YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/17002
KARAR NO : 2022/4733
KARAR TARİHİ : 18.05.2022
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın onanmasına dair kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 28.01.2020 tarihli ve 2020/1422 Esas, 2020/66 Karar sayılı ilamı ile kabulüne karar verilmiştir. Davalılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece davacıların davalarının kabulüne dair kararın, davalı … ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 15.02.2018 tarihli ve 2015/7301 Esas, 2018/888 Karar sayılı kararı ile “Her ne kadar Mahkemece çekişmeli taşınmazların davacı tarafın tutunduğu ve taşınmazların tespitine esas alınan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı, davalı tarafın dayandığı iskan haritasının ise nizalı parsellerin doğu kısmını kapsadığı, taşınmazların davacıların zilyetliğinde bulunduğu ve davalılar tarafından, davacıların fiilen kullanıma başladıkları tarihten itibaren davacılar aleyhine 2510 sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca herhangi bir dava açılmadığı gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan değerlendirmenin dosya kapsamına uygun düşmediği, davalılardan … … ve … …’ın, İskan Kanunu hükümlerine göre oluşturulan Nisan 1951 tarihli ve 54 sıra numaralı tapu kaydına, davalı … …’nun ise, 28.5.1936 tarihli iskan tahsis ve 03.02.1953 tarihli temlik kayıtlarına dayandıkları, davacıların, Kadastro Komisyon kararı ile, dayandıkları Ekim 1941 tarihli ve 47, 48, 49 sıra numaralı tapu kayıtlarının kapsamını aldıkları ve komisyonca, davalıların dayandığı iskan tapusu ve iskan temlik kayıtları sahiplerine tefrik edilen taşınmaz bölümlerine ilişkin olarak dava açtıkları belirtilerek, davacıların dayandığı tapu kayıtları ile davalıların dayandığı iskanen oluşan tapu kaydı ve iskan temlik kayıtlarının kapsamı kısmen iç içe geçiyorsa da, davacılar tarafından 2510 sayılı İskan Kanunu’nun 23. maddesine bir fıkra ekleyen 3667 sayılı Kanun hükmüne göre davalılara ait iskan kayıtlarının temlik gününden itibaren bir yıl içinde mülkiyet davası açılmamış olduğundan, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin davalıların dayandığı tapu kaydı ve iskan temlik kayıtlarının kapsamında kaldığının anlaşılmasına ve bu hususun mahkemenin de kabulünde olmasına göre, mahkemece davanın reddine ve dava konusu taşınmazların Kadastro Komisyon kararı gibi tapuya tesciline karar verilmesi gereğine” değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu bozma ilamına karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine aynı Dairenin 28.1.2020 tarihli ve 2019/1422 Esas, 2020/66 Karar sayılı ilamı ile bu kez de “Çekişmeli taşınmazların davacıların dayandığı Ekim 1941 tarihli ve 47, 48 ve 49 sıra numaralı tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı, bir bölümünün ise aynı zamanda davalı tarafın dayandığı İskan Kanunu hükümlerine göre oluşturulan Nisan 1951 tarihli ve 54 sıra numaralı tapu kaydı ve davalı … …’nun dayandığı 28.05.1936 tarihli iskan tahsis ve 03.02.1953 tarihli temlik kayıtları kapsamında kaldığı anlaşılmakta olup, esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Çözümlenmesi gereken, hangi tarafın tapu kaydına üstünlük tanınacağı ve zilyetliğin kimde olduğu hususlarıdır. Bozma ilamının içeriğinde de belirtildiği üzere, 2510 sayılı İskan Kanunu’nun 23. maddesine bir fıkra ekleyen 3667 sayılı Kanun hükmüne göre, iskan kayıtlarının temlik gününden itibaren bir yıl içinde mülkiyet davasının açılmaması halinde, taşınmaz üzerinde mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı düzenlenmiştir. Bu haliyle, daha eski tapu kaydına dayanan tarafın, ancak Hazineye karşı bedel davası olarak hakkını ileri sürebileceği anlaşılmaktadır. Ne var ki; uygulamada söz konusu 1 yıllık hak düşürücü sürenin, ne zaman başlayacağı hususunda farklı uygulama ve kararların doğması üzerine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.05.1984 tarihli ve 1983/10 Esas,1984/4 Karar sayılı kararıyla hak düşürücü sürenin, iskan malikleri tarafından taşınmaza fiilen el konulması ile başlayacağı kabul edilmiş olup, İçtihadı Birleştirme Kararlarının kanun hükmünde bulunduğu ve karar tarihinden sonra halen derdest bulunan dosyalarda da uygulanması gerektiği tartışmasızdır. Eldeki dosya kapsamının incelenmesinde; Mahkemece 1993 ve 2012 tarihinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi beyanlarına göre, taşınmazlar üzerinde davacı tarafın zilyet olduğu, zilyetliklerinin hiç kesilmediği, davalı tarafın taşınmazlar üzerinde zilyetliğinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazların, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları esas alınarak davacı taraf adına tespitlerin yapılmasından sonra, itiraz üzerine Tapulama Komisyonunca; 06.03.1984 tarihinde taşınmazlar başında 1928, 1330, 1339 doğumlu yerel bilirkişilerin beyanlarına başvurulmuş ve bu kişilerde taşınmazların tespit maliklerinin (eldeki dosyanın davacıları) zilyetliğinde olduğunu söylemişlerdir. Diğer bir anlatımla; çekişmeli taşınmazların bir bölümü, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları ile daha sonra İskan Yasası gereğince davalı taraf adına oluşturulan tapu kayıtları kapsamında kalmakta ise de, İskan tapusuna dayanan davalı tarafın taşınmazlarda malik sıfatıyla bir zilyetliklerinin bulunmadığı, davalı tarafça taşınmazlara fiili olarak el konulmadığı, zilyetliğin çekişmesiz olarak davacı tarafça sürdürüldüğü anlaşıldığından, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.05.1984 tarihli ve 1983/10 Esas, 1984/4 Karar sayılı kararı gereğince, taşınmazların davacılar adına tesciline dair mahkeme hükmünün bu nedenle onanması gerekirken, maddi hataya dayalı olarak anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gözden kaçırılmak suretiyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla, Dairenin 15.02.2018 tarihli ve 2015/7301 Esas, 2018/888 Karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle onanmasına karar verilmiş; bu kez de davalılar vekili tarafından, bu ilama (2019/1422 Esas, 2020/66 Karar sayılı olup Yerel Mahkeme hükmünü karar düzeltme incelemesi sonucu onayan ilama) karşı karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Karar düzeltme yoluna, temyiz incelemesi sonunda verilen Yargıtay kararlarına karşı başvurulabilir. Somut olayda ise Mahkemece verilen hüküm karar düzeltme incelemesi sonucunda onanmış olup; karar düzeltme incelemesi sonucunda verilen Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunulamayacağı gibi karar düzeltme incelemesi sonucunda Yerel Mahkeme kararının onanmasında da maddi hatada bulunmadığının anlaşılmasına göre davalılar vekilinin karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 18.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.