Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/13547 E. 2023/229 K. 24.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/13547
KARAR NO : 2023/229
KARAR TARİHİ : 24.01.2023

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
KARAR : Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine

Taraflar arasındaki Kadastro Tespitine İtiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen önceki karar, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin kararı, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Kahramanmaraş ili … ilçesi … Mahallesi çalışma alanında 766 sayılı Tapulama Kanunu uyarınca 1969 yılında yapılan kadastro sırasında, 916 parsel sayılı 120.900,00 m2, 917 parsel sayılı 6.100,00 m2, 918 parsel sayılı 10.700,00 m2, 919 parsel sayılı 8.300,00 m2, 920 parsel sayılı 3.400,00 m2, 929 parsel sayılı 30.750,00 m2 ve 930 parsel sayılı 64.200,00 m2 yüz ölçümündeki taşınmazlar, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir.
2. Davacı … ve arkadaşlarının, … ilçesi … Köyü … Yolu mevkiinde kain bulunan, şarken: …’nın oğlu, garben ve cenuben: …, şimalen: … taşınmazı ile çevrili bulunan kendilerine ait taşınmazlara, davalılar … ve …’ın müdahale ettiklerini, bu taşınmazlarının 1945 tarih ve 141 sıra numarası ile tapuda kayıtlı olduğunu ileri sürerek, davalıların el atmalarının önlenmesine karar verilmesi istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açmış oldukları dava, yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine aktarılmış ve bilahare davalılar Hazine, … ve EÜAŞ Genel Müdürlüğü davaya dahil edilmiştir.

3. Yargılama sırasında müdahil …, çekişmeli 917 parsel sayılı taşınmazın 3.5 dönümlük kısmının öncesinde …’e ait olup …’a sattığını, daha sonra ise kendisinin bu kişiden taşınmazı satın aldığını belirterek; müdahil …, çekişmeli 920 parsel sayılı taşınmazın babası …’e olduğunu belirterek taşınmazın murisi … mirasçıları adına tescil edilmesi istemiyle; müdahil … ise, çekişmeli 918 parsel sayılı taşınmazın babası …’e olduğunu belirterek, taşınmazın murisi … mirasçıları adına tescil edilmesi istemiyle davaya katılmışlar ve dava konusu 917, 918, 919 ve 920 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki dava eldeki dosyadan tefrik edilerek eldeki davada yargılamaya sadece 916 parsel sayılı taşınmaz yönünden devam edilmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı … cevap dilekçesinde; taşınmazı 30 yıl kadar önce …’dan satın aldığını, kendisinin taşınmaza zilyet olduğunu ve davacı tarafın tapu kaydının taşınmazı kapsamadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı … cevap dilekçesinde; davacı tarafın dayandığı tapu kaydının taşınmazı kapsamadığını, taşınmazı 1956 yılında … ‘den satın aldığını ve adına vergi kayıtlarının bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.11.1991 tarih ve 1979/12 Esas, 1991/126 Karar sayılı önceki kararı ile, yapılan keşiflere göre davacı tarafa ait olan tapu kaydının taşınmazı kapsamadığı, taşınmazın bir kısım yerlerinin ise kömür işletmesi sahasının içerisinde olup enkazı altında kaldığı gerekçesiyle, dava konusu 916 parselin davacı … adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı …, davalı Hazine vekili ve davalı … mirasçısı … temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi neticesinde 26.01.1995 tarih ve 1995/191 Esas, 1995/197 Karar ilamla, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı belirtilerek, mahallinde yeniden yeniden keşif yapılmak suretiyle davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının hangi taşınmazları kapsadığının kesin olarak belirlenmesi, tutanağın edinme sebebinde belirtilen 916 ila 920 parsellerin öncesinin bir bütün olduğunun gözönünde bulundurulması, komşu parsellerin tespitlerine esas alınan kayıtların getirtilip uygulanarak bilirkişi sözlerinin doğruluğunun denetlenmesi, teknik bilirkişiye keşfi izlemeye olanak verecek ve kayıtta geçen sınır yerlerini gösterecek biçimde kroki düzenlettirilmesi, 917, 918 ,919 ve 920 parsellerinde kayıt kapsamında kaldığının ve davalı olduklarının belirlenmesi halinde davaların birleştirilerek görülmesi gerektiğinin düşünülmesi, kaydın taşınmazlara aidiyetinin saptanamaması halinde öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, kimin zilyet olduğu, zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi konusunda bilirkişi ve tanık sözlerine başvurulması gereğine ve kabule göre de, davacı …’in 07.11.1984 tarihli duruşmada davadan vazgeçtiği halde nedenleri gösterilmeksizin taşınmazın adına tesciline karar verilmiş olmasının isabetsizliğin değinilerek ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, bozma ilamında tapu kaydı kapsamında kalan davaların birleştirilerek görülmesi gerektiğine değinilmiş ise de bu süreçte dosyaların derdest olmadığı, 917 – 918 – 919 – 920 parsellerin ayrı ayrı karara çıktığı ve verilen kararların kesinleşmiş olduğu, davalı hale getirilen parseller hakkında aynı hukuki sebebe dayanan tarafı aynı olan aynı tarihli davalar bulunduğu, 916 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise taşınmazın EÜAŞ tarafından kamulaştırıldığı, davacıların tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğu, dava konusu taşınmazlar da davacıların zilyetliklerinin bulunduğu, davalıların hak sahibi olduğu taşınmazların başka taşınmazlar olduğu, ancak yargılamanın çeşitli aşamalarında davacı … ile …’in davalarından feragat ettikleri, diğer davacı …’in davaya devam ettiği ve dava konusu 916 parsel sayılı taşınmazda zilyetliğinin bulunduğu, davacı … lehine mülkiyet hakkı oluştuktan sonra mülkiyeti ortadan kaldıran işlemlerin gerçekleşmesinin davacının kazanılmış hakkını ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle, davacı …’in davasının kabulüne, 916 parsel sayılı taşınmazın EÜAŞ Genel Müdürlüğü adına tapuya kayıt ve tescili ile taşınmazın kamulaştırmadan önceki hak sahiplerinin, … mirasçıları olan, …, … ve … olduğunun tespitine, davacılar … ile …’in davalarının feragat nedeniyle reddine, davalı hale getirilen 917, 918, 919 ve 920 parsel sayılı taşınmazlara yönelik talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik araştırma ve incelemeye dayalı karar verildiğini, taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek, mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1. Dava, genel mahkemeden aktarılan kadastro tespitine itiraz davasıdır.

2. Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, taşınmazların davacı tarafın dayandığı tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı, tapu kaydı kapsamında kalmaması halinde taşınmaz üzerinde davacı / davalı gerçek kişiler lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 13, 14, 20, 27 ve 30/2 inci maddeleri,

3. Değerlendirme
1. Mahkemece, çekişmeli taşınmazlar hakkında yukarı (IV-B) numaralı paragrafta yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir.

2. Şöyle ki; 3402 sayılı Kanun’un 30/2 inci maddesi gereğince, genel mahkemelerden kadastro mahkemelerine devredilen davalarda, kadastro hakimi, iddia ve savunma çerçevesinde hüküm kurarken, davanın tarafları ile bağlı kalmaksızın hak sahibi olduklarını saptadığı takdirde dava dışı 3. şahıslar lehine de tescil hükmü vermekle yükümlü olduğundan, bu çerçevede re’sen araştırma yapmak ve gerçek hukuki durumu tespit etmek zorundadır. Bu bağlamda, eldeki davada dava konusu taşınmazlara ilişkin kadastro tutanaklarının malik haneleri doldurulmuş ve eldeki dava ile birleştirilerek görülmesi gerekirken fark edilmeksizin bir takım dava dosyalarında taşınmazlar hakkında tescil kararı verilmiş olsa bile, davanın anılan niteliği gereği kadastro tutanaklarının malik hanelerinin hukuken boş olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, mahkemenin, bir kısım parseller hakkında daha önceden kadastro mahkemesince kararlar verildiği ve verilen bu hükümlerin kesinleştiği yönündeki kabulü yerinde değildir.

3. Diğer taraftan, davacıların dayandıkları ve aynı zamanda çekişmeli taşınmazların tutanaklarında tespitlerine esas alındığı belirtilen 04.09.1945 tarih ve 59 sıra numaralı tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve varsa haritası ve revizyon durumu ilgili yerlerden sorulmak suretiyle revizyon gördüğü taşınmazların tutanakları getirtilmemiş, tapu kaydının kapsamı usulünce belirlenmemiş, taşınmazı dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tutanak suretleri ve dayanağı olan belgeler ile oluşmuş ise tapu kayıtları ve taşınmazlar hakkında kamulaştırma çalışması mevcut ise bu belgeler getirtilerek yöntemince uygulanmadığı gibi, dosya içerisindeki belgelere göre taşınmazın bulunduğu bölgede Toprak Tevzi Komisyonu tarafından çalışma yapıldığı anlaşılmasına rağmen bu çalışmalar üzerinde de durulmamıştır.

4. Ayrıca, bir taşınmazın önceki ve şimdiki niteliği ile kullanım şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde, hava fotoğraflarından yararlanılmamış ve tek mahalli bilirkişinin katılımıyla keşif yapılmıştır.

5. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.

6. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince öncelikle, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek, taşınmazın bulunduğu Köyü / Mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre aktarılan davanın dava tarihi olan 1968 yılından 15 – 20 – 25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı; aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar, uydu fotoğrafları ile memleket haritaları ilgili kurumlardan celbedilmeli; davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının haritası olup olmadığı ve yörede yapılan Toprak Tevzi çalışmasına ilişkin belirtmelik tutanak ve haritaları getirtilerek tevzi sırasında çekişmeli taşınmaz hakkında nasıl bir işlem yapıldığı araştırılmalı; EÜAŞ Genel Müdürlüğü tarafından taşınmazlar hakkında kamulaştırma yapılmış ise kamulaştırma belgeleri, haritaları ile varsa mahkeme dosyalarının tamamı getirtilmeli; dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik mahalli bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile fen bilirkişisi, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişisi ve ziraat mühendisi bilirkişisinin katılımıyla, taşınmazlar tek tek gezilmek ve her bir parselle ilgili mahkeme hakiminin gözlemi tutanağa geçirilmek suretiyle yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında, öncelikle tapu kaydının dayanağı harita mevcut ise, mahalli bilirkişi yardımı ve uzman fen bilirkişi kurulu eliyle bu harita yöntemince yerine uygulanmalı ve uygulama yapılırken de haritası bulunan kayıtların kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi gerektiği gözetilmeli; tapu kaydının haritasının bulunmadığının ya da haritanın uygulama kabiliyetinin olmadığının anlaşılması durumunda ise, kayıttaki sınırların tespiti bakımından mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulmalı ve kayıtta yazılı hudutlar yerel bilirkişilerce zeminde göstertilmeli, ayrıca mahalli bilirkişi ve tanıklardan, tapu kayıtlarının ihdası, intikali, intikal sırasında hudutlarında ve miktarlarında değişiklik olmuş ise bu değişikliğin nedeni ve hudutların arz ettikleri özelliklere ilişkin bilgi alınmalı, kayıtlarda yazılı olup yerel bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve tapu kayıt uygulaması sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların kayıt uygulamasına ilişkin beyanları komşu parsel tutanakları ve dayanak kayıtlarıyla denetlenmeli, özellikle denetleme yapılırken, tapu kaydının sınırlarında şahıs, yer ve mevkii olarak tarif edilen taşınmazların tespit tutanakları ve dayanak kayıtları da getirtilerek bu belgelerden yararlanılmalı; davacı tarafça dayanılan tapu kayıtlarının uygulanabilir olmadığının veya dava konusu taşınmazların tümünün ya da bir kısmının tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldıklarının anlaşılması halinde, uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği gözetilerek, aktarılan davanın açıldığı tarihten geriye doğru 3402 sayılı Kanunu’nun 14 üncü maddesindeki zilyetlikle kazanım şartları araştırılmalı, bu kapsamda mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, taşınmazların sınırlarında geçmişten bugüne kadar herhangi bir değişiklik olup olmadığı, taşınmazların kullanımlarına ara verilip verilmediği, önceki niteliklerinin ne olduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve imar – ihya gerektiren yerlerden olmaları halinde imar ve ihyaya konu edilip edilmedikleri, edilmişlerse imar – ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluşması halinde, gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı, tespite aykırı sonuca varılması halinde aykırılığın giderilmesi için tespit bilirkişilerinin beyanlarına başvurulmalı; ziraat mühendisi bilirkişisinden, taşınmazların evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini, üzerlerindeki bitki örtüsünü ve varsa ağaçların cinslerini ve yaşlarını, zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve imar – ihya gerektiren yerlerden olmaları halinde imar-ihyaya konu edilip edilmediklerini ve edilmişlerse imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, taşınmazların her yönünden çekilmiş renkli fotoğraflarını içeren, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden, çekişmeli taşınmazların kadastro paftasındaki konumlarının bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılması suretiyle, uydu ve hava fotoğraflarının ait oldukları yıllara göre taşınmazların niteliğini, imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisinden, keşfi takibe imkan verir ve uygulanan kayıtların kapsadıkları alanları gösterir şekilde krokili rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

7. İlk Derece Mahkemesince, eldeki davanın, genel mahkemeden kadastro mahkemesine aktarılan dava olduğu ve bu nedenle 3402 sayılı Kanun’un 30/2 inci maddesi uyarınca taşınmazların malikini re’sen belirleme yükümlülüğünün bulunduğu dikkate alınmak suretiyle, yukarıda detaylı şekilde açıklanan çerçevede araştırma ve inceleme yapılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3.üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

1086 sayılı Kanun’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,24.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.