Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/13704 E. 2022/6730 K. 06.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/13704
KARAR NO : 2022/6730
KARAR TARİHİ : 06.09.2022

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz (Aktarılan Dava)

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davacılar … ve arkadaşları ile müdahil davacı … Ticaret A.Ş’nin davasının kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı … mirasçıları ile Orman İdaresi tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece verilen önceki karar Yargıtay (Kapatlan) 20. Hukuk Dairesince bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; “yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı, çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin dayandıkları tapu kayıtlarının yöntemince uygulanmadığı, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 tarih ve 1996/11-16 Esas, Karar sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ise de, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri Necip … ve paydaşları yönünden Kadastro Kanunu’nun 34. maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, söz konusu dava dosyasında taraf olmayan davacı ve davalı yönünden kesin hüküm oluşturmayacağının gözetilmediği, 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddelerinin yürürlükten kaldırılmadığı, ancak somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerektiği halde Mahkemece tapu kayıtlarının kapsamı yöntemince belirlenmediği gibi, zilyetliğe dayanan davalı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan delillerin de hüküm kurmaya yeterli olmadığı açıklanarak, Mahkemece, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesinin yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği göz önünde bulundurularak, dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar … mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisinin kılavuz dosya seçilmesi; yapılacak keşifte dayanılan tapu kayıtlarının yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanması; uygulama sırasında, tutunulan … … Söğüt Çiftliği, Hisarönü Çiftliği ve Örköz Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş ve Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), Gölenya (İçmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceği, bu nedenle 3402 sayılı Kanun’un 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanması gerektiği, Hisarönü Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip birçok dava açıldığı, … … Söğüt Çiftliği tapusunun … Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının yöntemince uygulanması; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıkların dinlenmesi, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmesi; tapu kayıtları sınırında yazılı Langöz sınırının tapu tesisinde Langöz Çiftliği olarak gösterilmesi nedeniyle “Langöz”ün nokta halinde mevki ismi olmayıp Hisarönü, Ergöz ve … Söğüt çiftliklerinin batı sınırını oluşturan çiftlik arazisi olabileceği düşünülerek uygulama yapılması; yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmesi; revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve Gölenya (İçmeler) Köyleri (ya da Çiftlikleri) ile memleket haritasında Löngöz Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek, sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, 3402 sayılı Kanun’un 20 ve 21. maddeleri hükmüne göre sabit sınırla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanların tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi; anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalılar yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde, yapılacak keşifte, tesbite dayanak oluşturan 14.04.1977 tarih 1 sıra sayılı tapu kaydı ile dayanağı tescil dava dosyası getirtilmek ve tescil krokisi dava konusu taşınmazlara uygulanmak suretiyle 3402 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca belirlenen kapsamını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmesi ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulması” gereğine değinilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında müdahil Gayrimenkul Değerler Ticaret A.Ş, davacılar … ve müştereklerinin tapudan gelen bir kısım paylarını satın aldıklarını ileri sürerek, adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacılar … ve Arkadaşları ile müdahil davacı … Ticaret A.Ş.’nin davasının kabulüne, … ili … ilçesi İçmeler Mahallesi 935 parsel sayılı taşınmazın davacılar Gülümser … ve arkadaşları ile müdahil davacı … Ticaret A.Ş. adına tespiti ile dava konusu taşınmazın 3840 pay kabul edilerek, 2400/3840 payının müdahil davacı … Ticaret A.Ş. adına, kalan kısmının ise payları oranında … ve arkadaşları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı … mirasçıları ve … ile Orman İdaresi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak; Yargıtay bozma ilamına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yoluyla da usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar, “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay İçtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, s:208). Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve … tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda, yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır.
Bu nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9- 72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı ilamları).
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı kararlarında da, maddi hataya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı benimsenmiştir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 tarihli ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 tarihli ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda; Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.12.2013 tarih ve 2013/8973 Esas, 2013/12153 Karar sayılı bozma ilamında, davacıların dayandığı çiftlik tapu kayıtlarının uygulanması gereğine değinilerek davanın esası hakkında bozma yapılmış ise de, bu bozma ilamı maddi hataya dayalıdır. Şöyle ki; davacılar … ve arkadaşlarının, Hisarönü mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih, 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar gediği”, “Kırvasilbeli”, “Dikilitaş” ve “Löngöz Çiftliği” olan, Ergös (Ergöz/Öküz/Löngöz) Mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “Dikilitaş”, “Gülenya Beli” ve “Löngöz Çiftliği” olan, … … Söğüt Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “Kocaalan Dağı ve Balan Dağı”, ”Taşbük”, “Löngöz”, “Gökbel”, “Karadağ”, “Mezar Gediği” ve “Çilecik Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarihli 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtlarına dayalı olarak tespite itiraz ve adlarına tescil talebi ile açtıkları dava ile davacı …’in taşınmazın bı kısmını haricen satın aldığı iddiası ile adına tescil istemi ile açtığı dava birleştirilmiş; müdahil Orman İdaresi ise, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı iddiası ile davaya katılmıştır.
Davacılardan …, …, …, …, …, …, …, …, …,….,’in, davaya konu taşınmaza yönelik davalarından vekilleri vasıtasıyla feragat ettikleri, vekillerinin vekâletnamede feragat yetkisinin bulunduğu, mevcut davanın özelliği gereği feragatin kesin hüküm sonuçlarını doğuracak nitelikte, doğrudan davayı sonlandıran taraf işlemi olduğu, yargılama sırasında 14.10 2010 tarihinde vefat eden davacı N. …’ nin feragat tarihinde sağ olduğu, bu nedenle mirasçılarının da feragatle bağlı oldukları, davalarından feragat etmeyen davacılar …, …, …’nin ve diğer davacıların da, aleyhlerine verilen 13.12.2010 tarih ve 2008/221 Esas, 2010/879 Karar sayılı hükmü temyiz etmemiş olmaları nedeniyle hükmün tüm davacılar açısından kesinleştiği, sonradan davaya katılan …Ş.’ nin ise davacıların akdi halefi olup hükmün davacılar aleyhine kesinleşmesinin katılan şirket açısından da hüküm ifade edeceği gözetilmeden dava konusu taşınmazın davacılar … ve arkadaşları ile müdahil davacı …Ş. adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisi …., tarafından düzenlenen raporda (A) ve (D) harfleri ile gösterilen kısımlarının kadastro tespitinde esas alınan 04.04.1977 tarih 1 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, sözkonusu tapu kaydının … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/72 Esas, 1976/226 Karar sayılı ilamı ile verilen tescil kararı ile oluştuğu, söz konusu mahkeme ilamında Hazine ve Orman idaresinin de taraf olduğu, tescil ilamının, temyize konu dosyaya asli müdahil olarak katılan … İdaresi aleyhine kesin hüküm teşkil ettiği, dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmının …, (D) harfi ile gösterilen kısmının …, (B) – (C) – (E) – (F) – (G) ve (H) harfleri ile gösterilen kısımlarının ise orman vasfı ile Hazine adına tesciline ilişkin hükmün davacı – davalı … ve ……,tarafından temyiz edilmediği ve orman vasfı ile tesciline karar verilen yerler yönünden hükmün aleyhlerine kesinleştiği anlaşıldığından, davacı – davalı …’in ve davalı … mirasçılarının taşınmazın (B) – (C) – (E) – (F) – (G) ve (H) harfleri ile gösterilen kısımlarına, müdahil Orman İdaresinin ise taşınmazın (A) ve (D) harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının reddine; davalı … mirasçılarının taşınmazın (D) harfli kısmına, davacı – davalı …’in taşınmazın (A) harfli kısmına, müdahil Orman İdaresinin ise (B) – (C) – (E) – (F) – (G) ve (H) harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … mirasçılarının ve davacı-davalı …’in dava konusu taşınmazın (B) – (C) – (E) – (F) – (G) ve (H) harfleri ile gösterilen kısımlarına, müdahil Orman İdaresinin ise taşınmazın (A) ve (D) harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının reddine; davalı … mirasçılarının taşınmazın (D) harfli kısmına, davacı – davalı …’in taşınmazın (A) harfli kısmına, müdahil Orman İdaresinin ise (B) – (C) – (E) – (F) – (G) ve (H) harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 54.40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 26.30 TL’nin temyiz eden davacı – davalı … ve mirasçılarından alınmasına, 06.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.