Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/4345 E. 2023/1425 K. 14.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4345
KARAR NO : 2023/1425
KARAR TARİHİ : 14.03.2023

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2018/7 E., 2020/10 K.
KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasındaki Kadastro Tespitine İtiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. … ili … ilçesi … Köyü çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanun’u (3402 sayılı Kanun) uyarınca 2007 yılında yapılan kadastro sırasında, 103 ada 38 ve 39 parsel sayılı sırasıyla 4.412,00 ve 6.515,74 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, tapu kaydı nedeniyle tarla vasfıyla ve 108 ada 4 parsel sayılı 7.693,35 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise zilyedinin tespit edilememesi nedeniyle tarla vasfıyla davalı Hazine adına tespit edilmiştir.

2. Davacı … dava dilekçesinde; … ili … ilçesi … Köyü 103 ada 38, 39, 42, ve 108 ada 4 parsel sayılı taşınmazların murisi …’den mirasçılarına intikal ettiğini ve taşınmaz üzerinde 100 yıldan fazla bir süredir zilyetliklerinin bulunduğunu belirterek, taşınmazın muris … mirasçıları adına hisseleri oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş, aşamalarda ise taşınmazların 14.10.1968 tarih ve 55 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığını beyan etmiştir. Bilahare davacı yargılama sırasında mahallinde 24.08.2011 tarihindeki yapılan keşif sırasında, muris …’in sağlığında mirasçıları arasında paylaştırma yaparak dava konusu yerlerin kendisi ve kardeşlerine verildiğini, yaklaşık 40 senedir ekip biçtiklerini belirterek, dava konusu yerlerin kendisinin ve kardeşlerinin adına tesciline karar verilmesini talep ettiğini ifade ettikten sonra, 24.04.2013 ve 05.06.2013 tarihli 30 ve 31 inci celselerde, taşınmazlarda muris …’in tüm mirasçılarının hakkının olmadığını, babası …’in hayatta iken dava konusu yerleri 1958 yılında paylaştırdığını belirterek, dava konusu yerlerin kendisi ile beraber … (mirasçıları), …, . .., … , … ve … adına tesciline karar verilmesini talep ettemiştir.

II. CEVAP
1. Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde; taşınmazların Hazineye ecrimisil ödenmek suretiyle davalı yakınları tarafından kullanıldıklarını, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunduklarını, Hazine’ye ecrimisil ödenilen yerlerde sonradan zilyetlik iddiasının olamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı …; taşınmazların muris …’e ait olduğunu ve davayı kabul ettiğini belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.06.2013 tarih ve 2007/109 Esas, 2013/17 Karar sayılı önceki kararı ile, “taşınmazların davacının murisi …’den intikal ettiği, taşınmazların muris tarafından davacının kardeşleri arasında paylaştırıldığı ve uzun yıllardan beri paylaştırılmaya uygun olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazların tespitlerinin iptali ile davacı … ve bir kısım kardeşleri adına tescillerine” karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen önceki kararı, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

2. Temyiz incelemesi netcesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 17.11.2017 tarih ve 2017/2921 Esas, 2017/8020 Karar sayılı ilamıyla; “Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı belirtilerek, öncelikle çekişmeli taşınmazları komşuları ile birlikte bir arada gösteren geniş kapsamlı paftaların, çekişmeli taşınmazlara komşu tüm taşınmazların kadastro tutanakları ve varsa dayanaklarının, çekişmeli taşınmazların bulunduğu köyde tahsisli mera bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa mera tahsis kararı ve haritasının ilgili kurumlardan getirtilmesi, çekişmeli taşınmazların bulunduğu köyde ve komşu köylerde ikamet eden, çekişmeli taşınmazları iyi bilen, tarafsız, olabildiğince yaşlı üçer kişilik yerel bilirkişi listesi kolluk vasıtası ile temin edilmesi ve böylelikle dosyanın keşfe hazır hale getirilmesi, daha sonra yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, teknik fen bilirkişi ve üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu hazır olduğu halde keşif icra edilmesi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile çekişmeli 103 ada 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazların tespitlerine esas tapu kayıtlarının dayanağı olan krokilerin, 3402 sayılı Kanun’un 20 inci maddesi gözetilerek yöntemince uygulanması ve kapsamlarının belirlenmeye çalışılması, ayrıca; çekişmeli tüm taşınmazların geçmişte ne durumda bulundukları, kime ait oldukları, kimden kime nasıl intikal ettikleri, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldıkları, çekişmeli 103 ada 39 parsel sayılı taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı, meradan ne şekilde ayrıldığı hususlarında yerel bilirkişiler ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, kayıt uygulaması ile yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmesi, beyanlar arasındaki doğabilecek çelişkiler yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmesi, kadastro tespit tutanaklarındaki beyanlara aykırı sonuçlara ulaşılması halinde bütün tespit bilirkişileri dinlenerek aykırılığın giderilmesine çalışılması, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazların geçmişteki ve şimdiki tarımsal niteliklerini, ne kadar süredir ne şekilde kullanıklarını bildiren, çekişmeli 103 ada 39 parsel sayılı taşınmaz için ayrıca; komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera vasfında olup olmadığı ve komşu mera parselinden nasıl ayrıldığı hususlarını açıklayan, tüm taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı, fen bilirkişisinden ise tapu kayıtlarını ve varsa mera tahsis haritasının uygulanmasını kroki üzerinde gösteren denetime elverişli ayrıntılı rapor alınması gereğine ve kabule göre de, davacının taşınmazların hibe suretiyle kendisi ve bir kısım kardeşlerine kaldığı yönündeki iddiasına göre, açılmış bir davaları veya derdest davaya katılma talepleri olmayan davacı …’in kardeşleri lehine hüküm kurulmasının isabetsizliğine” değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozma ilamına Uyularak Verilen Karar
Bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, “davacının dayandığı 14.08.1968 tarihli ve 55 sıra numaralı tapu kaydının 103 ada 38 ve 42 parselleri kapsadığı, 103 ada 39 parsel sayılı taşınmazın sınırındaki mera parsellerin 08.11.2013 tarihli mera tahsis kararıyla cinslerinin değiştirildiği, bu nedenle davaya konu yerin geçmişe dönük mera olduğunu gösterir tahsisli bir krokinin bulunmadığı, 103 ada 39 parselin meradan toprak yapısı ve bitki örtüsü ile ayrıldığı, taşınmazların davacının murisi …’den intikal ettiği, Hazine’den satın aldığına veya ecrimisil ödediğine dair iddiaların doğru olmadığı, taşınmazların muris tarafından paylaştırıldığına yönelik delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 103 ada 38, 39 ve 108 ada 4 parselin kadastro tespitlerinin iptaline, taşınmazların … mirasçıları adına hüküm yerinde gösterilen paylarla tapuya kayıt ve tesciline” karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine Temsilcisi temyiz dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşınmazlar için 2005-2007 yıllarında ecrimisil ödenmesine rağmen bu hususun mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bu nedenle zilyetlik iddiasının olamayacağını, üç kişilik ziraatçi bilirkişi kurulundan rapor alınmadığını, bilirkişi raporlarının okunamaz halde kendilerine tebliğ edildiğini, raporların yeniden tebliğine ilişkin taleplerinin dikkate alınmadığını ve 2013 yılındaki mera tahsis komisyon kararlarının dikkate alınmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1. Dava, Kadastro Tespitine İtiraz davasıdır.

2. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı taraf ile davalı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadığı, tarafların dayandıkları tapu kayıtları taşınmazı kapsamıyor ise taşınmazlar üzerinde zilyetlikle iktisap koşullarının davacı taraf lehine oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 Sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 Sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 3402 sayılı Kanun’un 13,14, 17 ve 20 inci maddeleri,

3. Değerlendirme
1. İlk Derece Mahkemesince yukarıda (IV-B) paragrafında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi bozma gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; önceki tarihli bozma ilamında dava konusu 103 ada 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazların tespitlerine esas alınan kayıtların krokilerinin getirtilerek zeminde uygulanması gereğine değinilmesine rağmen, mahallinde yapılan keşifte ve fen bilirkişi raporunda bu krokiler uygulanmamış ve tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmemiştir. Ayrıca mahallinde yapılan keşifte dava konusu 108 ada 4 parsel sayılı taşınmaz başına gidilmediği gibi, taşınmazların komşularında mera parseli bulunmasına ve (taşınmazların komşu parselleri olan meraların tahsisli mi kadim mera mı olduğu hususları araştırılmamış) bozma ilamında yöntemine uygun bir şekilde mera araştırması yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen, komşu köyden / köylerden mahalli bilirkişi dinlenmemiş, ziraat bilirkişisi tarafından hazırlanan raporda da taşınmazlar ile mera parseli ile arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı belirtilmediği gibi, söz konusu ziraat raporu, denetime olanak verecek şekilde somut verilere ve bilimsel esaslara dayalı olarak ta hazırlanmamıştır.

2. Öte yandan; Mahkemece, davacı tarafın dayandığı 14.10.1968 tarihli ve 55 sıra numaralı tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve varsa haritası ile revizyon durumu ilgili yerlerden sorulmak suretiyle revizyon gördüğü taşınmazların tutanak ve dayanak kayıtları getirtilmemiş, tapu kaydının kapsamı usulünce belirlenmemiş, taşınmazları dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tutanak suretleri ile dayanağı olan belgeler ve oluşmuş ise tapu kayıtları getirtilip yöntemince uygulanarak dava konusu parsellerin yönünü ne şekilde okudukları üzerinde durulmamıştır.

3. Bununla birlikte, bir taşınmazın niteliğini ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafı incelemesi olduğu halde hava fotoğrafından yararlanılmadığı gibi, fen bilirkişisinin korkisinde çekişmeli taşınmazların sınırından dere geçtiği belirlenmesine rağmen, taşınmazların dere yatağı vasfında olup olmadıkları, dere yatağından kazanılıp kazanılmadıkları yada derenin aktif etki alanından kalıp kaldıkları hususunda jeolog bilirkişisinden rapor alınmamıştır.

4. Ayrıca; davalı Hazine, dava konusu taşınmazlara ilişkin davacı tarafın ecrimisil ödemesinde bulunduğunu savunmasına rağmen, çekişmeli taşınmazlar hakkında ecrimisil tahakkuk ettirilip ettirilmediği de araştırılmamıştr.

5. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

6. Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, 6100 sayılı Kanun’un “hakimin davayı aydınlatma ödevi” başlıklı 31 inci maddesi uyarınca davacı tarafın taşınmazların kimin adına tesciline karar verilmesini talep ettiği hususu davacı tarafa açıklattırılmalı; dava konusu taşınmazlarla ilgili, davalı Hazine tarafından davacı tarafa ecrimisil tahakkuk ettirilip ettirilmediği ve davacı tarafça ecrimisil ödenip ödenmediği hususu araştırılmalı; davacının dayandığı tapu kaydının tesisinden itibaren tedavülleri ve varsa haritalarıyla birlikte mahalli Tapu Müdürlüğünden veya Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndan sorulup getirtilmeli; tapu kayıtlarının başka taşınmazlara da revizyon görüp görmedikleri belirlenerek revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanakları ve kesinleşmiş ise tapu kayıtlarının onaylı örnekleri dosya arasına alınmalı; kayıt maliklerinin verasete esas nüfus kayıtları yahut veraset ilamları getirtilerek tapu kaydına dayanan taraflar ile kayıt malikleri arasında varsa irsi ilişki belirlenmeli; bu taşınmazlara komşu taşınmazları da bir arada gösterecek birleşik harita, çekişmeli taşınmaza komşu parsellerin tamamının kadastro tutanakları ve varsa dayanakları ile davalı iseler dava dosyaları temin edilmeli; çekişmeli taşınmazlara ait eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmaz bölümünün bulunduğu köyü / mahalleyi / mevkiyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafları bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait (bulunmadığı taktirde bulunan tüm hava fotoğrafları getirtilerek) stereoskopik hava fotoğraflarının en az üç tanesi tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirilerek dosya arasına konulmalıdır.

7. Dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat bilirkişisi kurulu, jeolog bilirkişisi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve fen bilirkişisi hazır olduğu halde yeniden keşif icra edilmeli; yapılacak bu keşif sırasında, dava konusu taşınmazların tek tek gezilmesi suretiyle, taşınmazların konumuna, niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin mahkeme hakiminin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı; davacı tarafın dayandığı ve tespite esas alınan tapu kayıtları ve varsa haritası yöntemince uygulanıp kapsamı öncelikle 3402 sayılı Kanun’un 20/A maddesi gereğince haritasına göre belirlenmeli; tapu kaydının haritasının / krokisinin olmaması ya da uygulama kabiliyetinin bulunmaması halinde ise kaydın sınırlarına itibar edilmesi gerektiği gözetilerek tapu kayıtlarının ihdasından itibaren tüm tedavülleri okunup kayıtta yazılı hudutlar yerel bilirkişilere zeminde göstertilmeli; yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmeli; kayıtta yazılı olup yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı tanınmalı; kayıt uygulamasında komşu parsel tutanakları ile dayanaklarından yararlanılmalı ve bu yolla kayıt uygulamasına ilişkin tanık ve yerel bilirkişi sözleri denetlenmeli; bu suretle kaydın kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli; yapılan uygulama sonucunda tapu kayıtlarının çakıştığı sonucuna varılırsa bu durumda, doğru temele dayanan eski tarihli tapu kaydına değer verilmesi gerektiği gözetilmeli; davalı Hazine tapusunun eski tarihli olduğunun anlaşılması halinde, davacı tapusunun Hazinenin temliki ile oluşup oluşmadığı, Hazinenin temliki ile oluşmuşsa eski tarihli olmasa da Hazinenin temliki ile oluşan kayda değer vermek gerektiği düşünülmelidir.

8. Davacı tarafça dayanılan tapu kaydı ile tespite esas alınan tapu kayıtlarının uygulanabilir olmadığının veya dava konusu taşınmazların tümünün ya da bir kısmının tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldıklarının anlaşılması halinde uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, taşınmazların sınırlarında geçmişten bugüne kadar herhangi bir değişiklik olup olmadığı, taşınmazların kullanımlarına ara verilip verilmediği, önceki niteliklerinin ne olduğu, evveliyatları itibariyle kadim mera vasfında olup olmadıkları, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmaları halinde imar ve ihyaya konu edilip edilmedikleri, edilmişlerse ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman tamamlandığı, dava konusu taşınmazların sınırlarında mera varsa zaman içinde sınırlarında mera yönünde genişleme olup olmadığı ve mera ile taşınmazlar arasında doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı, dava konusu taşınmazların derenin taşkınına maruz kalıp kalmadığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde, gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı; yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanları komşu parsel tutanak ve dayanak kayıtlarıyla denetlenmeli; tapu kayıt uygulaması ile zilyetlik araştırmasında önceki keşiflerde alınan beyanlardan da yararlanılmalı; komşu parsellerin başka davanın konusu olduklarının anlaşılması halinde, ilgili dava dosyaları getirtilerek dava konusu taşınmazların niteliklerinin ve zilyetlik durumlarının değerlendirilmesi sırasında bu dosyalarda alınan beyan ve raporlar dikkate alınmalı; fen bilirkişisinden, davacı tarafın dayandığı ve dava konusu taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu kayıtlarının kapsadıkları alan farklı renklerle gösterilerek, komşu taşınmazların varsa oluşumundaki dayanak kayıt ve belgeler uygulanmak suretiyle davaya konu taşınmazların bulunduğu sınırı ne olarak okuduklarının belirlendiği, kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle tapu kaydının sınır denetiminin yapıldığı ve kaydın kapsamının kesin olarak gösterildiği, taşınmazlar üzerinde tarafların kullanımındaki bölümler ile mera alanları arasında doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığının belirtildiği ve varsa tapu kayıtlarının revizyon gördüğü parsellerin de dikkate alındığı, ayrıca tespite esas alınan tapu kayıtlarının krokilerinin uygulama kabiliyetinin bulunup bulunmadığının açıklandığı, uygulama kabiliyeti mevcut ise, söz konusu harita ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenerek çakıştırılmak suretiyle kapsadığı alanın net olarak belirlendiği, haritadaki sınır noklarının uygulanıp uygulanmadığı, sınır noktaları arasında bağlantı sağlanıp sağlanmadığı, haritadaki noktalar arasındaki uzaklıkların zeminde de aynı şekilde olup olmadığı, haritanın koordinatsız olarak hazırlanmış olması nedeniyle fenni sıhhate haiz olup olmadığı hususlarını açıkça ortaya koyan, dava konusu taşınmazların geçmişteki ve kadastro sınırlarındaki değişmelerini irdeleyen, taşınmazların sınırlarında kalan dere, yol, mera vs. sınırlarını gösteren, somut bulgulara ve bilimsel esaslara dayanan, keşfi izlemeye elverişli ayrıntılı rapor ve harita/kroki hazırlaması istenilmeli; jeolog bilirkişisinden, taşınmazların önceki ve halihazırdaki niteliğinin ne olduğu, özellikle dava konusu 103 ada 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazların, dere yatağında kalıp kalmadıkları, dere yatağından kazanılıp kazanılmadıkları, derenin etkisi altında kalıp kalmadıkları, derenin … riski taşıyıp taşımadığı, taşınmazların jeolojik yönden zilyetlikle iktisap edilmeye olanaklı yerlerden olup olmadıkları hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, dava konusu taşınmazların tamamının veya bir kısmının zilyetlikle iktisap edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, taşınmazların önceki ve şimdiki niteliklerinin ne olduğunu, kamu orta malı mera vasfı taşıyıp taşımadıklarını, meradan açılıp açılmadıklarını, meranın devamı niteliğinde olup olmadıklarını, mera ile tarafların zilyetliği altında bulunan bölümler arasında doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığını açıklayan, zilyetliğin sürdürülüş şeklini ve süresini somut verilerle ortaya koyan, taşınmazların birbirleriyle ve komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini, bitki desenini açıklayan, önceki keşiflerde alınan ziraatçi bilirkişi raporlarının da değerlendirildiği, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ve yan görünüş (kesit) krokisi ile desteklenmiş somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye, hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi suretiyle, taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, öncesinin ne olduğunu, imar-ihyaya konu edilip edilmediğini, imar-ihyası tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlenlettirilmeli ve bundan sonra, taşınmazların öncesinin mera olduğunun anlaşılması halinde, meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımayacağı hususu göz önünde bulundurulmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

9. İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak ve dahi hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.