Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/17447 E. 2022/624 K. 01.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/17447
KARAR NO : 2022/624
KARAR TARİHİ : 01.02.2022

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı …, Kadastro Mahkemesine sunmuş olduğu 09.12.2010 havale tarihli dilekçesiyle, malik ve zilyet bulunduğu taşınmazlardan bir kısmının 101 ada 1 parsel numarası altında orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmaza ait tapu ve vergi kaydının bulunduğunu belirterek, kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın kendisi ile diğer mirasçılar adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Kadastro mahkemesince verilen görevsizlik kararına istinaden dava dosyasının gönderildiği Sulh hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 3402 sayılı Yasa’nın 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi hükmüne göre yapıldığı ve 02.07.2010 – 02.08.2010 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yapılan keşifte söz konusu dayanak tahrir kaydının sınırlarının tam olarak belirlenmemesi, davacının söz konusu taşınmaza zilyet olduğunu belirtmesine rağmen dinlenen davacı tanıklarının da davacının kazanmayı sağlayıcı süre kadar kadar taşınmaza zilyet olduğunu ifade etmemeleri, sunulan “men kararlarında” bu hususta hükme elverişli olmadığı gibi bahse konu kamu taşınmaza yönelik bir çok kişinin üzerinde hak iddiasında bulunup, kesintisiz bir zilyetliğinde mevcut olmadığının mahalli bilirkişiler tarafından ifade edilmemiş olması karşısında, davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur.
Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde, tapu ve vergi kaydına dayanarak, taşınmazların hem kendi hem de murisi …’in tüm mirasçıları adına tescilini talep ettiği halde, davacının dayandığı kayıtlar tüm tedavülleri ile birlikte dosyaya getirtilmemiş, dayanak tapu maliki ile davacı arasındaki akdi ya da ırsı ilişki tespit edilmemiştir. Ayrıca, davacı dava dilekçesinde taşınmazın hem kendi hem de kardeşleri adına tescilini talep etmesine rağmen aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamış, dayanak kayıtlar yöntemince uygulanmamış, keşifte dinlenen kişilerin mahalli bilirkişi sıfatı ile mi tanık sıfatı ile mi dinlendiği yazılmamış ve dinlenen bu kişilerin mahalli bilirkişi isim listesinde ve tanık listesinde yer almadıkları görülmüştür. Öte yandan, keşif sonrası bilirkişi tarafından düzenlenen krokide 101 ada 1 parselin sadece dava edilen kısmı gösterilmiş olup, bu alanın 101 ada 1 parselin çapı üzerinde nereye geldiği gösterilmediğinden, çekişmeli taşınmaza komşu taşınmaz bulunup bulunmadığı ve taşınmazın orman içi açıklık vasfında olup olmadığı da anlaşılamamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece, öncelikle davacının dayandığı tapu ve vergi kayıtları ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte dosya arasına getirtilmeli, revizyon görüp görmediği araştırılarak revizyon görmüşlerse revizyon parsellerine ilişkin tapu ve vergi kayıtları dosya arasına alınmalı; tapu ve vergi kayıtlarında malik olan kişiler ile davacı arasındaki akdi ya da ırsı bir ilişki olup olmadığı tespit edilmeli; davacının, taşınmazın kendisi ve kardeşleri adına tescilini talep ettiği gözetilerek aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalı ve bu husus net olarak açıklığa kavuşturulmalı; davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğunun tespiti halinde, yöreye ait en eski tarihli ve kadastro tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait memleket haritası ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç kişilik orman mühendisi bilirkişi kurulu, üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; zilyedlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi, klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği tespit edilmeli; taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar – ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalı; yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, dayanak tapu kayıtlarının 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısında hukuki kıymetinin bulunup bulunmadığı tartışılmalı; orman sayılan yerlerden olmadığının belirlenmesi halinde ise, bu kez taşınmazın dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli; teknik bilirkişi eliyle dayanak tapu kayıtlarının varsa krokisi / haritası zemine uygulanarak kayıtların kapsamı 3402 sayılı Kadastro Kanunu’ nun 20/A maddesi uyarınca haritasına göre tespit edilmeli; tapu kayıtların krokisinin / haritasının bulunamaması veya uygulanamaması durumunda, tapu kayıtları tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte okunup sınırlarının bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmesi istenilmeli; bilirkişilerin gösteremediği sınırlar için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı; bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde işaretlenmeli ve böylelikle taşınmazın tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız şekilde saptanılmalı; tapu kaydının uymadığının ya da miktarı ile taşınmazın tamamını kapsamadığının anlaşılması halinde, taşınmazın ormaniçi açıklık olup olmadığı değerlendirilmeli; orman içi açıklıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı düşünülmeli; ancak taşınmazın orman içi açıklık olmadığı belirlenirse, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı denetlenmeli; ayrıca dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar – ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar – ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar- ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanarak dava konusu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı ve bu yolla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli; yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanları arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını komşu taşınmazla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki düzenlemesi istenilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli; 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca belgesizden zilyetlik yoluyla edinilebilecek taşınmaz miktarına ilişkin sınırlamalar yönünden gerekli araştırmalar yapılmalı ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeyle yazıl şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, istek halinde peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine, 01.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.