YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/12979
KARAR NO : 2021/10325
KARAR TARİHİ : 13.10.2021
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Kayseri İli … İlçesi … Köyü çalışma alanında bulunan 104 ada 1 parsel sayılı 3.629.026,04 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliği ile Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı …, iki parça taşınmazının orman parseli içinde bırakıldığın iddiasıyla, tapu kaydına dayanarak dava açmış ve yargılama sırasında mahallinde yapılan keşif neticesinde dava konusu taşınmazın kısmen, tapuda Hazine adına tarla niteliği ile kayıtlı olan … Köyü 109 ada 355 sayılı parsel içinde kaldığı belirlenmiştir.
Mahkemece verilen, davanın reddine ve dava konusu taşınmazın tesbit gibi tesciline ilişkin hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarihli ve 2013/9215 Esas, 2013/10957 Karar sayılı ilamıyla, “davanın, 104 ada 1 sayılı orman parseli hakkında açıldığı, 109 ada 355 sayılı parsel içinde kalan (C) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü hakkında usûlüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı, davacı tescil ilâmı ile oluşan tapu kaydına dayandığı halde, tapu kaydının dayanağı tescil ilâmı ve krokisi getirtilip kroki mahallinde yöntemince uygulanarak kapsamının belirlenmediği, tescil davasında Hazine ve Orman Yönetimi taraf ise kararın kesin hüküm oluşturacağı düşünülmeden eksik incelemeyle karar verildiği açıklanarak, tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren getirilip usulünce uygulanarak ve orman araştırması yapılarak taşınmazın orman olup olmadığının saptanması, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmek suretiyle, tescil davasında Hazine ve Orman Yönetimi taraf ise, tescil hükmünün kesin hüküm oluşturacağı gözönünde bulundurularak sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümünün orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermek için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; tespit maliki olan Hazine’ye husumet yönetilmediği gibi, taşınmazların tapu kaydı kapsamında kalıp orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığı takdirde 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde sayılan orman içi açıklık olarak kabul edilemeyeceği de düşünülmemiş ve bu kapsamda orman araştırması bakımından en eski hava fotoğrafı incelenmemiş, orman bilirkişisinin hüküm vermeye elverişli olmayan soyut içerikli, yetersiz raporu ile yetinilmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle, tespit maliki Hazinenin yöntemince davaya katılımının sağlanması suretiyle taraf teşkili tamamlanmalı; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ile komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişi, bir ziraat mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte, yukarıda belirtilen belgeler çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 tarihli ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 tarihli ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, taşınmazın orman olup olmadığı saptanmalı; dayanılan tapu kayıtlarının dayanağı tescil krokisi mahallinde fen bilirkişi ve yerel bilirkişiler yardımıyla uygulanarak kapsamları belirlenmeli, asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, tapu kaydı kapsamında kalan ve orman sayılmayan kısımların 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde sayılan orman içi açıklık olarak kabul edilemeyeceği düşünülmeli; miktar fazlasının ise sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.