YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/14709
KARAR NO : 2023/866
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/154 E., 2021/31 K.
HÜKÜM/KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ve davalı … İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı …, 05.11.2012 havale tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … mahallesinde bulunan yaklaşık 29.000 m² yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiş, yargılama sırasında davacının vefatı üzerine, davaya mirasçıları tarafından devam edilmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili ve davalı … İdaresi vekili cevap dilekçelerinde; taşınmazın zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığını açıklayarak, davanın reddini savunmuşlar, davalı Hazine vekili 12.10.2015 tarihli dilekçe ile çekişmeli taşınmazın 4721 sayılı Kanun’un 713/6 ncı maddesi uyarınca Hazine adına tescilini istemiştir.
2. Davalı Serik Belediye Başkanlığı vekili duruşmada alınan beyanında, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.01.2015 tarihli ve 2013/356 Esas, 2015/20 Karar sayılı kararı ile davanın reddine, 01.10.2013 havale tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 26.819,26 m², (B) harfi ile gösterilen 453,33 m², (C) harfi ile gösterilen 381,68 m² ve (D) harfi ile gösterilen 236,53 m² yüzölçümlü yerlerin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 15.12.2015 tarihli ve 2015/13670 Esas, 2015/12645 Karar sayılı kararıyla “mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı, taşınmaz başında 06.09.2013 tarihinde yapılan keşifte orman bilirkişi olarak …’ın bilgisine başvurulduğu, …’ın 24.10.2013 tarihli raporu ve 06.06.2014 tarihli ek raporunda 1958 yılı hava fotoğrafı ile 1963 yılı memleket haritasını uyguladığı, sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildirdiği, daha sonra keşfe katılmayan orman bilirkişi … ’den hava fotoğraflarının uygulanması istendiği, … ‘in 11.12.2014 tarihli raporunda 1959, 1971, 1981 ve 1992 yılları hava fotoğrafları uygulanmak suretiyle taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu görüşünü bildirildiği, mahkemece bu raporun hükme esas alındığı, keşfe katılmayan bilirkişinin düzenlediği rapor hükme dayanak alınamayacağı gibi birbiri ile çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamayacağı, bundan ayrı; yörede yapılan orman tahdidine ilişkin tüm belgeler getirtilmediği için orman bilirkişi raporları denetlenemediği gibi taşınmaza komşu 1043 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağı ve dayanakları getirtilerek çekişmeli taşınmaz yönünü ne okuduğunun denetlenmediği, yörede imar uygulaması yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa taşınmazın imar planı içinde kalıp kalmadığının da araştırılmadığı açıklanarak mahkemece, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde arazi kadastrosunun hangi tarihte yapıldığı, taşınmazın hangi vasıfla tescil harici bırakıldığının kadastro müdürlüğünden sorulması, dava konusu taşınmazın bulunduğu yeri komşuları ile birlikte gösterir 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile yörede yapılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile üç orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğünün, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığının belirlenmesi, bu belgeler ile kadastro paftasının hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumunu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınması, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin; orman sayılan veya orman rejimine girmiş yerlerden ya da 3402 sayılı Kadastro Kanun’un (3402 sayılı Kanun) 16 ncı maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi, kamu hizmetine tahsis edilmiş, il ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kalmış, kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarına göre zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden, kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş, o yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 17/2 ve 20.11.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 16/1-i maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumundaki yerlerden de olmadığının anlaşılması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğunun, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığının, kimden kime kaldığının, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğünün ve ekonomik amacına uygun olup olmadığının, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulması, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğunun yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmesi, komşu 1043 parselin tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanması; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdiğinin araştırılması; keşif sırasında taşınmazın, çeşitli yönlerden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğraflarının çektirilip onaylanarak ve taşınmaz fotoğraf üzerinde gösterilerek dava dosyası içine konulması, 3402 sayılı Kanun’un 14/1 inci maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin, 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri nazara alınarak yapılması gerektiği düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu müdürlükleri ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtlarının ya da tescil dava dosyalarının getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığın konusunda 5403 sayılı Kanun’un 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin değişik ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınması, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ” dava konusu yerin orman sayılmayan yerlerden olduğu, ziraat bilirkişisi raporuna göre toprak yapısının niteliği itibariyle tarım arazisi olarak kullanıldığı, imar ve ihyanın tamamlandığı, keşif esnasında dava konusu yerde dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarına göre, dava konusu yeri 1980 yılından beri davacıların babası tarafından kullanıldığı, babalarının ölümünden itibaren davacılar tarafından kullanıldığı, 1981 tarihli hava fotoğrafı incelendiğinde taşınmaz üzerinde iğne yapraklı ve yapraklı orman ağaçlarının bulunmadığı ve 1992 tarihli hava fotoğrafı incelendiğinde dava konusu taşınmaz üzerinde tarım yapıldığına dair emareler görüldüğünün belirtildiği, bu haliyle mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile hava fotoğraflarının zilyetlik konusunda uyuştuğu, bilirkişi raporlarının somut olaya, mahkeme gözlemine ve mevzuata uygun olduğu, davacılar lehine tescil koşulları oluştuğu” gerekçesi ile davanın kabulü ile harita mühendisi … tarafından tanzim olunun 30.09.2020 tarihli ek bilirkişi raporu ve ekindeki krokide “A” harfi ile gösterilen 19.536,34 metrekarelik alanın tarla vasfı ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı Hazine vekili ve davalı … İdaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlikle iktisabı mümkün olan yerlerden olsa dahi zilyetlikle kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleşmediğini, yapılan araştırmaların ise karar vermeye yeterli olmadığını açıklayarak, hükmün bozulmasını istemiştir.
2. Davalı … İdaresi vekili, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu açıklayarak, hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, taşınmazın orman olup olmadığı, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 Sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 Sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 14 ve 17 nci maddeleri, 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6360 sayılı Kanun) 1 inci maddesi,
3. Değerlendirme
Hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca büyükşehir belediyesi sınırları tüm ilin idari sınırları olacak şekilde genişletilmiş olduğu halde, İlk Derece Mahkemesince … Büyükşehir Belediye Başkanlığı davaya dahil edilmeden ve taraf koşulu sağlanmaksızın işin esası hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, bozmaya uyulmakla tarafların leh ve aleyhine usuli kazanılmış hak doğar. Ayrıca, mahkemece bozma kapsamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurma yükümlülüğü ortaya çıkar. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, bozma ilamında ayrıntılı şekilde açıklanmasına rağmen, taşınmazın hangi tarihte hangi nedenle tespit harici bırakıldığı araştırılmamış, 1990 yılında kesinleştiği orman mühendisi bilirkişi tarafından bildirilen orman kadastro çalışmasına ilişkin belgeler getirtilmemiş, taşınmazın imar durumu araştırılmamış, Uyap kayıtlarına göre komşu taşınmazlara ilişkin olarak …, …., … tarafından açılan dava dosyaları getirtilip incelenmemiş, komşu 1043 parselin tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanmamış, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdiğini araştırılmamış, bunun yanı sıra bilirkişiler tarafından dava konusu taşınmaza komşu oldukları bildirilen 464 ada 1, 467 ada 1 ve 3 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tutanak ve kayıtlar getirtilip uygulanmamıştır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, öncelikle 6360 sayılı On Dört ilde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (6360 sayılı Kanun) uyarınca … Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yöntemince davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm delillerin toplanmalı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde arazi kadastrosunun hangi tarihte yapıldığı, taşınmazın hangi vasıfla tescil harici bırakıldığının kadastro müdürlüğünden sorulmalı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede yapılan tüm orman kadastro çalışmalarına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile dava konusu taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örnekleri; dava konusu taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile davalı iseler dava dosyaları ile kadastro çalışma paftaları; dava konusu taşınmazın bulunduğu yeri de gösterecek şekilde memleket haritaları ve bu haritaların dayanağı en eski tarihli ve dava tarihinden 15-20 yıl öncesi farklı dönemlere ilişkin hava fotoğrafı Harita Genel Müdürlüğünden tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalı ve bundan sonra mahallinde, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi, bir jeodezi-fotogrametri harita mühendisi bilirkişisi ve üç ziraatçı bilirkişi ile yerel bilirkişiler ve tanıkların katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.
Yapılacak keşifte, orman sınır noktaları tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, orman kadastrosu ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastro haritasına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde ve aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilmeli, tutanaklardaki anlatımlar değerlendirilmeli, tutanaklarla tahdit haritası arasında çelişki bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, çelişki bulunmakta ise çekişmeli parsel yönünden tahdit tutanakları ile haritalar arasındaki çelişki tahdit tutanaklarına değer verilmek suretiyle giderilecek şekilde müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak, açıklamalı, krokili rapor alınmalı; 6831 sayılı Kanun’un 17/2 nci maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığı araştırılmalı, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırlarının dışında bulunduğunun ve orman içi açıklık olmadığının anlaşılması halinde, memleket haritaları ile bu haritaların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafları ve amenajman planı bilirkişiler marifetiyle çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak, dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın önceki ve halen niteliğinin ne olduğu, kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli; üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile imar-ihyaya konu olup olmadığı, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığı, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığı; klizimetre (eğim ölçer) cihazı ile taşınmaz bölümlerinin gerçek eğimi (en düşük, en yüksek ve ortama eğiminin) memleket haritasındaki münhanilerden de yararlanılarak belirlenmeli; taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyor ise ne şekilde işlem gördüğü keşfen de tespit edilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Ayrıca keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; komşu parsellere ait tespit tutanağı ve dayanağı kayıtlar uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak gösterdikleri tespit edilmeli ve bu yolla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli; yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, taşınmazın toprak yapısını, önceki ve halen mevcut niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, imar-ihyaya konu edilip edilmediğini, edilmiş ise imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını ve taşınmaz üzerindeki zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğünü komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki düzenlemesi istenilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli; taşınmazın öncesinin orman veya 6831 sayılı Kanun’un 1/J maddesi kapsamında eğimi % 12’yi aşan ve toprak muhafaza karakteri taşıyan çalılık niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten dava tarihine ya da imar planı kapsamına alınma tarihine (hangisi daha önce ise) kadar zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı ve 20 yıllık zilyetlik süresinin dolup dolmadığı gözetilmeli; yine 3402 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanun’un 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2 nci maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
İlk Derece Mahkemesince, belirtilen hususlar gözardı edilerek, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de, bilirkişi raporlarında “B”, “C”, “D” ve “E” harfleri ile gösterilen taşınmaz kısımları hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.