Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/3559 E. 2022/2632 K. 22.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3559
KARAR NO : 2022/2632
KARAR TARİHİ : 22.03.2022

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Tapunun Beyanlar Hanesine 2/B ve Kullanıcı Şerhi Konulması
MAHKEMESİ : … 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında … 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen hükmün davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu kez davalı Hazine vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sonucunda, … İli … İlçesi … Köyü eski 1402 parsel sayılı yeni … Mahallesi 28125 ada 59 parsel sayılı 2.896,87 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, hükmen arsa vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı …, çekişmeli taşınmazın 2/B vasfında olduğuna ve ½ payının zilyetliğinde bulunduğuna dair tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verilmesi istemiyle dava açmıştır.Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine, Orman Yasası’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğuna ilişkin şerh yazılmasına karar verilmiş; hükmün, davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine, Orman Yasası’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğuna ilişkin şerh yazılmasına, zilyetlik şerhi verilmesine yönelik talebin reddine karar verilmiş ve … bu karar, davalı Hazine vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş ise de bilirkişi raporları ve aynı bölgeye ait Dairemizin temyiz incelemesinden geçen diğer dosyalardaki tahdit evraklarından çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre ilk kez 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğu, Vakıflar İdaresinin … Vakfına ait tapu kaydına dayanarak 1942 tahdidine itiraz etmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı iptal kararının sadece vakfın tapulu taşınmazlarına ilişkin olduğu, bu itibarla Vakıf tapusu kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden tahdidin kesinleştiği ve geçerliliğini sürdürdüğü, 1952 yılında makiye tefrik çalışmalarına konu edildiği, makiye tefrik işleminin bir tespit niteliğinde olup orman sınırları dışına çıkarma işlemi olmadığı, bu hususa 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında “3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak, tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığına, teknik ve hukuki anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığına” şeklinde de işaret edildiği, 1976 yılında orman kadastro komisyonunca “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının 19.12.1947 tarihli ve 208 nolu hakem kararı gereğince eski tahdit hattı iptal edilen Devlet ormanının tekrar kadastrosu yapılmak üzere” nitelendirilmesiyle 03.06.1976 tarihli işe başlama tutanağı ile orman kadastrosuna başlanıldığı, bu çalışma kapsamında 1942 yılında yapılan orman tahdidinin tamamen iptal edildiği kabul edildiğinden, önce çekişmeli taşınmazın orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 14.07.1976 tarihinde II nolu parsel sahası olarak 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, tahdit ve 2. madde uygulamasının 15.07.1976 tarihinde ilan edildiği, süresi içinde itiraz edilmesi üzerine itirazları inceleme komisyonunca 09.11.1976 tarihli itirazları inceleme tutanağında belirtildiği üzere “2 nolu parselin 6831 sayılı Orman Kanun’un 1. maddesinin istisna fıkraları hükmüne giren yerlerden olduğu tespit edildiğinden, 2 nolu parsel ile içerisinde mevcut itirazlı sahanın 6831 sayılı Kanun’un orman saymadığı yerlerden olarak orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemin bu şekilde düzeltilmesine” karar verilmek suretiyle orman sınırları dışında orman sayılmayan yerde bırakıldığı, söz konusu komisyon tutanağının 09.12.1976 tarihinde ilan edildiği, daha sonra 1989 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarına konu edilmediği, yapılan işlemlerin ilanından sonra ilan tarihlerinde yürürlükte bulunan kanunlardaki hak düşürücü sürelerin de geçmesiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.Açıklanan orman kadastro çalışmaları ışığında dava konusu parselin içinde bulunduğu anlaşılan II nolu parselin, itirazları inceleme komisyonunca önceki ekip çalışmasının düzeltilmesine karar verilmiş olması nedeniyle 2. madde ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olmadığı ve daha sonra 1989 yılında yapılan çalışmalarda 2/B uygulamasına da konu edilmediği anlaşılmakta olup, çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararının hüküm fıkrasında belirtilmeyen, ancak gerekçe kısmında yer verilen taşınmazın 2. madde ya da 2/B alanında olduğu yönündeki belirlemenin kesin hüküm olarak değerlendirilmesi de hukuken mümkün bulunmamaktadır. Zira, kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davadaki hüküm fıkrası ile diğer davadaki talep sonucunun aynı olması gerektiği gibi; kesin hükümle bağlılık, kural olarak hüküm fıkrasına münhasırdır ve gerekçeye sirayet etmez.
Hal böyle olunca; dava, tapu kaydının beyanlar hanesine 2/B şerhi verilmesine yönelik olduğuna ve taşınmazın 2. madde kapsamında veya 2/B alanında kalmadığı anlaşıldığına göre Bölge Adliye Mahkemesince bu hususlar dikkate alınarak taşınmazın 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğuna ilişkin şerh verilmesi yönündeki talebin de reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda açıklandığı üzere çekişmeli taşınmazın 2/B alanında bulunmadığı, ayrıca 5831 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek-4. maddesi kapsamında yapılan kullanım veya güncelleme kadastrosuna da konu olmadığı ve bu tür bir çalışma yapılmadan zilyetlik şerhi verilmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile HMK’nin 371. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın HMK’nin 373/2. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 44,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin temyiz edenden alınmasına, 22.03.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava, dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğuna dair şerh verilmesi istemine ilişkindir.
Dava niteliği itibariyle bir tesbit davasıdır. Davacı taraf taşınmazın geçmişte kesinleşmiş orman sınırları içerisinde olduğunu, orman kadastro komisyonlarınca orman sınırları dışında bırakılması nedeniyle 6831 sayılı orman Kanunu’na göre 2/B niteliğinde olduğunun tesbitini ve bu hususun tapunun beyanlar hanesine şerh olarak yazılmasını istemektedir.
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 7/1 maddesinde; “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da sınırlandırma sırasında orman olduğu halde orman sınırları dışında kalmış ormanların, hükmî şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ile 2 nci madde uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fennî hataların düzeltilmesi işleri orman kadastro komisyonları tarafından yapılır. (Ek cümle: 15/1/2009-5831/2 md.) Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır.” hükmüne,
Aynı Yasa’nın 11/1 maddesinde “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilan edilir. Bu ilan ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne
Aynı Yasa’nın 2/B maddesinde, “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, Orman sınırları dışına çıkartılır. Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır. Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz.”hükmüne
Aynı Yasa’nın Ek Madde (10. maddesinde; (Ek: 15/1/2009-5831/5 md.) “Bu Kanun’un; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun’la değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı Kanun ve 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanun’la değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.” hükmüne
6292 sayılı orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait taşınmaz arazilerinin satışı hakkındaki Kanunun “ Hak sahibi, başvuru ve doğrudan satış” başlıklı 6. maddesinde “(1) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu Kanuna göre hak sahibi sayılır.(2) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilecek kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler de hak sahibi sayılır. (3) Hak sahiplerinden birinci fıkra kapsamında olanlar bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, ikinci fıkra kapsamında olanlar ise, güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde idareye başvurarak, bu taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını isteyebilirler. (4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli, rayiç bedelin yüzde yetmişidir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Daire çoğunluğu ile zilyetlik şerhi verilmesi talebinin reddi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın 2/B niteliğinde olup olmadığı ve geçmişi orman olupta, orman kadastro komisyonunca 2/B işlemi yapılmadan orman sınırları dışında bırakılan ve Hazine adına tarla niteliği ile tapulanan taşınmazlarda, taşınmazların 2/B niteliğinde olduğunun tesbiti ile tapunun beyanlar hanesine 2/B şerhi verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesine göre; geçmişi orman olan ve kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalan orman alanları, 31.12.1981 taşınmazdan önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş ise, orman sınırları dışına çıkartılır.
Aynı yasanın Ek maddesi 10. maddesi hükmüne göre, 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlar Maliye Hazinesi lehine orman sınırlarına çıkarıldığından kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilemez.
Orman Kadastro Komisyonunca ilk defa tahdit yapılan yerlerde, geçmişi orman olan yerlerin, orman tahdidi içinde gösterilmesi sonrasında 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş ise, 2/B parseli oluşturarak orman sınırları dışına çıkarılması, orman tahdit çalışması daha önce yapılan tahditi kesinleşen ve orman sınırları içinde kalan yerler yönünden ise, 2/B parseli oluşturarak yine orman sınırları dışına çıkarılması gerekir.
Orman kadastro komisyonlarınca geçmişi orman olduğu halde 2/B parseli oluşturulmayıp orman sınırları dışında ziraat arazisi olarak gösterilen ve bu şekilde tahdidi kesinleşen yerlerin tahdidin kesinleşmesinden itibaren kazandırıcı zaman aşımı ile iktisabı mümkündür. Diğer yandan kesinleşen tahdit içinde kalan orman alanları 2/B işlemi yapılarak orman sınırları dışına çıkarılabilecek iken, orman kadastrosu komisyonlarınca kesinleşen kadastro yok sayılarak ya da geçersiz veyahut iptal edildiği kabul edilerek orman sınırları dışında bırakılması ve Hazinece itiraz edilmeyip kesinleşmesi durumunda zilyetlerinin kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle iktisap etmesi mümkün olmaktadır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1942 yılında orman tahdidinin yapıldığı taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı, bu tahditin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208. nolu kararı ile iptal edildiği kabul edilerek, 1975 yılında orman … ve 2/B komisyonunca 2/B niteliği ile orman sınırları dışına çıkarıldığı, sonrasında itirazları inceleme komisyonunca taşınmazın ziraat arazisi olarak orman tahdit alanı dışında bırakıldığı, 1989 yılında yapılan arazi kadastro çalışmasında taşınmazın davacı ve/veya murisi adına tesbit gördüğü, maliye hazinesince taşınmazın öncesinin orman olduğu, orman sınırları içinde kaldığı, Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarıldığı ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu iddiasıyla tesbite itiraz üzerine … Kadastro Mahkemesinin 1991/379 Esas, 1994/75 Karar sayılı hükmü ile taşınmazın geçmişin orman olduğu ve /veya zilyetlik kazanma süresinin dolmadığı gerekçesiyle tesbitin iptali ile Maliye Hazinesi adına tapuya tesciline karar verildiği görülmüştür.
Daire çoğunluğunca, davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de aşağıdaki nedenlerle çoğunluk görüşüne katılma imkanı olmamıştır.
1.Dava konusu taşınmazın 1942 yılında yapılan orman tahdidinde orman sınırları içinde kaldığı, sadece Vakıflar İdaresince tahdide itiraz edildiği, bu itiraz yerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 gün ve 208 sayılı kararla, Vakıflar idaresinin davası ve dayandığı … Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden tahdidinin iptal edildiği, vakfın davasının sonrasında feragat nedeniyle reddedildiği gibi bu tahdide karşı davacı ve/veya murisinin bir itirazı bulunmadığı, davacı ve/veya murisi yönünden orman tahdidinin kesinleştiği ve taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı sabittir. (Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16.03.2006 tarihli ve 2005/15158-2006/349 Karar sayılı kararı ve birçok kararında bu hususa değinilmiştir) 1976 yılında 7 nolu orman … ve 2/B kadastro komisyonunca dava konusu taşınmazın bulunduğu bölge 2/B madde uygulaması ile 1961 yılından önce orman niteliğini kaybettiği kabul edilerek P(II) parsel numarası verilerek orman sınırları dışına çıkarılmış, itirazları inceleme komisyonu tarafından sadece kendisine gelen itirazlar yönünden karar verebilecek iken dava konusu taşınmazla ilgili bir itiraz dilekçesi mevcut olmadığı halde, P (II) parselinin tamamı yönünden 2/B işlemini iptal etmesi, yok hükmünde olup, 7 nolu orman ve 2 B komisyonun, taşınmazın 2/B parseli olarak orman sınırları dışına çıkarılması kararının ayakta ve geçerli olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle taşınmaz 2/B niteliğinde olup davanın kabulüne karar verilmelidir.
2.Dava konusu taşınmazın 1942 yılında orman sınırları içinde kaldığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. 1976 tarihli, 7 nolu orman ve 2/B kadastro komisyonunu kararına karşı dava konusu parsel yönünden, komisyona geçerli bir itirazın bulunduğunun kabul edilse bile, kesinleşen tahdid sınırları içinde kalan taşınmazın ziraat arazi olduğu gerekçesiyle orman sınırları dışında bırakılması ve bunun sonucu olarak tarla niteliği ile Hazine adına tescil edilmiş olması karşısından kesinleşen tahdit içinde kalan taşınmaz, orman sınırları dışına çıkarılmış olduğundan sonuç itibariyle yapılan işlemin teknik anlamda 2/B işlemi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
3.Dava konusu taşınmazın 1979 yılında orman sınırları dışında ziraat arazisi gösterilmesinden sonra 1989 yılında yapılan arazi kadastrosunda dava konusu taşınmaz tarla niteliği ile davacı ve/veya murisi adına tespit görmesi üzerine Maliye Hazinesi tarafından tespite itiraz ile, taşınmazın 1942 yılında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içinde kaldığı, 2/B işlemi ile orman sınırları dışına çıkarıldığı ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu iddiası üzerine … Kadastro Mahkemesince bu iddia kabul edilerek taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu ve zilyetlikle kazanım şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle Hazinenin itirazının kabulüne karar verilerek dava konusu taşınmazın Hazine adına tarla niteliği ile tesciline karar verilmiştir.
Anayasaya göre, Mahkeme kararları gerekçesiz olamaz. Gerekçe hükmün ayrılmaz bir parçasıdır. Mahkeme gerekçesi, temyiz etmeyen taraflar için bağlayıcıdır. Hazinenin açtığı veya müdahil olduğu davanın taşınmazın geçmişinin orman olması ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu gerekçesiyle reddi, Hazineyi bağlar. Çoğunluk gerekçesinde belirtildiği şekilde Hazinenin açtığı dava, kesin hüküm teşkil etmese de temyiz etmeyen Hazine bakamından bağlayıcı olduğundan ve … Kadastro Mahkemesinin kabulü de bu yönde olduğundan şerh verilmesine ilişkin talebinin kabulü gerekir. Ayrıca … Kadastro Mahkemesince taşınmazın Hazine adına tesciline karar verirken taşınmazın geçmişinin orman ve 2/B niteliğinde olduğunu belirlendiğine ve gerekçesinde belirttiğine göre, mahkemece 2/B şerhine karar verilmesi gerekirdi. Bu durumda davacı talebi mahkemece eksik bırakılan hususun tamamlanması niteliğindedir.
4.Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede ilk defa geçerli orman tahdit çalışması yapıldığının ve orman sınırları dışında bırakıldığının kabulü halinde ise; tahdid dışında bırakılan taşınmazın geçmişi orman olsa da tahdidin kesinleşmesinden itibaren kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle iktisap edebilme imkanı olduğundan ve bu işlem zilyedin daha lehine bir işlem olduğundan zilyedin bu aşamada itiraz etmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Ancak zilyedin zilyetlik süresi dolmadan taşınmazın Hazine adına tarla niteliği ile tapuya bağlanması durumunda, taşınmazı 6292 sayılı Kanun’un 6/4. maddesi gereğince doğrudan ve %25 indirimli alma hakkı bulunduğundan, hukuki yararı bu tarihte doğmaktadır. Bu durumda geçmişi orman olan taşınmazın orman kadastro komisyonlarınca 2/B niteliği ile Hazine lehine orman sınırlarına çıkarılması gerekirken yasalara aykırı olarak işlem yapması ve bu işleme karşı idarece itiraz edilmemesi sonucunda, Orman Kadastro Komisyonunun hatalı işleminin zilyet aleyhine yorumlanması doğru olamaz. Orman tahdit komisyonunca, 2/B niteliği ile orman sınırları dışına çıkarılması gereken taşınmazın, Orman kadastro komisyonlarınca arazi bölümünde gösterilmekle sonucu itibariyle Orman sınırları dışına çıkarılmış olduğundan, taşınmazın 2/B niteliğinde olduğunun tesbitine ve tapuya şerh verilmesine yasal bir engel bulunmamaktadır.
5.6292 sayılı Yasa, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak orman köylülerinin desteklenmesini amaçlamıştır. Davanın kabulü ile taşınmazın zilyetleri taşınmazın rayiç bedelinden sadece doğrudan %25 indirimle satın alma hakkı kazanmaktadır. Yargıtay (Kapatılan) 16 . ve 20. Hukuk Dairelerininin yukarıda açıklanan nedenlerle uzun yıllardır zilyetlerin açtığı tapuya 2/B şerhi verilmesine ilişkin mahkemelerin verdiği kabul kararlarını onaması sonucu, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgedeki taşınmazların büyük bölümüne ve taşınmazın komşularına 2/B şerhi verilmiştir. Yasa koyucu tarafından Dairelerin bu uygulamasını değiştirecek yeni bir yasal düzenleme yapılmamış ve dairede temyiz incelemesi bulunan az sayıda dosya kalmış iken davaların reddi gerektiğine ilişkin daire bozması, hukuk güvenliği, öngörülebilirlik, hukuki istikrar, kanun önünde eşitlik, yargının kişiler arasında eşit davranma yükümlülüğü ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Bu durum kişilerin devlete, adalete ve yargıya olan güvenini tamamen sarsar.
Tüm bu nedenlerle Dairemizin 2/B şerhi verilmesine yönelik davalarda davanın reddi gerektiğine ilişkin kararının yerinde olmadığı ve davaların kabulü gerektiği düşüncesindeyim.