 1.987.033,92 m2 yüzölçümündeki çok sayıdaki taşınmazın (bilirkişi raporlarında parsel numaraları belirtilmiştir) çiftlik tapu malikleri adına tescil edildiği görülmektedir.
Dairemizde temyiz incelemesi için bulunan Mahkemenin kılavuz dosya kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde, Mahkemece 7-8-9 Kasım 2018 tarihlerinde 3 gün süren keşif yapılmış olup, 5 kişilik fen bilirkişi heyetince düzenlenen 19.03.2019 havale tarihli rapor ve ekinde; memleket haritaları, hava fotoğrafları, kadastro paftaları ile çakıştırılmış olarak çok sayıda harita üzerinde tapu kayıtlarında geçen sınırlar gösterilmiş, memleket haritaları, orman tahdit haritaları, Osmanlıca olarak düzenlenen ve bilirkişi vasıtası ile tercüme ettirilerek dosya kapsamına alınan haritalardan faydalanılmak suretiyle zemindeki yerleri bulunup haritasına işaretlenmiş, ayrıca bu raporda … ve … (…/…/…) tapu kayıtlarının üç hududunun müşterek olması ve kapsadığı alanın kısmen çakışması nedeniyle iki tapunun toplam miktarı (4000+3000= 7000 dönüm) üzerinden ve … Köyü 1 ile 169 parseller dikkate alınmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilerek harita üzerinde gösterilmiş, … Köyünde de tapu malikleri adına tespit edilen ya da hükmen kesinleşen taşınmazların dış sınırları belirlenerek kapsam tayin edilmesi halinde bu sahanın yaklaşık 6.454.610 m2 olduğu ve tapunun miktarıyla “7000 dönüm (6.395.240 metrekare)” uyumlu olduğu belirtilmiştir.
Orman bilirkişileri tarafından verilen ek raporda; Orman İdaresi eliyle düzenlettirilen 15.08.1963 tarihli rapora atıf yapılarak “… ve … (…/…/…) tapuları birlikte değerlendirilerek 429 dekar 550 m2, … … … tapusunda ise 1311 dekar 300 m2 yerin orman sayılan ve devletleştirilen, iadeye tabii olmayan saha olduğu” belirtilmiş, ayrıca çiftlik tapu kayıtlarının sınırları içinde kalan … serisi orman tahdidi ve … serisi orman tahdidi olarak 1966 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidine göre tahdit kapsamında olan yerlerin devlet ormanı olduğu, tahdit kapsamı dışında kalan yerlerin ise orman sayılmayan yer olduğu ifade edilmiştir.
Çiftlik tapu sahipleri tarafından, devletleştirme ile kendilerine verilen bedelin arttırılması istemiyle açılan dava dosyası, Dairemizce eldeki dosyanın temyiz incelemesi sırasında Mahkemesinden getirtilmiş, dosya içeriğinde de Orman Genel Müdürlüğünün 08.02.1969 tarihli cevabi yazısı ile (orman bilirkişileri tarafından ek raporlarında bildirilen) aynı miktarlarda devletleştirilen orman olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Diğer yandan; 1945 yılında yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasa uyarınca, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanların devletleştirildiği, bu ormanların hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçeceği düzenlenmiş olup, kanun hükmü uyarınca devletleşen ormanlar hakkında bir haritanın eldeki dosya kapsamında bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, fen bilirkişilerinin ek raporlarında, tapu kapsamında 1945 yılında devletleştirilen alanların neresi olduğu hususunda ayrıca bir harita düzenleyemedikleri, bölgede 1967 yılında seri bazda yapılan kesinleşmiş orman sınırları esas alınarak ormanların gösterildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dosyasında, keşif sonrası dosyaya sunulan 5 kişilik fen bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar nedeniyle bilirkişi heyetinden, özellikle çiftlik tapu kayıtlarının devletleşen orman alanlarından çıkarıldıktan sonra varsa yerleşim ve ziraat etmeye müsait alanların kapsamının belirlenmesi, memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine çevrilerek komşu parselleri içine alacak şekilde aplike işleminin yapılması, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumu çevre taşınmazlarla ele alınarak, tapu kayıtlarının yüzölçümü ile kapsadığı alanları varsa devletleştirilen orman alanlarının harita üzerinde ayrı renklerde işaretlenmesi, çiftlik tapu maliklerinin dayandığı 1936 tahrir nolu bir kısım vergi kayıtlarının kapsadığı alanların harita üzerinde gösterilmesi istenilmiş; asıl raporu hazırlayan 5 kişilik fen bilirkişisi heyetinin hazırlanacak ek raporun içeriği hususunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmeleri nedeniyle; fen bilirkişileri … …, …, … tarafından ayrı bir ek rapor, fen bilirkişileri … … ve … … (kendisi keşfe katılmamış, keşif heyetinde tek harita mühendisi olarak … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edilmiş olup asıl raporda imzası bulunmamaktadır.) farklı bir ek rapor, fen bilirkişisi … tarafından ise ayrı bir ek rapor düzenlenmiştir.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dosyada yapılan keşifte, çiftlik tapu maliklerinin dayandıkları tahrir vergi kayıtlarının sınırları zeminde tek tek gösterilip kapsadığı alanlar belirlenmemiş, ancak mahkemece ara kararla vergi kayıtlarının mevkilerinin haritalar üzerinde gösterilmesi yönünde fen bilirkişilerinden ek rapor hazırlanması istenilmiş ve bu ek raporlarla; 1936 tarihli vergi kayıtlarından, mevkileri memleket haritaları üzerinde gösterilen mevkilerle uyumlu bulunanlar, anılan haritalar üzerinde gösterilmeye çalışılmış ise de, eldeki dosyanın konusu olan taşınmazlar ile Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların konusunu oluşturan taşınmazlar üzerinde çiftlik tapu maliklerinin bizzat ya da kira, icar gibi başkaca kişiler vasıtasıyla sürdürülen bir zilyetliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Vergi kayıtlarının ancak zilyetlikle birleşmesi halinde hüküm ifade edeceği, diğer bir anlatımla 1936 yılında taşınmazların vergiye kaydettirilmesinin, tespitin yapıldığı 2007 yılına kadar zilyetlik iradesinin sürdürüldüğü anlamına gelmeyeceği açıktır.
E) Yukarıdaki tüm anlatımlardan sonra, miktarıyla geçerli bulunan çiftlik tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesi hususunun çözümlenmesi gerekmektedir.
… ve Erkös (…/…/Örköz) mevkiindeki tapu kayıtlarının kadastro çalışmalarında revizyon görmemesi, tapu malikleri adına tapu kaydına dayalı olarak hükmen tescil edilmiş taşınmazlar bulunmaması karşısında kapsamının nasıl belirleneceğinin yöntemi ile … … … mevkili çiftlik tapusunun tespite esas alınması, tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen yine görülen davalar sonucunda hükmen tapu malikleri adına kadastro çalışmaları sonucunda tespit ve tescil edilen taşınmazlar bulunması nedeniyle, miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamlarının belirlenmesinde izlenecek yol ve yöntemin birbirinden farklı olacağı kuşkusuzdur.
I – … VE … (…/…/ÖRKÖZ) MEVKİLİ ÇİFTLİK TAPULARI YÖNÜYLE;
4000 dönüm yüzölçüme sahip … mevkiindeki Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı tapu kaydı “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği”; 3000 dönüm yüzölçüme sahip … (…/…/…) mevkiindeki Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı tapu kaydı ise “…”, “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırlarına sahiptir. Görüleceği gibi birbirine yakın mevkide bulunan her iki tapu kaydının “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırları aynıdır.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dosyada yapılan keşif ve bu keşif sonucunda alınan 5 kişilik fen bilirkişi raporu ile 3 ayrı ek raporun tamamında bilirkişiler, yukarıdaki paragrafta belirtilen sınırların, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dosyasında yapılan keşif ve düzenlenen raporlardan, 1/25.000 ölçekli memleket haritaları ile eski yazı (osmanlıca) olarak (1917 ve 1922 basım tarihli) düzenlenmiş olması nedeniyle tercümesi yapılan Osmanlı Erkanı Harbiye Arşivinden temin edilen haritadan yararlanılmak suretiyle belirlendiğini, raporların içeriğine göre tapu kayıtlarında okunan;
“…” sınırının, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada gösterilmediğini, 1/25.000 ölçekli haritada ise Mezargediği Mahallesi olarak yer aldığını,
“…” sınırının 1/25.000 lik haritada … T. (Tepesi) olarak yer aldığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “… Burnu” olarak tercüme edilen yer ile arasında 8 km mesafe bulunması nedeniyle haritaların birbiriyle uyumsuz olduğunu,
“… Çiftliği” sınırının 1/25.000 lik haritada “… mvk” olarak yazılı bulunduğunu, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada ise gösterilmediğini, (yerel bilirkişilerce bölgede bu isimde bir çiftlik bulunmadığı ifade edilmiştir),
“…” sınırının 1/25.000 lik haritada yer almadığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “Kırvasil” olarak tercüme edilen yerin günümüzde “Orhaniye” Köyünün bulunduğu yere isabet ettiğini (yerel bilirkişilerce de Orhaniye Köyünün eski adının Kırvasil olarak bilindiği ifade edilmiştir.),
“Gölanya Yanı” sınırının 1/25.000 lik harita üzerinde bulunmadığını, eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde ise “Gölönye” olarak tercüme edilen yerin günümüzde “İçmeler” Köyünün bulunduğu yere isabet ettiğini (yerel bilirkişilerce de İçmeler Köyünün eski adının Gölenye olarak bilindiği ifade edilmiştir) bildirmişlerdir.
Fen bilirkişi raporlarındaki bu anlatımlar karşısında, … ve … (…/…/…) mevkili çiftlik tapularının sınırlarının mevki, mahalle, köy olarak gösterildiği, bir kısmının eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada üzerinde dahi gösterilmediği ya da haritalarda gösterilen yerler arasında uyumsuzluk olduğu, diğer bir anlatımla tüm bu sınırların sabit sınır niteliğinde olmadığı gibi nokta sınır niteliğinde dahi bulunmadığı açıktır.
Tapu kayıtlarında mevkii olarak geçen ve bu mevkii ismi ile anılan “…” ve “… (…/…/Örköz)” mevkilerinin de; 1/25.000 lik memleket haritalarında ve eski yazı (osmanlıca) ile düzenlenen haritada yakın mesafelerde ancak farklı yerlerde gösterildiği, 1996 tarihli memleket haritasında “… (…/…/Örköz)” mevkisinin yazılı olmadığı görülmektedir.
Her ne kadar, 2014/26 Esas sayılı dosyada hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamında; “… Çiftliği” sınırının mevki sınır olmayıp çiftlik arazisi olabileceğinin (sabit sınır) düşünülmesi ve kapsam tayininde dikkate alınması gereğine değinilmiş ise de, zeminde böyle bir çiftliğin bulunmadığı, mevki ismi olması nedeniyle sabit sınır niteliğinde olmadığı; yine bozma ilamında, … mevkili çiftlik tapusunun 1 ilâ 169 sayılı parsellere revizyon gördüğü ve kapsam tayini noktasında yine bu taşınmazların da dikkate alınması gerektiği belirtilmiş ise de, yukarıdaki paragraflarda açıklandığı üzere, Komisyon kararlarıyla çiftlik tapularının uygulanamadığı belirtilerek zilyetleri adına tespitlerin yapılmış olması karşısında, … Mevkili çiftlik tapusunun revizyon görmediği anlaşılmaktadır.
Fen bilirkişisi … … ve arkadaşları tarafından verilen ek raporda, tapu kaydının oluştuğu tarihten bu yana mevcut ve değişmeyen sabit sınır niteliğinde bir hudut ve kapsamının tespit edilemediğinin, sınırların sabit sınır olmayıp geniş bir alanı tarifler mahiyette bulunduğunun, “… çiftliği” / “…” sınırının … Köyü’nün güney istikametinde 6 km mesafede bulunması nedeniyle sabit sınır alınmak suretiyle uygulama yapılamadığının belirtildiği; fen bilirkişi … … ve … … tarafından hazırlanan ek raporda da benzer hususlara değinildiği; fen bilirkişisi … tarafından hazırlanan ek raporda ise özetle, tahrir kayıtlarında gösterilen mevkiler ve 1970 yılında yapılan kadastroda (kısmi kadastro) 1 ila 169 parsellerde 279 nolu vergi kaydının uygulanması, değirmen, deniz, tahrirlerde okunan mezarlıklar, 15.08.1963 tarihli Orman İdaresi raporu gözetilerek, … ve … mevkili çiftlik tapularına miktarıyla kapsam tayin edildiği ve somut dosyada dava konusu edilen taşınmazların tapu kaydı kapsamında kaldığı yönünde rapor sunulduğu görülmektedir.
Öte yandan; eldeki dosyanın, tapu kaydının kapsamının tayini noktasında araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulmasından sonra, Yerel Mahkemece aynı mahiyette bulunan bir kısım dosyalarda, zilyetleri yönüyle Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddelerinin zilyetleri lehine gerçekleştiği gerekçesiyle verdiği direnme kararları üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/1183, 2017/1625, 3022, 3023, 3024, 3025, vd. Esas sayılı dosyalarında yapılan inceleme neticesinde, 2018 ve 2019 tarihli kararları ile çiftlik tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesi hususunda; “tapu kayıtlarına sabit hudutlardan başlamak üzere miktarı kadar yer ayırırken, davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümleri de dikkate alınarak, dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının kesin olarak saptanmaya çalışılması, çekişmeli taşınmazın, davacıların dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun’un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, aynı Kanun’un 20/B maddesi gereğince niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi, taşınmazın tapu kaydının 3402 sayılı Kanun’un 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek olan kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde, davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekline ve süresine göre davalı taraf adına edinme koşulları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiş ve bu görüş istikrarlı biçimde, direnme üzerine verilen bu mahiyetteki bozma kararlarının tamamında yer almıştır.
Davacılar … ve arkadaşları tarafından, çiftlik tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan 1974/9 (bozulmakla 1996/11) Esas sayılı dosyada, eldeki dosyada olduğu gibi üç gün süren keşif yapılarak tapu kayıtlarının kapsamının belirlendiği, keşif sonucunda Yıldız Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi görevinde bulunan profösör ünvanlı jeodezi ve fotogrametri uzmanı olan 3 kişilik fen bilirkişi heyetince, tapu kayıtlarının sınırlarının 1/25.000 lik harita üzerinde gösterildiği, raporlarında tapu kayıtlarında yazılı alanlar ile zeminde sınırların düz çizgi çekilmek suretiyle belirlenen alanlar arasında çok büyük farkların bulunmasının nedeninin eski tapu kayıtlarının tesis edildiği zamanda hudutları tanımlamak için maruf (bilinen) isimlerin (mevki vb) alınmasından kaynaklandığı ve bu mahalli isimlerin birer nokta olarak kabulü ile bu noktaların birleştirilerek hudutların uygulanmasına çalışıldığı, eski tapu kayıtlarının arazide uygulanması ve belirtilmesinin başkaca imkanının bulunmadığı belirtilmektedir.
… Köyünde ilk kısmi kadastro ile tespitleri yapılan 1 ila 169 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 2. kısmi kadastronun yapıldığı 2007 yılında tespiti yapılan taşınmazların tamamına yakın bir kısmına karşı … ve arkadaşları tarafından, … ve Erkös (…/…/Örköz) mevkili tapu kayıtlarına dayalı olarak dava açıldığı, ancak; Mahkemece bu dava dosyalarında tapu kayıtlarına kapsam tayin edilemediği, yukarıdaki paragrafta bahsedilen Mahkemenin 1996/11 Esas sayılı dosyasında ancak sınırları itibariyle hayali çizgiler birleştirilmek suretiyle tapu kayıtlarının uygulanabildiği; mevcut bu tapu kayıtlarına kapsamında kaldığı gerekçesiyle Mahkemenin kılavuz dosya kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dosyada verilen 11.09.2019 tarihli karar ile, kılavuz dosyaya atıf yapılarak 11.09.2019 tarihinden sonra verilen ve halen Dairemizde temyiz incelemesinde bulunan dosyalar dışında başkaca hiçbir dosyada çiftlik tapu malikleri adına hükmen tescil edilen taşınmaz bulunmadığı, iş bu kılavuz dosyada yapılan keşif ve sonucunda verilen kararlardan daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 2018-2019 tarihli direnme üzerine verilen kararlarda da sabit sınırlardan başlanmak üzere “dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının kesin olarak saptanmaya çalışılması” hususuna açıkça değinildiği, Mahkemece kılavuz olarak kabul edilen eldeki 2014/26 Esas sayılı dosyada 7-8-9 Kasım 2018 tarihinde yapılan keşif ve tamamlanması yaklaşık 1 yıl süren asıl ve ek raporlara göre bu tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayini için gerekli sabit sınırların bulunmadığı bir kez daha anlaşılmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler karşısında; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtayın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamasının da bu yönde olduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları … ve Erkös (…/…/Örköz) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de; davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergi kayıtlarının, zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılından kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanun’un 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen tescil edilen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayinin mümkün olmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı … ve arkadaşlarının tutundukları … ve … (…/…/…) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece, … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davacı … ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
II – … … … MEVKİLİ ÇİFTLİK TAPUSU YÖNÜYLE;
Davacı … ve arkadaşlarının dayandığı Mart 1290 tarih 20 sayılı tapudan gelen Şubat 1962 tarihli 1 sayılı 7000 dönüm yüzölçümlü … … … mevkili çiftlik tapusunun, … Köyünde yapılan kadastro çalışmasında 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gördüğü, temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemizde bulunan aynı bölgeye ilişkin dava dosyalarından anlaşılmaktadır. Bu dava dosyalarında bulunan bir kısım kadastro tespit tutanaklarının edinme sütununda, tapu kaydının kuzey hududuna denk gelen … ve Taşbükü İskelesi hudutlarından çizgi çekilmek suretiyle güneyde kalan bölümlerin tapu kaydı kapsamında kalan yerler olduğu belirtilerek kadastro çalışması sırasında 373 ila 633 parsellere revizyonunun yapıldığı, hattın kuzeyinde kalan taşınmazların ise çiftlik tapusu kapsamı dışında kaldığı kabul edilerek, başkaca nedenlere dayalı olarak (kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ya da başkaca tapu kayıtları) tespitlerin yapıldığı belirtilmektedir.
Söz konusu 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında, … Köyünün kadastro sonucu oluşan tapu kütükleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre; 758.457,25 m2 tapulama ya da komisyon kararı ile tapu malikleri adına kesinleşen yerler ile 1.228.606,67 m2 hükmen tapu malikleri adına kesinleşen yerler olmak üzere toplam 1.987.033,92 m2 yüzölçümündeki çok sayıda taşınmazın çiftlik tapu malikleri adına tescil edildiği, 5 kişilik fen bilirkişi raporunda da, tapu malikleri adına tespit edilen ve hükmen ya da dava açılmaksızın kesinleşen bu parsellerin dış sınırları esas alınarak ve doğrusal olarak birleştirilmek suretiyle kapsam tayin edilmesi halinde bu sahanın 6.454.610 m2 olduğu, tapu kaydı miktarı olan (7000 dönüm= 6.395.240 m2) ile uyumlu olduğu ve kayıt miktarına göre eksiği bulunmadığı (devletleştirilen orman alanı düşülmeksizin) bildirilmiştir.
Eldeki dosyanın konusunu her ne kadar … Köyünde yapılan kadastro sonucu tespit tutanağı düzenlenmiş taşınmaz oluştursa da, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, 2014/26 Esas sayılı dosyanın kılavuz dosya seçilerek, davacıların dayandıkları üç çiftlik tapusunun da kapsamının belirlenmesi için keşif yapıldığı, “… … … Çiftlik” tapusunun da keşifte uygulandığı, keşif sonucunda 5 fen bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve ekindeki haritalarda, tapunun sınırlarında okunan; “Kocaalan”, “Belan Dağı”, “Taşbükü”, “… Çiftliği”, “…”, “Günbel (…)”, “Karadağ”, “Mezargediği” sınırlarının gösterildiği, her bir sınırın kendi içinde geniş alanlar içeren mevkii, dağ isimleri olduğu, bozma ilamında da belirtildiği üzere bu sınırların gayri sabit hudutlu olup, tapu kaydının miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesi gerektiği ve diğer çiftlik tapularında da olduğu üzere bu tapu kaydının da birbiriyle kesişmeyen hudutlarının bulunduğu tartışmasız ise de, bu sınırlar kapsamında kalan … Köyü kadastro çalışma alanında, tapu malikleri adına tespit edilen, dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen taşınmazların bulunduğu dikkate alındığında, tapu kaydının kapsamının da bu taşınmazların oluşturduğu alan olarak değerlendirilmesi gerektiği, 5 kişilik fen bilirkişi heyetince hazırlanan asıl rapor, ya da fen bilirkişilerince ayrı ayrı hazırlanan 3 ayrı ek raporda da bu şekilde kapsam tayin edilmeye çalışıldığı, bu şekilde yapılan kapsam tayini Dairemizce de uygun bulunmakla birlikte, tapu kaydının kapsadığı alanın yüzölçümünün belirlenmesi noktasında fen bilirkişi heyetince hataya düşüldüğü kanaatine varılmıştır.
Şöyle ki; “… … … Çiftlik” tapusu 7000 dönüm = 6.395.240 m2 yüzölçümünde olup bu tapu kapsamındaki 1311 dekar 300 m2 yerin orman sayılan ve devletleştirilen, iadeye tabi olmayan alan olarak belirlenmiş olması ve okaliptus fidanlığı olarak 1946 yılında 36.760 m2 yüzölçümündeki taşınmazın kamulaştırma işleminin yapılması nedeniyle, bu miktarlarında tapu kaydının yüzölçümünden düşülmesi suretiyle kapsam tayininde esas alınacak miktarının belirlenmesi ve bundan sonra, tapu kaydına, çiftlik tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen (dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen) taşınmazların dış sınırları esas alınmak suretiyle arada bağlantı kesilmeksizin kapsam tayin edilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır.
Bu durum karşısında; harita mühendisleri kurulunca, çiftlik tapusu malikleri adına tescil edilmiş bulunan taşınmazlar en kuzeyden başlanmak suretiyle dıştan çevreleyecek şekilde, yukarıda belirtilen devletleştirilen ve kamulaştırılan alanlarda gözetilmek suretiyle kaydın kapsamının tereddütsüz belirlenmesi gerekir.
Eldeki dosya kapsamına gelince; çekişmeli 220 ada 2 parsel sayılı taşınmazın … Köyünde bulunduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları … ve Erkös (…/…/Örköz) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazın da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı anlaşılmakta ise de, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, sabit bir sınır bulunmadığından tapu kayıtlarına miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davacılar … ve arkadaşları ile adı geçenlerden pay satın almak suretiyle müdahil olan Gayrimenkul Değerler Ticaret A.Ş.nin, … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazın miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davalarının reddine, taşınmazın müdahil …’ın haricen satın aldığı davalı … adına tescil ilamı ile oluşan Mart 1978 tarih ve 17 sayılı tapu kaydı kapsamında kaldığı bozma öncesi yapılan keşif ve alınan raporlarla belirlendiğinden, müdahil … adına tesciline karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ: Mahkemece önceki tarihli karar ile taşınmazın müdahil … adına tesciline karar verilmiş ve davacı … ve arkadaşlarının temyizi kabul edilerek çiftlik tapularının uygulanması için araştırma ve incelemeye yönelik bozulmuş ise de; bozma üzerine Mahkemece kılavuz dosya kabul edilerek 2014/26 Esas sayılı dosyası üzerinde yapılan keşif ve alınan raporları ile eldeki dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere, çiftlik tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın müdahil …’ın dayandığı tescil ilamı ile oluşan Mart 1978 tarihli 17 nolu tapu kayıtları kapsamında kaldığının bozma öncesi yapılan keşif ve alınan raporlarla belirlendiği anlaşıldığından, müdahil … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.815,00 TL avukatlık ücretinin davacı … ve müşterekleri ile müdahil Gayrimenkul Değerler Ticaret A.Ş ‘den alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan müdahil …’a verilmesine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15.12.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, kadastro tespitine itiraz davasıdır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, çekişmeli 220 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 3840 pay kabul edilerek 2400/3840 payının müdahil Şirket adına, geri kalan payında hisseleri oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, müdahil … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin sayın çoğunluğu ile sair hususlardaki bozma gerekçeleri konusunda aynı düşünce içindeyiz, ancak aşağıda yazılı bulunan tapu kayıtları ile ilgili uygulama konusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.
Dairenin sayın çoğunluğunun; “3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtayın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamasının da bu yönde olduğu, davacı … ve arkadaşlarının dayandıkları … ve Erköz mevkiili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayrisabit hudutlu olup, bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nükta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de, davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergikayıtlarının zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılında kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanunun 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen kesinleşen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayininin mümkün bulunmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı … ve arkadaşlarının tutundukları … ve Erköz mevkiili tapu kayıtlarının kapsam tayini hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece, … Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davacı … ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi gerekçesiyle hükmün bozulmasına” karar verilmesi hususundaki sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz. Şöyle ki:
Davacılar … ve arkadaşları tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde, … mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … … … Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “… ve …”, ”…”, “…”, “…”, “Karadağ”, “…” ve “…” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayanılarak açılan tescile itiraz ve el atmanın önlenmesi davaları ile ayrı ayrı açılan tescil davaları, dava konusu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
Dairemizde incelenmekte olan bu dosya ile birlikte aynı mahiyette 60 adet dava dosyası ile Mahkemece direnme sonrasında incelenmek üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilen toplam 31 adet dava dosyası halen derdest bulunmakta olup, bu dosyalardaki deliller hep birlikte değerlendirildiğinde;
A) … Köyünden … … … ve 79 arkadaşı tarafından tapu malikleri … ve arkadaşları (… ailesi) aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde 03.10.1988 tarihinde, murislerinden kalıp yıllardır zilyetliklerinde bulunan taşınmazların, … ailesi tarafından, nokta sınırlı Mart 1290 tarih 18 nolu tapudan, yasal olmayan tedavüllerle yeni sınırlar ilave edildiği, yasal kıymeti bulunmayan bu tapu kayıtlarına dayanılarak kendilerinden beş yıllık ecrimisil istedikleri, bu nedenlerle davalıların, … Çiftliğine ait tapunun Ağustos 1326 tarihinden beri devam eden tedavül ve ifrazları ile birlikte Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapu kayıtlarının iptali istemiyle açtıkları tapu iptali davasının, “Tapunun intikalleri ile ifraz ve sınır değişikliği işlemlerinin yapıldığı tarihlerdeki yasal prosedürlere uygun olduğu ve tapu kayıtlarının hukukî değerini koruduğu” gerekçesiyle reddine ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.1994 gün ve 1988/333 E. 51 K. sayılı kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.02.1995 gün ve 1994/7430 E. 1073 K. sayılı kararı ile temyiz itirazları süre yönünden reddedilerek 12.09.1995 tarihinde kesinleşmiştir.
B) … Köyünden … … ve dört arkadaşının, 10.02.1989 tarihli dilekçeleriyle tapu malikleri aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tapu iptali davası, mahkemenin 31.03.1994 gün ve 1989/103 E. 125 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
C) … (…) Köyünden … …, …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … … ve 55 arkadaşı tarafından, yine tapu malikleri … ailesi aleyhine 07.05.1952 tarihli dava dilekçesi ile 1952/42 sayılı dosyada Çiftliğe ait Eylül 1340 tarih 5 (gittisi Ocak 1962 tarih 1) nolu tapu kaydının iptali için açılan tapu iptali davası, Yargıtay bozma kararından sonra 1960/104 sayısını almış, davanın feragat ve sulh nedeniyle reddine ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.1961 gün ve 1960/104 E. 25 K. sayılı kararı 11.06.1961 tarihinde kesinleşmiştir. Bu dosyada zilyet iddiası olan davacıların avukatları …’a toplu olarak verdikleri düzenleme şeklinde vekaletname metninde tasarruf ettikleri arazilerin … … Vakfına ait olduğunu ve kendi adlarına tapu tescilini talep ettiklerini Noter huzurunda beyan ettikleri görülmüştür. Dava dosyasında mahkemece keşif yapıldığı ve zabıtların birlik dosyasında da mevcut olduğu görülmüştür.
D) Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 25 K. sayılı kararının kesinleşmesinden sonra, tapu malikleri … ailesinin 18.12.1962 tarihli dava dilekçesiyle, sözü edilen o davanın davacısı olan … … aleyhine “Sözlü kira akdinin feshi ile gayrimenkullerin tahliyesine ve beş yıllık yüzde yirmibeş hasılat kirasının tahsili” istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/165 sayısında açtıkları dava sonunda, mahkemece davanın kabulüne ve sözlü kira akdinin feshi ile davalının gayrimenkullerden tahliyesine ve ecrimisil alınmasına karar verilmiş, hüküm 28.12.1973 tarihinde kesinleşmiştir.
E) Tapu sahipleri tarafından davalı … … aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/153 E. 1966/131 K. sayılı dosyasında … Yeri mevkiinde 15.306 m2, Kesikli mevkiinde 8 dönüm, Ev Önü mevkiinde 6500 m2, Mezarlık Yanı mevkiinde 4500 m2 tarlaya ilişkin olarak, akdin feshine ve gayrimenkullerden davalının tahliyesi, hesaplanan ecrimisil bedelinin tahsiline ilişkin karar verilmiş bu kararın kesinleştiği görülmüştür. Yargılama sırasında tapu maliklerinin kahyası … …, … … ve sonra vazifelendirilen … … olduğu, davalı … …’nın Mahkeme esnasında ev önü ve mezarlık yanında icar verdiğini diğerlerinden vermediğini ikrar ve kabul ettiği, dava şahitlerinin şahadetine itiraz etmediği, bir kısım dava konusu yerlerin ormandan açıldığını iddia ettiğini ancak Tarım Bakanlığından Mahkemeye verilen 30.12.1964 tarihli yazıda bu gayrimenkullerin orman olmadığı bildirildiği, yine davalının bu arazileri davacılar satar ise alacağını beyan ettiğine karar metninde yer verildiği görülmüştür.
F) … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/154 E. 1966/132 K. sayılı dosyasında davacı tapu malikleri tereke mümessili tarafından … … aleyhine, Karahüseyin mevkiinde doğusu Azmak, batısı Cebel, kuzeyi deniz, güneyi Azmak ile çevrili tahminen 9 dönüm, Köklü Tarla mevkiinde doğusu … … süremeği, batısı …, kuzeyi Karaağaçlı tarla, güneyi … … süremeği ile çevrili 13 dönüm, Yanık Tarla mevkiinde doğusu … … süremeği, batısı cebel, güneyi … … süremeği, kuzeyi … Kocaefe süremeği ile çevrili 8 dönüm, … mevkiinde doğusu … … süremeği, batısı … süremeği, kuzeyi … … süremeği, güneyi dere ile çevrili 33 dönüm taşınmazlar hakkında açtığı “Sözlü kira akdinin feshi ve bu yerlerden davalıların tahliyesi ile %25 hasılat kirasının tahsili” davalarının kabulüne, kira akdinin feshine, davalıların bu yerlerden tahliyesine, beş yıllık %25 hasılat icarı tutarının davalılardan tahsiline karar verildiği görülmüştür. Bu kararların Tapu Müdürlüğünden getirtilen Birlik dosyalarında olduğu da görülmüştür.
Karar metninde davacıların … Noterliğinden davalıya ihtarname gönderdiği, davalının yargılama sırasında yerlerin babasından kaldığını, kendisinin tapusunun bulunmadığını, arazinin kendisine ait olduğunu sonradan yerin davacılara ait olduğunu, davacıların yeri satmak istedikleri takdirde kendisinin alabileceğini Mahkeme huzurunda bildirdiği ve Mahkemece davalının savunmalarının gayrivarit bulunması itibarıyla reddine ve davacıların davasının kabulüne karar verildiği görülmüştür.
G) … Tapulama Mahkemesinin 1974/5 E. 1975/49 K. sayılı kararında … Köyü 468 ve 469 parsellerde davalı … Köyü Muhtarlığı gösterilerek tespite itiraz edildiği, dava konusu taşınmazların köy muhtarınca 10000 m2 olarak istimlak edildiği, bilahare 488 m2 nin yola kalb edildiği halde 468 ve 469 parsellerin 10950 m2 olarak tesbit edildiği davalı köy muhtarlığı adına fazla yapılan 1438 m2 nin davacılar adına tescil ve tespitine karar verildiği görülmüştür.
H) … Kadastro Mahkemesinin 22.03.2001 gün ve 1977/61 E. 9 K. sayılı kararında tapu maliki davacılar tarafından … Valiliğine karşı 410-411-412-413-414 parsellerin 36760 m2 olarak davalı idare tarafından istimlak edildiğini, tapulama tespiti sırasında ise 40730 m2 olarak tespitin yapıldığı ve itirazların tapulama komisyonunca reddedildiğinden bahisle davalı idare adına fazla olarak istimlak edilen 3970 m2 adlarına tespit ve tescili istenmiş, mahkemece kayıtlar celb edilmiş ve davalı taşınmazların kadastro öncesi 36760 m2 olarak istimlak edildiği anlaşılarak davanın kabulü ile fazla olarak tespit edilen bölümün orman dışı kısmının davacılar adına tespit ve tesciline karar verildiği Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20.09.2002 tarihli ve 2002/1795 E. 4523 K. sayılı kararı ile onanıp kesinleştiği görülmüştür.
I) Asliye Hukuk Mahkemesinin bu kararı kesin hüküm kabul edilerek, … (…) Köyü 543-591 sayılı parsellerin Kadastro Mahkemesinin 28.09.2000 gün 1971/23-33 sayılı, … Köyü 502-503 sayılı parsellerin Kadastro Mahkemesinin 15.12.2000 gün ve 1971/22-50 sayılı, … Köyü 596 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 18.03.2000 gün ve 1971/15-29 sayılı, … Köyü 767 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 04.08.2000 gün ve 1973/76-26 sayılı, … Köyü 817 sayılı parselin Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.03.1996 gün ve 1979/175-90 sayılı, … Köyü 805 sayılı parselin Kadastro Mahkemesinin 28.05.1999 gün ve 1999/3-18 sayılı, … Köyü 766 sayılı parselin Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.04.2000 gün ve 1998/135 E. 306 K. ve yine 07.03.1996 gün ve 1979/175 E. 90 K. sayılı kararları gibi bir çok dosyada tapu malikleri adına tesciline karar verilmiş olduğu ve kararların kesinleşmiş olduğu görülmüştür. Tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen oluşan tapu malikleri adına tescil edilen kadastro parselleri Mahkemenin 2017/3 Esas sayılı dosyasından yapılan bilirkişi incelemesi sonucu belirlendiği de görülmüştür.
İ) Mahkemenin 2014/26 E. sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile kadastroda tapu malikleri adına tespit görüp itirazsız veya komisyon kararları ile kesinleşerek tapudan revizyon gören parsellerin tespit edilmiş olduğu görülmüştür.
K) Çiftlik tapu sahipleri (… Ailesi) ile Karacaköy … Mahallesinden … … arasında … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/153 E. 1966/131 K. sayılı dosyasında tahliye kararı ve ecrimisil ödenmesine karar verildiği bu davada davalının 1952-1953 yılına kadar davalının icar verdiğini ikrar ve kabul ettiği, hatta taşınmazları … Ailesinin satması halinde satın almak için talip olduğu beyanının karar metninde mevcut olduğu görülmüştür.
L) Mahkemenin 1963/154 E. 1966/132 K. sayılı dosyasında Çiftlik sahipleri tarafından davalı … … aleyhine açılan tahliye ve ecrimisil davasında dinlenilen tanıkların, 1952-1953 yıllarına kadar hasılat icarının Çiftlik sahiplerine ödenmediğini, davalı … …’nın tapusunun olmadığını, yerin davacı Çiftlik sahibi aileye ait olduğunu beyan ettikleri, ayrıca davalının da yerin … Ailesi tarafından satılması halinde satın almak için talip olduğu karar metninde görülmüştür.
M) Çiftliğe ait Eylül 1340 tarih ve 5 (gittisi Ocak 1962 tarih 1) nolu tapu kaydının iptali için … (…) Köyünden … …, …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … … ve 55 arkadaşı tarafından, yine tapu malikleri … Ailesi aleyhine 07.05.1952 tarihli dava dilekçesi ile 1952/42 E. sayılı dosyada açtıkları tapu iptali davasının, Yargıtay bozma kararından sonra 1960/104 E. 25 K. sayısını aldığı ve bu dosyada davacıların vekil olarak yetkilendirdiği Avukatların düzenleme şeklindeki vekaletname metinlerinde … … Vakfına ait olduğunu beyan ederek çiftlik arazilerinin tapularının iptali ile kendi adlarına tapu tescili konusunda dava açmak için vekillerine özel yetki verdikleri görülmüştür.
N) Yine … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 25 K. sayılı dava dosyasında, … Ailesi aleyhine dava açan davacı 55 kişinin davasından feragat ettiği, Mahkeme hükmünün kesinleştiği ve Mahkemenin dosyalarında kadastro tespitine itiraz eden bu kişiler hakkında kesin hüküm nedeniyle itirazları reddedilerek, parsellerin Çiftlik tapu sahipleri adına kayıt ve tescil edildiği görülmüştür.
O) Tapu malikleri tarafından dosyalara delil klasörleri ile sunulmuş olan … Noterliğinde 1943 yılının çeşitli tarihlerde düzenlenmiş, Çiftlik tapu malikleri tarafından verilmiş vekaletnameler ve köylüler ile yapılmış kira sözleşmelerinin Noter arşivinden çıkartılarak 01.06.2006 tarih 6374-6379-6371-6422-6384-6380-6419 vd. yevmiyesi ile onanmış örnekleri incelenmiş, bu belgelerde tapu malikleri, tapu kayıtları belirtilen çiftlik arazilerinin idaresi konusunda vekil tayin ettikleri, bir kısım kira sözleşmesi ve taahhütname aldıkları bu sözleşmelerin 1943 yıllarında yapıldığı (6423 yevmiyeli işlemde “Gelibolunun Karadere mevkiinde bulunan garben … … süremeği, 20 dönüm tarlanın … köyünden … oğlu … …” hasılatın ½ si verilmek üzere kiralandığı bu sözleşmenin Noter huzurunda 19.03.1943 yılında yapıldığı) görülmüştür.
Ö) Tapu malikleri tarafından ibraz edilen deliller arasında yer alan ve Köy Muhtarı … … ve azaları tarafından İçişleri Bakanlığına 14.09.1948 tarihli dilekçe metninde; “… köyü hususi ormanları içindeki tarlalara dedemiz zamanından beri kiracı sıfatı ile oturuyorduk Ormanın kamulaştırılmış olmasından sonra arazilerin verese ile ilgisi kalmamış denilerek veresenin satışına engel olunması ve kendilerine tapu verilmesini istediklerini, arazinin köy halkına tevziini talep ettikleri..” görülmüştür.
P) 08.03.2000 tarihli raporda imzası bulunan Prof.Dr…. …’nin 30.09.2004 tarihli raporunda, tapu sahiplerinin (… Ailesinin) 1926 yılına kadar mutasarrıf, bu tarihten taviz bedelinin ödendiği, 1961 yılına kadar da arazi üzerinde mülkiyet hakkı olduklarını gösteren bir “Karine” oluştuğundan, zilyetlik iddiasına ve zilyetliğe değer verilemeyeceği ve bu taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağını bildirdiği görülmüştür.
R) Tapu malikleri tarafından dosyaya sunulan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/165 E. 1972/150 K. sayılı kararında tapu kayıtları içinde yer alan 3 adet taşınmazın 1952 yılında açılan tapu iptal davası sonrası kira bedellerinin ödenmediği iddiası ile açılmış olan tahliye ve hasılat kirası tutarının tahsili istemli davada; davalının bu yerleri ormandan açtığını beyan ettiği Tarım Bakanlığının bu yerlerin orman olmadığını bildirdiği, 1960/104 E. sayılı dosyada konu edilen yerlerden olduğu gerekçede belirtilerek tahliye ve 5 yıllık %25 hasılat kirasının ödenmesine karar verildiği görülmüş ve bu kararın … İcra Müdürlüğünün 1982/2247 sayılı dosyasında işleme konularak … İcra Müdürlüğünce Tahliye ve Teslim Tutanağı düzenlendiği, işlem sırasında konu arazilerin davalı dışında 3. kişilerce kullanıldığının tespit edildiği ve tutanakta bu kişilerin davalıdan satın aldıklarını beyan ettikleri görülmüştür.
S) Tapu malikleri tarafından dosyaya sunulan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/137 (Devletleştirilen Orman alanlarının tezyidi bedel davası dosyası) sayılı dosyasına davalı Orman İdaresi vekilleri tarafından 28.03.1974 tarihli dilekçelerde mahalli bilirkişilere itiraz edildiği dilekçede bu kişilerin Karaca Köyünden … …’ın davacıların kahyası olduğu ve mahallindeki tarlalarına ve diğer işlerine baktığı, yine … Köyünden … Şahin’in davacıların kahyası olduğu belirtildiği görülmüştür. Deliller arasında yer alan Kadastro Mahkemesinin 1991/298 E. sayılı dosyasındaki keşif tutanaklarında mahallinde tanıklık yapan 1324 doğumlu (… oğlu) … …, 1327 doğumlu (… oğlu) … …, 1330 doğumlu (… oğlu) … … beyanlarında “Çiftliklerin özellikle 1943,1947,1951 ve 1952 yılları öncesi ve sonrasında … Ailesi tarafından icara verildiği, önceki kahyanın … olduğu sonrasında … olduğu, daha sonra … lakaplı …’in kahya olduğu ve sonrasında … …’ın kahya olduğu, …’dan sonra … …’ın kahya olduğu, taşınmazların Muğlalı … Efendi varislerine ait olduğu ve bu yerlerin mülk sahipleri tarafından icara verildiğini beyan ettikleri ve bu anlatımların Orman İdaresi vekilinin dilekçesindeki hususlar ile örtüştüğü görülmüştür.
Ş) Çiftlik tapu sahiplerinin … Köyünde, … (…) Köyünde, Karacasöğüt Köyünde tarla cinsli 2901 sayılı Yasa gereğince oluşturulmuş tahrir-vergi kayıtlarının bulunduğu ve bu arazilerin vergilerini 1969 yılına kadar ödediklerinin dosya içindeki makbuz örneklerinden anlaşıldığı,
T) Dosyada tapu maliklerince sunulan deliller arasında Ziraat Vekaletinin 07.01.1957 tarihli ve 18 sayılı Orman Bölge Şefliğine yazdığı resmi yazısında “… … …, … ve … çiftlikleri dahilinde mezru arazilerin köylülerce icar suretiyle ziraat edildiği yönündeki tespit ve kayıtların mevcut olduğu görülmüştür.
U) Orman Tahdit Tutanaklarının İncelenmesi:
… ilçesi … serisi Ormanı sınırlandırma tutanakları ve Orman tahdit haritaları Mahkeme dosyasına celbedilmiş olup, tutanaklarda yapılan incelemede 19.07.1966 tarihli 1 nolu tutanakta … Efendi varislerine ait tapu kayıtlı gayrimenkuller hakkında tereke mümessili … … tarafından verilen çiftlik hudutlarını ihata eden kroki nazara alınarak 6831 sayılı Kanun’un 10. maddesi ahkamının yerine getirilmesi istendiği 14.07.1966 tarihli dilekçe ve buna bağlı vesikaların … Orman İşletme Müdürlüğünün 18.07.1966 günlü yazısı ile 23 nolu Orman Tahdit Komisyonuna tevdii edildiği ayrıca Devletleşen Ormanlara ait dosya ve 15.08.1963 tarihli (Orman Bilirkişileri tarafından verilen ek rapor ekinde yer alan) raporun tetkik edildiği, davacı … ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının Komisyona ibraz edildiği ve tescil tarihindeki mevzuata göre muteber kayıtlar olduğu, Orman Bölge Şefliğince de bu kayıtların kabul edildiği, 4785 sayılı Kanun’la Devletleştirilen ve 5658 sayılı Kanun’la iadeye tabii olmayan alanlar için sahipleri tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı, tapu hudutlarını gösterir krokide rapordakinden daha geniş bir alanın kendilerine ait olduğu iddia edildiği, krokide gösterilen saha içindeki orman sınırı bitişiğindeki ziraat arazilerinin sahiplerinin tespiti mümkün görülemediğinden başka şahıslar tarafından muteber bir vesika ibraz edilemediği taktirde halen İŞGAL edenlerin isimlerinin gösterilmesi ile yetinilerek tahdite devam edileceğinin karara bağlandığı görülmüştür.
… ilçesi … serisi Ormanı sınırlandırma tutanaklarında da, 13.06.1966 tarihli dilekçe ile tapu maliklerinden … … oğlu …’ın dilekçe ile talepte bulunduğu, vakıf senedi, tapu sicil memurluğunun Hakimlikçe tasdikli tapu kayıt suretleri, … Özel İdare Memurluğunun 1963 tarihli vergi kayıtları, 07.06.1966 tarihli çiftliklere ait kroki ve Orman sahası hakkında tanzim olunan 15.08.1963 tarihli rapor ile bir kısım evrakın dilekçe ekinde Komisyona ibraz edildiği, Komisyon tarafından tapuların, muteber tapular olduğu, tapuların dönümüne itibar edilmesi gerektiği belirtilerek tapu sahiplerinin Mahkemece verilecek kararlara göre hakları baki kalmak üzere zilliyetleri isimlerinin kaydı ile yetinileceğine karar verildiği görülmüştür.
V) … … … Çiftlik tapusunun 1937 yılına kadar … adıyla köy idari hududunun bu tarihten sonra … ve … olarak iki köye ayrıldığı, tapuların geldi tarihlerinden sonra köylerin ayrılmış olduğu görülmüştür.
Y) Kadastro Birlik Dosyalarının İncelenmesi:
a) Kadastro Birlik dosyasında … 1960/104 E. 25 K. sayılı kararının mevcut olduğu, yine bu dosya davacıları olan … (…) Köyünden kişilerin 46 parça hak iddia ettikleri gayrimenkullere ilişkin dava dilekçesi ekinde vermiş oldukları dilekçelerinin Mahkemece tasdikli suretlerinin mevcut olduğu, yine bu dava dosyalarında davacılar tarafından Noter huzurunda düzenlenmiş vekaletnamelerde hak iddiasında bulundukları ve dosya davacılarının maliki bulunduğu tapuların iptalini istedikleri taşınmazların … … Vakfına ait olduğunu beyan ederek Av.Hakkı …’ı vekil tayin ettikleri görülmüştür.
b) Kadastro Birlik dosyasında Mahkeme yazı işleri müdürlüğünce tasdik edilmiş 07-08-09-11.03.1959 tarihlerinde Mahkemece yapılan keşfe ilişkin keşif zabıt varakaları incelenmiş keşfe katılan … İbrahim …, Musa …, … … tarafından tapu hudutlarının Mahkeme heyetine gösterildiği, yine her üç Ehlivukufunda davacı köylülerin tapu maliklerine 1952 yılına kadar kiracı ve ortakçı olarak toprakları işlemiş olduklarını beyan ettikleri görülmüştür.
c) Kadastro Birlik teknisyenlerince … (…) Muhtarı … …, Bilirkişiler … ŞAHİN, … …, … …, Veli …, … … ve … … katılımı ile 15.05.1969 tarihli Tapu Tatbikat Tutanağının düzenlenmiş olduğu, muhtar ve azalar tarafından Birlik teknisyenliğine … ve Taşbükü hudut hatlarının çok eski senelerde kazılan çukurlarla tespit edilmiş olduğuna ve bu noktalardan dışarı çıkmamak üzere hudutlarının tespit edilmesinin istendiğine ilişkin 07.07.1969 tarihli dilekçe verildiği görülmüştür.
ç) Kadastro Birlik dosyasında, davacı tapu maliklerine ait tahrir kayıtlarının İl Özel İdare Müdürlüğünden alınarak Birlik defterlerine kayıt edildiği görülmüştür.
d) … Kadastro Birlik dosyasında yine tapu maliklerince sunulan dilekçe ve eklerinde, tapu kayıtları, mahkeme kararları, Orman Bölge Müdürlüğü kayıt ve yazışmalarının, … Sulh Ceza Mahkemesinin 1962/191 E. 1964/6 K. sayılı (Orman Kanunu’na muhalefet suçlaması ile yargılanan … oğlu Duran … hakkında verilen karar olduğu sanığın arazinin … Efendiler tarafından icara verildiğini beyan ettiği görülmüştür.)
e) Kadastro Birlik dosyasında; Birlik teknisyeni … … tarafından 16.07.1970 tarihli Müdüriyet Makamına … başlıklı yazıda muhtar ve üç bilirkişinin tespite ilişkin beyan verdikleri ancak kendilerince kayıt ve vesikaların mütalaa edilip tespitin kayıt malikleri adına yapıldığı, bu tespite bilirkişi ve muhtarlar tarafından itiraz edildiği ve imzadan imtina edildiği, bu konuda Müdürlükten gelecek emre göre hareket edileceğini bildiren yazı, 23.12.1970 tarihli … Bölge Tapu Müdürlüğü tarafından … Köyü Muhtarlığı ve Bilirkişilerine hitaben yazılmış olan yazıda 169 adet parselin senetsizden yapılan tespitinin Tapulama Kanunu’nun 32. maddesine aykırı olduğu kanaatine varan Birlik teknisyeni ve yardımcısı tarafından 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesine dayanarak zilyetten tespit yapılan eski maliklerin iptal edildiğine, yeni maliklerin tapu kayıtlarına ve şahit beyanlarına istinaden tespitlerinin yapıldığını, ilan cetvellerinde bir yanlışlık olmadığını, ilanların yapılmasının uygun görüldüğünü, ilanlar yapıldıktan sonra itirazlar konusunda yasal haklarının belirtilmiş olduğuna dair yazılar görülmüştür.
f) Kadastro Birlik teknisyenlerince 25.06.1970 tarihinde tutulan tutanak ile tapu kayıtlarının mahallinde tatbik edilmek üzere araziye çıkıldığı, muhtar ve bilirkişiler tarafından bu sınırların bilinmediğinin beyan edildiği, 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesi gereğince tapu sahiplerine sınırları göstermek üzere şahit dinletme imkanı tanındığı, Karaca Köyünden Musa …, Beldibi Köyünden … …, … Köyünden … … ve Karaca Köyünden … …’ın şahitliği ile tapu kaydının uygulandığı ve köyün tamamını kapsadığı şahitlerin beyanı ile kayıt altına alınarak tutanak tanzim edildiği görülmüştür.
g) Yine Bölge Tapu Müdürlüğünün … Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne 169 adet parselle ve natamam şekilde ikmal olunabilen kısmi tapulamanın köylünün şiddetli direniş gösterip, askı ilanının yerel koşullar yönünden askıya alınamadığı, ilanın yapılmasını engellemek için köy ihtiyar kurulunun istifa ettirilmiş olduğu, güvenlik kuvvetlerinin desteği altında köye ilanların askıya gidildiğinde her defasında köy halkından bazı kişilerin direnişe geçip karşı çıkması ile fiili saldırıya müsait bir ortamla karşılaşılarak müessif olaylara sebebiyet verilmemesi için ilanların askısından vazgeçildiği, söz konusu ilanların yapılabilmesi için, köyde yer tefrikinin bildirilmesi hususunda … Valisi imzalı yazışmalar yapılan evrakların delil klasöründe olduğu görülmüştür.
h) … Bölge Tapulama Müdürü … … tarafından 09.10.1973 tarihinde … Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne gönderilmiş olan yazıda, 169 adet parselin önce süremekçi ve zilyetlik durumuna göre zilyetleri adına bilahare ibraz olunan tapu kaydına istinaden tapu kayıt malikleri adına yapılan tespitlerin Köy Muhtarı ve Tapulama Bilirkişilerinin karşı çıkarak engellemeleri üzerine 3402 sayılı Yasa’nın 22. maddesi uyarınca tespit yapılabildiği 26. maddesine göre 30 günlük askı ilanının o kadar uğraş ve çabalara rağmen günümüze kadar yapılamamış olduğu belirtilerek, köy muhtarlığının şarta muallak dilekçeleri ile Toprak ve Tarım Reformundan söz ederek mevzubahis tapu kaydını tanımak istemedikleri, köyde yapılacak tapulama işlemlerinin sıhhat ve selameti bir tarafa ortada can ve mal emniyetinden de endişe duyulduğu bu konuda Genel Müdürlükten görüş istendiği yolundaki evraklar görülmüştür.
j) … İl Jandarma Komutanlığı tarafından 06.07.1977 tarihinde … Tapulama Müdürlüğüne müracaat edilerek 200 haneli köyün geçmiş yıllardaki gibi direnişe geçeceği bu konuda bazı bilgilere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin yazışmalar yapıldığı görülmüştür.
k) Dosyada davacı tapu malikleri tarafından ibraz edilmiş 2901 sayılı Yasa kapsamında oluşturulmuş tahrir kayıtlarının Kadastro Birlik dosyalarında Birlik Teknisyenlerince Birlik defterlerine kaydedilmiş olduğu, tapu maliklerince deliller arasında dosyaya ibraz edilen tapu malikleri lehlerine kesinleşmiş yargı kararlarının mevcut olduğu görülmüştür.
Yukarıda yazılı delil ve belgeler dava dosyalarındaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkemece yukarıda yazılı bozma ilamına uyulmuş ise de bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki:
1-Sayın çoğunluk görüşünde de açıkça belirtildiği üzere;
“Keşif sonrası dosyaya sunulan 5 kişilik fen bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar nedeniyle bilirkişi heyetinden, özellikle çiftlik tapu kayıtlarının devletleşen orman alanlarından çıkarıldıktan sonra varsa yerleşim ve ziraat etmeye müsait alanların kapsamının belirlenmesi, memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine çevrilerek komşu parselleri içine alacak şekilde aplike işleminin yapılması, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumu çevre taşınmazlarla ele alınarak, tapu kayıtlarının yüzölçümü ile kapsadığı alanları varsa devletleştirilen orman alanlarının harita üzerinde ayrı renklerde işaretlenmesi, çiftlik tapu maliklerinin dayandığı 1936 tahrir nolu bir kısım vergi kayıtlarının kapsadığı alanların harita üzerinde gösterilmesi istenilmiş ve asıl raporu hazırlayan 5 kişilik fen bilirkişisi heyetinin hazırlanacak ek raporun içeriği hususunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmeleri nedeniyle; fen bilirkişileri … …, …, … tarafından ayrı bir ek rapor, fen bilirkişileri … … ve … … (kendisi keşfe katılmamış, keşif heyetinde tek harita mühendisi olarak … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edilmiş olup asıl raporda imzası bulunmamaktadır.) farklı bir ek rapor düzenlemiş, fen bilirkişisi … tarafından ise ayrı bir ek rapor düzenlenmiştir.
Eldeki davada yapılan keşifte, çiftlik tapu maliklerinin dayandıkları tahrir vergi kayıtlarının sınırları zeminde tek tek gösterilip kapsadığı alanlar belirlenmemiş, ancak mahkemece ara karar ile vergi kayıtlarının mevkilerinin haritalar üzerinde gösterilmek suretiyle fen bilirkişilerinden bu yönde ek rapor hazırlanması istenilmiş ve bu nedenle ek raporlar ile; 1936 tarihli vergi kayıtlarından, mevkileri memleket haritaları üzerinde gösterilen mevkilerle uyumlu bulunanlar memleket haritası üzerinde gösterilmeye çalışılmış ise de, eldeki dosyanın konusu olan taşınmazlar ile Dairemizde temyiz ya da karar düzeltme incelemesi için bulunan dosyaların konusunu oluşturan taşınmazlar üzerinde çiftlik tapu maliklerinin bizzat ya da kira, icar gibi başkaca kişiler vasıtasıyla sürdürülen bir zilyetliklerinin bulunmadığı,” belirtildiği gibi kılavuz dosya kapsamında yukarıda yazılı 3 adet tapu kaydının uygulanması için mahallinde 3 gün keşif yapıldığı bilirkişiler tarafından raporlar ibraz edildiğinde Dairede temyiz incelemesinde bulunan aynı mahiyetteki 60 adet dava dosyasının içine ayrı ayrı konulmak suretiyle keşfin icra edildiği, her dosya için ayrı keşif yapılmadığı, birleştirmenin düşünülmediği, tarafların keşfe katılımının tam olarak sağlanıp sağlanmadığının anlaşılamadığı, dava dosyalarındaki tarafların itirazlarının ise tamamının karşılanamadığı dosya kapsamlarından anlaşılmaktadır.
Çoğunluk görüşünde de yukarıda açıkça belirtildiği gibi bozma konusu kayıtların uygulanması ile ilgili 5 kişilik fen bilirkişi heyetinden uygulamanın ek raporla mahkemeye sunulması istenilmiş ise de bilirkişiler arasında görüş ayrılığı çıkması üzerine çelişki oluşturulacak şekilde 3 adet ayrı rapor tanzim edilerek mahkemeye sunulduğu, keşfe katılmayan bir bilirkişinin de (… …) ek raporda imzasının olduğu keşfe katılan tek Harita Mühendisi … …’ın yer alması nedeniyle 2. bir harita mühendisi olarak mahkemece sonradan bilirkişi heyetine dahil edildiği ve bu bilirkişinin de asıl raporda imzasının bulunmadığı gibi keşfe katılan … tarafında da ayrı bir rapor düzenlenerek çelişki oluşturulduğu mevcut çelişkiler ve yetersiz uygulama nedeniyle yukarıda yazılı Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamının usulüne uygun olarak tamamlanarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin uyulan bozma ilamında kılavuz dosya seçilerek keşif yapılması belirtilmediği gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019 tarihinde verildiği 9 adet bozma kararlarında uyuşmazlık konusu tapu kayıtları ile ilgili dava dosyalarının birleştirilmesi hususu benimsenmiş, kılavuz dosya ile keşif yapılması kabul edilmemiştir. Ayrıca; Mahkemece yukarıda yazılı bilirkişi raporlarındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşünülmemiş gerekçede hangi rapora neden üstünlük tanındığı tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık olacak şekilde tartışılıp değerlendirilmemiştir. Hükümden fen bilirkişisi … tarafından hazırlanan tek kişilik rapora itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ya da az yukarıda da açıklandığı gibi hangi rapora neden üstünlük tanındığı gerekçelendirilmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2- Yerel Mahkemece, aynı mahiyette bulunan ve aynı tapu kayıtları ile ilgili direnme kararları verilen 31 adet dava dosyası halen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda inceleme sırasını beklemekte olup Sayın Genel Kurulun bu direnme kararları konusundaki yüksek iradesi ve görüşü beklenmeden çoğunluk görüşünde belirtilen 2 adet tapu kaydının mahalline uymadığı ve davanın ispatlanamadığının kabul edilmesi yerinde olmadığı gibi eldeki dava dosyalarındaki karar tarihlerinden sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/709-710-782-783-784-785-786-787-788 karar sayılı bozma ilamları ile uyuşmazlık konusu tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli tapu kayıtları olup, aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan Yargıtay’dan geçen ve kesinleşen bir çok dava dosyası olduğu belirtilerek bu kayıtların tamamının mahalline doğru şekilde uygulanıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/(B-C) maddesinde öngörülen şekilde tapu kayıtlarının kapsam tayin edilmesi gerektiği belirtilmiş, dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem de ayrıntılı bir şekilde Hukuk Genel Kurulu bozma ilamlarında açıklanmıştır, buna rağmen Hukuk Genel Kurulunun eldeki dava dosyalarından sonraki tarihteki tapu kayıtlarının uygulamasına yönelik bozma kararları halen inceleme sırasını bekleyen 31 adet dava dosyalarının neticelenmeleri beklenmeden, önceki Yargıtay (Kapatılan) 16. ve 20. Hukuk Daireleri ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun direnme sonrası verdiği kararlarına aykırı olacak şekilde davanın ispatlanamadığı kabul edilerek reddine karar verilmesi de yerinde değildir.
3- Uyuşmazlık konusu 3 adet tapu kaydı … ilçesinde denizden kuzeye doğru birbirine komşu olduğu anlaşılan 3 köyde olup 3 adet Çitlik tapu kaydı olduğu, üçünün de Mart 1290 tarihli kök tapu kayıtlarından gelip 9/18, 9/19 ve 9/20 defter varak sayılı tapu kayıtları olduğu her 3 tapu kaydında da birbirleri ile ortak sınırların bulunduğu ve ilk 2 tapu kaydında …, Dikili taş ve … Çiftliği sınırlarının ortak, bu 2 tapu kaydının komşusu olduğu anlaşılan 9/20 defter varak sayılı oybirliği ile mahalline uyduğu kabul edilen tapu kaydı ile diğer uymadığı kabul edilen tapu kayıtlarının “… ve …” sınırlarının ortak sınırlar olduğu anlaşıldığı halde bu ortak sınırlar üzerinde de yeteri kadar durulmamış her 3 tapu kaydının da zemine uygulanabileceği göz ardı edilmiştir.
4- Yukarıda yazılı uyuşmazlık konusu 3 adet tapu kaydının hukuken geçerli olduğu, ancak sınırlarının gayri sabit hudutlu olması nedeniyle miktarıyla geçerli olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu 20/C maddesinde yazılı bulunan “Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak, değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.” hükmü uyarınca araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, Yargıtay 16., 20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu bozmalarında açıkça dile getirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 766 sayılı Tapulama Kanunu’ndan ayrı olarak 20/B bendinde tapu malikinin kullanımını aramış, ancak 20/C bendinde gayri sabit hudutlu tapu kayıtlarında tapu malikinin kullanımını aramamıştır. “Bir kimse, taşınmazda eylemli olarak zilyet bulunmasa dahi, o taşınmaz adına tapuda kayıtlı bulunduğu takdirde yine zilyetliği devam eder. Buna kütük zilyetliği denir. (TMK. 992) .” (İhsan Özmen-Halim Çorbalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, 1988 basım, 688. sayfa). Açıklandığı üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 766 sayılı Kanun’dan ayrı olarak gayri sabit hudutlu tapu kayıtlarında kayıt malikinin kullanmasını Kanundan kaynaklanan hak nedeniyle açıkça aramamıştır.
Mahkeme dosyası içinde yer alan ve yukarıda ayrıntıları yazılı olan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.1994 gün ve 1988/333 E. 51 K. sayılı 12.09.1995 tarihinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesi sonrasında kesinleşen dava dosyasında; … Köyünden … … … ve 79 arkadaşı tarafından tapu malikleri aleyhine 3.10.1988 tarihinde açılan davada; uyuşmazlık konusu taşınmazların kendi murislerinden kalıp zilyetliklerinde bulunduğu, … ailesi tarafından, nokta sınırlı Mart 1990 tarih, 18 nolu tapudan, yasala olmayan tedavüllerle yeni sınırlar ilave edildiği, tapu maliklerinin yasal kıymeti bulunmayan bu tapu kayıtlarına dayanılarak kendilerinden 5 yıllık ecrimisil istediklerini, bu nedenlerle davalı tapu maliklerinin, … Çiftliğine ait tapunun Ağustos 1326 tarihinden beri devam eden tedavül ve ifrazları ile birlikte Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapu kayıtlarının iptali istemi ile açtıkları tapu iptali davasının, “Tapunun intikalleri ile ifraz ve sınır değişikliği işlemlerinin yapıldığı tarihlerdeki yasal prosedürlere uygun olduğu ve tapu kayıtlarının hukuki değerini koruduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığına göre … Köyünde tapu maliklerinin hem mülkiyetlerinde hem de, açıklanan dava dosyasında yazılı seksen kişiye ait taşınmazlarda ve diğer yukarıda yazılı dava dosyalarında tapu maliklerinin asli zilyet bulundukları, diğer üçüncü kişilerin ise fer’i zilyet bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine yukarıda açıklandığı üzere her üç köyde tapu malikleri tarafından farklı kişilere uyuşmazlık konusu üç tapu kapsamında kalan taşınmazların içinden farklı taşınmazların noter belgeleriyle ve diğer surette icara verildiği, kiralandığı tapu maliklerinin dava konusu üç adet tapu kaydı ile ilgili 1936-1938 tarihli vergi kayıtları bulunduğu, 1969 yılına kadar vergilerini ödedikleri, yukarıda ayrıntıları yazılı dava dosyaları ve diğer delillerle; her üç köyde ve üç tapu kaydı kapsamında kalan taşınmaz bölümleri ile ilgili çok sayıda kişinin icarcı-kiracı ve fuzuli şagil sıfatında bulunduğunun hükmen kesin surette belirlendiği, haklarında tahliye kararları verildiği ve teslim tutanakları düzenlendiği, üçüncü kişilerin fer’i tapu maliklerinin ise asli zilyet olduklarının hükmen belirlenmiş olduğu anlaşıldığına göre tapu maliklerinin dava ve uyuşmazlık konusu taşınmazlarda asli zilyet bulunduklarının kabulü ile, yapılacak tapu kaydı uygulamasında bu dosya ve benzer dosyalar içindeki krokilerden de yararlanılması, tapu maliklerinin bu dava kapsamlarında asli zilyet bulunduklarının dikkate alınması gerekir.
5-Dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem ise; Yargıtay 16. ve 20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun 2019 tarihli bozma ilamlarında da değinildiği üzere:
Miktarları ile geçerli olan … ve Erkös (…/…/Örköz) mevkiindeki, 4000 ve 3000 dönüm miktarındaki her iki tapunun arazide kısmen çakışmasına göre, … … … mevkiindeki tapunun kapsamının belirlenmesinde izlenecek yol ve yöntemden farklı olacağı kuşkusuzdur.
4000 dönüm yüzölçüme sahip … mevkiindeki Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı tapu “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırlarına sahip, 3000 dönüm yüzölçüme sahip … (…/…/…) mevkiinde ki Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı tapu ise “…”, “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırlarına sahiptir. Görüleceği gibi birbirine yakın mevkide bulunan her iki tapunun “…”, “…” ve “… Çiftliği” sınırları aynıdır. Diğer yandan, her ne kadar belirtilen tapuların sınırları sabit ya da nokta sınır niteliğinde değil ise de arazide mevcut oldukları fen bilirkişileri tarafından düzenlenen gerek asıl gerekse ek rapor eklerindeki güncel ve Osmanlı dönemine ait haritalar üzerinde gösterildiği ve sınırları itibariyle birbirileri ile kısmen çakıştığı görülmektedir. Bundan ayrı; tapu kayıtlarının kain olduğu … ve … (…/…/…/Örköz) mevkileri 1964 tarihli orijinal memleket haritasında basılıdır. Bu saptamalar karşısında bir kez daha yinelemek gerekirse, dayanak çiftlik tapu kayıtları yasaya uygun olarak intikal görmüş ve miktarlarıyla geçerli olmakla birlikte aynı zamanda zemine uygulanabilir ve kapsamı tayin edilebilir nitelikte olduğunun da kabulü gerekir. Harita ve arazide mevcut olup fen bilirkişilerince gösterilen tapu kayıtlarının mevkii ve sınırlarının sabit, nokta veya çizgi halinde olmaması, başka bir anlatımla sınırların araziye yaygın durumda bulunan çiftlik, dağ, bük v.s. şeklinde olup araziye uygulama güçlüğünün bulunması tapuların geçersiz ve uygulanamaz olması sonucunu doğurmaz. Zira, idarece uzun yıllar boyunca sözkonusu çiftlik tapuları esas alınarak devletleştirme yapılıp taşınmaz bedeli maliklerine ödenmiş, kadastro çalışmalarında kısmen revizyon görmüş, elatmanın önlenmesi, kira-icar, tahliye, ecrimisil ve tapu iptali davalarına konu olmuştur. Nitekim aynı bölgeye ilişkin emsal nitelikli dosyaları temyizen inceleyen Yargıtay’ın (kapatılan)16 ve (kapatılan)20. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu’da bir çok kararlarında söz konusu çiftlik tapularının geçerli ve uygulanabilir nitelikte olduğu sonucuna varmıştır.
Hal böyle olunca; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda ayrıntıları yazılı bulunan aynı mahiyetteki 9 adet dosya kapsamında verilen 2019 tarihli direnme sonrası bozma ilamlarında da belirtildiği gibi aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak aynı çalışma alanında (veya çiftlik hudutları içerisinde) yer alan taşınmazlarla ilgili dava dosyaları birleştirilmeli, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak tapu malikleri veya onların halefleri adına tescil edilen, bedeli davacıları ödenmek suretiyle kamulaştırılan veya herhangi bir nedenle bu kayıtların kapsamında kaldığı kabul edilip tescil edilen tüm taşınmazların onaylı tutanak suretleri dosya içine konulduktan sonra; Mahkemece, yukarıda yazılı hususlarda yapılacak araştırma ve incelemelerde dikkate alınmak suretiyle rapor veren önceki bilirkişiler dışında seçilecek üç harita mühendisi, bir kadastro teknisyeni ile yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile birlikte yeniden mahallinde keşif icra edilmeli, en eski tarihli ve 1964 tarihli orijinal basılı resmi memleket haritası üzerinde gösterilmiş olan “…” ile “…” mevkileri zeminde bulunup tapu uygulamasına esas alınmalı, her bir tapunun miktarı ile kapsadığı alanın bu mevkilerde belirlenmesinin gerektiği göz ardı edilmemelidir. Bundan ayrı, “…” ve “…” tapularının batı, kuzey ve doğu sınırları olan “…”, “… Çiftliği” ve “Mezargediği” sınırlarının her iki tapunun ortak sınırları olduğu da gözetilerek, bu sınırlara ağırlık verilmek suretiyle ve başlangıç noktası olarak saptanan “…” ve “…” mevkilerinden bu yönlere doğru olmak üzere tapu kayıtlarının miktarları ile kapsamı tayin edilmelidir. Tapu maliklerine ait 1936 ve 1938 tarihli vergi kayıtları da usulüne uygun olarak mahalline uygulanmalı, dayanak tapu kayıt kapsamlarının tayininde de bu vergi kayıtlarından yararlanılmalıdır. Bu yolla her iki kök tapunun miktarı ile kapsadığı alan zeminde belirlenip haritaya işlendikten sonra bu alanda kalan devletleştirilen orman alanları, varsa söz konusu dayanak kök tapu kayıtlar nedeniyle malikleri adına hükmen tescil edilmiş taşınmaz miktarı ve her iki tapu kaydının kapsamının belirlenmesi sırasında kısmen arazide çakışabileceği de gözetilerek “…” ve “…” tapularının zemindeki toplam miktarının belirlenerek kapsamının harita üzerinde gösterilmesi istenmelidir. Bundan sonra dava konusu taşınmazların çiftlik tapularının miktarı kapsamında kalıp kalmadıkları bu yolla belirlenmelidir.
… mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, … (…/…/…) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “…”, “…”, “…”, “…” ve “… Çiftliği” olan, iki adet tapu kaydı ile ilgili yukarıda ayrıntıları yazılı olduğu üzere uyma kararı verilen 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamı tam olarak yerine getirilmediği gibi eksik araştırma ve inceleme yapıldığı gerekçesiyle bozma kararı verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, kararın değişik gerekçe ile bu iki tapu kaydı ile ilgili davanın reddine karar verilmesi yönündeki bozma kararına yönelik çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.