Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/2801 E. 2021/5568 K. 28.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2801
KARAR NO : 2021/5568
KARAR TARİHİ : 28.06.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacılar vekilleri, davalılar murisi …’in dava konusu 1989 parsel numaralı taşınmazın tapu kayıt maliki olup 1993 yılında vefat ettiğini, miras bırakanın hayatta iken, dosya kapsamına ibraz edilen senetler ile taşınmazı 200’er m2 halinde haricen yaptığı parselasyon sonrası davacılar ve/veya ardıllarına sattığını belirterek tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline, aksi durumda iyiniyetli inşaat nedeniyle her davacının inşaat yaptığı 200’er m2’lik alanların müvekkilleri adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan …, (kimlik tespitli) 27.02.2013 tarihli dilekçe ile davacıların davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan …, (kimlik tespitli) 27.02.2013 tarihli dilekçe ile davacıların davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan …, (kimlik tespitli) 01.03.2013 tarihli dilekçe ile davacıların davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan …, (kimlik tespitli) 12.12.2013 tarihli dilekçe ile davacıların davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan … ve …, 18.10.2012 tarihli (1 nolu) duruşmada, açılan davayı kabul ettiklerini açıklamışlardır. Beyanları imzalarıyla onamıştır.
Davalılardan …, (kimlik tespitsiz -hakim havalesiz) bila tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini açılamıştır.
Davalılardan …, (kimlik tespitsiz -hakim havalesiz) bila tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini açılamıştır.
Davalılardan …, (kimlik tespitsiz) 18.12.2012 havale tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini açılamıştır.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı taktirde temliken tescil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesi hükmüne göre feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
HMK’nin 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile davacının talep sonucuna muvafakat etmesidir ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir.
Öte yandan, usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve ancak irade bozukluğu hallerinde kabulün iptali istenebilir (HMK mad. 311). Diğer bir anlatımla davalı irade fesadı halleri dışında kabulden dönemez.
Bilindiği üzere kabul, davaya son veren taraf işlemlerinden olup, 6100 sayılı HMK’nin 308/2.maddesinde: “Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm ifade eder.
Kesin hüküm ve hak düşürücü süre gibi benzeri durumlar ile kabul söz konusu olduğunda; kabul, bu gibi hukuki sebeplerden önce gelir. Öncelik kabule tanınır.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davacıların dayandıkları esas satış senetlerinin 16.11.1978 ve 28.01.1979 tarihlerinde yapıldığı, (eksikliğin gidilmesi yolu ile ikmal edilen mirasçılık belgesine göre,) mirasçı olmayan …’ün davalı olarak gösterildiği, mirasçı sıfatı bulunan bir kısım davalıların kabul beyanlarında kimlik tespiti yapılmadığı gibi hakim havalelerinin de olmadığı anlaşılmaktadır. Bu şekli ile, iştirak halinde paydaş bulunan (… hariç) tüm davalarının usulüne uygun şekilde kabul beyanları olup olmadığı tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilememiştir.
Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz tarla niteliğiyle, 5.400,00 m2 olarak, 15.11.1979 tarihinde (muris) … adına tespit görmüş ve kadastro tespiti itirazsız olarak 04.03.1980 tarihinde kesinleşmiştir. Gerçekten kesinleşme tarihiyle davanın açıldığı 27.08.2012 tarihi gözetildiğinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.fıkrasında yer alan on yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Mahkemenin bu yöne ilişkin görüşü biçimsel olarak doğru bulunmaktadır. Ne var ki, az yukarıda izah edilen kabul beyanları nazara alındığında, malik …’in davalı gösterilen tüm mirasçılarının usulüne uygun kabul beyanı bulunup bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Açıklanan nedenle, tüm mirasçıların kabul beyanları olup olmadığı yeterince araştırılmadan, var ise (hepsinin kabulü halinde) kabul beyanlarına üstünlük tanınmak suretiyle dosya kapsamında uygun bir karar verilmesi gerekirken doğrudan hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Öte yandan, davacılar vekili, dava dilekçesinde davalarını öncelikle haricen satın alma ve zilyetlik hukuksal nedeni ile tapu iptali ve tescil, yerinde görülmemesi halinde TMK’nin 724. maddesi gereğince tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Mahkemece, dayanılan hukuki sebeplerden haricen satın alma ve zilyetlik hukuki nedenine yönelik davanın reddine karar verilmesine rağmen (terditli) temliken tescil talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.